22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YILDIZ SİLİER’DEN “KÖKLER ÇARKLAR VE BULUTLAR” Traadriihksael lbkuöluktlelarrdaen “Kökler Çarklar ve Bulutlar”, Yıldız Silier’in üçlemesinin son kitabı. Silier, ilk kitap olan “Özgürlük Yanılsaması”nda Rousseau ve Marx’tan yola çıkarak özgürlüğün ihtiyaçlarla olan ilişkisi üzerinde durmuştu. İkinci kitap “Oburluk Çağı”nda, mutlu olma saplantımızın kaynağını ve bu çabanın bizi neden tatminsizliğe mahkum ettiğini araştırıyordu. “Kökler Çarklar ve Bulutlar”la birlikte özgürlük, mutluluk ve adalet üzerine kaleme aldığı üçlemeyi tamamlıyor. “Kökler Çarklar ve Bulutlar”, toplumsal adalet fikri etrafında gelişen bir denemeler toplamı. yeşim dinçer Y ıldız Silier’in Kökler Çarklar ve Bulutlar kitabında yer alan metinlerinden en ilginci kuşkusuz, beş hikâyenin farklı versiyonlarını alışılmadık bir kurguyla bir araya getiren ve kitaba da adını vereni. Metnin kurgusu şu nedenle alışılmadık: Alt bölümleri dilerseniz sırasıyla dilerseniz yazarın verdiği sayfa numaralarını takiple seksek oynar gibi okuyabilirsiniz. Tercih size kalmış. “Seksek oynar gibi” dememin nedeni, bu tarzın bana Arjantinli yazar Julio Cortázar’ın Seksek adlı romanını hatırlatmış olması. Silier ise çocukken okuyup çok sevdiği, hikâyenin sonunu kısmen okurun belirlediği macera romanlarından esinlenmiş. ‘Kökler’ bölümünde naklettiği beş isyan hikâyesinin nereye doğru evrileceğine dair seçimi okurlarına bırakıyor. İsyanın başarısız olması ya da kimsenin isyan etmemesi durumunda olacakları ‘Çarklar’ bölümünde ve eğer isyan başarılı olsaydı neler yaşanırdı kısmını da ‘Bulutlar’ bölümünde işlemiş. Böylece hikâyenin distopyaya mı yoksa ütopyaya mı evrileceği okurun tercihine kalıyor. Benim gönlüm daima ütopyalardan yana olsa da hepsini merakla takip ettim. OKURU SÜRECE DAHİL EDEN KİTAPLAR Bahsi geçen hikâyelerden ilki, diktatöre direnen hayvanlar ülkesinde geçen ve bu yanıyla George Orwell’in Hayvan Çiftliği’ni hatırlatan politik bir alegori. Popüleritesi hiç azalmayan fabl ustası Ezop’un masalları gibi keyifle okunuyor: “[Hayvanlar Ülkesi’nin kralı] Vampir Boğa sadece kirpilere ve Silier’in üçlemesi, insanın varolma koşullarını anlatıyor. armadillolara diş geçiremiyor, birinin dikenleri, diğerinin de kalın zırhı yüzünden onların kanını ememiyordu. Armadillolara verdiği görev kirpilerin dikenlerini ezmek ya da kesmekti; onlar bu görevi yerine getirdikleri sürece Hayvanlar Ülkesi için yararlıydılar. Ama kirpilerin başıboş davranışlarına sinir oluyor, ne kadar uğraşsa da onları itaatkâr hale getiremiyordu. Diğer hayvanların kirpilerle konuşması yasaktı; konuşanlar vatan haini ilan ediliyorlardı” (s. 27). ‘Kökler’ bölümünde yer alan öteki hikâyeler somut tarihsel olgulara dayanıyor: “Hepimiz basit köylülerdik ama sadece 15 gün içinde İngiltere tarihini değiştirdik! Biliyorum, tarihi yazanlar yine güçlüler olacak ve sonraki nesillere bizim neler başardığımızı unutturmak için ellerinden geleni yapacaklar” (s. 28) sözleriyle aktarılan köylü isyanı (Haziran 1381); Avrupa’da binlerce (bazı kaynaklara göre milyonlarca) kadının katledildiği, sağ kalanların tamamen boyunduruk altına alındığı cadı avları; on sekizinci yüzyıl Antil Adaları’ndaki şeker plantasyonlarında yaşanan köle isyanı ve nihayet bugün Çin’de tablet ve cep telefonları üreten bir fabrikada, insanlık dışı koşullarda çalışan işçilerin yaşadıkları... Kökler Çarklar ve Bulutlar, üçlemenin son kitabı. Silier, Özgürlük Yanılsaması’nda Rousseau ve Marx’tan yola çıkarak özgürlüğün ihtiyaçlarla olan ilişkisi üzerinde durmuştu. İkincisi Oburluk Çağı’nda mutlu olma saplantımızın kaynağını ve bu çabanın bizi neden tatminsizliğe mahkum ettiğini araştırıyordu. Bu son kitapla birlikte özgürlük, mutluluk ve adalet üzerine üçlemesini tamamlanmış oluyor. Silier’in kitaplarının ortak bir özelliği, okuru da sürecin bir parçası kılan sorularla ilerlemesi. Bu soruların içinde çok zor olanları da var: “Neden kadınların çoğu feminist değil? Neden işçilerin çoğu isyan etmiyor? Neden adaletsizliğe uğrayanların çoğu kendilerini ezenlere itaat ediyor?” Görünürde kolay olanları da... “Bankalarda sıra numarası alırken neden kredi kartı ya da yüklü mevduat sahiplerine sıra daha çabuk gelir de sıradan vatandaş en arkaya kalır?” Ve peşinden çok doğru bir saptama: “Ne kadar çok ayrıntıya işimize geldiği için, ya başımızı derde sokmamak için ya da ‘durduk yerde çıkıntılık yapmamak için’ itiraz etmiyoruz. Böylece, biz farkına bile varmadan suya sabuna dokunmadan yaşayan, tavşan boku gibi ne kokar ne bulaşır insanlara dönüşüyoruz” (s.19). MAĞDURİYET ANLATISI YERİNE DİRENİŞ Gerçi referansları arasında yer almıyor ama Silier’in köklerden bulutlara uzanan bu son kitabı bana, Marksist toplum felsefecisi Ernst Bloch’un ünlü yapıtı Umut İlkesi’ni hatırlattı. Umudun tarihini, onun kültürde ve kültürel ürünlerde kendini gösterme biçimlerini ele alan Bloch, geleceğe yönelik inancımızı kaybetmememiz gerektiğini düşünür. Çünkü insanın daha iyi bir dünyayı yaratma gücü ve kendi tarihini kendisi yapan bir özne haline gelme yeteneği bulunur. Bloch’a göre, “ütopyacı umudun kökü esasen varlığın, dolayısıyla dün yanın tamamlanmamışlığında yatar. Böylece daha iyi bir gelecek arzusu veya umudu olarak ütopya ontolojik bir boyut kazanır. Bloch için varlık, Herakleitosçu veya Nietzscheci anlamda, sürekli oluş sürecidir; dünya sürekli yaratımdır. Buna göre gelecek ‘henüz olmamış olandır’, daha varlığa gelmemiş olandır. Bu açıdan Bloch, umudun geçmişteki kökenlerini keşfetmeye çalışırken geçmişle bizzat geçmiş olarak ilgilenmez. Onun esas ilgilendiği şey geçmişte yatan gelecek boyutudur, başka deyişle gelecek’in gizil gücüdür” (Hakan Çörekçioğlu, Modernite ve Ütopya, Sentez Yay., 2015, s. 55). Yaşanan adaletsizlikleri bir mağduriyet anlatısı yerine direnen öznelerin yaşam deneyimleri üzerinden kurgulayan Yıldız Silier, umudun ayak izlerini takip ediyor olmalı ki bastırılmış isyanları radikal bulutlara sarıp sarmalayarak geleceğe taşımış. “İnsan ne zaman kendisini doğrudan etkilemeyen adaletsizlikleri hazmedememeye başlar?” sorusuyla başlayan kitap, Italo Calvino’nun Görünmez Kentler kitabı üzerine bir denemeyle sona eriyor. Şöyle demiş Calvino: “Kitap bir alan: okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir noktada bir çıkış, hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek için bir yola koyulma olanağı.” Öyleyse şimdi yola koyulma zamanı, John Lennon’ın dizelerini mırıldanarak: “Hayal et bütün insanların Hayatı barış içinde yaşadığını Mülkiyetin olmadığını hayal et Yapabilir misin merak ediyorum Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin Ama tek ben değilim Umarım bir gün sen de bize katılırsın Ve dünya yekvücut olarak yaşar” n Kökler Çarklar ve Bulutlar / Yıldız Silier / Yordam Kitap / 188 s. 12 19 Ocak 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle