Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HOWARD M. SACHAR’DAN “AVRUPA’NIN KATLİ (19181942)” Yeni Dünya’nın suikast listesi ABD’li tarihçi Howard M. Sachar, 19181942 arasında karanlıkta kalan ya da faili meçhul bırakılan birtakım suikastleri odağa aldığı “Avrupa’nın Katli”nde; İkinci Dünya Savaşı öncesinde işlenen siyasi cinayetlerin, kıtadaki ahlaki ve politik çöküşü nasıl hızlandırdığını, ardından ülkelerin topyekun savaşa nasıl sürüklendiğini anlatıyor. ALİ BULUNMAZ alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Avrupa’nın, geçmişiyle yüzleşip hatalarını masaya yatırması zaman aldı. Özellikle 1945 ve 1991 sonrası, kıtanın kendisiyle hesaplaşma anlamında öne çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ve Soğuk Savaş’ın muhasebesi, Avrupa’nın siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal dokusunda meydana gelen kırılmaları görmesini sağladı. Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle Eski Dünya’nın sonunun geldiği ilan edilirken Yeni Dünya’nın hamuru cinayetlerle, “her şey yapılabilir” ilkesiyle ve aklın çöküşüyle yoğruldu. Her ne kadar güçlendiği iddia edilse de demokrasi, 1920’lerin ikinci yarısından itibaren birçok ülkede yerlerde süründü ya da en hafif deyişle rafa kaldırıldı. Avrupa’da uyum bozulurken yeni “fatihlerin” elinden çıkan, hukuksuz ve akıldışı bir dönemin inşasına girişildi. Barışı sağlayıp sürdürmek yerine işin kolayına kaçanlar, tekrar ve daha yıkıcı bir savaşa tutuşmak için hızla siper kazmaya koyuldu: Kalıcı barıştan ancak ilkinden daha büyük bir savaşın ardından söz edilebileceğinin düşünüldüğü bir zihin coğrafyası yaratılırken aydınların dışlanıp antihümanizmin yüceltildiği bir takvime girdi Avrupa. ABD’li tarihçi Howard M. Sachar, Avrupa’nın yakın geçmişiyle hesaplaşmada tutuk davrandığını söyleyip 19181942 arasındaki bazı suikastleri odağa aldığı bir kitap yazdı. Avrupa’nın Katli ismini verdiği çalışma; İkinci Dünya Savaşı öncesinde işlenen siyasi cinayetlerin, kıtadaki ahlaki ve politik çöküşü nasıl hızlandırdığını, ardından ülkelerin topyekun savaşa nasıl sürüklendiğini anlatıyor. “FAİLİ MEÇHUL” SUİKASTLER Avrupa’da yirminci yüzyılın ilk yarısı trajedi, korku, savaş ve zemini kaygan barış antlaşmalarıyla dolu. Kıtanın aydınları, girişilen her savaş ve sağlanan her barıştan sonra, toplumu ve yöneticileri uyarmayı kendine görev bildi ama bunların fazla dikkate alınmadığı görüldü. Yeterince kulak vermediği aydınları küçük düşürmeye uğraşan, toplum dışına itip yok etmeye koyulan kimi “üstün” yöneticilerin türediği bir dönemdi bu. Sachar, Avrupa’nın Katli’nde oraya yoğunlaşıp aydınlarını öldüren ülkelerin “dikensiz” savaş alanına nasıl adım attığını gözler önüne seriyor. Hümanizmin yerine geçirilen antihümanizmden payını, savaş ve milliyetçilik karşıtları ile aydınlar fazlasıyla aldı. Sachar, kitabında Avrupa’nın çeşitli noktalarından gelen tuhaf ölüm haberlerini ya da “faili meçhul” suikastleri incelemiş. 1919’da cesedi Belin’de bir kanalda bulunan, ömrünü devrime adadığı için yıllarını hapiste geçiren, doğru bildiğinden şaşmayan ve Sachar’ın “Sosyal demokrasinin yarattığı beyaz terörün kurbanı” dediği Rosa Luxemburg, yirminci yüzyıla adım atan sancılı Avrupa’da yaşanan suikast örneklerinden biri sadece. Yine 1919’da ılımlı sosyalist olmanın bedelini ödeyen Kurt Eisner de bu listeye eklenebilir. Kargaşanın hâkim olduğu Münih’te “ilerici” diye anılan Eisner, Bavyera’nın özerkliğini savunan çatlak seslerden ve uyumsuzlardan biriydi. Normalleşme yoluna giren ve hümanizmin belini yavaş yavaş doğrultmaya çalışan Avrupa’da art arda gelen suikastler, ileride yaşanacakların yolunu yapıyordu Sachar’a göre ve bu durum, yaşlı kıtanın kendisiyle hesaplaşmasını sürekli ötelemişti. Önce olağanüstü hal, daha sonra da sıkıyönetim ilan edip İtalya’da idareyi elen alan Mussolini’nin ilk dönemlerinde (1924’te) kaçırılan ve ardından öldürülen Birleşik Sosyalist Parti sekreteri Giacomo Matteotti, suikast kervanına eklenen isimlerden. Basın, seçmeseçilme ve ifade özgürlüğünün İtalya’daki son demlerin 1918’den 1942’ye kadar Avrupa’da siyasi suikast sonucu öldürülenlerden bazıları (soldan sağa): Rosa Luxenburg, Kurt Eisner, Matthias Erzberger, Giacomo Matteotti, Sergey Kirov, Engelbert Dollfuss. de işlenen bir cinayetti bu. Tıpkı Alman Merkez Partisi’nin ilerici kanadını temsil eden Mattias Erzberger’in, 1921’de bir dağdan aşağı şüpheli şekilde yuvarlanıp ölmesi gibi... Ancak Erzberger cinayeti biraz farklı bir noktada duruyor diğerlerine göre zira Sachar’ın sorusu bunu açığa çıkarıyor: Birinci Dünya Savaşı ertesinde antisemitizmi dillendiren ilk isimlerden olan Erzberger, barış ve demokrasi yolunda verilen bir kurban mıydı? Bu ve benzeri sorulara verdiği yanıtlarla iki uçtan; sosyalist ve milliyetçi kesimden kişilerin suikaste kurban gitmesiyle Avrupa’nın yeni bir kamplaşmaya doğru götürülüşünü anlatıyor yazar. TROÇKİ’NİN KAÇIŞI, ZWEIG’IN BUNALIMI Stalin’in önemli görevler verdiği, hatta partinin Leningrad sekreteri yapıp kendisinden sonra Genel Sekreter görevine getirileceğini ima ettiği Sergey Kirov, 1 Aralık 1934’te suikaste uğradığında, adı şüpheli ölümler listesine yazılmış; Stalin’in içten içe ondan kuşkulandığına dair yorumlar ayyuka çıkmıştı. Almanya, Sovyet Rusya, İtalya, Avusturya ve Fransa’nın başı çektiği, İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da yükselen otoriterleşmenin, hem toplumsal yaşamı hem de politik karmaşayı nasıl etkilediğini aktaran yazar, bu yolun taşlarını döşeyen siyasi suikastleri anlatıyor. Sosyal demokrasiden Nasyonal Sosyalizm’e ve Faşizm’e, Komünizm’den sosyal faşizme geçiş süreçlerini masaya yatıran Sachar, bunların soğal sonuçlarını gözler önüne seriyor. Yazar, “yabancı” ve “ideolojik düşman” kavramlarının hangi eylemlere yol açtığını sıralarken Troçki’nin SSCB’den kaçışına ve Zweig’ı bunalıma iten koşullara ayrıntılarıyla değinmiş. Aynı koşullar, Berlin’in “temelli olarak ortadan kaldırılsın” emriyle öldürülen Avusturya Şansölyesi Engelbert Dollfuss için de geçerliydi elbette. Sachar, ölümüne saniyeler kala Dollfuss’un “ben her zaman barıştan yana oldum” dediğini hatırlatıyor. 19181942 arası, Avrupa’nın hemen her yerinde; sokaklarda, kırlarda ve hatta meclis binalarında düzenlenen suikastler, nefret dolu kumpasları ortaya koyarken arzulanan yeni düzenin kolaylaştırıcısı hâline gelmişti: Sachar’ın anlattığı cinayet hikâyeleri, yeni düzenin inşasına hizmet ettiği gibi dönüşümü hızlandırıp İkinci Dünya Savaşı’na giden yolu açtı. Sachar’ın satırları, suikastleri hazırlayan ve suikastlerin hazırlandığı ortamın, geçici barışın ve sahte eşitliklerin ardından gelen yabancı düşmanlığıyla körüklenen milliyetçiliği nasıl palazlandırdığını hatırlatıyor bir bakıma. Diğer taraftan suçluları, masumları, azmettiricileri, işbirlikçileri, sessiz kalanları ve olup bitene karşı çıkanları gündeme getiriyor. n Avrupa‘nın Katli: 19181942 / Howard M. Sachar / Çeviren: Erdem Gökyaran / Yapı Kredi Yayınları / 430 s. 8 14 Eylül 2017 KItap