29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yazıncı özgürdür! “Victor Hugo, Goethe denli olmasa da önemli filhelenist yazıncılardan biridir. Bu yazıncının ‘Oryantaller’ için yazdığı önsöz, yazınsal bakımdan çok değerlidir. Almancadan Türkçeye çevirdiğim bu önsöz, çevirinin çevirisi olarak yazınsal çeviri sorununa örnek olarak da irdelenebilir. Bu önsözün bir önemi de yazarın Doğu’ya bakışındaki insancıllığı yansıtmasıdır.” ONUR BİLGE KULA ‘‘Y azın eleştirmeni, bir yazınsal metnin yazarı ve onun fantezisi hakkında sorgulama ve ona şunu sorma hakkına sahip değildir” diyen Hugo’nun “Oryantaller” için yazdığı önsözdeki belirlemeleri uyarınca, yazıncıya “yazınsallaştırdığı izlek ve beslendiği kaynak” sorulamaz. Belirleyici ölçüt, “yapıtın iyi ya da kötü” olmasıdır. YAZINCI HESAP VERMEZ! Eleştirinin egemenlik alanı, bunun ötesine uzanmaz. Eleştiri, uygulanan renkleri ne övmek ne de yermek zorundadır. Şiirde kötü veya iyi malzeme yoktur; sadece iyi ya da kötü ozanlar vardır. Her şey, “sanatın malzemesi ve alanıdır.” Yazarın deyişiyle, “her şeyin şiirde yurttaşlık hakkı vardır”. Yazınsallaştırılan konu ya da izlek, “eğlendirici, tüyler ürpertici veya aydınlık veya karanlık” olabilir. Önemli olan, yazarın izlek üzerinde nasıl çalıştığı ve biçemselleştirdiğidir. Hugo’nun deyişiyle, “eleştiri, bunun ötesinde sorular sorma hakkına, sahip değildir”; çünkü yazıncı “hesap vermez”. Yazıncı eleştirmen ve alımlayıcıya sadece şunu söyler: “Git! Ve içinde yasak meyve olmayan geniş bahçesinde dolaş şiirin!” Uzam ve zaman şaire aittir; şair nereye isterse oraya gider; ne hoşuna giderse onu yapar. Bu onun yasasıdır. OKUYUCU VE YAPITIN ESTETİK NİTELİĞİ Şair, Güney’den gelebilir veya Kuzey’den, Batı’dan veya Doğu’dan. “Antik veya modern olabilir... Şair özgürdür. Kendimizi onun yerine koyalım ve oradan etrafımıza bakalım.” Yazıncının her konuda özgür olduğu anlayışını dile getiren bu sözler, yazınsal açıdan önemli olan, yazıncının seçtiği malzeme ya da izlek değil, bunları sanatsallaştırma yetkinliğidir. Buna göre, yazın eleştirmenin görevi, sadece yazınsal yapıtın estetik niteliğini ortaya çıkarmaktır. Neyin, hangi izleğin nasıl yazınsallaştırılması gerektiğini yalnızca yazar belirler. Yazar, yapıtını tasarımlar ve yazarken, okuyucu ya da eleştirmenin nasıl tepki göstereceğini düşünmez. Yapıtında, estetik duyumsamasını, tinsel yeterliliğiyle bütünleştirmeye özen gösterir. Herhangi bir düşünce, bir yapıtın oluşumuna yol açabilir. Hugo, okuyucunun ya da eleştirmenin, yazıncıya sormaması gereken soruları sıralamayı şöyle sürdürür: Okurlar, eleştirmenler, yazıncıya “Peki, niçin bu Oryantaller? Ne, size bir bütün kitap ile Doğu’da eriyip gitme düşüncesini verdi? Doğu, bunun neresine uymaktadır” gibi sorular sormaktadır. Yazıncı şu yanıtı verir: “Bunları bilmiyorum. Bir fikir beni sardı, hem de oldukça gülünç bir biçimde sardı; bu, geçen yaz güneşin batışını gördüğümde oldu.” Yapıtın pek beğenilmemesine üzülen yazar, İspanya’da o güzel eski kentlere gösterilen ilgi, niçin tümel olarak yazına ve tikel olarak da bir yapıta gösterilmez? O güzel kentlerde insan her şeyi bulur: Güzel İspanyol kentlerinde “ayrıntıları görülmeye değer, mucizevî kilise binası, çinko ve bakırdan kubbeleri, her kapının üstünde Kuran’dan sözleri ve duvardaki mozaikleriyle, büyük güzel kokulu bir çiçek gibi güneşin altına yayılmış Doğu camisi” de vardır. HER KOŞULDA ÖZGÜRLÜK Şu tümceler, Hugo’nun tolerans ve çoğulculuk bilincinin sağlamlığı ve derinliğinin açık kanıtıdır: “Bu kitabın yazarı, burada yapmaya cesaret ettiği karşılaştırmanın uygulanabileceği yapıtlardan oluşan bir bütünü asla ortaya çıkaramayacaktır... Eğer yazara şimdiye değin neyi inşa etmek istediği sorulsaydı, o, ‘camiyi’ yanıtını verirdi!” Hugo’nun “kilise değil, cami yapmak isterdim” tümcesi olağanüstü önemdedir; çünkü özgürlük, her zaman ve her koşulda başkasının özgürlüğüdür. Başkasının özgürleşmesi için uğraşmayan, özünü özgürleştiremez. Ayrıca, başka inançlara ve yaşam tarzlarına saygı, toleransın da özüdür. n ARTHUR GOLD VE ROBERT FIZDALE’DEN YETKİN BİR BİYOGRAFİ Fizik, yetenek, irade: Sarah Bernhardt! Kitap, dünyada sayısız turne yapacak kadar izleyici çeken, Red Kit çizgi romanına dahil olan, Abdülhamit’ten ihsanlar alan Sarah Bernhardt’ın (18441923), bacağı kesildikten sonra bile kopmadığı sahne tutkusunu ve coşkulu yaşamını anlatıyor. “Hizmetkârınızım, madam.” Victor Hugo DÜNYANIN İLK SÜPERSTARI! Dünyanın ilk süperstarı Sarah Bernhardt (18441923), etkileyici fiziği, yeteneği ve çelik gibi iradesiyle yıllar içinde Fransa’nın itibarlı tiyatrosu Comédie Française’in en dikkat çekici aktrisi olmuş, sonra kendi tiyatrosunu kurarak kimi zaman mali açıdan zorlansa da sahnelerden kazandığını yine mesleğine yatırmış ve Paris’e enfes bir tiyatro binası kazandırmıştır. Sadece seyircisini esir eden müthiş oyunculuğuyla ve erkekleri bağlayan baskın kişiliğiyle değil, aklına estiği gibi yaşamasıyla, aşk skandallarıyla ve geniş çevresiyle de her zaman kendinden söz ettirmiştir. Sahnede yüzden fazla karakter canlandırmıştır. Hem Ophelia’yı hem de Hamlet’i oynama başarısını gösteren sayılı oyunculardandır. Alexandre Dumas’nın Kamelyalı Kadın’ı ile Oscar Wilde’ın Salomé’sine ilham vermiştir. Marcel Proust tarafından Kayıp Zamanın İzinde’deki Berma karakteriyle ölümsüzleştirilmiştir. Avrupa’ya, Amerika’ya, Rusya’ya defalarca turne yapacak kadar izleyici çeken, ABD’de Red Kit çizgi romanına dahil olan, İstanbul’da Abdülhamit’ten ihsanlar alan büyük aktristin bacağı kesildikten sonra bile kopmadığı sahne tutkusunu ve coşkulu hayatını ortaya koyan Arthur Gold, Robert Fizdale’in kaleme aldıkları biyografide hayat buluyor. n Sarah Bernhardt / Arthur Gold, Robert Fizdale / Çev.: Fadime Kâhya / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 342 s. 14 3 Aralık 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle