02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] Louise Glück / Şiirler Çeviren: Recep Nas Louise Glück 1943’te New York’ta doğdu. Sarah Lawrence College ve Columbia Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Leonie Adams ve Stanley Kunitz’le yaratıcı yazarlık çalışmaları yaptı. On dört şiir kitabı olan Glück Kongre Kütüphanesi danışmanlığı (Poet Laurate) görevinde bulundu. Wilde Iris kitabıyla 1993 Pulitzer Ödülü’nü, 2001’de Bollingen Ödülü’nü. 2014’te Faithful and Virtuous Night kitabıyla National Book ödülünü 2020’de Tomas Tranströmer Ödülü’nü aldı. Yale Üniversitesi ve Boston Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık dersleri verdi. NİSAN Benzemez kimsenin kederi benim kederime Yerin yok senin bu bahçede Düşünürken böyle şeyler, sıkıcı izdüşümler düşürürken; bütün ormanı zararlılardan bir bir temizleyen adam, topallayan kadın, inatla eski giysiler giyen, saçlarını yıkamayan. Sanıyor musunuz umursadığımı Konuşup konuşmadığınızı birbirinizle? Ama bilmenizi beklerim en çok, Akıl bahşedilen iki yaratıktan bir şeyler umduğumu: enikonu gözetmeyecekseniz de birbirinizi en azından anlamayacaksınızdır kederin pay edildiğini aranızda, tüm türleriniz içinden benim için sizi tanımak, koyu maviler içinden yabani çan çiçeğini, beyaz orman menekşesini seçmek gibi. DÜŞLEM Kulak verin sesime bir yol: ölüyor İnsanlar her gün. Sadece bir başlangıç bu oysa. Yeni dullar çıkıyor her gün yas evlerinden, yeni yetimler. Elleri böğürlerinde oturup eğip büküyorlar kafalarında bu yeni yaşamı. Sonra gömütlükte, kimi ilk kez. Korkuyor ağlamaktan, kimi zamansa ağlayamamaktan. Omzuna yaslandıkları biri yol gösteriyor onlara, anlamlar yüklü birkaç sözcük eşliğinde kimi zaman kiri pisi doldururken açık duran mezara. Ziyaretçilerin dolup boşaldığı bu andan sonra çekilince herkes evine, kalıyor öylece dul kadın divanda, kıpırtısız. Sıraya giriyor insanlar dokunabilmek için. Kâh elini tutuyor, kâh sarılıyor kimi ona. En sonu buluyor her birine söyleyecek bir söz, teşekkürler, teşekkürler geldiğiniz için. İçten içe istiyor ki gitsin hepsi. Gitsinler ki o da dönsün gömütlüğe, hasta odasına, hastaneye. Bilir ki imkânsız bu. Fakat tek ümidi yolculuktu geçmişe. Bir evlilik denli uzak olmasa da küçük bir ilk öpücüktür tek dileği. ODESA’NIN KARARI Döner o muhteşem adam sırtını adaya Ne yaşayacaktır artık ölümü cennette ne de duyacaktır bir daha serviler altında, berrak sularıyla uzanan havuzun kıyısında, zeytinlikler arasındaki cennetten gelen kopuzun sesini. Zaman başlar işlemeye onun duyduğu yerde yine şu atan nabız, hikâyeler anlatan deniz en güçlü olduğu anda çekilen şafakta. Alıp bizi getiren buraya düşer önümüze yol gösterir bize; azgın dişleriyle liman suyu üstünde salınır durur gemimiz. İşte şimdi bozuldu büyü. Ver ona yaşamını geri, deniz, salt ileri, hep ileri atılan deniz. GÜMÜŞ ZAMBAK Geceler soğudu yine için için Erkenci baharın geceleri gibi, yine sessiz. Rahatsız eder mi bu konuşma sizi? İşte yalnızız yine; işte Bir nedenimiz de kalmadı gömülmeğe sessizliğe. Görebiliyor musunuz bahçenin üstünde Yükselen dolunayı Göremeyeceğim ben bir sonrakini. Baharda, ay doğduğunda, sonsuzluğu İmlerdi bu. Kar taneleri Açılır, kapanırdı, salkımlanmış tohumları Akçaağacın Solgun yığınlar halinde düşerdi. Yükselirdi ay huş ağacı üstünde akkor rengiyle Ve ağacın, ikiye böldüğü dönemeçte Erkenci nergislerin yaprakları Ay ışığında yeşilimsi yumuşak Bir gümüşe dönerdi. Yaklaştıkça sonuna ayrı düştük birbirimizden Korkuyoruz şimdi bu sondan. Bu gecelerde Bildiğimden emin bile değilim artık, Bu sonun ne anlama geldiğini. Ve Bir zamandır bir adamla birlikte olan senin İlk çığlıkların ardından Korku gibi, ses vermez mi ki neşe? VAHŞİ SÜSEN Çektiğim onca acı sonunda bir kapı açıldı önümde. Duyun sesimi: ölüm dediğiniz şey sizin unutmadığımdır benim. Üstümüzde, çam ağacının dalgalanan dalları, hışırtılı sesler, sonrası bir hiç. Cılız güneş titreşiyordu çatlamış yüzünde toprağın. Kara toprağa gömülürken bilinç hayatta kalmak korkunç. Sona erdi sonra: korktuğunuz şey, bir ruh olmak ve konuşamamak, birdenbire yok olmak, direngen toprak eğilir bir yol. Alçak çalılıklara fırlatılıveren Kuşlara dönmektir bana kalan. Siz, öte dünyadan uzanan yolu hatırlamayanlar söylüyorum bakın, konuşabilirdim: her ne kalırsa elde döner bir sesi bulmaya: hayatımın tam ortasında, akar bir sonsuz çeşme, masmavi gölgeler düşer gök mavisi deniz suyu üstüne. İTİRAF Korkusuz olduğumu söylesem Doğru olmazdı bu. Ben de korkarım herkes gibi, Sayrılıktan, aşağılanmaktan, Benim de düşlerim var, Fakat kendimi korumak için, Öğrendim gizlemeyi hepsini Bir gün gerçekleşirler diye: Bütün mutluluklar Cezbeder Yazgı Meleklerini Ki kardeştirler birbirleriyle, Yabanıllardır En sonu kalmaz ellerinde hiçbir duygu Kıskançlık dışında. 12 26 Mart 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle