Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Erje Ayden Efsanesi... Fal Karl Lagerfeld önemli bir moda beyi. Fotoğrafçılığını az buçuk tanıyorum, kitaplığımda Casa Malaparte çalışması mevcut ama işlerini çok şık buluyor, yakınlık duymuyorum. Buna karşılık, olağanüstü kitaplığı haset duygusu uyandırıyor bende. K arl Lagerfeld, 30’larında “gök gözlü” bir kadın falcıyla karşılaşmış. Kadın, ona yaşamının geri kalanının nasıl geçeceğini anlatmış ve her şey dediği gibi gerçekleşmiş. Bu ilk karşılaşmadan yıllar sonra, çok önemli bir iş anlaşmasını imzalamak üzere yoldayken araba telefonu çalmış: Falcı kadınmış arayan, kontratın yedinci sayfasındaki bir ayrıntıya dikkatini çekmiş; gerçekten de, gözünden kaçacak olsa başını derde sokabilecek bir maddeyi imza öncesi böylelikle değiştirme olanağını bulmuş; dönüş yolunda, uyarısı için teşekkür etmek için telefona sarılmış, kadının az önce öldüğü haberini almış. Fal, falcılar, falcı öyküleri tedirgin eder Karl Lagerfeld “moda beyi”, üstte Büyük İskender. beni; gene de merakımı yenemem. Lagerfeld’in anlattıklarını dinlerken bir nokta kaşlarımın yukarı kalkmasına yol açtı: Gök gözlü kadının Türk olduğunu belirtti. O anda bir koridor açıldı imgelem perdemde. Karl Lagerfeld önemli bir moda beyi. Fotoğrafçılığını az buçuk tanıyorum, kitaplığımda Casa Malaparte çalışması mevcut ama işlerini çok şık buluyor, yakınlık duymuyorum. Buna karşılık, olağanüstü kitaplığı haset duygusu uyandırıyor bende. 1987’deydi, Lagerfeld’in bir yazısını Kapris dergisi için çevirmiştim. Koridora döneyim. Yıllar önce, antetli küçük (7 cm x 12 cm) bir kart(on)vizit bastırtmıştım; üstte adım, altta adresim yazılıdır, kısa haberleşmeler/ yazışmalar için ara sıra kullanırım. Birinin orta yerine elyazımla bir not düşüp Maçka postanesinden göndermeyi tasarladım: “Son gün 14 Nisan 2021”. * Böylesi bir ileti, bırakın onu göndermeyi, düşünmüş olmayı bile kötücüllük kapsamına sokmaya yetiyor, farkındayım. Karşımda bâtıla yakın bünyesiyle tanımadığım, tanışmadığım bir adam; bana herhangi bir zararı dokunmamış, neden onu tekinsizliğin bağrına düşürecek bir cümle kurmak ve onu ulaştırmak istiyorum? En iyimser yorumla: Beyhude bir hınzırlık, bir tür yarım acte gratuit arayışı. Daha gerçekçi yorum için bilinçaltımın sıkıntılı bölgelerine inmeye yanaşır mıy(d)ım? Lagerfeld, tanımadığı birinden gelmiş bu kehânetsi cümleyi, tarihi okuduğunda gülüp geçmekle yetinebilirdi şüphesiz. Tersi de olabilirdi pekâlâ: Üstelik Türkiye’den postalanmış bir zarfın taşıdığı “bilgi” belleğinin ücra bir köşesine yuvalanıp onu ara dere yoklayabilirdi. Carrière anlatır: Büyük İskender, uzgö rülülüğüyle ünlü bir falcıya başvurarak, onu nasıl bir geleceğin beklediğini öğrenmek istediğini belirtmiş; falcı, bir ateş yakıp dumanlarda beliren yazıları okumak gerekeceğini, ama bunu yaparken kesinkes timsahın sol gözünü aklına getirme mesini söylediğinde vazgeçmiş 14 Nisan 2021 tarihiyle bir kez karşılaş tı mı insan, bu sözde son nokta hemen hemen timsahın sol gözüyle özdeşleşecektir. Doğrusu zarfa pul yapıştırmamak öyleyse. LOTİ KEDİ, ek Neden sonra, belleğimin kıvrımları arasından bir görüntü, bir imge yüzeye vurmaya başladığında, kaynağını aramaya koyuldum, bir zaman sonra buldum: Gümrükçü Rousseau’nun tablosuna Gérard Macé’nin bir kitabında rastlamıştım. Kafasında fesi, Pierre Loti, önünde dikilmiş, kesinleyemesem de, büyük olasılıkla Pamuk’un komşusu bir tekir. Macé, Gümrükçü’nün Loti’yle hiç karşılaşmadığını belirtir, bir olasılık Bayonne Bask Müzesi koleksiyonunda yer alan, LévyDhurmer’in yaptığı bir Loti portresinden esinlenmiş olabileceğini söyler, şu farkla ki: Gümrükçü, o tablonun ‘fon’undaki Boğaz manzarasının, Ayasofya’nın ve minarelerin yerine, ola ki Rimbaud’nun “Sözün Simyası”ndan esinle fabrika bacaları yerleştirmiştir! Neyse ne ama, beni asıl ilgilendiren tekir burada: Fotoğrafı çekilirken cilveler yapan Pamuk’un tersine, sanki Gümrükçü’nün önünde poz verme edâsına bürünmüş. Loti’yi hiç görmemiş Gümrükçü, onu nereden nasıl tanımış olabilirişte yanıtsız bir soru daha. n Pierre Loti KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar l Yayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 39 Haziran 2016 H ayatının her karesi hareketli bir romanı andıran Erje Ayden özyaşamöyküsel konulara yönelmiştir. Çalakalem ama öz yazar. Konularında gizem eksik değildir. Okura daha ilk cümlede Beat Kuşağı’nın ânı yaşayan bohem kahraman veya antikahramanlarını benimsetir. Yazdıklarından iyi bir okur ve sanat takipçisi olduğu anlaşılır. Onun kitapları, bir büyük kitabın, bölümlerini anımsatır. Diyalogları cesur, kinayeli ve hınzırcadır. Akıcılık sorununu çözmüştür. Erje Ayden’den şimdiye dek yedi kitap Türkçeye çevrildi: Matador, Hauptbahnhof’tan Bir Trene Bindim, İkinci Cadde’nin Çılgın Yeşili, Erje Ayden Efsanesi, Sweetmilk Üçlemesi, Goldberg Paşa ve Ayrılık Acısı. Kült kitabı İkinci Cadde’nin Çılgın Yeşili, ülkemizde müstehcenlikten yargılanıp beraat etmişti. Jonathan Holt, Carnivia üçlemesinin ikinci kitabı “Kayıp Geçmiş”le günümüz İtalyası’ndan Soğuk Savaş dönemine uzanıyor. CIA, Vatikan ve siyaset bağlantılarıyla öne çıkan romandaki olay örgüsü, tarih ve kurmaca ilişkisiyle derinleşiyor. Ali Bulunmaz değerlendirdi. Şenol Turan’ın romanı “Alaturka Münzevi”, boşluğa düşmüş kahramanının hayatına yeni bir anlam, bir başlangıç arama çabasından doğuyor. Bir gazetede çalışan kahramanımız, “kış turizmi” yazacağına klavye sürçer, “kız turizmi” yazar ve işsiz kalır. Sonrasında ise bir rüyanın peşinden başka âlemlere dalar. “Alaturka Münzevi”, gerçek ve düşün kol kola girdiği bir roman. Eray Ak yazdı kitap üzerine. Bol kitaplı günler... turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap