05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘HAYALET ADASI’ Fjällbacka’da vukuat var! Camilla Läckberg’in, İskandinav polisiyesinin nitelikli örnekleri Buz Prenses, Vaiz, Taş Ustası, Yabancı, Saklı Çocuk ve Denizkızı’nın ardından yayımlanan yedinci kitabı Hayalet Adası’nda; Erica ile Patrik’in sakin balıkçı kasabası Fjällbacka’da kurdukları mutlu dünya yine bir cinayetle çalkalanıyor. SILA ARLI Altmıştan fazla ülkede yirmi milyondan fazla satmış romanlarıyla İsveçli yazar Camilla Läckberg bugün kuzey polisiyesi denince akla ilk gelen isimlerden biri. Romanlarının mekânı olarak seçtiği Fjällbacka’da, 1974’te doğan yazar, Göteborg’da iktisat öğrenimi görmüş ve bir süre Stockholm’de kurumsal şirketlerde çalışmış. Çocukluğundan beri hikâye anlatmayı çok sevdiğinin farkında olan Läckberg, bir yayınevinin düzenlediği yaratıcı yazma seminerine katılmaya karar vermiş ve sonradan ilk kitabı Buz Prenses’e dönüşecek olan öykü ortaya çıkmış. Baş kahramanı Erica da kendisi gibi bir yazar. Fjällbacka’da geçen heyecanlı polisiyeler öylesine sevilmiş ki, devam romanları da art arda gelmiş. Seri, İsveç’te televizyona da uyarlanmış. SAKİN KASABADA CİNAYET! Läckberg’in romanları 2012’den beri ülkemizde de yayımlanıyor. Buz Prenses, Vaiz, Taş Ustası, Yabancı, Saklı Çocuk ve Denizkızı’ndan sonra, serinin yedinci kitabı Hayalet Adası’nda; Erica ile Patrik’in küçük kızları ve yeni doğmuş ikiz oğullarıyla sakin balıkçı kasabası Fjällbacka’da kurdukları mutlu ve sakin dünya, yine bir cinayetle çalkalanıyor. Belediyede çalışan finans uzmanı oğulları Mats Sverin’den bir süre haber alamayınca dairesine giden anne ve baba, orada genç adamın cesedini bulur. Yaşlı çift, biricik oğullarının ölümü karşısında yıkılmıştır. Patrik olayı araştırmaya başlar. Matte’nin yakın zamana kadar Göteborg’da yaşadığı halde, doğduğu Fjällbacka’ya apar topar dönmüş olması, dedektifte bir soru işareti oluşturur. Kısa süre önce başka biri daha şehre dönmüştür: Matte’nin lisede âşık olduğu fakat sonra ayrı düştüğü kız arkadaşı Nathalie de oğluyla beraber geri gelmiş, kasabaya komşu Gråskär’da, yani halk arasında bilinen adıyla Hayalet Adası’nda ailesinden kalan eve yerleşmiştir. Adada yüzlerce yıllık bir deniz feneri de vardır. Patrik, bu arada genç adamın spa olarak yeniden açılması planlanan eski bir otelin işleriyle ilgilendiğini de öğrenir. Kocası olaydan söz edince, Erica’nın liseden sınıf arkadaşları Matte ile Nathalie’yi iyi tanıdığı ortaya çıkar. Patrik, diğer polislerle vakanın derinliklerine inerek katili araştırmaya koyulurken, Erica da üç küçük çocuğun zorlu yükümlülüklerine rağmen olaya karışmadan duramayacaktır. EV İÇİ ŞİDDET VE POLİSİYE! İsveç’in en çok satan yazarlarından Läckberg’in; Erica’nın bir yandan çalışırken diğer yandan çocuklarıyla ilgilendiği ev içi hayatının, ona yardımcı olmak için olağanüstü çaba sarf eden Patrik’le ve kız kardeşi Anna’yla ilişkisinin, Patrik’in iş arkadaşlarının aile hikâyelerinin yanı sıra daha büyük meseleleri; örneğin ev içi şiddet ve uyuşturucu gibi konuları özenle işleyişi, romanlarını türün nitelikli örnekleri arasına sokuyor. Serinin diğer kitaplarında olduğu gibi, Hayalet Adası da incelikle yerleştirilmiş detaylarla örülü. n Hayalet Adası / Camilla Läckberg / Çeviren: Güneş Becerik Demirel / Doğan Kitap / 496 s. / 2020. RAMAZAN TEKNİKEL’DEN ‘İncirin İkinci Tadı’ Ramazan Teknikel, hem şiir yazar hem öykü hem oyun hem çocuk kitabı hem deneme hem değini… Abdülkadir Bulut Şiir Ödülü’nü almış İncirin İkinci Tadı, tek şiir kitabı. İCLÂL NUR K itabın bütününde içtenlikle içini açtığını görüyoruz şairin. Ama soru sormaya çekiniyor insan çünkü; “Kaç soruya sığar ki bu ikinci el yaşamak” deyip kestiriyor şair. Kimi şiirin ismi irkiltiyor, Geçiyor Kırbaçlarıyla Zaman, kiminde bir dize: “…Yani dudaklar az uçuklamışken”... Sanki içindeki derin sızı yol bulmuş da adım adım ilerler Yalnızlığa Tören Yok’ta: “… Günü ağaca teyelle, ağacı suya / Her anıya bir tarih gerekmez / Kuşlar kendi dalında ötüyor / Cırcır böcekleri rafta.” UÇURUMDAN İNCİR AĞACINA Akdeniz’de olmak içindeki özlemidir; üstelik belli belirsiz bir zamanda, rüyalarına dokunarak özlediğinin, belki gülüşünden öperek… Ve öylesine uysal ve içten bir söylemdir her bir dizesi… “… Bir kent başka neresinden başlanır özlenmeye? … Küçük istasyonlarda çalan tren düdükleri, olabilir mi?” Neler yok ki dizelerde; iki kavga arasında kalan uçurumdan, kendi gölgesinde serinleyen incir ağacına kadar… Derin çağrışımlarla içimizde bir sorgu başlatıyor. Doğanın her sesi gezinir dizelerde. Bir şiirden bir karanfil başını uzatıp, “…En çok karanfiller mi dayanır yalnızlığa?” diye sorarsa şaşırmayın! Şiirlerin ortak teması yalnızlık ve ille de zamandır. Ben değil, Kırda Şenlik Var şiirindeki ağzı bozuk tarla fareleri öyle söylemiştir belki de. Bir kenar süsü gibi duranlar, işte onlar! Zamanı bazen su çürütür dizelerde, bazen kendine bile katlanamaz zaman. Yalnızlık çaresizce sorgulanırken başka bir dize imdada yetişir ve “…Bir çocukluk yap, yak gemilerini” deyiverir. Bir Kır Sahnesi, nasıl olur? Şair bu şiirde, “… Zaman alay eder gibi sanki saatle” der, doğrudur. Şiirin gücünü anlatmak için başka bir şey söylemeye gerek var mıdır? “Masalını bahçede unutan küçük kız / Dönüp duruyor vakti dolmayan geceye / Çayın altını söndürdün mü anne!” AYDINLIK BİR DİL Tertemiz, yeni, aydınlık bir dil, içtenlikli şiirleri... Çalınmış At da “…Gider gibi yap ama yine de gitme diyor, İki kişilik çocukluk var aramızda / Hiç tutunamadığımız”. Göç şiirinde, ürperten bir ustalıkla anlatılır zalim işkence. “…Bir tutku çiziyorum ağaca / İkinci el bir kalemle…” Şairin Konur Sokak’a düşkünlüğü Mızrak Boyu Elleriniz şiirine şöyle yansır: “Bu kentin neresinde durmalıyız şimdi / Hangi uslanmaz metro durağında / Kafesinde, parkında, kitapçı dükkânında / Söyleyin neresinde neresinde / Bir mızrak boyu uzayan bu gözleriniz / Söyleyin şimdi Konur Sokak’ın neresinde?” İkinci bölümde uzun, ironik dizeler keyifle okunuyor. Bir Zaman Ustası’nda zaman, iyi bir ustanın elinden çıkmış: “Sizden de bir güzellik kalsın / Atları ırmağa / Kuşları dağlara salın.” n İncirin İkinci Tadı / Ramazan Teknikel / Yazılı Kâğıt Yayınları / 70 s. STELLA RIMINGTON’DAN ‘Çifte Kıskaç’ P utin’in kendisine muhalif Rusları, dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsun, “susturma” konusundaki kararlılığı, ülke sınırları içinde casusluk operasyonlarına müsamaha göstermeyen İngiltere’yi harekete geçirir. Böylece İngiltere ve Rusya Soğuk Savaş döneminden sonra yeniden karşı karşıya gelir. İngiliz gizli istihbarat teşkilatı MI5’ın karşı casusluk biriminde görevli Liz Carlyle, katledilen sevgilisinin acısını yaşayamadan kendisini ansızın sahada, acımasız ve kuralsız bir oyunun ortasında bulur. 1969 ile 1990 arasında, yani Soğuk Savaş’ın engergin döneminde, MI5 karşı casusluk operasyonlarında bilfiil çalışmış Rimington’ın Mehmet Gürsel’in çevirdiği Çifte Kıskaç’ı (Yapı Kredi Yayınları) bugünün dünya siyasetini anlamak isteyenlere de ışık tutuyor. n 13 14 Ocak 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle