Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARŞİVDEKİ AHMET HAMDİ TANPINAR Tanpınar arşivinin ilk meyvesi: ‘Suat’ın Mektubu’ MSGSÜ bünyesinde kurulan Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi’nin Tanpınar arşivi üzerinde çalışmaları devam ediyor. Bu çalışmaların ilk meyvesi ise “Suat’ın Mektubu”. Metin, “Huzur”un önemli karakterlerinden Suat’ın intiharının ardından, geride bıraktığı mektubu ve ilk kez kitaplaşıyor. Kitabı yayına hazırlayan Handan İnci ile “Suat’ın Mektubu”nu, metnin bulunuş sürecini ve Tanpınar’ın kendisini konuştuk. ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr S uat’ın Mektubu’nu konuşmaya Tanpınar Merkezi’nden başlamak gerekir diye düşünüyorum. Sonuçta merkezin çalışmalarının bir meyvesi olarak karşımızda. Nasıl gelişti bu süreç? Aynı şekilde kitabın ve belgelerin hikâyesiyle birlikte dinleyelim mi sizden? n Belki hatırlayacaksınız; Suat’ın Mektubu’nu ilk fark ettiğim tarih bundan çok eskiye dayanır. Tanpınar Sempozyumu’nu yapıyorduk. O tarihte arşivde şöyle üstünkörü bir araştırma yaparken Suat’ın Mektubu’nun ilk sayfasını ve hiç bilinmeyen yetmiş kadar fotoğrafını buldum. Bütün arşivi inceleme şansım yoktu. Mektubu o sırada Kültür Bakanlığı için hazırladığımız ve yayımın son aşamasında olan Tanpınar kitabının içine koydum, fotoğraflardan da sempozyumun tanıtımı için “Dünyam” adlı küçük bir dergi hazırladım. Niyetim arşive girip daha derin bir araştırma yapmaktı ama o sırada telif hakları nedeniyle ortaya çıkan kimi sorunlardan dolayı arşive dönüp o malzeme üzerinde yeniden çalışamadım. n Uzaklaştınız mı? n Hayır hiç uzaklaşmadım. Bu süreçte ben Tanpınar’la ilgili başka yayınlar yaptım. Ama aklım daha çok Tanpınar elyazmalarının modern arşiv kurallarına uygun olmayan koşullarda beklemesindeydi. Bunların mutlaka dijitale aktarılması ve yıpranmasının önüne geçilmesi gerekiyordu. Yani yola çıktığımda belgeleri yayımlamaktan çok korumaya odaklıydım. Türkiyat Enstitüsü’nün değerli müdürü Prof. Dr. Fikret Turan’ın müsadesiyle, 2017’nin sonbaharında, Marmara Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi ile de işbirliği yaparak üç kutu içinde muhafaza edilen bütün belgeleri dijitalleştirdik. Tüm belgeler karton dosyalar içinde üst üste tutuluyordu oysa her bir sayfanın ataş ve iğnelerden ayıklanmış olarak asitsiz, özel gömleklerin içinde durması gerekiyor. Arşiv belgeleri Türkiyat’a geldikten sonra konu tasnifi yapılmadan karışık hâlde numaralanmış. Kırk dosya var. Biz bunları dosyanın arka yüzüne varana dek, boş sayfaları bile taradık. 6094 sayfa çıktı taramalarımızda. Taramaların bir “Tanpınar’ın üzerinde çalışıp işleyemediği bir metni,” diyor Handan İnci ‘Suat’ın Mektubu’ için... kopyasını da Enstitü’ye bıraktık. Sonra tasnif işlerine giriştik. Bu sırada uzun süredir aklımda olan Tanpınar Araştırma Merkezi’ni de kurmak için harekete geçtim. “DEFALARCA YAZIP BOZMUŞ” n Belgelerin saklanma koşullarını merak ettim doğrusu... n Aslında saklama koşulları şimdi de aynı, değişmedi. Bu nedenle benim de arşivle işim bitmiş değil. Amacım bunları kopyalayıp yayımlamaktan çok gelecek kuşaklara da düzgün ulaşabilmesi için sağlıklı şartlarda muhafaza edilmesini, herkesin görebilmesi için en azından bir süre sergilenmesini ve iyi bir kataloğunun yapılmasını sağlamak. Bütün bunlar ciddi bir mali destek istiyor. Hepsi için özel malzeme ve ekip gerek. Merkez’in altından kalkabileceği iş değil. Tanpınar Merkez’i şu anda bütün etkinliklerini sıfır bütçeyle, tamamen kişisel olarak yaptığım ödemelerle yürütüyor. Akademi’deki ders ücreti de hocalarımıza ödeme yapmak için konmuştur. Ancak arşiv söz konusu olduğunda Merkez’in beni aşan ciddi bir desteğe ihtiyacı var, bunun için bazı girişimlerde bulunduk, sonuç bekliyoruz. n Suat’ın Mektubu dışında başka neler var arşivde? n Şu günlerde beni en çok mutlu eden Mahur Beste’nin yeni bölümleri nin çıkması. Bütün romanların arşivden çıkan yeni bilgilere göre edisyon kritikli baskılarını hazırlayacağız. Bunu daha önce Huzur’a da yapmıştım, biliyorsunuz. Arşivde o meşhur yarım kalan Teste çevirisi var. Şimdi Fransa’da bir ekip onun üzerinde çalışıyor. Ayrıca Fransız edebiyatına dair yayımlanmamış etütlerinini de mesela Nerval ve Valery üzerine çalışmış yayıma hazırlayacağız. Günümüzde sahnelenen Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü Tanpınar bizzat piyes hâline getirmiş, onu yayımlayacağız. Arşiv belgelerine göre Aydaki Kadın belki bambaşka bir kurguyla sunulacak. Şiir taslakları var, defterlerinde epey malzeme var, gezi notları var, yayımlanmamış mektupları var... İşimiz çok o arşivde anlayacağınız. Zaten arşivde bir hazinenin içine düşmüş gibiyiz. Tanpınar okurlarının bunlara ulaştıkça yaşayacağı mutluluğu düşününce ben de çok keyifleniyorum. Suat’ın Mektubu böyle bir arşiv çalışmasının ardından ilk yayın olarak ortaya çıktı. n Tanpınar’ın dağınık çalıştığını biliyoruz. Bu özelliği yansıyor mu peki evraka? n Yansımaz mı... Tanpınar daktilo etmiyor yazdıklarını, asistanları daktilo ediyor. Daktilo edilmesi demek o sayfanın yazarın elinden çıktığı anlamına gelmiyor, alıp üzerinde yeniden çalışıyor, notlar düşüyor... Suat’ın Mektubu’nunu okuyanlar görecektir bunu. Daktilo sayfasının da üstünü defalarca çizip dipnotlarla, eklemelerle cümleleri birbirine bağlayarak çalışmış, yeni sayfa numaraları vermiş. Üstelik eksik sayfalar da olduğu belli... Bunları anlamlı bir bütünlük içinde dizmek epey zordu. Bu tür arşiv çalışmalarında bir yazarın üzerinde derinleşen kişilerin mesaisi önemli. Neyi nasıl yapacağını az çok kestirebiliyorsunuz. Tanpınar’ın o çok okunaksız elyazısını çözmek yetmiyor, onun zihin dünyasını, kurgu biçimini, cümleleri nasıl sürdüreceğinin de tahmin etmeniz gerekiyor. Asıl mesele bu eksik metni tamir etmekte, kurgulamakta. Defalarca yazıp bozmuş. Bunu nereden anlıyoruz? Sayfaların üzerine konulan daktilo numaralarından... Birbirini takip etmesi gereken sayfalar arasında önemli boşluklar var. Bunu önsözde de dile getirdim; arşivde ciddi bir kayıp olduğunu düşündürüyor bu durum. Yazmış ama yok. O kadar belli ki yazdığı. O konudan diğerini atlaması için arada bir şeyleri yazmış olması gerekiyor. Nerede bunlar? Üstelik Türkiyat Enstitüsü’nün koyduğu numaralardan anlıyoruz ki gelişigüzel sıralanmış belgeler. Yani sadece Tanpınar dağınık çalışmamış belgeler de buna mukabil çok dağınık dosyalanmış. Daha da vahimi bu belgelerin üzerine elyazısıyla notlar düşülmüş. Asla yapılmaması gereken bir şey. n Bu dağınık çalışma mevzuu aklıma Huzur’un yazılış sürecini getirdi. Kaç >>kez yazılmış bir roman Huzur? Bu da Tanpınar’ın dağınıklığına dair 14 8 Mart 2018 KITAP