Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞEFİK ONAT’TAN “SON SULTAN ABDÜL X HAMİD” Satranç tahtası başında bir padişah Oyun yazarlığından gelen akıcı diyalog yazma becerisiyle ünlü sultanın adını ikiye bölerek iki ayrı kişi yaratan Şefik Onat, “Son Sultan Abdül X Hamid”de o dönemde sultanın hatalarını, sevaplarını, başarılarını ve eksiklerini tartışan iki insanı karşı karşıya getiriyor. MAHMUT ŞENOL T ürkiye’de milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı tonlarıyla karşımıza çıkan Osmanlıcı söylemde sıklıkla gördüğümüz II. Abdülhamit hayranlığı, bu keşfedilişin ortaya çıktığı ve sanki biraz da âdeta icat edildiği 1950’ler dikkate alınırsa hemen hemen son altmış senenin ürünü. Denilebilir ki irili ufaklı birçok yayınevi tarafından yayınlanmış Abdülhamit kitabı raflara, oralardan okurların eline ulaşıyor. Kesin bir sayı vermesi elbette zor fakat Abdülhamit üzerine her yıl en az beş on, belki daha fazla kitap yayımlanıyor. Kuşkusuz içinde değerlisi, piyasa işi olanı ve kaptıkaçtı biçiminde telif ödemeksizin yayımlanmış niteliksizini de saymak gerekir. Abdülhamit furyası, öteki Osmanlı padişahları üzerine niye bunca kitaplaşmış çalışma olmadığını da düşündürmüyor değil! Kadın sultanlar üzerine yazılanlar ise Harem kültürü üzerinden erotizme göz kırpıyor ve böylece meraklısını çekmeye yönelik görünüyor. Abdülhamit kadar üzerinde yazılan Mustafa Kemal’i bir yana koyarsak Türk siyasi tarihinin önemli isimlerine dair derli toplu çalışmaların eksiğinin bulunduğunu, hele bu tarihî kişilikler üzerine roman yoksunluğu olduğunu söylemek mümkün. İYİ NİYETLİ VE SİNSİ İşte tam da böyle düşünürken oyun ve senaryo yazarı Şefik Onat’tan bir belgesel roman çıkageldi. Emekli büyükelçi olmasıyla yakından tanıdığı Hariciye dünyasına ait, geçen yıl 12 Sefirenin HayatıBir de Bizden Dinleyin başlıklı bir derlemeye imza atan Onat’ın bu seferki çalışması çarpıcı ve iddialı bir kurguya dayanıyor. Osmanlı’nın otuz dördüncü padişahı II. Abdülhamit’in kişiliğine dair öteden beri akademisyen ve tarihçilerce üstü örtük olsun, olmasın konuşulan çoklu kişilik iddialarına dayanan bir kurgu bu... Psikolojide dissosiyatif diye adlandırılan, birisinin “ak” dediği ama ötekinin “yok bu kara” dediği, birbiriyle çelişen iki ve hatta bazen daha çok karakterin aynı kişinin içinde barınması olgusunu romana yerleştirmiş Onat. Oyun yazarlığından gelen akıcı diyalog yazma becerisiyle ünlü sultanın adını ikiye bölerek iki ayrı kişi yaratan Onat, Abdülhamit dönemi tarihini sultanın hataları, sevapları, başarı ve eksikleriyle tartışan iki insanı karşı karşıya getiriyor. Yer yer iki roman kahramanı olarak birbiriyle çekişen, biri ötekisini âdeta azarlarcasına hitap eden bu iki kişiyi romanın girişinde, bir satranç masası başında buluyoruz. Tahtını 1909’da kaybettikten sonra Beylerbeyi Sarayı’na kapatılan ve hayata orada gözlerini yuman, pek tartışmalı sultan, Onat’ın deyişiyle “kılıçla bir karpuzu tam ortadan yarar gibi ikiye bölüyor.” Adı Abdül olan; bir taraf iyi niyetli, hatta her şeye çabucak kanan masal kahramanları gibi saf ve sevimli, çevresine karşı gönlü açık birisi; Hamid olan diğeriyse sinsi denilecek kadar dikkatli ve içten pazarlıklı, bu yüzden de hırçın ve gerektiğinde gaddar, tam bir Makyavelist siyaset adamı. Bu ikisinin çelişkilerle dolu hayat serüvenini birbiriyle bir tür hayat muhasebesi yapar gibi baştan sona tartıştığı romanda, diyalogların tarih açısından hayli özenli olduğu ortada. Nitekim kitabın sonuna eklenen on yedi sayfalık kaynakçadaki üç yüz civarında kitap ve makale hayli önemli. Abdülhamit’in saf, buna mukabil cin gibi hâlleri, imparatorluğun çöküşünde her yönüyle adı geçen sultan üzerine ilk kez unutulmayacak bir roman yazmış Nahid Sırrı Örik tarafından da vurgulanmıştı: “Cinnete yaklaşan vehimlerine rağmen cesur, vehimleri yüzünden ancak zulüm sözüyle nitelenebilecek bir hayli harekette bulunmuş olmasına rağmen merhametli, hiddetleri sırasında pek sert olmasına rağmen genellikle Şefik Onat’ın romanı, akıcı ve bugünün genç kuşaklarını dikkate alarak ölçülü bir tarzda kullanılmış dilsözcük seçimiyle rahat okunuyor. pek nâzik, asla mutaassıp olmamakla beraber dindar, saltanatının şerefini korumak üzere sarayın debdebesine dikkat etmekle beraber hemen hemen hasis denecek derecede tasarrufa uyan bir hükümdardı.” Onat, kitabının yarı belgesel bir roman sayılmasını tevazuyla öneriyor. Ancak bize göre, bir tarihî kişilikten iki ayrı roman kahramanı yaratması nedeniyle tarih anlatıcılığına bolca yer verdiği, böyle yapmasaydı yaratmış olduğu iki karakterin birbiriyle yaka paça çekişeceği bir kurguyu zaten meydana getiremezdi. O yüzden, kitabı için gönül rahatlığıyla bir tarih ve dönem romanı denebilir. USTA BİR OYUNCU Romanın aksiyon anlamında kahramanlara yüklediği etkinlik yok; Beylerbeyi Sarayı’nda Boğaz’ın akıp giden sularını seyretmekle ömür tüketen bu iki ihtiyarın, satranç oynamak dışında bir tutkusu da kalmamış görünüyor. Nitekim Abdülhamit’in iyi bir satranç oyuncusu olduğu bilinir; uluslararası ve iç siyasette satranç oyuncusu gibi sabırlı olup taktik uygulayarak bekleyen ve karşı tarafı psikolojik olarak yönetip yıpratan biridir. Romatizmaları artmış, sağlığı iyice bozulmuş bu iki pinpon ihtiyardan aksi olanı bir ötekini hayatı ve hükümdarlığı boyunca hımbıllık, atalet ve yumuşak kalpli olmak yüzünden birçok fırsatı kaçırdığıyla suçlar, ötekisi ise berikinin adaleti unutup haksızlıklara bulaşacak kadar zalim olduğunu, nice haneleri söndürdüğünü, hınç almak için korktuğu herkese haddini bildirdiğini söyler. Bu karşılıklı ithamlar her zaman sağlam bir tarih anlatımıyla roman boyunca desteklenecektir. Bu yönüyle Sultan Abdül X Hamid, hem tarih okurunu mutlu edecek görünüyor hem de bir kimlikte iki kişiye ait ruhsal çatışmayı takip etmeye merak duyanını da. Nahid Sırrı’nın, Abdülhamit’i sadece şöyle bir gösterip geri plana çektiği fakat bir tutkulu evli kadın üzerinden dönemin siyasi tablosunu aktardığı ünlü romanı, Sultan Abdülhamit Düşerken’den [Romanda Abdülhamit, T harfiyle yazılmıştı] bu yana, kimilerince Kızıl Sultan ve birçoklarınca Ulu Hakan Cennet Mekân Sultan Abdülhamit Han olarak adlandırılmış bu tarihî karakter için yazılmış birkaç eseri saymazsak bu kurguya eşdeğer böylesi ortada görünmüyor. Akıcı ve bugünün genç kuşaklarını dikkate alarak ölçülü bir tarzda kullanılmış dilsözcük seçimiyle rahat okunan bu roman, yılın Abdülhamit çalışmalarının başında okurun dikkatini çekecek gibi görünüyor. n Son Sultan Abdül X Hamid / Şefik Onat / Alfa Yayınları / 432 s. 18 7 Aralık 2017 KITAP