08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kahve ve kahvehaneler hakkında... Kahve ve kahvehaneleri anlatan eser ve sergilerin yanında, henüz üstünde durulmamış kitap veya broşürler, yayımlanmamış kahve görsellerinden söz etmek olası. Kahve hakkında eline geçen malzemeleri, uzun zamandır biriktiren bir sahaf olarak bu konuda, son sergi ve çalışmalarda kendilerinden pek fazla söz edilmeyen kitapların bazılarını tanıtmak istedim. K ahve ve kahvehaneler hakkında son yıllarda artan bir dikkat ve ilgi ile kitaplar yazıldı, sergiler açılıp akademik toplantılar düzenlendi. Kahvehaneler ve kahvenin toplumumuzdaki tarihsel ve sosyal yeri ve önemi hakkında yayımlanan yazılar ile derlemeler, Türk kahvesini tanıtıcı yayınlar, kahve eşyası ve kahvenin Türkiye’ye geliş serüvenini anlatan sergiler de gerçekleştirildi. Bu çalışmaların sayıca çokluğuna rağmen henüz üstünde durulmamış kahve ve kahvehane konulu kitap veya broşürler, yayımlanmamış kahve görsellerinden (özellikle kartpostal ve fotoğraflar) söz etmek olası. Kahve ve kahvehanelerle ilgili araştırmaların büyük bir bölümü, daha çok Osmanlı dönemi üzerine. Kahve hakkında eline geçen malzemeleri, uzun zamandır biriktiren bir sahaf olarak bu konuda, son sergi ve çalışmalarda kendilerinden pek fazla söz edilmeyen kitapların bazılarını tanıtmak istedim. ÂŞIKLARIN SAZINDAN, DİLİNDEN... İlk kitabımız, Türk Tarih Kurumu başkanlarından, Bolu milletvekili ve Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Çambel (18791967) tarafından kaleme alınan Bakacak Kahvesi. Çambel kahveyi, “Bolu Dağı’nda bir düzlük üzerinde yer alan ve Düzce’den gelen yolcuların bir dinlenme yeri, ufuklara hâkim bir manzara noktasıdır. Tabiattan başka bir bakacağı olmayan ve estetik zevkini doğrudan doğruya tabiatın kitabından alan Türk köylüsü, yolculara, bir kara kahve ile birlikte yurdunun lezzetlerini tattırmak için bu güzel strateji noktasını bulmakta güçlük çekmemiş” diye anlatır. Yurdun gelişimini, Türk köylüsünü ve Atatürk Cumhuriyeti’nin başardıklarını Bakacak Kahvesi’nden hareketle anlatan bu kitapçık, basılmadan önce Ulus gazetesinin 13 Eylül 1947 günkü sayısında uzun bir yazı olarak yayımlanır. Bu yazıdan sonra Hasan Cemil Çambel, aynı yıl Türk Tarih Kurumu Matbaası’nda makalesini yirmi bir sayfalık küçük bir kitap olarak bastırıp dostlarına dağıtır. İkinci kitabımız, kahvehanelerin siyasi propaganda için en elverişli yer olduğunu gösteren belgelerden. Millî Birlik Komitesi’nin kurduğu, 27 Mayıs İnkılâbı’nı Yayma ve Tanıtma Komisyonu’nun yaptığı bir numaralı yayın olan Köy Kahvesinde 27 Mayıs, yazarının imzası olmayan bir metin. Kapağında köy kahvesinde saz çalan âşıkların resmedildiği “Balaban” imzalı bir tablonun yer aldığı bu kitapçık, Türkiye’de siyasi propagandanın, Osmanlı’dan bu yana kahvehaneler eliyle şekillendirilip yürütüldüğü algısını açıkça ortaya koyar. Tabloda ayrıca bir nota ve 27 Mayısçıların kullandığı “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu” türküsünün sözleri yazılı. Kitap, bir kahvehanede geçer; eski ve yeni yönetime gönül veren köylü ve muhtarların kendi arasında konuşup görüşmesi, böylece 27 Mayıs Devrimi’nin öncesini ve sonrasını tartışması, sonunda Türkiye’nin gelişmesi için birlik ve beraberlik içinde çalışılmasının kararlaştırılması anlatır. Kitabın son bölümünde, genç ve yaşlı iki âşık karşılıklı saz çalıp atışır. Eski dönemin temsilcisi genç âşık sa Kahve ve kahvehanelerle ilgili yapılan araştırmaların büyük bir bölümü, daha çok Osmanlı dönemi üzerine. Yukurıda; Osmanlı döneminden bir seyyar kahveci... zıyla söyler: “Elimizden möhür gitti diye surat astık Biz bu möhrü kötü işlere bastık Hak kuşunun tüylerinden yolunma, Başımızın altındaki kuş tüyü yastık.” Yeni dönemin temsilcisi ihtiyâr âşık “yaslandı saz üstüne, seslendi söz üstüne” cevap verir: “At yasası, kurt yasası değil insan yasası Çayır değil, otlak değil vatan yasası, Bir kişinin, on kişinin, yüz kişinin keyfi değil, Anayasa bu milletin duran yasası.” HAKKINDA EN ÇOK YAZILAN KAHVEHANE Üçüncü kitap, Türk basınında ruh ve ispritizma hakkında eserler çeviren ve yazan, çevirmengazeteci Ragıp Rıfkı Özgürel’in, Floran Garnier’den Türkçeleştirdiği ve İlmi Serâir Kütüphanesi Külliyatı isimli bir dizide yayımlanan on altı sayfalık “Kahve telvesiyle keşfi İstikbâl”; günümüzde çok moda olan “kafe”lerde kahve falı bakmanın çok eski tarihlere dayandığını gösteren önemli bir belge. Bâbâli’de, İkbal Kütüphanesi sahibi Hüseyin [Kitapçı] tarafından bastırılan bu eser üç kez (13301914, 13381922, 13421926’da) Osmanlıca, bir kez de yeni harflerle basılır. Sonuncusu, Ankara’da T.C. Ziraat Bankası Matbaası’nda 1946’da basılan bu on altı sayfalık eser, Osmanlıca metnin yeni harflere aktarılıp günümüz Türkçesiyle okura sunulmuş hâlidir. Fenni Aile Eğlencelerinden Kahve Falı başlığını taşıyan kitapçığın künye sayfasında, dördüncü basım olduğu vurgulanıyor. Ankara’nın eski kitabevlerinden Berkalp Kitabevi’nin satış ve dağıtımını yaptığı bu yayının hazırlayanı ve yayıncısı belli değil. 10 Ağustos 2003’te Doğan Hızlan, Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi’ndeki “ElemterefişAnadolu’da Büyü ve İnançlar Sergisi” dolayısyla yazdığı yazıda, sergide teşhir edilen eserlerden bizim tanıttığımız bu kitapları özellikle vurgulayıp ilginçliğine ve önemine dikkat çekmişti. KÜLLÜK MÜDAVİMLERİ Son kitabımız Küllük, Beyazıt’ta 1950’lerin sonlarına kadar yaşayan ünlü bir kahvehaneyi anlatıyor. İstanbul Üniversitesi mensuplarından [Kesriyeli] Sıtkı Akozan’ın (18851947, Prof. Feridun Akozan’ın babası) yazdığı Küllüknâme, bu kahvenin şiirsel tarihi. İstanbul’daki kahvehanelerden, üzerinde en çok durulan ve yazı yazılanı bu. Akozan, “Haritaya göre Küllük, Muğla taraflarında bir limanın adıdır. Fakat bizim bahsetmek istediğimiz, o Küllük değildir. İstanbul’da Küllük: Bayezıt Camii’nin türbe kapısı dışında, körfez şeklinde ve bahçemsi bir yerdir. Burası Beyzazıt’ın mütevazı fakat çok güzel bir köşesidir. Bilhassa yaz tatilinde üniversite ve lise hocalarıyla memeleketin birçok fikir ve sanat adamının uğrağıdır. Bu köşenin üç adı var: Muallimler bahçesi, Akademi, Küllük; en meşhuru Küllük’tür. İşte bu yazı onun bir hikâye ve hatırasıdır” ifadesiyle kitabının içeriğini açıklar. Remzi Kitabevi tarafından dağıtımı yapılan bu on altı sayfalık yapıtta, Küllük’e sürekli gelen tipler, özelliklerine vurgu yapılarak anlatılır: “Biz ne Yahya’dan Kemal umduk, ne Midhat’tan Cemâl Hikmeti Nazmeyleyen şâirde kaldı ihtimâl Yusufun sönmüş ziyası çekmeden Orhan’a seyf Aldı Faruk sâzını tâ Çamlıbel’de çattı keyf Bir nazar boncuğu asdık Akifin Ehrâmına Belki “Ezherde” buğün temcit okurlar nâmına Bayezid havzu gibi taştıkça söyler Kırtıpil Taktı Kudsi arkadan Şeytâna bir kallavi zil.” Eserden örnek olarak seçtiğimiz mısralar, Küllük müdavimi bütün edebiyatçıların listesini isim isim bildirir. n 14 14 Eylül 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle