03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap l bebek l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l Sİmlâ SUNAY JOY COWLEY’DEN ‘KÜLÜSTÜR’ ‘Son kararı çocuk vermeli!’ “Gerçeklerin bu kadar olumsuz olmadığını fakat bunun medyanın olayları anlatmadaki politik tercihi olduğunu anlamaları için çocukları eğitmemiz gerekiyor.” GÜLİZAR YILDIRIM K ülüstür Türkiye’de çok sevildi. Özellikle nesiller arası iletişim konusundaki gerçekçi ve esprili yaklaşımı. Will ve Lissy ile annebabası ve bir önceki nesilden büyükannebüyükbaba arasında hoş bir çatışma var. Külüstür’ün bu kadar ilgi çekmesi beni şaşırttı. Sadece çocuklar değil yetişkinler de sevdi kitabı. Bir kütüphaneci bana elektronik posta göndererek Külüstür’ü çok sevdiğini, eşini okuması için ikna ettiğini ve gece yatmadan önce kitabı okumaya başlayan eşinin kahkahaları yüzünden uyuyamadığını anlatmıştı. Külüstür’ün her yaştan okurun ilgisini çektiğini işte o zaman fark ettim. n Külüstür’de hikâyeyi iki ayrı ağızdan, dolayısıyla iki farklı bakış açısından izliyoruz. Romana bu biçimsel yapıyı vermek nereden geldi aklınıza? Hikâyeyi, birbirinden oldukça farklı iki kardeş aracılığıyla anlatmak istedim. Edebi açıdan ise her bölümde farklı bir bakış açısı ve tarzla okuyucuya çeşitlilik sunmaktı niyetim. Ayrıca bu yöntem vermek istediğim mesaj için oldukça kullanışlı bir araca dönüştü; birbiriyle savaş halindeki iki çocuk, birlikte çalışmak zorunda kaldıklarında arkadaş oldu. ‘BAŞIMA GELENLERDEN ESİNLENİYORUM’ n Hikâyenin kişisel deneyimlerinizle olan ilgisini merak ediyoruz. Her zaman başıma gelen olaylardan esinlenerek yazıyorum. Hikâye benim için gerçek değilse okur için de gerçek olmayacaktır. Külüstür şunlardan doğdu: a) Eski bir arabam vardı. b) Kitabevi olan bir arkadaşım ve hastanede röntgen teknisyeni olarak çalışan başka bir arkadaşım vardı. c) 83 yaşında biri olarak, hem Hippi çağına şahitlik yapmış hem de özenmiş biriyim. Gençliğimde ciddiydim ama yaşlılığımda hikâyedeki büyükanne gibi olma yı seçtim. d) Yaklaşık 40 yıl boyunca Marlbo rough Sounds’ta evimiz vardı; burası Yeni Zelanda’nın güney adalarına dökülen su kanallarının olduğu bir yer. Orada yaşarken, en yakın markete ulaşabilmek için otomobille iki saatlik yol gitmemiz gerekiyordu. Bahsettiğim bu körfez hikâyeme mekân oldu; gerçi o zamanlar bizim evimizde elektrik vardı. e) Çocukken iki muhteşem büyükanne ile çokça vakit geçirdim. Kendi torunlarıma karşı da büyü kannelerimin bana davrandığı gibi davranmaya çalıştım. Şimdi otuzlarında olan torunlarımın balıkçılık ve doğal yaşam hakkında zengin anıları var. n Pek çok okurumuzdan, bunların hatırı sayılır bir bölümü de yetişkin, romanı bazen kıkırdayarak bazen de kahkahalarla okudukları çalını yor kulağımıza. Kitap ince bir mizahi çizgi tutturuyor bizce de. Hikâyenin mizahi altyapısı için bu iki dünyanın, 68 kuşağı ile 2000’li yıllarda büyüyenlerin, karşılaşması epey bir malzeme sağlıyor galiba. ‘GÜZEL BİR HİKAYE TIPKI MÜZİK GİBİ BESTELENMELİ’ Güzel bir hikâye tıpkı müzik gibi bestelenmeli bence. Tamamı tek bir tondan söylenen hikâye yavan ve tekdüze olabilir. Benim hızlı ve yavaş, gürültülü ve sakin, ciddi ve eğlenceli tonlarım var. Genel olarak, eğer kitabın ciddi bir konusu varsa bunu dengelemek için çok fazla mizaha ihtiyaç duyarım. Çocukların büyükanne ve büyükbabalarıyla olan ilişkileri kendi ebeveynleriyle kurdukları ilişkiden çok farklı olabilir. Torunlarım, kendi annelerine söyleyemeyecekleri birçok şeyi benimle konuşabiliyor. ‘ÇOCUK DOĞANIN PARÇASI OLDUĞUNU FARK ETMELİ’ n Türkiye’de son yıllarda kontrolsüz bir inşaat faaliyeti var. Aynı zamanda dijital olanaklar yediden yetmişe hepimizin tüm zamanını işgal etmiş durumda. Külüstür bir yanıyla modern yaşamın dışında, doğayla daha iç içe bir hayatın varlığına işaret ediyor. 2020’li yılların çocukları doğayla nasıl bir ilişki içinde olmalı sizce? Çocukların, doğanın bir parçası olduklarının farkına varmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Kitapta Will ve Melissa, kırsal hayata alışmak zorunda kalıyor. Biraz şanslı olan bizlerse köylerde büyüdük ve şehir hayatına alıştık. Yazar kimliğimle düzenli olarak konferanslar verip okul ziyaretleri yaptım. Hong Kong’ta bir okul ziyaretinde bir yusufçuk sınıfa girdi. Bunun üzerine çocuklar çığlık atıp dehşete düştüler. Öğretmenleriyse çocukların böceklere alışkın olmadığını söyleyerek açıkladı durumu. n Türkiye’de çocuk edebiyatı son yıllarda büyük bir ivme ve yaygınlık kazandı. Çok iyi kitaplar yapılıyor ve çevriliyor. Yine de çarpık bir nokta var: Okuyacağı kitabı çocuk değil daha çok ebeveyni ya da öğretmenleri seçiyor. Sizce yetişkinlerin bu konudaki yaklaşımı ne olmalı? Yeni Zelanda’da kendi ilgilerini çeken kitapları okumaları için ebeveynler ve öğretmenler çocukları teşvik eder. Kendini okumaya adamış yetişkinler çocuklara kitap seçmekte becerikli olabilir. Fakat çok iyi okuyucu değillerse büyük olasılıkla çocukluklarında kendilerine okunan kitapları seçmeye eğilimli olacaklardır. Bence çocuğun ilgi ve yeteneklerini bilen bir yetişkinin çocuğa seçenekler sunması en doğrusu. Eğer çocuk karar veremezse, yetişkin her kitaptan ilk bölümü okuyabilir. Eninde sonunda kararı veren çocuk olmalı ama. Aksi takdirde çocuğun iradesi elinden alınmış olur. ‘HABERLER ÇOCUKLARa ne SÖYLÜYOR?’ n Savaşlar, göçler, iklim krizi ve daha pek çok şey... Kitaba ulaşmak bile milyonlarca çocuk için imkânsız. Çocuklar için böylesine olumsuz bir tablo varken çocuk edebiyatı dünyayı değiştirebilir mi? Dünyanın eskiden olduğundan daha kötü bir yer olduğunu düşünmüyorum. Gerçek, önyargılı bir şekilde olumsuz tasvir ediliyor. Medyanın tüm alanlarında gazeteciler ilgi çekici haberlerin peşinde ve bunlar çoğunlukla kötü haberler. Yeni Zelanda’da çocukların medyayı değerlendirmelerine yardımcı olmak için bir çalışma hazırlamıştım. Bu çalışmadan öğrendik ki bizden neyi duymamız ve görmemiz isteniyorsa onu görüyor ve duyuyoruz. Çocuklar bir hafta televizyondaki haberleri izlemiş ve her bir haber içeriğinin grafiğini çıkarmışlardı. İçerikteki olumlu, olumsuz ve tarafsız öğeler nelerdi? Bu yetişkinler için de iyi bir alıştırma. Muhtemelen bunu çok rahatsız edici bulacaksınız ama haberlerin yaklaşık yüzde sekseni olumsuz. Bu haberlerle çocuklarımıza ne söylenmek isteniyor? Gerçeklerin bu kadar olumsuz olmadığını fakat bunun medyanın olayları anlatmadaki politik tercihi olduğunu anlamaları için çocukları eğitmemiz gerekiyor. n Külüstür / Joy Cowley / Çeviren: Ceren Özcan / Uyurgezer / 154 s. 14 12 Aralık 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle