03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖYKÜDENLİK... Sanatın büyüsünde yeniden doğmak... Yapıt aracılığıyla sanatta bir doğuş yaşandığı açık. Hemen her gün adı ilk kez duyulan bir yazar ilk kitabıyla, tiyatrocu sunumuyla, ressam, müzisyen, sinemacı vb. ilk yapıtlarıyla kendilerini duyuruyor. Toplum görece bir sanatsal evrilişe geçiyor böylece. SADIK ASLANKARA M uhsin Ertuğrul, “12. XII. 1948”de, Yıldız Kenter’e yazdığı mektupta, “Bugün senin meslek hayatına ilk adımını attığın mübarek bir gündür,” deyip, “BUGÜN’ün hayatında çok uğurlu olmasını bütün kalbimle diler(im),” diye sonlandırmıştı satırlarını. Edebiyatta ilk kitaplar da tiyatroda profesyonel anlamda sahneye ilk kez çıkmaya benzer biçimde yazın dünyasına katılışın, yazın dünyasında onaylanışın mührü olarak “mübarek” kabul edilmesi gereken bir “doğuş” kuşkusuz. Kendisiyle ilk kez buluştuğumuz Demet Çizmeli, Dünyanın Ortasında (Alakarga, 2019) adlı öyküler toplamıyla ilk kitabını çıkarıyor, tamam, ama şiirlerinden tanıdığımız, eleştirel metinleriyle de kendisine ciddi yer edinmiş Serdar Aydın’ın yeni kitabı için ne demeliyiz? Serdar da şunca yıl sonra ilk kez yayımladığı romanla terütaze heyecan yaşamış oldu kuşkusuz: Sevda ile Kara (A7 Kitap, 2019). YENİ BİR ÜRÜNLE ROMANA KATKI: SERDAR AYDIN Serdar Aydın, yayımladığı bu ilk romanla, Demet de ilk kitapla heyecan ortaklığı yaşamanın yanında bir ortak noktada daha buluşuyor; köken yakınlığı. Kuzeydoğu Anadolu’nun kucakladığı iki insan onlar. Demet Erzurum’dan, Gürcü yaşamının hikâyeleriyle farklı bir yaşam dolantısı getirirken Serdar da Kafdağı’ndan, Kars’taki Terekeme kültürünün içli dünyasından kesitler sunuyor okura. Her iki yapıt, entelektüel düzeyiyle dikkati çekiyor ayrıca. Ötedir düşündüğüm çalışmadır, şairlerin kaleme aldığı romanlar. Azım sanmayacak sayıda şair var çünkü roman yayımlayan. Nâzım Hikmet’ten Ahmet Hamdi’ye, Rıfat Ilgaz’a, Melih Cevdet’ten Oktay Rifat’a, Necati Cumalı’ya, bunlara eklenen yeniler sonra, kimlere kimlere uzanan bir liste... Andığım şairler şiirle tiyatronun bilinen yakınlığını da somutluyor elbette. Ama belli ki, bunun dışında bir yaklaşımla romana yöneliyor onlar. Öykünün şiire yakınlığını da biliniyor, ya roman? Anlatı olarak kapsayıcı dilmantık bağıyla şiire enikonu uzak sayılabilecek romanda şair ne yapmak isteyebilir? Saltık anlamda anlatma isteğinin öne çıktığı söylenebilir bu doğrultuda. Nitekim Serdar Aydın da, şiirden taşıdığı birikimini, gücünü arkasına alıp anlatısını enikonu şiirle kardığı halde yine de anlatma isteğinin öne çıktığı bir romanla geliyor karşımıza. “SEVDA İLE KARA”... Sevda ile Kara, roman olsa da yazar, şiirin zorunlu hendesesine dayalı yazın işçiliğinden kopmuyor hiçbir zaman. Sözdizimlerine içirdiği yumuşak, içten anlatımıyla, giderek içkinlik yüklediği tümceleriyle dikkat çekici bir başlangıç yapıyor. Böyle bir giriş beklenebilirdi elbette, ancak anlatıda yer yer göz kırpan deneysel çalımlar yine de farklı bir değer yüklüyor yapıta. İlk elde bildik bir evren kişi ilişkilenişinin anlatısı denebilir belki, ancak Serdar’ın romana yükledikleri üzerinde durmak zorunlu yine de. Elöyküsel anlatıya dayalı yapıtta yazar olay aktarımısıralaması ardına yerleştirdiği artalan bağlamlarıyla örüntülüyor romanı baştan sona. Hep olay aktarımına yer verdiği için pek çok tekrara düşüyor, metni zedeliyormuş izlenimi de bırakıyor bu arada. Ancak ilginç birer sıçrama noktası yapıp hatta farklı çatmayla gide gide romanın modern dayanaklarına dönüştürüyor da denebilir bunları. Kimi yaşamöyküsel örtüşmelerden kalkarak Serdar Güven’in, aslında kendisinden kalkarak kurup yapılandırdı ğı kestirilebilecek Kara karakteri için bir şairin, yaratıcı iç gücü aracılığıyla şu dünyaya âdeta bir tür çılgın dokunuşu bağlamında alınabilir bu nedenle yapıt. Yine de televizyon dizisi, böyle bir dizi için kaleme alınmış senaryo izlenimi bırakarak yol alan romanda, sınav kazanıp İstanbul üniversitelerinde okumaya hak kazanan farklı fakültelerin çeşitli bölümlerine girmiş, ama bu arada süreç içinde olağan rastlantılarla birbirleriyle ilişkilenmiş üniversite gençliğinin, umutlarını yaşatmak adına sürdürdüğü kavgaya odaklanıyor yazar. Birbirine göre çok farklı katmanlardan gelen gençler, “insanın verili hayatla ve gerçeklikle ilişkisi üzerinden sanatın yaratıcı verimlerine nasıl yöneldiği” üzerine “acemi analizler” de yapıyor. (62) Öte yandan dış dünyadan, genelev kadını, pavyon sahibi, işçi, emekli hariciyeci vb. kimi farklı veya aykırı kişi örneklerini de üniversiteliler topluluğu arasına katıp eklemlemeyi ihmal etmiyor yazar. Sevda, Kara’ya âşık genelev işçisi bir kadındır zaten. Ne ki “yanlış bir hayat vardı(r) aralarında.” (102) Kara da ilgisiz değildir ona. Ancak Kara için şiir, “varoluşunun bedeli”dir bir anlamda. (71) İşte “Sevda’nın artık hayatında olmadığını, olamayacağını anla(dığında)” (114), “Sevda ile Kara”yı doğuracaktır Kara, bir “hikâye” olarak. SANAT, SİYASA, AŞK, ERDEM Sonuçta bütün bu ilişkiler yumağı, bir avuç gencin kendilerine eklemlenen ötekilerle birlikte sanat, siyasa, aşk, cinsellik, erdem vb. temel yönelişlerindeki arayış, bir biçimde modern sinema tekniğiyle paylaşılıyor denebilir yapıtta. O halde şiir yolunda ilerleyen bir delikanlının, sanatta yoğrulma, kendine yol bulma kavgasının, yaratıcılığın sancısı yanında bir şairin şiire, aşka değişinin özeti bağlamında alınabilir Sevda ile Kara ya da şiirsiz yaşayamayan Kara’nın şiirle aşkı çakıştırıp yaşamayı öğrenişi, deneyleyişi. Okuyun, seveceksiniz. 18 12 Aralık 2019 Demet Çizmeli; “Dünyanın Ortasında”... Demet Çizmeli, daha en başta bir şair edasıyla okuru yakalayıp onu kabuğundan çıkararak öykülerdeki büyünün içine çekiyor, yutuyor bir çabuk. Uzaktan fısıldanmış izlenimi bırakan sözlerin, mesellerin yarattığı gizemli hatta kimi de gizemci göndermelere dayalı büyüyle yol alınıyor öykülerde. Uzak çağrışımlarla Kafkasya, Doğu, Ortadoğu söylemleri içinde gezinen söylenlerin, dinlerin sayfalarını çevirip bunu kendi dışına taşıran sonra da büyük bir ritüele çeviren insanın yakıcı hikâyelerini okuyoruz Demet’in bu öykülerinde. Söz konusu yörelere değin gayrı resmi sözlü toplumsal tarih verileri gibi de okunabilirlik kattığı öykülerinde yazar, sözlü anlatıyı yazıya geçirip yeniden düzenleyen kâtip edasıyla, anlatısına içirdiği havayla farklı bir etki yaratmanın önünü açıyor. Öyle ya, “tek tesellisi kahramanlığı” olan (98) fukaraların trajik açılımı, yoksulluğunun toplumsal tarihi gibi de alınabilir öyküler. Nitekim İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan sınırlar ötesi çok yönlü acılar, hüzünlü bir tat katıyor öykülere. Sonra o yıllarda toplumu ballandıran Halkevleri olgusu. Yazarın Füruzan’a sunduğu “Dünyanın Ortasında”yla “Harf Kuyumcusu” adlı öyküleri herkes okuyabilse keşke. Bu yüzden farklı türde yapılandırılan bağlamlı öyküler gözüyle bakılabilir yapıta. Dikkate değer bir başlangıç Demet Çizmeli’den: Dünyanın Ortasında. Okuyun, seveceksiniz. www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle