25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Hayır, eksik olsun haklı olmak!’ Şiir Atlası sayfalarında daha önce yayımladığımız Fernando Pessoa’nın “Gizemli Bir Maske” kitabından şiirler. AH YENİ ŞEHİRLERİN KAFELERİNDEKİ O İLK DAKİKALAR Ah, yeni şehirlerin kafelerindeki o ilk dakikalar! Sabahın erken saatlerinde dingin ve saydam bir sessizlikle dolu o limanlara ya da istasyonlara varış! Vardığımız şehirlerin sokaklarında dolaşan ilk yayalar… Ve o özel gürültüsü aralıksız yolculuklarda geçen zamanın… Otobüsler, tramvaylar, arabalar… İlk karşılaşılan bir ülkedeki sokakların yeni görünümleri… Sanki acımızı huzurla, hüznümüzü tatlı bir telaşla Ve yorgun kalplerimizi canlılıkla karşılıyorlar!.. Keskin köşeli geniş meydanlar, Birbirini birden kesen değişik işlerle ilgili caddeler Ve bütün bunların ötesinde, bir sel gibi akan ve hiç kabından taşmayan, devinim, devinim, gelip geçen ve durup kalan renkli ve insanca hızlı bir şey… Gemilerine el konmuş limanlar, resmen el konmuş gemileriyle, yanlarında küçük tekneleriyle, bekleyen… BİR YOLCULUKTA UNUTULAN BİR KİTABA YAZILMIŞ Ben Beja dolaylarından geliyorum. Lizbon’un merkezine gidiyorum. Bir şey getirmiyorum, bir şey de bulacak değilim. Benim beklediğim ne geçmişten, ne de gelecekten Bu kitaba şu ölü deseni çizip bırakıyorum: Ot gibiyim ben, kökünden sökülmeyen. FERNANDO PESSOA (ALVARO DE CAMPOS) / ŞİİRLER / ÇEVİREN: CEVAT ÇAPAN ŞEHRİN MERKEZİNDE BİR SOKAKTA Şehrin merkezinde bir sokakta kılıksız biri yaklaştı yanıma Benimle konuşmak için, meslekten dilenci olduğu yüzünden belli, Belli bir yakınlık duyuyorduk birbirimize; Ben de karşılığında cömertçe elimde ne varsa verdim ona (cebimdeki daha fazla bulunan paradan başka: Ne enayinin biriyim, ne de başarılı bir Rus romancısı, Romantikliğe varım, ama fazla abartmadan…) Severim böyle insanları Özellikle bu sevgiyi hak etmediklerinde. Evet, ben de dilencinin, serserinin biriyim, Bu da benden başka kimsenin suçu değil. Dilenci ve serseri olmak dilenci ve serseri olduğunuz anlamına gelmez: Toplumun astüst ölçülerinin dışındasınız demektir bu, Hayatın yerleşik kalıplarına uymuyorsunuzdur, Hayatın gerçek ya da duygusal kalıplarına. Ne Yargıtay Yargıcısınızdır, ne dokuz beş arası çalışan bir memur, ne bir fahişe. Ne gerçekten yoksulsunuzdur. Ne sömürülen bir işçi, Ne ölümcül bir hasta, ne adalete susamış bir mağdur, Ne bir süvari subayı ne de kısaca, romancıların Yarattıkları ve bir nedenleri olduğu için sayfalarca gözyaşı döken, Akıllarınca başkaldırmakta haklı oldukları için topluma başkaldıran Kahramanlar türünden biri değilsinizdir. Hayır, eksik olsun haklı olmak! İnsanlık kaygısı eksik olsun! İnsanseverlik eksik olsun! Ne anlamı var kaynağı dışta olan bir heyecanın? Evet, benim gibi dilenci ve serseri olmak, Sadece dilenci ve serseri olmak değildir, bunu herkes bilir: Ruhunuzla yapayalnız kalmak demektir serseri olmak, Geçip giden ve sizi yalnız bırakan günleri dilenmektir dilenci olmak. Gerisi boştur Dostoyevski ya da Gorki gibi. Gerisi açlıktır, çıplaklıktır. Böyle bir şey başa gelse de, çoklarının başına gelir bu, Bunlar için üzülmeye değmez. Ben gerçek anlamda, demek mecazi anlamda, bir serseri ve dilenciyim Ve yoğun bir acıma duyuyorum kendime. Zavallı Alvaro de Campos! Ne kadar da yalnız hayatta! Ne kadar da çökmüş! Zavallıcık, nasıl da gömülmüş melankolisinin koltuğuna! Zavallıcık, gözlerinde yaşlar (gerçek gözyaşları), Daha bugün yüce gönüllü bir Moskof edasıyla Nasıl da vermişti elinde olanı, cebindeki sınırlı parayı O yoksul olmayan ve mesleği gereği acıklı gözlerle bakan o yoksul adama, Zavallı Alvaro de Campos, kimse aldırmıyor ona! Zavallıcık, ne kadar da çok acıyor kendine! Evet, zavallı! Çevresinde serserilik eden serserilerden Ya da dilenen dilencilerden daha da zavallı, Çünkü dipsiz bir kuyudur insan ruhu. Ben bilmez miyim, Zavallı ben! Ne harika olurdu ruhumdaki bir gösteride baş aldırabilseydim! Ama salak değilim ben! Üstelik toplumsal sorumluluk duymak gibi bir özürüm yok. Doğrusu, hiçbir konuda özürüm yok: aklım başımda benim. Bana akıl vermeye kalkma: aklım başımda benim. Dedim ya: aklım başımda. Senin o içten estetiğine karnım tok: aklım başımda benim, Canın cehenneme! Aklım başımda benim. DÜZ ÇİZGİDE BİR ŞİİR Ben dayak yemiş birini hiç tanımadım. Her konuda birinciydi benim tanıdıklarım. Bense, çoğu zaman sefil, iğrenç, aşağılık, Adam olmaz asalağın Ve bağışlanmaz pis herifin biri, Çoğu zaman yıkanmaya üşenen, Çoğu zaman gülünç düşen, saçmalayan ben, İnsanlar arasında ayağı halıya takılıp düşen, Kaba, yüzsüz, yalaka ve küstah, Hakarete uğradığında karşılık veremeyen, Konuşmaya kalktığımda, daha da gülünç düşen, Hizmetçilerin alay konusu olan, Hamalların arkamdan kaş göz ettikleri, Para konusunda da borcunu hiç ödemeyen bir yüzkarası olan, Bir dövüş çıktığında yumruk yememek için başını eğen, En ufak bir sorun karşısında ezilip büzülen ben Eminim dünyanın en acınası yaratığıyımdır. Tanıdığım, konuştuğum hiç kimse kendini Gülünç düşürmemiş, hakarete uğramamıştır. Hayatta her biri birer prens gibi yaşamışlardır. Ne kadar isterdim günah işlediğini değil, yanlış Bir şey yaptığını; birine şiddet uyguladığını değil, Korkaklık ettiğini açıklayan bir insan sesi duymak! Ama hayır, konuştuğum herkes kusursuz bir insan Kim söyleyebilir bana bu koca dünyada bir kere bile aşağılık bir şey yaptığını? Ey prensler, benim kardeşlerim, Tepeden tırnağa yarı tanrı onlar? Peki, dünyadaki insanlar nerde? Yeryüzündeki tek aşağılık, rezil insan ben miyim? Belki onları seven kadınlar olmamıştır, Belki aldatılmışlardır, ama asla gülünç olmamışlardır. Bense gülünçtüm, aldatılmamış olsam da Nasıl konuşabilirim kekelemeden benden üstün olanlarla? Ben rezil, kelimenin tam anlamıyla rezil, Bayağının bayağısı olan ben… n 18 29 Mart 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle