Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“DAYI PARÇASI”... “Dayı parçası”, anlatıcının babası tarafından söylenmiş bir alaysama, hafifseme sözüdür aslında. Biz, anlatıcının anlatıyor gibi görünmeksizin getirdiği paylaşımdan kalkarak baktığımızda dayı aracılığıyla yaşanan gerçekliğin farklı yıllara yayılan uzanımları üzerine düşünce gevişine gireriz. Bu doğrultuda Murat Yalçın, Dayı Parçası’nda sürdürülebilir insan ilişkisini getirip kanırtıcı yoğunluğuyla önümüze yığıyor denebilir. Hepimizin, hemen herkesin yaşayabileceği, her ailenin bir biçimde ilişkilenmiş olabileceği, biraz kıyıda unutulmuş aile artığı uzakyakın akraba olur ya, ama anlatıcı için “anne yanından gelm(iş)” (122), yaşamını derinden etkilemiş biridir o. Dayı, “Maoculuktan çıkıp vardığı hidayet noktasın(da), bir softalıktan bir softalığa savrul(sa)” da (104) “militan geçmişi”yle (125) “ortaokulu dışarıdan bitirmiş” (23), dağları tanımış, hapishaneleri gezmiş, işkenceler görmüş adamdır. Asıl önemlisi, “duvarı tavandan aşağı kitap dolu” (32) odalarıyla anlatıcının çocukluğuna sinmiş okul olmasıdır dayının. Anlatıcıdaki şairlikle akademisyenliğin de aslında dayının gizli çekiminden etkilerle oluştuğunu sezeriz. Böylelikle dayıdan kalkarak anlatıcıyı notlayıp gerçektenlik yayan bir karakter yapılandırmaya gireriz. İlk şiir kitabını yirmi beş yıl önce yayımlamış, artık doçentlik aşamasına varmıştır anlatıcı. Bu yanıyla, “herhangi bir şey aktarmanın anlatmak olduğunu sananlara” (99) karşı yazınsal açıdan kavrayışını da ortaya koyar. Zaten hep “imgeler üret(en)” (95) entelektüel bir izleyicidir o. Gerçekten de “Dayım” yinelemleriyle kaleme alınan “Canlı Cenaze” bölümü şiir gibi de okunabilir. Yapıt, bütünüyle bir tersinileme kuşkusuz. Dayıyı anlatıyor görünürken ona görünmez, anlatılmaz bağlarla düşkünlük gösteren, bunu içtendıştan yansıtan anlatıcı, dayının yanında, onun üzerinde öne çıkıyor çünkü. Bu yanıyla yapıt, özgün anlatıcısıyla roman dağarımızı genişletirken soluk alıp veren içli derinliği, zenginliğiyle okunurluğu da hak ediyor. Okuyun Dayı Parçası’nı, göreceksiniz. n ÖYKÜDENLİK… Erendiz Atasü; “Şairin Ölümü”… İ nsanın, sınıfsal çelişki nedeniyle kopan ilişkisi, işe cinsiyet karıştığında bir kez daha kırılmakla kalmıyor, kadınerkek varlık doğalarındaki cinsiyetle sanki dünya üzerine yayılmış bir sürdürülemezliği de pekiştiriyor. Erendiz Atasü bir kurmacacı olarak üzerine üzerine gidiyor bu gerçekliğin, baştan bu yana. Son olarak yayımladığı öyküler toplamı Şairin Ölümü (Can, 2019), farklı kuşaktan, farklı kesimlerden kadınlarla yine buna eklemlenmiş halde geliyor okur önüne. Kurmaca verimleriyle Erendiz, hem sanatsal yaratı açısından kışkırtıp haz temelinde bizi berkitiyor, hem de düşünsel yazılarıyla gözümüzü açıp ileriye bakmamızı, ufkumuzu genişletip gerçeklikle bağımızı koparmadan olup biteni derinliğine kavramamızı sağlıyor bu arada. Onun kurmacalarında bana göre egemen izlek hep kadın varoluşu. Bu doğrultuda kadın, gerek kendisine bakışıyla gerekse dışarıdan ona yöneltilen bakışla ikili bir açı temelinde ele alınıyor. Böylece kadının tinsel (öznel)tensel (nesnel) yanına dönük kavramsal genişlik getirirken yazar, bedene dayalı bakışın da ayırdına varıyoruz. Sonuçta Erendiz bizim, hem gerçekliğin ayırdına varıp farkındalık yaşamamızı sağlıyor hem de kadın varlıkla duygudaşlık kurmamızın önünü açıyor. Kadın erkek her okurun öykü olarak da, kadınerkek varlığa dönük düşünsel ufuk gezintisi bağlamında da etkileneceği bir yapıt Erendiz Atasü’nün Şairin Ölümü. Bu nedenle bir yerinden başlanıp okunmalı ille. www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. 17 20 Şubat 2020