Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TURGUT YASALAR’DAN ‘MÜSAİT BİR YERDE İNECEK VAR’ Sana bir minibüsten baktım ey güzel İstanbul! Turgut Yasalar’ın gözünden yaşanmış hikâyelerle İstanbul’un minibüslerinde keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz. NECATI KARAVELI İstanbul’da yaşıyorsanız gününüzün büyük bir kısmını yollarda geçirmeniz olağan bir durumdur. Bu yolları toplu taşıma kullanarak geçiyorsanız her biri birbirinden farklı yüzlerce insanla temas etmeniz kaçınılmazdır. Bu temas bazen olması gerekenden çok daha yakın olabilir ve siz – hiç istemeseniz de – bu yolculuğu birlikte yaptığınız insanlar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olursunuz. İnsanları gözlemlemeyi seven biriyseniz başta minibüsler olmak üzere toplu taşıma araçları âdeta bir akvaryum gibidir. Kimi zaman konserve sardalye gibi yolculuk etmek zorunda kalsanız bile pek çok farklı hikâyeye tanık olabilirsiniz. Usta sinemacı Turgut Yasalar işte bu hikâyelerin peşine düşmüş ve ortaya son derece keyifli bir kitap çıkarmış. Müsait Bir Yerde İnecek Var adlı kitabında İstanbul’un çeşitli toplu taşıma araçlarında yaşadığı ve tanık olduğu birbirinden eğlenceli anekdotları aktarmış. Müsait Bir Yerde İnecek Var Turgut Yasalar’ın Karakarga Yayınları’ndan çıkan ikinci kitabı, Ben Bir Dâhiyim Ama Henüz İlk Filmimi Çekmedim adlı ilk kitabında her tür zorluğa rağmen filmini yapmanın bir yolunu bulan yönetmenlerin hikâyelerini anlatmıştı. Bu kitapta Serdar Akar, Kudret Sabancı, Handan İpekçi, Reis Çelik, Derviş Zaim, Uğur Yücel ve Yüksel Aksu’nun da aralarında bulunduğu on altı yönetmenin ve filmlerinin beyazperde yolculuğuna tanık olmuştuk. İkinci kitabında ise her gün karşımıza çıkabilecek ama belki okuduğumuz kitaba, belki de telefonumuza gömüldüğümüz için farkına bile varamadığımız insanların yolculuklarına tanık oluyoruz. DOLMUŞUN YALIN GERÇEKLİĞİ Kitabın en önemli özelliklerinden biri kullanılan eğlenceli dil. Çok tanıdık, hatta belki kendi başımızdan da geçen olayları okumamıza rağmen o kadar neşeyle ilerliyoruz ki sayfalar arasında kitabın sonuna nasıl geldiğimizi bile anlamıyoruz. Hepimiz yolculuk ettiğimiz minibüslerde yolcular olarak asla göremediğimiz ama şoförün nasılsa görüp de ilerlememizi istediği arkaya doğru yerleri iyi biliriz. Fakat bunu bir kitapta okumak yüzümüzü güldürüyor ki son zamanlarda en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri bu! İneceği yeri bir türlü tutturamayan, verdiği paranın üstünü ısrarla isteyen yolcuların seslerini şu anda bile duyabiliriz. Ya da bir minibüs şoförünün el frenini hırsla çekip hızla araçtan inmesi ve diğer sürücüyle önce ağız dalaşına girip sonra karşılıklı birbirinin üzerine yürümesi şeklinde cereyan eden olaylara aşinayızdır ama bu sahnelere Turgut Yasalar gibi bir sinemacının gözünden bakmak daha farklı hissettiriyor. Tam da bu nedenle yani yazarın sahip olduğu sinemacı gözünden olsa gerek anlatılan her hikâyede tüm ayrıntıları gözünüzde birebir canlandırabiliyorsunuz. İstanbul’un her köşesinde olduğu gibi toplu taşıma araçlarında da sayılamayacak kadar çok hikâye vardır. Bizler farkında olmasak da bu hikâyelerden bazılarının kahramanı, pek çoğunun tanığı oluruz. Müsait Bir Yerde İnecek Var’da hem kendinizden hem de gördüklerinizden pek çok iz bulacak, Turgut Yasalar’ın gözünden aktarılan yaşanmış hikâyelerle İstanbul’un minibüslerinde keyifli bir yolculuğa çıkacaksınız. n Müsait Bir Yerde İnecek Var / Turgut Yasalar / Karakarga / 92 s. / Nisan 2019 BİR KLASİĞE YENİDEN BAKIŞ: ‘JANE EYRE’ Bir okur olarak Jane Eyre... Jane Eyre, büyük ustalık ürünü bir roman. Hem kadın uyanışını göstermesi hem de kahramanlarının dünya görüşlerinin bugün için bile yeni kalmasıyla ilgili olarak. FARUK DUMAN C alvino, “Bir klasik, söyleyecekleri asla tükenmeyen bir kitaptır,” diyor. Bu, anlamın değişim göstermesiyle ilgili bir şey elbette. Kuşaklar arasında, bakış açıları değiştikçe baş gösteren yorum farklılıkları ortaya çıkıyor. O zaman, yazarının aklından geçmeyen tanımlamalar genç eleştirmenler ya da yeni okurlar arasında dolaşmaya başlıyor. Tabii, bizim yeni okumalarımızda da dikkat ettiğimiz ayrıntılar değişiklik gösteriyor. Ben son zamanlarda, klasiklere, özellikle dönüp yeniden okuma gereksinimi duyduklarıma çok daha sınırlı açılardan bakma yı yeğliyorum. Önceleri hikâyenin iskeletine, kahramanın duygusunun gösterdiği değişimlere odaklanırdım. Şimdi, Kızıl ile Kara, Madam Bovary, Suç ve Ceza gibi romanlara biraz da, yazarın yazına ilişkin görüşlerini alabilecek miyim, diye bakıyorum. JANE VE GULLIVER Jane Eyre, bana göre, büyük ustalık ürünü bir roman. Hem kadın uyanışını göstermesi bakımından hem de kahramanlarının dünya görüşlerinin bugün için bile yeni kalmasıyla ilgili olarak. Romanı, yazıldığı dönemi de göz önünde tutarak, şaşırtıcı ölçüde açık görüşlü bulurum. Bir yandan da 19. yüzyıl romanı dediğimiz şeyin asıl örneklerinden biri olduğu için kurucu yazılar arasında olduğu da kesindir. Jane, teyzesinin yanında, biraz da aşağılanarak yaşadığı için kendini okumaya vermiştir. İlk zamanlarda, yani acemi okurluk döneminde İngiliz masallarını okur ve bunları başta çok sever. Ama sonra, evin bahçesine çıkıp da cinlerle perileri çalı diplerinde bulamayınca hayal kırıklığına uğrar. Cinlerin, devlerin, perilerin İngiltere’yi terk ettiklerine kanaat getirir. Bu muzip eleştiri, bir anlamda, masallardan, yani mit’ten kopamamış romantik edebiyatın kuyusunu kazmaktadır. Bunun yerine yeni bakış açıları getirmek ve çalı diplerini boş inançlardan gerçekten de temizlemek gerekmektedir. Tam bu sırada Gulliver’in Gezileri’ni okumaya koyulur. Bu, masallara göre daha inanılır bir kitaptır Jane için. Neden derseniz, kitabın yazarı, devler ve cüceler ülkesini bu dünyada bulunmayan, daha doğrusu bilinmeyen bir yere koymuştur da ondan. Ütopya ülkesi, açık biçimde alegoridir, bu anlamda, daha okur okumaz onu çalı diplerinde aramamanız gerektiğini anlarsınız. Düşünmeniz gereken şey, açık biçimde, devler ya da cüceler değil, devlik ve cüceliktir. Charlotte Brontë, kahramanı aracılığıyla yazınsal bir tartışmaya girer. Daha doğrusu, çağdaşlarının yapıtlarını eleştirmenin yazınsal ve son derece çarpıcı bir yolunu bulur bu sayede. Zaten daha sonra, romanın ilerleyen bölümlerinde, yani yeni bir bölüme başladığı bir sırada, “Bir romanın yeni bölümü, bir oyunun yeni bir perdesi gibidir,” der. Böylece roman kurgusu hakkında, bana sorarsanız bugün de aşılamamış bir yöntem önerir. Dikkat edecek olursanız, Jane Eyre’in bugün de okunabilmesinin nedenleridir bunlar: Mit’ten kopuş ve sürükleyici sahneleme tekniğinin keşfi. n Jane Eyre / Charlotte Bronte / Çev: Nihal Yeğinobalı / Can Yayınları / 632 s. / 2018 16 30 Mayıs 2019