Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Utopia’da mutluluk Bazı yazarlar edebiyat tarihine tek eserle geçer. Rönesans’ın büyük düşünürlerinden, hümanist ve devlet adamı Thomas More da böyle bir yazar. Onca şiir, oyun, deneme, biyografi ve yüzlerce mektup yazmasına rağmen bugün ütopik roman türünün ilk örneği sayılan eseriyle anılır; “Utopia”. More’un “Utopia Adası” T homas More’la ilgili, aynı Utopia konusunda olduğu gibi, kendimi çelişkili duygular içinde bulurum. Bu hafta büyük hümanist mı olarak da büyük iz bırakmıştır; bu nedenle hayat hikâyesinden bağımsız bakılamaz yazdıklarına. TEK ÇARE ORTAK MÜLKİYET düşünürün kitabını okurken Utopia (Çev.: V. Günyol, S. Eyu yine ikileme düşmüş buldum kendimi. boğlu, M. Urgan, Türkiye İş Bankası Bir yandan her zaman hayranlık duydu Kültür Yayınları, 1999) iki ana bölüm ğum hümanizma, dinsel hoşgörü, top den oluşur. Aslında yazar önce ikinci lumsal eşitlik gibi konuları işleyen bir bölümü, ardından başa koyduğu ilk yazar, öte yandan köleliği mazur gören bölümü yazmıştı. İlk bölümde More ve bir din adamı. Kendi zamanı için ilerici dostu hümanist Antwerpli Peter Giles, düşüncelerle dolu biri iken sor gulanmamış onca konuyu açık ta bırakan biri. Thomas More’un hayatı da anlaması zor karşıtlıklarla doluydu. Yazdığı hemen her metinde dinsel hoşgörünün önemini savunurken bir yandan da o günlerde büyük baskı al tındaki Reformasyon yanlılarını yargılayan ve ceza veren bir devlet adamı olduğunu görmek, tarihçilerin de açıklamakta zor landığı bir konudur. Yine de onu sevme nedenlerimiz bolca sıra lanabilir: Kız çocuklarının eği timine önem vermesi, lüksten uzak yaşaması, yoksuldan yana duruşu, sanat ve bilimlerde ilerici dünya görüşü vb… Ama hep madalyonun öteki yüzü de açıklama bekler; VIII. Henry’nin emrinde çalıştığı onca yıl kralın zorbalıklarını meşrulaştırmış biridir aynı zamanda. Bütün bunlar tabii ki yaşadığı zaman lar göz önüne alındığında biraz daha anlaşılır hâle gelir. More, sadece usta bir yazar olarak değil, önemli bir devlet ada Thomas More Raphael Hythloday adında bir gemici ile konuşmaya başlar. “Gevezelik eden” anlamına gelen Hythloday, tam da adı gibidir. More, Peter Giles ile birlikte Hythloday’ı bahçesine davet eder çünkü uzak yerlerde gezmiş birine sormak istediği sorular vardır. More’un ilgisini çeken şey, bun ca gezisi sırasında dünyanın her bir yanını gördüğünü söyleyen bu adamın, akılla yönetilen ve doğruluktan çıkmayan bir topluma rastlayıp rastlamadığıdır. Eserin ilk bölümünde aslında Thomas More, kendisi açıkça söyleyemeyeceği siyasi görüşlerini ve toplumsal eleştirilerini bu kahramanın ağzından, kurgusal bir dille aktarır. Eserin asıl önemli kısmı, kahramanın Utopia adasını anlattığı ikinci bölümdür. Burada ayrıntılı bir şekilde coğrafyası, tarihi, gelenekleri ile bir yer kurgular More. Bütünüyle akılcı yöntemlerle yönetilen, ortak mülkiyete dayalı, varlığın eşit şekilde paylaştırıldığı bir ideal devlettir Utopia. Adanın üzerindeki elli dört şehir, bir başkentle idari olarak birbirlerine bağlıdır. More’a göre bencilliğin ve kötülüğün ana kaynağında eşitsizlik yatar; insanın kötü hırslarına karşı tek çare ortak mülkiyettir. Hep kötülüğe yatkın olan insanı tamamıyla düzeltmek ya da değiştirmek mümkün değildir ona göre ama toplumsal kötülükleri azaltmanın bir yolunun varlık ve sorumlulukların eşit paylaştırılmasında yattığını düşünür. İDEAL DEVLET VE İDEAL TOPLUM İdeal toplum düşüncesinin temelinde yararcılık felsefesinin yattığını görürüz. Her birey, hem tek tek kendi mutluluğu için hem de bütünlük içinde toplumun ahenkli işlemesi için çalışır. Bunların nasıl sağlandığını ele aldığı konularla işler: Ceza sistemi, dinden bağımsız eğitim, dinde çoğulculuk, kadın hakları, ötenazi, aile yaşamı, evlilik ve boşanma hakları gibi yaşamı düzenleyen kurallara uyarak toplumsal refah ve eşitlik sağlanır. Hümanistlerin her zaman üstün tuttuğu insan olmanın onuru ve aklın gücü öne çıkarırlır. On altıncı yüzyıl İngilteresi’nde, ekmek çalan yoksul hırsızın idamla cezalandırıldığı bir toplumun tersine, Utopia’da ölüm cezası yoktur. Utopialılar ölüm cezası yerine kişinin özgürlüğünü elinden alıp onu bazen belli bir süre için bazen hayat boyu kölelikle cezalandırır, böylece topluma hizmet etmeye devam eder suçlu. Eğer ki köle davranışlarıyla düzeldiğini kanıtlarsa halkın isteği doğrultusunda, yeniden eski vatandaşlık statüsüne kavuşabilir. Ayrıca Utopia’da çalışma saatleri emeği sömürmeyecek şekilde ayarlanmıştır, altı saat çalıştıktan sonra herkes sanat, bilim, felsefe ile uğraşarak kendini geliştirir. Utopia’nın en şaşırtıcı yanı, koyu bir Hıristiyan olan More’un boşanma ve ötenazi gibi Katolik inancında günah sayılan ve yasaklanan şeylere akılcı yaklaşımıdır. Eğer bir insan ölümcül bir hastalıktan acı çekmek istemiyorsa kendi canını alması ya da birisinden yardım istemesi Utopia’da günah değildir. Aynı şekilde, eğer bir çift anlaşamıyorsa, eşlerden biri huysuz ve geçimsizse boşanma için yeterli bir nedendir: “Karı koca anlaşamıyorlarsa, başka biriyle daha rahat, daha sevinçli yaşayacaklarını umuyorlarsa o zaman her ikisinin isteği üzerine boşanıp başkalarıyla evlenebilirler.” Büyük olasılıkla Kral VIII. Henry, tam da bu düşüncelerini okuduktan sonra emrinde çalışan sadık hizmetkârı Thomas More’un, karısı Catherine’den ayrılıp Anne Boleyn ile evlenmesini hoş göreceğini sandı. İngiltere tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olan ve Katolik Vatikan ile bağların kopmasına neden olan bu evlilik, More’un da sonunu getirdi. More her zaman dinin birleştirici gücüne inanıyordu. Papalık altında tüm Hıristiyan âleminin birleşmesinden yanaydı, bu yüzden Martin Luther’in başlattığı Reformasyon hareketine de tüm varlığıyla karşı çıkıyordu. Papalıktan yana tavrını krala karşı da sürdürünce vatan hainliği suçlamasıyla önce hapsedildi, ardından da kralın emriyle Tower Hill’de başı kesildi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınların’ın 1999’da yayımladığı Utopia çevirisini Vedat Günyol, Sabahattin Eyuboğlu ve Mina Urgan birlikte yapmış. Ayrıca Mina Urgan’ın “Thomas More’un Yaşamı ve Utopia’nın İncelenmesi” adlı yazısı da romana anahtar niteliğinde bir giriş sağlıyor. n 6 27 Temmuz 2017 KItap