15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YAKUP KEPENEK’TEN ‘TÜRKİYE’NİN DEĞİŞİMİ’ ‘Toplum barışa, Cumhuriyet çağdaşlaşmaya susadı!’ Cumhuriyet Çağdaşlaşmasından Günümüze Türkiye’nin Değişimi üstüne Yakup Kepenek ile konuştuk. GÜRER MUT [email protected] K itabınız, Türkiye’de ‘Karşı Devrim’in gelişimini belli dönemler üzerinden ayrıntılı biçimde inceliyor. Sizi bu çalışmaya yönelten sebepler neydi? Bu çalışmanın yapılmasının ana nedeni, ülkemizin, Cumhuriyet Çağdaşlaşmasının temellerini oluşturan evrensel değerlerden giderek uzaklaştırılması ve bunun karşısında, gerçeklerin sergilenmesi gereği duymamdır. Öznel neden ise ilkokuldan sonra Köy Enstitüsü ile başlayan yatılı ve doktoraya uzanan burslu okumamın bana yüklediği toplumsal sorumluluktur. CUMHURİYET İLE GELEN n Cumhuriyet’in kurucu kadroları stratejik olarak içerde olduğu kadar dışarıda da barışı benimsemiş, bunun yanı sıra bölgede önemli bir güç ve ağırlık merkezi oluşturmuştu. Bu yönelim neden terk edildi? Türkiye’nin özellikle siyasal, sosyal ve ekonomik olarak ABD emperyalizmine eklemlenmesi sürecini biraz açabilir miyiz? Osmanlı’nın yenileşme çabalarıyla başlayan; egemenliğin kaynağının gökten yere indirilmesini sağlayan Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın hamurunda yoğrulan Cumhuriyet çağdaşlaşması, aslında, bu ülkeyi insanlığın gelişme doğrultusuyla buluşturma çabasıdır. Tarihsel olarak bakıldığında kolayca anlaşılır ki, üreterek özgürleşme insanlığın gelişme doğrultusunun özetidir. Cumhuriyet ile gelen, Batılılaşmanın çok ötesinde; insanlığın gelişme doğrultusunu yakalama amaçlı dört dörtlük ve bütünsel bir çağdaşlaşmadır. Hukukun üstünlüğüne dayalı kurumlaşma; tüm insanların eşitliği; yurtta ve dünyada barış; insanın beyniyle ve bedeniyle gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması; harf devrimi ve Türkçeye önem verilmesi; bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı eğitim ve kamu yönetimi anlayışının, laikliğin egemen kılınması; devletin, değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta olması; sanayileşerek gelişmeye öncelik verilmesi, çağdaşlaşmanın ana dayanaklarıdır. Türkiye 1945’lere gelindiğinde, o yıllarda yeniden yapılandırılan Avrupa’nın kurumlarında yer alan saygın bir ülkedir. Ancak aynı yıl başlayan Soğuk Savaş ortamı, Cumhuriyet çağdaşlaşmasının aşınmasının da yolunu açtı. ABD emperyalizmi kendisini Soğuk Savaş elbisesinin içinde ustalıkla saklayarak ve yerli sağcılarla işbirliği yaparak ülkeyi avucunun içine aldı. ABD 27 MAYIS’IN TAM BOY İÇİNDEDİR n Kitabınızda 27 Mayıs sürecine önemli bir yer ayırdığınızı görüyoruz. Bu süreçte 61 Anayasası’nın ilerici bir kazanım olduğunu fakat 27 Mayıs harekatının bir nevi ‘Kara Kutu’ olduğundan söz ediyorsunuz. 27 Mayıs Türkiye’nin siyasal yönelimini nasıl etkiledi? Cumhuriyetin yerleştirmeye çalıştığı egemenliğin kaynağının ulus olduğunun doğal bir sonucu olarak 14 Mayıs 1950’de iktidarın ülke tarihinde ilk kez halkın oylarıyla el değiştirmesinin sonrasında, Demokrat Partinin demokrasiekonomik gelişme ikilemine sürüklenmesi ve ekonomiye öncelik vermesi demokratikleşme sürecinin tıkanmasına ve 27 Mayıs 1960’ta yönetime askerlerin el koymasına neden oldu. Çalışmada 196171 arası “Özgürlüğün En Güzel On Yılı” başlığını taşıyor. Benim kuşağım o yılların özgürlük ortamının ürünüdür. Türkiye insanı, “Yalınayak” ve “Türk Köylüsü” gibi şiirleri 1930’lu yıllarda lise edebiyat kitaplarında okutulan en büyük şairi Nâzım Hikmet’i 1960’larda yeniden okuma olanağı buldu. Oluşan düşünce ve ifade özgürlüğü ortamında ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısının çözümlemelerini yapma olanağı doğdu; üretim biçimi ve üretim ilişkileri; toplumsal sınıflar; azgelişmişlik ve emperyalizm kavramlarının ayırdına varıldı; yerli düşünsel dayanaklarını Ulusal Bağımsızlık ve Mustafa Kemal’in, emeği önceleyen Halkçılık programından alan ilk yasal sosyalist parti, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve DİSK kuruldu.Yine ilk kez, çalışma, eğitim, sağlık, sendika ve toplu iş sözleşmesi anayasal hak olarak tanındı. 27 Mayıs’ta kara kutu olan ABD etkisidir; CIA’nin son yıllarda açıklanan belgelerinin de kanıtladığı gibi ABD 27 Mayıs’ın tam boy içindedir. Bu gerçek Türkiye kamuoyundan ustalıkla saklandı; idamların sorumlusunun CHP olduğu gibi bir kuyruklu yalan halkın belleğine kazındı. n 12 Mart ve 12 Eylül gibi iki eşiğin Atatürk görüntüsü altında antidemokratik bir yönetim anlayışını getirdiğini ve aşırı sağa hizmet ettiğini gördük. Bu iki süreci yaratan gerçek neden nedir? 12 Mart ve 12 Eylül’ün ana nedeni,1961 Anayasası ile gelen toplumsal uyanıştan iç ve dış egemen çevrelerin korkusu; özetle, özgürlük düşmanlığıdır. Dönem, emekçi haklarının iyice kısıldığı; basın ve üniversitenin susturulduğu; sosyal devlet özelliğini yitiren devletin Atatürkçülük görüntüsü altında Siyasal İslam’ı desteklediği ve düşünce cinayetleri ile inceleniyor. Burada bir not düşmeliyim. Türkiye ilk kez bu yıllarda sistemli işlenen siyasal cinayetlerle tanıştı; o kadar ki ülke, bugün, faili meçhul cinayetler tarlasıdır ve bu tarla temizlenmedikçe demokratikleşmeyi gerçekleştirmek hiç de kolay değildir. 2023 HEDEFİ EVRENSEL DEĞERLERİ İÇERMİYOR n Kitabınızda AKP’nin kuruluş sürecine ve 17 yıllık iktidar dönemine önemli bir yer ayırdığınızı görüyoruz. AKP’nin kuruluşu nasıl bir gelişimin sonucuydu? AKP’yi iktidara taşıyan gelişmeler, iç ve dış dinamikler neydi? Türkiye siyaseti, 12 Mart 1971’den sonra, özellikle de 12 Eylül 1980’i izleyen dönemde o kadar derin yaralar almıştı ki, 1990’da Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra da özgürlük ve barış temelinde demokratikleşmeyi başaramadı. Yaşanan siyasal ve ekonomik dağınıklık ve şaşkınlık Siyasal İslam’ı iktidara taşıdı. Başı ve sonu karşılaştırılırsa görülür ki, AKP, ülkenin siyasal tarihinin yazacağı en büyük kandırmaca ve aldatmacadır; kendi deyimleriyle takıyyedir. AKP, uygulayacağı beklenen siyasal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi ile bir taraftan ülkenin Avrupa Birliğine tam üye olmasını, öte taraftan da Ortadoğu ülkelerine örnek olacak bir Ilımlı İslam iktidarının oluşturulmasını sağlayacaktı. Oysa bugün, ortada ne demokrasi ne de rekabetçi devlet anlayışı kalmıştır. O tasarı, iç ve dış liberal çevrelerin beslediği büyük umutlarla birlikte iflas etmiştir. n Son olarak, kitabınızdan hareketle, önümüzdeki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin değişimi nasıl bir evrede? Bu toplumun, çok acılı ve sancılı olan özgürleşme ve demokratikleşme deneyim ve birikimi, artı, on yıllardır barışa susamışlığı, Cumhuriyet çağdaşlaşmasının değerlerini, günümüzün yurt ve dünya koşullarında yaşama geçirecek gizilgücü içinde taşıyor. n Türkiye’nin Değişimi / Yakup Kepenek / Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Yay. / 398 s. / Nisan 2019 4 30 Mayıs 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle