03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KItap Renkler... Sesler... Harfler... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU KItap KİTAPÇI Hazırlayanlar: AYTÜL Akal, ÇİĞDEM Gündeş, MAVİSEL Yener Mia 3İp Cambazı / Hüsnan Şeker / Resimleyen: Burcu Karacalar / Altın Kitaplar / 2016 / 64 s. / 8+ Öykücü kedi Mia’nın yine anlatacakları var size. Hatırlarsanız barınaktan kurtulan ve Tuğbalarla yaşamaya başlayan Mia, son macerada Koca Baba ile de anlaşmaya varmıştı. Eskiden Mia’yı sadece bir “hayvan” olarak gören Koca Baba artık onun dostlarından biri oldu. Bu yeni serüvende, aile yeni bir eve taşınıyor. Bu küçücük ama bahçe içindeki sevimli evi Tuğba’nın okul arkadaşlarından Mine ile paylaşıyorlar. Mine de Tuğba gibi hayvanları çok seviyor ve çok dirençli bir hayvan hakları savunucusu. Yeni eve yerleşip güzelce dinlenen aile, aldığı bir haberle heyecanlanır; kente bir sirk gelmiştir. Kızların hayvanları çok sevdiğini düşünen Koca Anne ve Koca Baba, bir müjde verir gibi anlatır bunu. Ama Tuğba ve Mine çok üzülür hatta kızar. Sebebini de bir bir anlatırlar anne ve babaya. Dinledikçe onlar da kızlara hak verir. Böylece evde hummalı bir çalışma başlar. Mia gibi siz de merak ettiniz mi neler olup bittiğini? Kızlar sirke gideceği için mi bunca heyecanlı yoksa başka bir sebebi mi var? En iyisi Mia’ya kulak verip sirk gerçeğini bir de ondan dinlemek. Kitapta Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 4. ve 10. maddelerine vurgu yapılıyor. “Neymiş o maddeler?” dediğinizi duyar gibiyiz. Onu da Mia anlatacak size. İyi okumalar! Ekşilina’nın Hayret Verici Maceraları 2 / FinnOle Heinrich / Resimleyen: Ran Flygering / Çeviren: Olcay Mağden Ünal / TUDEM / 2016 / 204 s. / 9+ Eşsiz, benzersiz, alışılmadık derecede çarpıcı, sınırsız, mucizevi Ekşilina’nın ikinci kitabı okurları şaşırtmaya ve bir yandan hüzünlendirirken bir yandan gülümsetmeye devam ediyor. Ekşilina, Ekşimistan’da yaşayan bir çocuk. Annesi ağır hasta, babası ise onlardan ayrı yaşıyor. Ekşilina’nın dediğine göre onları terk etmiş ve başka bir kadınla birlikte. Ona çok kızgın Ekşilina. Bu yüzden “baba” demekten vazgeçmiş, uzun zamandır ona “Adam” diyor ve asla konuşmuyor. Ne olursa olsun, adamla birlikteyken ağzından tek kelime çıkmıyor. Kısa ve sevimsiz notlarla, kaş göz hareketleriyle anlatıyor derdini. Hele ayrılmak zorunda kaldıkları güzelim evlerini düşündükçe iyice sinir oluyor. Ama Ekşilina’nın daha büyük dertleri var. Annesinin hastalığı en önemlisi… Giderek ağırlaşıyor kadın ama mücadeleden asla vazgeçmiyor tıpkı Ekşilina gibi. Neyse ki bu zor zamanlarında öyle çok dostları var ki… Ludmilla örneğin; haftanın belirli günlerinde gelip evi temizleyen, hasta kadının bakımını yapan, şifalı olduğuna inandığı sebze ve bitkileri karıştırıp çorba pişiren becerikli, eğlenceli, sihirli kadın. Bir de Peynir Generali, Ekşilina’nın büyükbabası o. Ama herkes ona Peynir Generali diyor. Sebebi? Ekşilina anlatsın size. Onca ağarmış saçına, sakalına karşın çocuk heyecanını, yaşam neşesini ve mücadele duygusunu hiç kaybetmemiş Peynir Generali. İyi ki öyle. Paul’u unutmamalı, Ekşilina’nın en yakın arkadaşı, sırdaşı. Onun da babası yok. Ama bunu büyük bir olgunlukla karşılamış. Babası, yani adamla tatile çıkmayı reddeden Ekşilina’ya söyledikleri çocukların aslında ne çok şeyi duyumsadığının göstergesi. “O burada bile değil, diyor Paul ve bana bakıyor, omuzlarını silkiyor. Anlıyor musun? Sadece düşünüyorum da o benim babam ve o da böyle olmasını istemezdi ama işte elinden başka bir şey gelmedi” (s. 191). Bu üçlü yani Ekşilina, Paul ve Peynir Generali öyle inanılmaz bir hayalin peşinden koşuyor ki okur da onlara katılmak istiyor. Bu düşün ne olduğunu da söylemeyelim, romanın sürprizi kaçmasın. Her an başımıza olumsuz bir şeylerin gelebileceğini ama ne olursa olsun pes etmeden mücadele etmenin keyfini Ekşilina ile paylaşmak isteyenlere iyi okumalar! Kelebek Kızlar ve Deniz Kabukları / Yazan ve Çizen: Erika Bartos / Çeviren: Agi Judit Kirişoğlu ve Elvan L. Eti / YKY / 2016 / 52 s. / 47 Uğurböceği Sevecen ile Salyangoz Tomurcuk’u artık herkes tanıyor, değil mi? Onların yirmi dört kitabı yayımlandı. Formatı da bilirsiniz; yatay, dikdörtgen şeklindedir. Ama bu elimizdeki farklı bir kitap. Evet, burada Sevecen’le Tomurcuk’un iki öyküsü var ama kitap o kadarla sınırlı değil. Daha neler neler bekliyor küçük okurları… Çünkü bu bir etkinlik kitabı. Resimli öykülerin çizimlerini sıraya dizmek var, bulmacaları çözmek var, resim çizmek var, boyamak var, stiker yapıştırmak var, masal okumak var… Akıl yürütme, matematik, kutu oyunları, mutfak tarifleri, oyuncak yapımı… Son sayfadaki minik karakter çizimlerine bakılacak olursa dizinin öykülerinde tam 25 karakter yer alıyormuş. Uğurböceği Sevecen ile Salyangoz Tomurcuk’un hayranları bu etkinlik kitabını kaçırmasın. Sevgili Anneannem / Mimi’nin Serüvenleri 3 / Mavisel Yener / Resimleyen: Esra İlter Demirbilek / Uçanbalık / 2016 / 16 s. / 6+ Mimi yine sevimli, duygu dolu, keyifli bir öykü ile selamlıyor küçük okurlarını. Annesinin biraz üzgün göründüğünü fark eden Mimi sebebini merak eder. “Annemi özledim. O şimdi çoook uzaklarda… Yıldızlarda…” der annesi (s. 3). Mimi, annesini neşelendirmek için el işi kâğıtlarından yıldızlar keser ve geceye fırlatır. Pırıl pırıl olur gökyüzü Mimi de uykuya dalar. O uyurken yıldızlar boş durur mu? Yuvarlanıverirler aşağı ve cuup diye denize dalarlar. Balıklarla sohbet ederken birden bir timsah çıkmasın mı ortaya… Herkes kaçışır bir tarafa saklanır. Yıldızlar da uyar deniz canlılarına hemen bir köşeye sığınır. Ama yok, tahmin edemezsiniz nereye saklandıklarını. Gece boyunca yıldızlar Dünya’yı, denizleri, hayvanları ve düşleri aydınlatmaya devam eder. Sonunda… Yok yok sonunu söylemeyelim, “Sevgili Anneannem”i okuyun ve yumun gözlerinizi Mimi gibi düşlere dalın, belki sizin yanınıza da gelir yıldızlar ya da siz yıldızların yanına gidip çok sevdiğiniz birilerini kucaklarsınız. Çocuklara “ölüm” kavramını pırıl pırıl yıldızlar eşliğinde, pırıl pırıl bir dille anlatan “Sevgili Anneannem”, rengârenk ve harika çizimleri ile de görsel bir şölen sunuyor. İyi uykular, yıldız gibi düşler dileriz. Kafası Karışık Meloş Hanım / Mustafa Hakkı Kurt / Resimleyen: Şebnem Aydın Gündüz / Kelime Yayınları / 2016 / 96 s. / 811 Meloş Hanım okula yeni başlayan minik bir kız. Asıl adı Melodi ama öğretmeni bile ona Meloş Hanım diyor. Kafası sorularla dolu. Öyle meraklı ki zaman zaman sorularıyla büyüklerini bıktırıyor. Hatta öğretmeninin bile onu duymazlıktan geldiği oluyor. Ama Meloş Hanım’ı atlatmak mümkün değil. Ona baştan savma tutarsız bir yanıt verirseniz kısa zamanda yeni sorular üretiyor. En yakın arkadaşı, Olci. Onun da asıl adı Olcay ama herkes ona Olci diyor. Onun merakı sorulara değil, yemeğe… Mahalleye yeni biri taşınınca Meloş Hanım, sorularını yönel tebileceği yeni birini bulur. Üstelik Olci ile birlikte her gün Şazi Teyze’nin evine uğrayıp, kendisinin tek başına yiyemediğini söylediği kurabiyelere de yardım etmeleri gerekir. Çocukların merak ettiğinden yola çıkarak sorularının yanıtlarını aldıkça düşünme yetilerinin nasıl geliştiğini izliyor okurlar. Büyüklerin yanıtları çoğu kez birbirini tutmuyor, işte o zaman kafası karışıyor Meloş Hanım’ın. Hele son haber, onu iyice şaşırtır. Ne? Bir kardeşi mi olacak? Kimin odasında yatacak? Sobe, Ben Penelope! / Göknur Birincioğlu / Resimleyen: Sernur Işık / Redhouse Kidz / 2016 / 59 s. / 7+ “Sobe, Ben Penelope” mitolojik bir girişle başlıyor. Penelope (aynı zamanda Yunan Mitolojisi’nde Odysseus’un eşi) adındaki bir orman perisinden söz ediliyor. Gündüz ördüğü şapkaları, çantaları gece söken bu peri gibi kitabın kahramanı olan Penelope da. O düşler kuruyor, beğenmiyor, başka düşlere dalıyor. Büyüyünce ne olacağını düşlüyor en çok. Çünkü yetişkinler ona hep; “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorar. Adındaki “Pen (İngilizce’de kalem) hecesinden yola çıkıp yazar olmayı düşler. Dilekçe yazmak ister. İnsanların dileklerini gerçekleştirebileceğine inanır. Sonra vazgeçer. Aklına birden astronot olmak gelir. Öyle ya, bu sözcükte de “not” hecesi vardır. Gördüğü her şeyi not alıp dünyaya iletebilir. Ama… Sirk cambazlığından suflörlüğe dek neler düşlemez ki Penelope. Off ne zor iş bu kararsızlık. En iyisi düşlemeye devam etmek, Penelope da öyle yapar. Ne dersiniz, büyüyünce düşlerini gerçekleştirebilir mi sizce? Yoksa güzel olan düşleyebilmek midir? Siz de düşler kurar mısınız? En çok neyi dilersiniz? Bunları Penelope ile paylaşmak ister misiniz? O halde, çevirin sayfaları, düşün Penelope’un peşine… Kitabın dikkat çekici yönlerinden biri dilindeki sözcük oyunları; Penelope suflör olmayı hayal ettiğinde; “Fısır fısır diye fısıldarken sıfır sıfır sıfırdan fark yaratabilirdi bu sayede…” diye düşünür (s. 15). Düş kurmaya devam ettikçe “Düş duşu bu düpedüz güpegündüz!” diye geçirir içinden (s. 28). Kitaptaki tüm resimlerde kırmızı, beyaz ve siyah tonlar kullanılmış. Çizgiler oldukça sade. Kulağa tekdüze gibi gelse de asla öyle değil. Tam tersine çok hareketli, eğlenceli ve yaratıcı. Penelope, karakteri de çok sevimli resmedilmiş. İyi okumalar! n 20 19 Ocak 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle