11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] www.sadikaslankara.com ÖYKÜDENLİK... Mustafa Çevikdoğan; ‘Temiz Kâğıdı’… ‘Kapalı İktisat’tan ‘Açık Metin’e... Yapıt üzerinde yapılan çalışma, okumak ve yazmak da olsa çok yönlü etkinlik bütünü anlamına geliyor. Yapıttan kalkılıp ona varılan, kendisiyle yüzleşilen bir keşif yolculuğu sonuçta bu. İnsanın sonsuzca arayışını simgeleyen ayrıntı kuşkusuz aynı zamanda. S elim İleri; Bir Denizin Eteklerinde (Altın, 1980) adlı öyküler toplamında yer açmıştı ilk kez ‘Kapalı İktisat’ öyküsüne. Gerek tek başına ‘Kapalı İktisat’ gerekse ötekilerle birlikte Bir Denizin Eteklerinde, hem öykücülüğümüz bağlamında hem de Selim İleri öykücülüğü içinde ayrıksı bir yerde konumlanıyordu ancak olgu, dar bir çevre dışında bu iki ayrım noktasında gereğince algılanamadı denebilir döneminde. Yaklaşık kırk yıl önceki öykücülüğümüzün oturduğu köşeden bakıldığında konunun önemi daha iyi kavranacaktır. Ama öyle bir bahtsızlık yaşadı ki 12 Eylül’ün keskin ikliminde hem yapıt hem öykü, sıkışıp büzüştü, öyle kaldı görece. Notos Kitap, ilk yayınından otuz yıl sonra Selim İleri’nin ‘Kapalı İktisat’ adlı öyküsünü, hem yeniden gündeme taşıdı hem de bu önemli öyküyü yenilenen bir okur kitlesiyle buluşturdu: Kapalı İktisat (2007). Öykünün tek başına ayrı basılıp yayımlanışı, öykü kamuoyunda olduğu kadar yazınbilim alanında da geniş etkiye yol açtı. Nitekim ilk yayımlanışı üzerinden kırk yıl sonra, yazınbilimci Fatih Altuğ, “Selim İleri’nin Kapalı İktisat’ı Üzerine” kaleme aldığı Kapalı İktisat Açık Metin (Everest, 2018) başlıklı deneme kitabının daha ilk satırında bunu doğrulamaktan kaçınmadı: “İlk olarak, 1980’de Altın Kitaplar’ın yayımladığı Bir Denizin Eteklerinde’nin parçası olarak basılan Selim İleri’nin Kapalı İktisat’ıyla karşılaşmam, Notos Kitap’ın 2007’de metni tek başına kitap hâlinde yayımlamasıyla oldu.” Şimdi kısa notlar hâlinde göz atmaya girişelim Selim İleri’nin Kapalı İktisat’ıyla Fatih Altuğ’un Kapalı İktisat Açık Metin adlı yapıtlarına… SELİM İLERİ; “KAPALI İKTİSAT”… Selim İleri, bütün verimlerinde olduğu gibi yine sorgulamalar eşliğinde örüntüleyip öyle var ediyor öyküsünü. Sözdizimlerinden yansıyan her zamanki özenle, sözcük seçimindeki incelikle, anlatısında içkin kıldığı yerindelikle karşılıyor okurunu. Selim İleri öyküleri, okuma sürecinde, sıralı hikâyelerde rastlanabilecek açılımdan uzak duran, bir yerlerinden değil okumanın bütününde kendini ele verip benimseten yapıya sahip genel olarak. Bu nedenle başlangıçta herhangi siyasal zemin yokmuşçasına izlenim bırakabiliyor onun anlatı evrenleri. Ama okuma eylemi sona erdiğinde aslında nasıl da olağanüstü zengin ayrıntı, anıştırma, çağrışım eşliğinde bir anlatı doruğu olduğu somut görülebiliyor. Kırık bir aşk öyküsü de olsa bu. Nitekim bu öyküsünde de yazar, yine bunun örneğini veriyor denebilir pekâlâ. ‘Kapalı İktisat’; 1970’lerde verimlenmiş, o yıllara dayalı bir evren üzerine oturtulup kurulmuş olsa da 1960’lara dek geri dönüp bakarak en azından yarım yüzyıl öncesinin verilerini de süpürerek geliyor okur önüne. Bu doğrultuda yazarın farklı iki karakter aracılığıyla öyküdeki öngörüsüne de göz atılabilir bana göre. İlkini kadın karakterine söyletiyor yazar: “İnsanlar daha evrensel sorunları çözemediler. İletişim sorunları yani. Gittikçe odaklaşacak iletişim sorunları. Toplumlardan iki insan arasına… İki insan arasındaki iletişim, iki kişinin başkalarıyla iletişimi, tek kişinin…” (39). Derken başka öykü kişisine de bir büyük yazarın düşüncelerini anımsatıp şöyle söyletiyor: “Yazarınız neden bireyselliğin, dolayısıyla kamuoyunun ortaya çıkmadığını, nasıl ilkel bir ortaklaşalık içinde yaşadığınızı, bunun da ancak faşizan eğilimli düzenlere yol açacağını saptamış” (52). Büyük bir “öngörü atlası” gözüyle bakılabilir bu anlamda yapıta. Bu olgu, Fatih Altuğ’un yoğun emekle kotardığı yapıtı eşliğinde, somut biçimde karşılıyor okuru… FATİH ALTUĞ; “KAPALI İKTİSAT AÇIK METİN”… Altuğ, “temel amacım, baskı rejimlerinin edebî temsiliyle biçim arasındaki ilişkiyi çözümlemek” diyerek temellendirdiği çalışmasının, Roland Barthes’ın yaklaşımıyla nasıl örtüştüğünü anlatarak açımlıyor yapıtını: “O hâlde, elinizdeki bu metnin, oluşum aşamasında araştırmacı, keşfedici, bilgilendirici, göz önünde canlandırıcı, açıklayıcı ve açımlayıcı ilişki kiplerini benimsemeye çalıştığını söyleyebilirim. Bu çaba, sonunda kendisine ait formu buldu: Alfabetik bir sözlük” (11). Sonuçta ‘Kapalı İktisat’ üzerinde çalışırken Barthes’ın “ustalıkla uyguladığı bir yöntem” olarak özetle “alfabetik” ölçekte “metni düzenlemek fikri”ne ulaştığını vurguluyor Fatih Altuğ (13). Derken Barthes’tan Umberto Eco’ya geçerek onun Açık Yapıt’taki (Can) görüşünü bu kez de kendi pekiştirmesi için vurgu yapıp alıntılıyor: “Kapalı İktisat’ın davetine icabet ederek gerçekleşen Kapalı İktisat Açık Metin Barthes’çı anlamda bir yorumlamayı icra etme niyetinde. Ancak nihai olarak Kapalı İktisat karşısındaki konumu Eco’nun şu sözlerinde yatıyor: ‘Her bir yorum yapıtı açıklar, ama onu tüketmez; her bir yorum yapıtı hakiki kılar, ama yapıtın mümkün olan tüm öbür yorumlarının bir tamamlayıcısıdır yalnızca” (15). Sonrasında Fatih Altuğ, okuru, Selim İleri’nin ‘Kapalı İktisat’ından kalkarak oluşturduğu alfabetik sözlükle karşılıyor. Her bir madde için eklediği farklı kaynakçalarla birlikte üstelik. Böylelikle biz, Selim İleri’yle Fatih Altuğ işbirliğinin, saldığı yazınsal tatlar yanında yazınımıza kazandırdığı, insanı zenginleştiren, ufkunu genişletip önünde çok farklı yollar açan âdeta “ikili bir başyapıt” örneğiyle buluşuyoruz. n B ir gerçekliği anlatı dilinde kurmanın farklı biçimlerinden söz edilebilir. Mustafa Çevikdoğan, işte bunun yollarından birini gösteriyor bize ilk öykü kitabında: Temiz Kâğıdı (Can, 2017). Yazarlarımızın pek gönül indirmediği bir biçem bu. Tahsin Yücel anlatısına eklemlenmiş aykırı gerçekçi bir kara anlatı olarak gelirken okurun önüne, doğrudan hedefe kilitlenmiş iç acıtıcı halkalar olarak da alınabilir örnekler. Öyküleri fantastik anlatıdan, gerçeküstüden, nihilist edadan, simgecilikten ayıran yanın, yazarının büyüyle kardığı böylesi bir burkulmalı alaysamada aranması gerektiği ortada. Apaçık gülünesi bir gerçeklik ama içteki o acı tortuyla eziklik de atılamıyor bir türlü. Hoş, ‘Ustalara Saygı’ gibi çizgisellik çevresinde dolaşan, daha çok gülmeceye yakın duran öyküleri yok değil Mustafa’nın. Ama ne gam, böylesi örnekler değil üzerinde durduğum. Kendi payıma onun öykülerinde karşımıza çıkan cince, zihin koşturucu, akıl mikseri, beyin köpürtüsü anlatı bandı, üzerinde asıl durmak istediğim. Akıl almazlığı makul olana dönüştürüp bizi, bir grotesk evren temelinde kurduğu gerçeklikle yüzleştirmesindeki başarı. Çünkü bu öyküler aracılığıyla bir kez daha bakıyoruz yaşayadurduğumuz gerçekliğe, bu gerçekliğin içinden hem de. Öyle bir ayna gezdiriyor ki yazar, gerçeklik algısı hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü özellikle bunun içinde yaşanan akıl kopması için adımını atıyor o. Ah Sevgili Çehov, siz de okumuş olmalısınız, acının, tüm koygunluğuyla yürekte ta dibe kadar yerleştiği bu öyküleri. n www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. 18 3 Mayıs 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle