Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Turhan Günay için... Kürtaj “Kürtaj” (curetage) terimi tıp sözlüklerine geç girmiştir. Bugün, sözde uygar ülkelerde bile tartışılması, savaşımı tükenmemiş bir ‘hak alanı’ndan söz ediyoruz. Çocuk düşürmek her zaman iradi bir durum sayılamaz, buna karşılık çocuk aldırmak bir karara dayalı müdahale türüdür. T aammüden çocuk düşürme isteği, konu Hammurabi Yasalarına da girdiğine bakılırsa insanlık kadar eski. Doğal: Cinsel istek çiftin, özellikle de kadının çocuk sahibi olma isteğine kilitli değildir. Tektanrılı dinler bu konuda keskin ve kesin tavır getirmişler dir. Nüfus artışı talebindeki buyurganlar da: Lenin izin vermiş, Stalin yasaklamıştır sözgelimi. XIX. yüzyıla gelesiye hekim müdahalesi söz konusu olmamıştır, kimi otlardan yararlanılmadığında ilkel ve ölüm cül yöntemlere başvuruluyordu. “Kürtaj” (curetage) terimi tıp sözlüklerine geç gir miştir. Bugün, sözde uygar ülkelerde bile tartışılması, savaşımı tükenmemiş bir ‘hak alanı’ndan söz ediyoruz. Çocuk düşürmek her zaman iradi bir durum sayılamaz, buna karşılık çocuk aldırmak bir karara dayalı müdahale türüdür. Gottfried Benn, özellikle görsel sanatlar (resim, sinema) alanında etkili olduğunu gördüğümüz, XX. yüzyıl başı akımları arasından kökten sertliğiyle ayrılan, İkinci Dünya Savaşı sonrası ‘yeni’ bir dalgası çıkagelen Dışavurumcu hareketin, Georg Trakl ile birlikte en güçlü şairiydi. 1912 ya yını Morg ve Öteki Şiir ler kitabında, hekim şair, hastane atmosfe rinde dağlayıcı şiirler getir mişti: Kanser Georg Trakl koğuşları, derin iniltilere karışan kadavra şarkıları, morfini hiçesayan ağrılar ve ürpertici bir “kürtaj” şiiribenzerine rastlamadım. Çok sonra, kadın yazarların cüret edeceği bir kalkışım. Bizim şiirimizde, konuya yaklaşan ilk (yanılmıyorsam) örnek Muhteşem Sünter’in Yeditepe dergisinin (sayı 32) 1 Mart 1953 tarihli nüshasında yayımlanmış “Çocuk Düşürme Şiiri”dir: Herkes hayır işlemez ya Benim anam da suçluymuş Lâğım yollarında akarken denize Bunu boş kafam duymuş. Bir daha gelişte dünyaya Nehir yollarından gideceğim Beyaz ve çıplak çocuklara Bilseniz neler söyleyeceğim Ne onun hakkı lâzım bana Ne anamdan yana sevgi Islak gözlerimde götürüyorum Hepinizi. Ne kadar çok ben var dünyada İşlerinize bakıp anlıyorum Anama hak verdiğim oluyor Susuyorum. Hiçbir şey kitlenmeseydi Olmasaydı dizi dizi anahtarlar Belki de hayatta olurdum Barışsaydı insanlar. Açın gözlerinizi çocuklar açın Dünyadaki yerimiz boş duruyor Temiz insanlar, iyi duygular Herşey sizi bekliyor. Sonradan, ilk kitabı Gerilere Bakmak’a (1980) girdi mi şiir, bilemiyorum, kitaplığımda yok o kitap; her durumda, yazıldığı dönem gözönünde tutulduğunda, hem konunun gerektirdiği cüret, hem yazılışındaki olgun üslup nedeniyle canalıcı parça. Şiir, belli ki Ece Ayhan’ı da etkilemiş. Ece Ayhan Gottfried Benn Devlet ve Tabiat’ın (1973) içinde yeralan “Arapların At Koşturmaları”, tırnak içine alınmış bir son dizeyle biter: “Bir dahaki gelişte dünyaya, nehir yollarından döneceğiz” (1970). Sünter’in şiirinden tam 17 yıl sonra, şairin iki dizesini ufak değişikliklerle (belki ‘akılda kaldığı’ kadarıyla) kendi şiirinin sonuna mıhlaması, özgün imgenin Ece Ayhan’ı ne denli sarsmış olduğunun kanıtı olarak görülebilir. Kaldı ki, Kınar Hanımın Denizleri’nden, ilk şiirlerden sonunculara giden güzergâhın kilit figürlerinin başında gelir “çocuk”: Sık sık nehirde boğulmuşlardır. Buraya gelmişken, eklemeli: Ece Ayhan, açık ya da örtük, esin kaynağına dönüşmüş şiirleri ve şairleri, özellikle 1950’li yıllarda, selamlamaktan geri durmamıştır, anımsatalım. Bugün çoktan unutuluş kuyusunda bir sarkık, şiirleri dergilerde dağılıp kalmış, genç yaşta çekilip gitmiş Saffet Nezihi Şener onlardan biri Ece Ayhan’ın Kınar Hanımın Denizleri’nde selâm durduğu; onu Forum dergisinde (1954) çıkmış bir şiiriyle ağırlayalım: “Bir üçgenin üç kenarı Kırmızıkarasarı. Ortaboylu kırmızısı ben. Sarı, üçüncünün nişanlısı. Hipotenüsün elleri kıpkırmızı kan. Saçları sarı, Simsiyah bir karanlık ortası. Biz, üçgenin iki kenarı O uzun kenarın sevdalıları… APTALLAR”. n KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 319 Ocak 2017 S evgili Turhan, Uzun süredir duyduğum her haberin, hesabını tutamadığımız ve hesabını veremediğimiz her kıyımın ardından çaresiz kalakalıp boşluğa mektuplar yazıyorum. Bir dost meclisinde buluşabilseydik eğer, bizleri yatıştırmak için uğraşırdın yine. Moral verirdin, gülümseten bir anıyla, neşeli bir anekdotla, eskilerden bir şaire, yenilerden bir yazara ilişkin yorumunla, inceden inceye mırıldandığın bir türküyle kasveti dağıtırdın. ‘İçerde’ ne yaptığını düşündüğümde gördüğüm resim hep aynı: Bakışları yücegönüllü, kendisi alçakgönüllü, duruşu dik, başı dik bir adam. Başını belli belirsiz eğdiğini görmüşlüğüm de var ama sadece saz çalıp türkü söylerken, inanılmaz zenginlikteki türkü dağarcığındaki ezgilerle, sözlerle âdeta esriyip giderken… Bu anlamsız tutsaklık bitecek elbet, sen yine türkülerini söyleyeceksin. Çevrendeki gençlere “Evlât!” diye sesleneceksin; sözcüklerin, kavramların içinin boşaltıldığı bu tuhaf zamanlarda, “evlât” sözcüğünün içerdiği derin anlamı hissedeceğiz. “İnce de Mehmet martin takmış” türküsündeki gibi, “Aman da dostlar yoldan geldim yorgunum” diyeceksin belki ama senin özgürlüğün bizlerin ruh yorgunluğuna çare olacak. Yine, yeniden ve umutla başlayacağız bıraktığımız yerden. Böyle olacak, kesinlikle. Ayşe Sarısayın turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap