04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IŞIL ÖZGENTÜRK’TEN “TÜRKİŞ DEKAMERON” ‘Hayatımız bir sosyal pornografi’ Işıl Özgentürk’ün yeni kitabı “Türkiş Dekameron”; gözümüzü kapatmayı seçtiğimiz acılar, tutkular, travmalar ve sırlarla derdi olan karakterleri odağa aldığı anlatılarından bir seçki. Özgentürk’le ‘Başına Buyruk Öyküler’ ve ‘Bütün Mutlu Aileler’ adlı iki bölümde kaleme aldığı “Türkiş Dekameron”u konuştuk. yor. Kimi zaman beni uçuru yor kimi zaman şiddetle yere vuruyor. Lunaparkta balerina ya binmiş gibi hissediyorum. Evet, hayatımızın en mahrem yanları artık ya sosyal medya da ya da iktidar emriyle uluor ta sergileniyor. Öyleyse dedim, VEDAT ARIK ben daha iyisini yaparım, hodri meydan maskeler aşağı. Sırlarımız, kurnazlıklarımız, ihanetlerimiz; haydi beyler hanımlar, GAMZE AKDEMIR [email protected] tiyatromuz az sonra başlıyor! “HAYATIN KENDİSİ FANTASTİK!” n Kitabınızın bölümleri “Kafası Bozuk Hikâyeler” ve “Bütün Mutlu Ai leler”, bir elmanın iki yarısı gibi. Eleşti B occaccio’nun Decameron’undan bahsederek başlayalım söze... n Decameron hikâyeleri, İtalyan yazar relde merkez noktaları bir. n “Kafası Bozuk Hikâyeler”in kafası epey bozuk. Yazar şöyle bir bakmış, pembe pembe tüllerle döşenmiş yatak odalarının pembe dünyasının sakladığı sırları, erkeklerin hiç konuşmadığı sünnet travmalarını, internette tanışan Giovanni Boccaccio tara eşlerinin boynuzladığı erkeklerin acılı fından 13481351 arasında yazılmış. hikâyelerini şöyle bir anlatayım de Boccacio, Ortaçağ karanlığında elinde miş. Tabii bu bölümde insanın kalbine bir fener, sokaklarda, kilise kuytuluk dokunan hikâyeler de var. Ne yazık larında, avlularda, zengin kadınların ki hayatımız tıpkı bir dönme dolap yatak odalarında bir gölge gibi dolaşıp gibi acının ardından kahkaha atmayı o güne kadar edebiyatta söylenmeyeni unutursak bize ne kalır? Çoğu kişi, “bu söylemeye çalışıyor. İtalyan dilinde hikâyeler gerçek olamayacak kadar basılmış ilk kitap. Malum, o güne kadar fantastik” diyebilir. Latince egemen. Muzip, gözükara biri. Öyle, hayatın kendisi fantastik! Ben Kimi zaman din baskısını, kimi zaman sadece bir disiplin içinde olup biteni ikiyüzlü ahlakı mizah ve ironiyle sunu aktarmaya çalıştım. “Bütün Mutlu yor. Tabii yasaklanıyor ama insanlar Aileler” bölümüne gelince hayatım hikâyeleri küçük broşürler hâlinde boyunca duyduğumda tüylerimi diken basarak sokaklarda dağıtıp çadır tiyat diken eden bir şehir efsanesi var: “Türk rolarında oynuyor. aile yapısı çok sağlamdır, nasıl yani? n Dünyanın değişmesini isteme Kim, hangi araştırmayı yapmış? “Çocuk yenlerce bir günah kitabı ilan edilmiş tecavüzü” dersin, hemen lafı ağzına Decameron; susmamanın, baskıya tıkarlar: “Bizde olmaz!”. “Ensest” der başkaldırının bir ifadesi. Ya, Türkiş sin, “Bizde olmaz”. Nasıl olmaz! Biz Demakeron? bir fanusta mı yaşıyoruz? Bütün insan n Kötü bir huyum var, epey röntgen hâlleri ülkemizde de yaşanıyor. İşte ciyim ve bunu her yerde yapıyorum. ben burada haykırıyorum: Bütün mutlu Otobüste, meyhanede, deniz kıyısında ailelerin sırları var biliyorum. Yok diye ve bu hikâyeler, âdeta kucağıma düşü mezsiniz. n Evet, topluma “bir hâller oldu”. Nedir bunlar? n Hayatımız bir sosyal pornografi. Yani şu hâle bak, deniz gören mezar satılıyor. Öyle böyle değil bayağı müşterisi var. Hayatlarında deniz kıyısında oturmamış, bir sahil lokantasında balık yememiş insanlar, öbür dünyadan denizi seyretmek için mezar yeri alıyor. Bir alet çıkarılmış, dua okumana gerek yok, kafanın üzerine koyuyorsun o senin yerine okuyor. Milletin seyrettiği dizilerde herkes muhteşem evlerde oturuyor, herkesin bir entrikası var ve kadınlar sabahın köründe pür makyaj, ayakta topuklu ayakkabılar yalı odalarında dolaşıp duruyor. Her yeri dar siyah blucin pantolonlu, çıplak ayağına babet giyen, saçı sakalı karışmış erkekler kapladı. Öyle oluyor ki herkesi bir tanıdığa benzetip el sallıyorum. Gençler ya çok yorgun ya da sıkılmış. Sosyete hayatı diye bir şey gösteriliyor televizyonlarda; yüzleri botosktan çirkin mi çirkin obez bir kediyi andıran kadınlar, alay eder gibi makyaj malzemelerinin elli bin lira tuttuğunu söylüyor. İktidarın yalanlarına hiç değinmeyeceğim, onları herkes biliyor. Biz Türkler her şeyin suyunu çıkarmak için dünyaya gelmişiz. Her şeyi hemen tüketim, çöplüğe atıyoruz. Bugünlerde tek derdimiz para. Tanrı paradır! Tanrı para olunca da her şey pornografik bir kısır döngüye dönüşüyor. Kimse bana kızmasın! “KİMSEYE EYVALLAHIM YOK!” n Bunları neden şimdi yazdınız? n Kimseye eyvallahım yok! Hiçbir zaman da olmadı. Bu hikâyelerin yazılması gerekiyordu, öncelikle kendim için! Geç bile kaldım. Şimdi tam yeri ve zamanı. Birileri artık haykırsın istedim. Hikâyelerin daha da cesur olmasını isterdim. Dostlarım, “Işıl gene yufka yürekliliğin tutmuş, sen de neler neler var biz biliyoruz” diyorlar. Yetmemiş yani! Bir de şunu çok isterdim; belki de bu yaşta bile tam bir sokak çocu ğu olduğum için elimde Decameron hikâyeleri, broşür hâlinde sokaklarda dağıtıyorum. Harika olurdu, hayali bile güzel! “BİZİ ÇÖZEMEZLER!” n Feleğin sillesi ne ki silsilesi öyküler de var seçkide. “Ebabil” en yakıcılarından. Taciz ve tecavüzün yaygınlığına ilişkin sosyopolitik bir irdeleme niteliğinde. “Gençliğin Dayanılmaz Ağırlığı” ise yaşayamayan genç ölülere adanmış... n Kafası bozuk hikâyelerden sonra kendime gelmek için yazdığım hikâyelerden söz ediyorsun. Çok canım yanarak yazdım onları. Özellikle de Armutlu’da bir etkinlikte tanıdığım Dilek; bölgenin çocukları için açılan pazarda ondan kırmızı bir çift örme pabuç alıp gelecekten konuşmuştuk. Bir polis kurşunuyla öldü. Sonra Yusuf Emre Şen; onunla Seferihisar’da tiyatro festivalinde tango yapmıştık, Suruç’ta patlayan bomba onu öldürdü. Yapamazdım, onların hayallerini anlatmadan bu kitap eksik kalırdı. Nereden geldi bu hikâyeler diye soruyorsun, onlar hep yanımdaydı. n Kitabın muzır mizahı, öykülere can veriyor. “Bir Minibüs Kardeşliği” mesela... n Biz buyuz, sana bir şey söyleyeyim, Bizim kanlar Oktar Babuna diye bir herifin yaptığı oyun sayesinde Amerikan kan bankalarına gitti, duydum ki bizim genetik kodlarımızı çözmeye çalışan makineler iflas etmiş. Alkışlar! n Mutlu sonların kitabı değil Türkiş Dekameron ama vazgeçmenin de... n Bir Türkiye kitabı diyelim. Ama bitmedi. Şimdi yeni bir Dekameron’a başlıyorum. Bu arada bu kitabı basma cesareti gösteren Derya Akyıldız ve kitabın kapağı ile iç desenlerini hiç yüksünmeden, sevgiyle yapan Mustafa Delioğlu’na teşekkür etmek istiyorum. n Türkiş Dekameron / Işıl Özgentürk / Aya Kitap / 176 s. 4 26 Temmuz 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle