09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“DAYI PARÇASI”... “Dayı parçası”, anlatıcının babası tarafından söylenmiş bir alaysama, hafifseme sözüdür aslında. Biz, anlatıcının anlatıyor gibi görünmeksizin getirdiği paylaşımdan kalkarak baktığımızda dayı aracılığıyla yaşanan gerçekliğin farklı yıllara yayılan uzanımları üzerine düşünce gevişine gireriz. Bu doğrultuda Murat Yalçın, Dayı Parçası’nda sürdürülebilir insan ilişkisini getirip kanırtıcı yoğunluğuyla önümüze yığıyor denebilir. Hepimizin, hemen herkesin yaşayabileceği, her ailenin bir biçimde ilişkilenmiş olabileceği, biraz kıyıda unutulmuş aile artığı uzakyakın akraba olur ya, ama anlatıcı için “anne yanından gelm(iş)” (122), yaşamını derinden etkilemiş biridir o. Dayı, “Maoculuktan çıkıp vardığı hidayet noktasın(da), bir softalıktan bir softalığa savrul(sa)” da (104) “militan geçmişi”yle (125) “ortaokulu dışarıdan bitirmiş” (23), dağları tanımış, hapishaneleri gezmiş, işkenceler görmüş adamdır. Asıl önemlisi, “duvarı tavandan aşağı kitap dolu” (32) odalarıyla anlatıcının çocukluğuna sinmiş okul olmasıdır dayının. Anlatıcıdaki şairlikle akademisyenliğin de aslında dayının gizli çekiminden etkilerle oluştuğunu sezeriz. Böylelikle dayıdan kalkarak anlatıcıyı notlayıp gerçektenlik yayan bir karakter yapılandırmaya gireriz. İlk şiir kitabını yirmi beş yıl önce yayımlamış, artık doçentlik aşamasına varmıştır anlatıcı. Bu yanıyla, “herhangi bir şey aktarmanın anlatmak olduğunu sananlara” (99) karşı yazınsal açıdan kavrayışını da ortaya koyar. Zaten hep “imgeler üret(en)” (95) entelektüel bir izleyicidir o. Gerçekten de “Dayım” yinelemleriyle kaleme alınan “Canlı Cenaze” bölümü şiir gibi de okunabilir. Yapıt, bütünüyle bir tersinileme kuşkusuz. Dayıyı anlatıyor görünürken ona görünmez, anlatılmaz bağlarla düşkünlük gösteren, bunu içtendıştan yansıtan anlatıcı, dayının yanında, onun üzerinde öne çıkıyor çünkü. Bu yanıyla yapıt, özgün anlatıcısıyla roman dağarımızı genişletirken soluk alıp veren içli derinliği, zenginliğiyle okunurluğu da hak ediyor. Okuyun Dayı Parçası’nı, göreceksiniz. n ÖYKÜDENLİK… Erendiz Atasü; “Şairin Ölümü”… İ nsanın, sınıfsal çelişki nedeniyle kopan ilişkisi, işe cinsiyet karıştığında bir kez daha kırılmakla kalmıyor, kadınerkek varlık doğalarındaki cinsiyetle sanki dünya üzerine yayılmış bir sürdürülemezliği de pekiştiriyor. Erendiz Atasü bir kurmacacı olarak üzerine üzerine gidiyor bu gerçekliğin, baştan bu yana. Son olarak yayımladığı öyküler toplamı Şairin Ölümü (Can, 2019), farklı kuşaktan, farklı kesimlerden kadınlarla yine buna eklemlenmiş halde geliyor okur önüne. Kurmaca verimleriyle Erendiz, hem sanatsal yaratı açısından kışkırtıp haz temelinde bizi berkitiyor, hem de düşünsel yazılarıyla gözümüzü açıp ileriye bakmamızı, ufkumuzu genişletip gerçeklikle bağımızı koparmadan olup biteni derinliğine kavramamızı sağlıyor bu arada. Onun kurmacalarında bana göre egemen izlek hep kadın varoluşu. Bu doğrultuda kadın, gerek kendisine bakışıyla gerekse dışarıdan ona yöneltilen bakışla ikili bir açı temelinde ele alınıyor. Böylece kadının tinsel (öznel)tensel (nesnel) yanına dönük kavramsal genişlik getirirken yazar, bedene dayalı bakışın da ayırdına varıyoruz. Sonuçta Erendiz bizim, hem gerçekliğin ayırdına varıp farkındalık yaşamamızı sağlıyor hem de kadın varlıkla duygudaşlık kurmamızın önünü açıyor. Kadın erkek her okurun öykü olarak da, kadınerkek varlığa dönük düşünsel ufuk gezintisi bağlamında da etkileneceği bir yapıt Erendiz Atasü’nün Şairin Ölümü. Bu nedenle bir yerinden başlanıp okunmalı ille. www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. 17 20 Şubat 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle