03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“TÜRK DEVLET İDEOLOJİSİ” İdeolojiler dogmalar... ‘Ellerini buldum’ Doğan Pazarcıklı, kitabında bugüne kadar ortaya konanlara itiraz ediyor. Aklımıza pek düşmeyen ya da görmezden gelmeye yatkın olduğumuz soruları sormaya, cevaplarını aramanın ortamını oluşturmayı yeğliyor. ömer tuncer İ deolojilerin içindeki pek çok şey; semboller, simgeler, mitler, tabular... İdeolojiler ve bilim... Yine ideolojiler ve ütopyalar, dinler... Kültür, ulusdevlet... Kısmi, bütünlükçü, alt, karşıt, uydu, ara ideolojiler... Resmî tarih, Efsaneler, destanlar... Vakayinameler ve vakanüvislik geleneği... Velayetnâmeler, menakıpnâmeler... Tüm bunlar Doğan Pazarcıklı’nın kaleme aldığı Türk Devlet İdeolojisi’nde bir bir gözümüzün önünden geçiyor. Yazar, duyup da aklımıza takılan pek çok şeyi deneyimlerinden, gözlemlerinden çıkardığı sonuçlarla anlatıyor. Kimine karşıt deneyimlerimiz, düşüncelerimiz var; kimi ise “hah, tam da böyle” denilecek türden tanıklıklar içeriyor. Kitabın adı bile şaşırtıcı: Türk Devlet İdeolojisi. Haydi, devletlerin ideolojisi olur ama “Türk devlet ideolojisi” diye özel bir şey de mi var? Kemalizm, Atatürçülük; aralarında fark var mı? Varsa ne? İkisi de “kötü” mü? Yoksa ikisi de “iyi” mi? Ya da biri “iyi”, biri “kötü” mü? İdeoloji olan hangisi? DEVLETİN OMURGASI Sonra kocaman bir kavram: Devlet... Tanımlamak kolay mı? Devletin mekânı: Yurt, mülk, vatan. Tek tek ele alıp açıklıyor Pazarcıklı. Önce devletin omurgasını anlatıyor. Bürokrasi bu omurganın neresi? Bürokraside nasıl bir hiyerarşi var? Bürokratik unvanlar neyi anlatır? Soyluluk ve kölelik nedir?.. Ve sonra din!.. Devletin içinde nasıl bir yeri var? İdeolojik bir araç olarak nedir, ne değildir? Şeriat, fıkıh, hadis, sünnet kavramlarının devletteki etkisi, etkinliği ne? Anadolu İslamı öteki İslamlardan farklı mı? Öyleyse farkı ne? Devlet, kutsallığını dinden mi alır, yoksa kendiliğinden zaten kutsal mı? Meşruiyet için hukuk ve kanun neden gerekli? Hukuk aynı zamanda adalet olarak algılanabilir mi? Şer’î hukuk, örfî hukuk neden gerekli? Aralarındaki bağlantılar ve ayırımlar ne? “Osmanlı, bir şeriat devleti miydi?” sorusu, sorgulanması... Türkler, Türkmenler... Anadolu’ya gelişleri, Anadolu örgütlenmesi. İDEOLOJİ ARAYIŞLARI Osmanlı’nın sonunda yeni ideoloji arayışları: Yusuf Akçura, Prens Sabahattin ve Ziya Gökalp. Bugünü etkileyen pozitivist ideoloji, DoğuBatı sorunsalı üzerine yorumlar... Devrimcigelenekçi ayrımı gerçek bir ayrım mı, göreceli mi?.. Kemalizmin oluşumunda, gelişiminde ve değişiminde bütün bu kavramların etkisi... Yurdun savunulmasında Kemalizm’in önderliği... Kürt sorunu!.. Öteki etnik guruplar... Sonra da sol! Ne yapıyordu? Ne yaptı? Ne yapmak istiyor? Türkiye için gelecek ne olabilir? Türk Devlet İdeolojisi, pek alışık olduğumuz türden bir çalışma sayılmaz. “Bu böyle!”, “şu şöyle!” demiyor. Dahası, diyenlere de itirazı var. Bugüne değin aklımıza pek düşmeyen ya da görmezden gelmeye yatkın olduğumuz soruları sormaya, bunların cevaplarını aramaya uygun zemin, taban ve ortam oluşturmayı yeğliyor. İdeolojilerin sertliğine, katılığına itirazları var. İdeolojiler kaskatı, değişmez dogmalar mı? Geleceğe de çözümler önerebilecek bir dönüşüm geçiremezler mi? Değinilen konularda, yaşanan tartışmalara alçakgönüllü çözümler öneren, uzun devlet deneyimi yanında üç çeyrek yüzyıllık yaşamla da zenginleştirilmiş kitap okunmaya, üzerinde düşünmeye, önerdikleriyle kafamızın içinde de birbirimizle de tartışmaya değer. Doğan Pazarcıklı’nın kitabını okuyunca insan, görmezden gelinen ne çok şey varmış diye düşünüyor. n Türk Devlet İdeolojisi/ Doğan Pazarcıklı/ Cinius Yayınları/ 312 s. 11 Ağustos 2016 günkü sayımızda bir kısmını yayımladığımız Yorgo Yannopoulos şiirlerinin devamını sunuyoruz okurlarımıza. YORGO YANNOPOULOS / ŞİİRLERII / ÇEVİREN: ARİ ÇOKONA Zaten aşk yoktur ölülerin dünyasında. Sadece sonsuza dek yitirilen için duyulan mutlak özlem var. Kalbimi dinle… Onun içine girmiş, derinliklerine kadar kazıyordum. Ellerim hırslı, gözlerim bulanık, doyumsuz ve pişmanlık bilmezdi. Beni şimdi parçalama, sevgilim, dediğini duydum. Kanlar içinde kullanım kılavuzlarını bıraktım. Ellerime dokundu. Terliyorlardı Argos’un leğeninde. DOST Hristos Floropulos’a Sonra da gelip buldu beni seni tanıyorum, dedi, ezelden beri tanıyordum. İnanmadım ama tahmin etmeliydim yazıların yazılıp kırılmaya hazırlandığı yazıttan almıştım aynı algıyı. Doğrudan gözlerimin içine dikilen bakışından da tahmin etmeliydim seni tanıyorum, dedi, uzun süredir tanıyordum. Anladım sonra. Benim, diye ısrar etti, nasıl tanımazsın? Ölüler dünyasından seni görmeye geldim. Son seferimizi hatırlar mısın aslında inanmadığını bildiğimden kanımla yazmıştım sana. İşte görüyorsun beni, karşındayım istersen dokunabilir ya da gülümsememle ve bakışımla yetinebilirsin. Yangınlar çıkardığını söylediğin bu bakışı unuttun mu yoksa? Suretim şaşırtmasın seni, diye devam etti. Bütün vücudumdan sadece dehşet verici kemiklerim kalmışken nasıl çıkardım karşına? Biliyorum dedi boynuna tıkanan düğüm duygusallıktan ve sevinçtendir. Çünkü tanıyorsun, hatırlıyorsun beni, öyle değil mi? Yanılma sakın görüntümden, biz meleklere değil dostluğa inanırız. Onu önümde görüyordum. Göğsü şiirin mandalinası gibi küçücüktü ellerimde. Dişleri ölülerin teninde kanamıştı balla bakırdı kanı ve sarıldığımda omuzlarından silkiyordu acının küllerini. Benim, dedi, benim Hayat karanlığın dünyasından kurtulup buraya bir kayanın içinden geçerek geldim bütün sevdayı yüklenen kız benim. Dostun sabrımı görüp buldu beni. Kıskanma. Beni seninle karşılaşmak için ele geçirdi. İMLEYENİN SEVECENLİĞİ Geceleri kapıyı açıp eve giriyorum artık bilmiyorum elini nereden uzattığını seni nerede bulacağımı artık bilmiyorum. Oysa kulakları sağır eden sessizliğiyle bütün bu mekânı bilirim ya da öyle sanıyordum. Seslere kulak dikmiş bütün nazarları ve damarlardaki kanın söylediklerini okumuş bütün gölgeleri tahmin etmiştim ve yere çıplak yatırıyordum bedenlerimizi. Artık nasıl söylesem her şeyin aynı olduğunu, demek istediğim aynı tutku ve aynı heyecan, insan kendi sözlerinin esiri oluyor Şimdi sana söylemek istediğim gecenin ortasında durduğum ve onu ikiye ayırdığımdır Ellerini buldum bedenini buldum gözlerini buldum ve her zaman yitirdiğim şu kokuyu SANDAL Ölümün işmar ettiği şu an bırak da sana sevdadan söz edeyim siyah beyaz bir baharın gülleri ve leylaklarıyla dolu bahçeyi hatırlaman için Bırak da sana nehirden, sevincin mavisinden ve vücudumu beğenen bir kızdan söz edeyim Bırak da sana sessizliğe son veren bakışlardan ve kaçınılmaza atılan adımlardan söz edeyim Bırak da sana denizin nasıl çarptığından ve neşeli yıkımla nasıl alçaldığından söz edeyim Bırak da sana boş bir rahmin çocuklarından ve bir erkek vücudunu sevmekten söz edeyim Bırak da sana başkalarının gölgesindeki tenin sevecenliğinden ve toprağın dalgalarıyla boğuşacak sandaldan söz edeyim n KItap 25 Ağustos 2016 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle