25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MARGE PIERCY’DEN “ÖRÜLÜ HAYATLAR” 1950’lerde ABD’de kadın olmak Marge Piercy, “Örülü Hayatlar”da deneyimlerinden yola çıkıp kadın cinselliği ve kimliğinden tiksinen 1950’lerin ABD’sinin devlet örgütlenmesini karikatürize ederek eleştiriyor. Roman bu anlamda, aşkı ve cinselliği kadını cezalandırmak için yeterli sayan erkek egemen politik dile bir başkaldırı. AYNUR ALTUNAY K adınların yaşamı zorluklarla dolu. Dönemlere göre sorunlar belki değişiklik gösteriyor ama püritenlik kumkumaları, “sağ olsun” kadınları hiç rahat bırakmıyor. Katolikliğin ve Kilise öğretisinin etkileri, kadınların üzerinde Demokles’in Kılıcı misali sallanıyor. 1950’lerin ortalarından itibaren ABD’deki sol hareket içinde yer alan, eşitlik mücadelesinde en ön saflarda bulunan, silahlanma ve şiddet karşıtı eylemlerde boy gösteren feministlerden Marge Piercy’nin kaleme aldığı Örülü Hayatlar, dünya görüşü ve politik fikirlerinden süzülüp gelen bir roman. Piercy, kapitalizmin bir virüs gibi yayıl dığı günlerde cinsiyet ayırımcılığının da aynı hızla insanların kanına girişini eleştiren entelektüellerin başında geliyor. KİTABIN OTOBİYOGAFİK YANI “Yüksek ahlaklı” ve “safkan Amerikalı” politikacıların bir kenara itmeye yeltendiği lezbiyen, göçmen ve işçi kadınların, hem kültürel hem de siyasi hak arayışına destek olan Piercy’nin romanlarında öne çıkan tema, kendilerine biçilen toplumsal rollerden sıyrılma mücadelesi veren kadınlar. Örülü Hayatlar’da, yazar olmak isteyen Jill’in dilinden bir anlatım kurgulayan Piercy, okuru 1950’lerin ABD’sine götürüp başkarakterin en yakın arkadaşı Donna’yla birlikte dönemin popüler yaşam biçimi “Amerikan Rüyası”na, kadın sorunları bağlamında eleştiriler getiriyor. Romanla ilgili önemli bir ayrıntıyı hatırlatmak gerek: Kartalı Dansla Uyut, Küçük Değişimler, Zamanın Kıyısındaki Kadın, Yuvadan Uçmak ve Yaz İnsanları’nın yanında Örülü Hayatlar, Piercy’nin en çok otobiyografik öğe barındıran kitabı. 1950’ler; ABD’de kürtajın yasak olduğu, kadının arzularının günah sayıldığı, aşkın Hollywood’un önerdiği biçimde yaşanması gerektiğinin savunulduğu, işçi sınıfının “yoz” diye nitelendiği ve kadınlara biçilen rolün evle sınırlandırıldığı bir dönem. İşte böyle bir zamanda, Jill ve Katolik eğitimin tezgâhından geçen Donna’nın üniversitede başlayan dostluğu, Piercy’nin hayatıyla benzer yanları bulunan ve yazar olma mücadelesi veren Jill tarafından anlatılıyor. Cumhuriyetçilerce cinselliğin yegâne koşulunun evlilik olarak dayatıldığı o yıllarda, kadınların bu mengeneden kurtulma ve özgürleşme isyanını, Jill ve Donna etrafında örülü hikâyeyle okuyoruz. Öte yandan, o dönem tabulaştırılan ev ve evlilik dışı aşk ile kürtaj, ikilinin aynı adama âşık olmasıyla gündeme gelirken cinsel kimlik, kadınerkek ilişkisi, sosyal baskı ve toplumsal rollerle şekillenen hikâye kültürel, tarihsel ve feminist bir roman hâline geliyor. HÂLÂ GÜNCEL BİR ROMAN Piercy, kendi deneyimlerini işin içine katarak 1950’lerin ABD’sinde kadın cinselliğinden tiksinen devlet örgütlenmesini karikatürize edip alabildiğine eleştiriyor. Başka bir deyişle Örülü Hayatlar; aşkın ve cinselliğin, köleleştirilmeye çalışılan kadını cezalandırmak için yeterli sayan erkek egemen politik dile bir başkaldırı. Piercy, kitapta muhafazakârların 1950’lerdeki aşağılayıcı söylemlerine yer verirken kadınların bedenini ve özgürlüğünü ti’ye alan erkek egemen kültürü, Jill ve Donna’nın yaşamıyla okura sununca Örülü Hayatlar da bir var olma mücadelesinin anlatımına dönüşüyor. Bir not da 1980’lerin başıyla ilgili: Örülü Hayatlar’ın ABD’de yayımlandığı 1982’de Yeni Muhafazakârlar’ın (Neocon’lar), Başkan Ronald Reagan öncülüğünde, 1960’larda ve 1970’lerde büyük mücadelelerle elde edilen kürtaj hakkını kadınlardan geri almaya ve evlilik dışı cinsel ilişkiye ceza getirmeye dönük ciddi girişimleri olmuştu. 2017’de bir röportajda Piercy, Trump’ın etrafındaki bazı siyasetçilerin, 1982’dekine benzer bir yasa tasarısıyla zamanı geri çevirmek istediğini söylemişti: “1950’lerin kadınlar açısından o berbat günleri gerçekten sona erdi mi? Buna ‘evet’ demeyi çok isterdim fakat muhafazakâr erkekler geçmişi bugüne taşımaya niyetli anlaşılan...” Görüldüğü gibi Örülü Hayatlar güncelliğini hâlâ koruyor. n Örülü Hayatlar / Marge Piercy / Çeviren: Ege Candemir / Ayrıntı Yayınları / 592 s. REYYAN BAYAR P olisiye romanlarıyla tanınan Celil Oker’in dille ilişkisi aslında bundan önceye dayanıyor. 1979’da Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmasıyla başlıyor serüven. Ardından metin yazarlığı, çevirmenlik, gazetecilik ve reklam yazarlığı... Bir de akademisyenlik dönemi var Oker’in; Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu adlı yeni kitabı da dolaylı olarak bu akademi yıllarının verimi. 1998’den beri Bilgi Üniversitesi’nde ders veren Oker, aynı kurum bünyesinde Yaratıcı CELİL OKER’İN YENİ KİTABI Hikâyenin matematiği Celil Oker, hikâye anlatmanın tarihinden söz ederek işe başlıyor. Yazmak üzerine görüşlerini sistematik ve yalın bir yöntemle ortaya koyduğu kitabında Oker, hikâyede derinleşmenin yol haritasını çıkarıyor bir anlamda. Yazarlık Teknikleri adıyla atölyeler düzenliyor. Kitap, bu atölye notlarının bir toplamı. Yıllardır gençlerle iç içe olan yazar, bu kez yazmaya kafa yoranlar için bir döküm sunuyor. Bu konuda büyük vaatlerde bulunan pek çok atölye veya kitap örneği var. Fakat Celil Oker, tüm tecrübesine karşın takındığı mütevazı tavırla kendi penceresinden hikâye anlatıcılığına dair bir rehber oluşturuyor. Hakan Bıçakcı’nın hazırladığı, Uydurmanın İncelikleri adlı kitabın önsözündeki “Bu bir [yanlış kullanımla] ‘yaratıcı yazarlık’ kitabı değil. Uydurmanın İncelikleri’nde mutlak doğrular, garantili kurallar, gizli formüller, faydalı bilgiler [de] yok. Yazarların kendilerine has yaklaşımları var sadece” cümleleri, Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu için de söylenebilir. Uzun yıllar edebiyatla, üstelik dinamik bir kurgu gerektiren polisiye türüyle haşır neşir olan, bunun yanında pek çok işte de aktif rol oynayan bir yazarın kendine has yaklaşımları ve kurduğu sistemin ürünü Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu. Hatta Oker de David Ogilvy’nin, “Satmıyorsa yaratıcı değildir” sözüne atıf yaparak şöyle dile getiriyor bu durumu: “Ben bu kitabı yazarken hayatın bir alanına ilişkin görüşlerimi size ‘satmak’ için uğraşıyorum.” YARATICI YAZARLIK TEKNİKLERİ Yazar, edebiyata ilişkin görüşlerini sistematik ve yalın bir yöntemle ortaya koyduğu kitabında; hikâyede derinleşmenin yol haritasını çıkarıyor bir anlamda. Bu durum, genç yazarlara ithaf edilen çalışmanın, bilinçli bir okuma için de gerekli zemini yaratmaya katkı sağladığını hissettiriyor. Yazarlığın çalışarak kazanabileceğini savunuyor Celil Oker; doğuştan geldiği düşünülen, kutsanmış yaratıcılığa karşı çıkıyor. Kitabındaysa hikâye anlatıcılığının, insanın aslında kadim ihtiyaçlarından biri olduğundan söz ederek başlıyor işe. Okuruyla konuşurcasına yol alırken karşısında yazmaya ilgi duyan genç bir birey olduğu ön kabulüyle peşin hükümler vermekten kaçınıyor. Yönelttiği sorularla okura kendi yazı geçmişi ve geleceği üzerine düşünme, kafa yorma imkânı tanıyor. Yeni kapılar açacak bir okuma ve yazma deneyiminin ilk adımlarına önayak oluyor. Olay örgüsü, nedensellik bağı, çatışma, mekân, üslup... Kitabında, hikâyenin temelini oluşturan faktörlere örnekler, kimi zaman da ödevler vererek yaklaşıyor Oker. Yukarıda bahsedilen Yaratıcı Yazarlık Teknikleri Atölyesi’ne yüz sayfayı aşkın bir konukluğu mümkün kılıyor böylelikle. Dolayısıyla kitap, sınırları keskin çizgilerle belirlenmiş bir kılavuzdan ziyade, yazmanın büyüsüne gerçeklik duygusunu kaybetmeden değinen berrak bir rehber olarak yorumlanabilir. n Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu / Celil Oker / Altın Kitaplar / 104 s. 14 3 Mayıs 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle