02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SEDAT DEMİR’İN İLK KİTABI OlaylagreSçaiymoar!tya’da “Küçük Paris Fena Öksürüyor”, Sedat Demir’in yayımlanan ilk kitabı. Demir, sorular sorduruyor ama yanıtları umursamıyor. NAZLI YILDIRIM Sedat Demir, bir erkek yazar olarak kitabındaki üç bölümünün de anlatıcısının kadın olmasını tercih etmiş. Bu erkek yazar için kolay olmayan bir yönelim ancak Demir üstlendiği bu zorlu görevi büyük ölçüde başarmış görünüyor. Hikâyelerin tamamı yaşlanmış kadınların bellekleriyle yapılmış. Kim anlatıyor görünürse görünsün, hatta dolaylı yoldan olsa bile hikâyelerin başat anlatıcıları birer yaşlı kadın. İlk öykü “Triportörlü Hikâye”, erkek olduğunu varsaydığımız anlatıcıyı beceriksizlikle suçlayıp meseleyi devralıyor ve aradan çıkardığı kendisini bir nesneymiş gibi anlatıya bırakıyor. Ardından “İyi Filmler, Tatlı Rüyalar”da anlatıcıdan daha çok yaşlı bir kadının monografisi var. Hem de yoğun biçimde, onun yaşam parçacıklarıyla. Son olarak “Ölürsem Yazıktır”da ise anlatıcı olduğunu varsaydığımız kişi, bir başka kadına hikâyesini aktarması için ne kadar yalvarsa da doğru bir tabirle kadın anlatmıyor ve biz onun hâlinden hikâyeyi dinliyoruz. Üçünde de okur, bir tür anlatmama, anlattığını tamamlamama çabasıyla karşı karşıya. ilk öykünün karakter sayısının fazlalığı, üçünde de fark edilen kurgusal yapının karmaşıklığı zorlayıcı görünüyor. Ancak eksik ya da karmaşık görünen her cümlede ve kurgunun genelinde yazarın denetimi ya da müdahalesi var. Hatta, karakter fazlalığını da yazar, öykünün içeriğine dâhil ediyor. Kendi atmosferini oluşturabilmiş metinlerin içine bu ayrıntılar eklendikçe oldukça bu sorun ortadan kalkıyor ve öyküleri hızla tamamlıyor. Son sayfaya geldiğinizde, sözlü kültüre atıf yapan, bir epigraf paragrafı gibi görünen girişi hatırlıyorsunuz. Öykülerin orta yerinde retorik kullanmış. Ancak anlatının ritmine yakın durduğu için hikâyeye zarar vermemiş bu tercih. Ne kadar acı olursa olsun yaşananlar, hem ironinin doğru kullanımı hem de biçimsel yapının olayların önüne geçmesiyle melodramdan melankoliye taşınıyor. Bununla birlikte çoğunun gerçek zamanı her ne kadar analepsis ve paralepsis yöntemi kullanılsa da dakikalar ve tek mekânla sınırlı olduğunu söyleyebiliriz. Her şey, Suriçi’nin ve Samatya’nın ortasına hayalle yapılan bir nehir, onun kurutulup bataklığa dönüştürülmesi ve bu bataklığa girildiğinde bir kumru olarak hayata dâhil olunmasıyla başlar. Bu, okurda hikayelerin ve karakterlerin tamamının oradan çıktığı konusunda, yani yaşananların ölülerin meseleleri olduğuna dair bir etki oluşturuyor. İlk öykü de bir anlamda bu bataklıktan çıkıyor ve sonrasında oraya dönüyor. Bu paralelde ilk öykü epey zorlayıcı, okuyanından epey işbirliği istiyor. Kurmaca, bir ana karakter veya bir ana olay örgüsü ister genelde ancak “Triportörlü Hikâye” böyle değil. Bunu siz soruştururken açıklaması geliyor hemen arkasından. Yazar karakterlerden birisi, noktalama işaretlerinin yoğunluğu, bir alışkanlık olarak ara başlıkların içten olmadığı konusunda okura ders verirken metinde gerekli karakter sayısını da belirtiyor. Bu, meseleyi çözüyor ve metin içinde bunların konuşulması karakterin ya da olayların gerçekliğine zarar vermiyor. Öte yandan şu efektler de okura sürekli soru sordurtan cinsten: Ana anlatıcı olması muhtemel Sadberk Hanım, Mevlüt’ün uydurduğu bir kukla mı ya da Mevlüt Sadberk’in yayımlatmadığı romanın bir karakteri mi? Her ikisi de beceriksiz hikâyecinin safsataları mı, yoksa beceriksiz hikayeci de dâhil olmak üzere, tüm anlatılanlar çatılarda gezinen ve her şeyi bilen tuhaf yaratık mı? Demir, yanıtları umursamadan tamamını bataklığa gönderiyor, yani düşlerini çıktığı yere. n Küçük Paris Fena Öksürüyor/ Sedat Demir/ Dedalus Kitap/ 112 s. KItap 19 Mayıs 2016 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle