04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tanpınar ‘kırtipil’liğe devam ediyor mu hâlâ? Doğubatı sentezini kurmuş Tanpınar, çoğunlukla ya karşısında fazla “Fransız kalmış” batıcılar, ya “hikmet”i kolay anahtar sanan doğucular elinde etik sınırları Başmış indirgeyici “psikanalitik” yorumlarla hâlâ “kırtipil” işlemi görmekte. ilindiği üzere, Ahmet Hamdi Tanpınar, kültürsanat çevrelerinden romanlarına kişiler devşirip ironik oklar fırlatırken, o çevreler de küçümsedik leri ve salt bir “nostalji” yazarı gözüyle baktıkları Tanpınar’ı “kırtipil” olarak ad landırmışlardı. O kişiler “kırtipil”in şim diki itibarını görseler, kim bilir ne düşü nürlerdi? Gel gelelim, günümüzde de Tanpınar’ı önemserken, eserlerini irde lerken, ona hâlâ “kırtipil” işlemi yapan lar yok değil. Tanpınar en çok romanlarıyla önem sendi ama şairliğinin yanı sıra edebi yat araştırmasının da en önemli adla rından biri olduğu tartışmasızdır. Peki, Tanpınar’ı konu edinen ve sayıları yüz leri bulan Tanpınar araştırmalarının ne kadarı, Tanpınar’ın araştırma kitapların daki yöntembilimden nasiplenmiştir? Tanpınar hakkında yazılmış iki kita ba imza atmış (üçüncüsü de yola çık mış görünüyor) biri olarak, bu konu da fazla konuşmak istemem, ancak gö rebildiklerimin pek azında “Tanpınar yöntembilimi”nin izlerine rastladığımı söyleyebilirim. en çok Lacan’ın başına gelenler, bizde dığı Beethoven’in sonatını mı, Ferah TANPINAR YÖNTEMBİLİMİ de Tanpınar’ın başına gelmiş görünü Nedir Tanpınar yöntembilimi? Doğru yor: Ona farklı ideolojik / siyasal göm feza Mevlevî ayinini mi ciddi ciddi tartışıldı. Ben de şaka olarak, Huzur’un dan esere ve yazara odaklanarak, ko lekler giydirmek, kitapları üzerinden aslında bir halk müziği formu olan nuyu çözümleyici bir yaklaşımla ele al “spekülasyon”lar yapmak, onu “vesi “maya”yı esas aldığını, kanıtlarını da mak, başka şeylerin vesilesi kılmamak, le” kılıp ilgili ilgisiz konuları araya so göstererek (!) anlatmıştım. ona “araç” işlemi yapmamak. kuşturmak. “Mahur” ile “Ferahfeza”nın farklı ma Tanpınar’ın esere yaklaşımını, yapı kamlar olduğunu bilmeden Tanpınar’da salcı / göstergeci yaklaşımın “text”i fe “PSİKANALİTİK YAKLAŞIM” müzik üzerine yazmaya kalkışan, “Ek tişleştiren, “değer”i iletinin niteliğinden TERÖRÜ şi Sözlük”ten kesyapıştır yöntemiyle ve gönderimlerinden çok teknik öğeler Sözgelimi, Tanpınar özellikle siyasal aldığı bu saçmalığı da bana mal eden, de arayan ve çoğu kez de “istatistiki” tercihleriyle kimi muhafazakâr çevrele uyarmama rağmen başka yazısında yi bir çalışmanın ötesine geçmeyen me ri hayal kırıklığına uğratmış görünüyor. neleyen, kendisini de “müzikolog deği kanik yaklaşımı ile karıştırmayalım. Çoğu hâlâ demokrasi ile sorunlu olan lim ki, bilemem ki” diye savunan ve no Çünkü Tanpınar’ın en önemli özellik bu kesim, cumhuriyetin siyasal boyu terden ihtarname göndermek zorunda lerinden biri, edebiyat eserlerini yapı tunu benimsemiş, ama kültürel sürek kaldığım “akademisyen” de gördüm! salcı yaklaşımın reddettiği tarihsel ve liliğin göz ardı edilmesine itiraz eden Başkalarının emeğinden çöple toplumsal bağlamına oturtarak değer Tanpınar’ın, Menderes dönemi politika nip “referanssız yazdım” diye şişi lendirmeye tabi tutmaktır. larını eleştirmesini, hatta kurulursa “le nenler, “sen şiirlerini, romanlarını yaz, Jacques Lacan’dan bizzat ders al gal sosyalist parti”ye üye olabileceği Tanpınar’ı bize bırak” imaları edenler mış kimi öğrencileri ona yakıştırılan teo ni düşünmüş olmasını anlamakta zor de olmadı değil. rilere isyan ediyorlar, “onun kendi ken luk çekiyorlar. Edebiyatçılara ve eserlerine “psika dinden doğmuş bir Anka kuşu” olmadığını anımsatıyorlar. Dünya genelinde Spekülasyonun sonu yok: Bir ara, Huzur romanının hangi ezgiyi temel al nalitik yaklaşım” modasından en çok nasibini alan da yine Tanpınar oldu. Hatta ilk “psikanalitik yaklaşım”ı kimin yaptığı ve kimin Tanpınar’ın “biricik yorumcusu” olduğu kavgası bile çıktı. İlginç olan, bu kavgayı yapan tarafların “ruhbilim” eğitiminden geçmiş olmamasıydı. Dahası, Tanpınar’ı, yapısalcı edinimle amacından kaydırılmış Lacangil simge anlayışından esinle, eserlerindeki değinmelerden simgeler türeterek irdelemek, onu bize hangi ölçüde getire bilir? Bu tür kitaplarda sıfat tamlamalarıyla uzayıp giden anlatılaşmış cümleleri aralayıp, sadede (Tanpınar’a) gelmek için hayli sabır gerekmekteydi. TEK SİMGE KAPIYI AÇAR MI? Sorulması gerek, Tanpınar’ın Hamlet’teki Ophelia karakterine yaptığı göndermeleri cımbızlayıp, bundan bir simge üretmek ve Tanpınar ile ilgili “psikanalitik çözümleme”ye dayanak yapmak, uygarlıklar arası ilişkileri ve bunların bireylere yansımalarını “epik” bir düzleme taşımış, sanılanın aksine “şahsi masal”ların çok ötesine geçmiş bir yazarın dünyasını açıklamaya yeterli midir? Pekâlâ bir başkası da, ama batı kültürüyle yetişmiş biri değil de, doğu kültürü ile yetişmiş biri de Tanpınar’da Cemşid kültünü ele alarak, daha farklı bir yoruma ulaşabilir. Doğubatı sentezini kurmuş ender sanatçılardan biri olan Tanpınar, ne yazık, çoğunlukla ya karşısında fazla “Fransız kalmış” batıcılar, ya “hikmet”i kolay anahtar sanan doğucular elinde didiklenmekte ve kişisel hayatındaki açmazları da, bazılarının gözünde onu hâlâ “kırtipil” kılmakta. Onun yoksunluklarına, cinsel bunalımlarına, kadınsızlığına acıyanlar, vb. bile görüldü! Bu kitaplarda yoğun bir “dipnot terörü”ne de rastladık. Hızını alamayıp konuyla çoğu kez ilgisiz betimleyici saptamaları dipnotlarda sürdürenler, birkaç yüz sayfalık kitapta sayfa sayısının iki katı sayıda dipnota yer verenler oldu. Kuşkusuz bu bir “metin kurma” beceriksizliği değil, çok bilimsellikti, “çok bilimsellik” ise okurun çaba harcamasını gerektirirdi! FREUD’UN DİVANI VE ESER Ruhbilimin kurucu adları ise edebi metinlere, şair ve yazarlara “ruhsal analiz” ve sağaltım gereken “hasta”lar gözüyle hiçbir zaman bakmadılar, sadece onların canlandırma gücüne gıptalarını belirterek, “bilinçdışı”nın araştırılmasında esin verici bulduklarını vurguladılar. “Psikanalitik çözümleme” dinamik bir ilişkidir ve ancak analist ile analizan (analiz isteklisi) arasında, belli kurallar dahilinde ve karşılıklı mümkündür; biyografı, otobiyografi ya da eserler üzerinden psikanaliz gerçekleştirmeye kalkışmak, sanatçının iç dünyasını, kimliğini ve kişiliğini tüm boyutlarıyla çözdüğünü öne sürmek, her şeyden önce psikanalizin tanımına uymaz. Bu, sanata genel düzlemde “ruhbilim” ölçütleriyle bakılamayacağı anlamına gelmez ama bu bakışın sınırlı kalacağı ve edebi yaklaşımla bütünleşmedikçe indirgeyicilikten kurtulamayacağı açıktır. Ne yazık ki, günümüz dünyasında bu konu etik sınırların çok ötesine geçmiştir. n 8 16 Ocak 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle