Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“BOB DYLAN VE ALLEN GINSBERG’İN AMERİKASI” Eşya hafifler, geçmiş ağırlaşır Geoff Dyer, “Yeniden Anımsanan Savaş” adlı kitabında, kaybedilenlerin ardından yapılan anıtlara uğruyor, fotoğraflara bakıp yazılan şiirler ve romanlar arasında geziniyor. Yazar, bellekleri tazelerken bir anlamda ölenler için saygı duruşunda bulunuyor. alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr 1 914’te gençleri savaşa süren neydi? Dünyayı yöneten yaşlıların, oturduğu ya da bir türlü oturamadığı masa ve kavgayı barışa yeğlemeleri. Topyekun çatışmayı gelenekselleştirecek fitili ateşlemenin işten bile sayılmadığı yirminci yüzyıl, büyük savaşla başladı. Geriye kalan fotoğraflar, yorumlar, anıtlar, metinler ve eskisine hiç benzemeyecek yaşamın varlığı, bugün anı gibi görünse de aslında hâlâ nefes alıp veriyor. Belleğin gücünü bize bir kez daha hatırlatan Geoff Dyer, Yeniden Anımsanan Savaş’la yüzyılın başındaki yıkıma ve ardından oluşturulan yapıtlara göz atarken insanlığın tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan savaş ihtimalini ve barışın anlamını tekrar gündeme getiriyor. “ZAFER” YOLUNDA MAĞLUPLAR “Savaşın değmediği aile kalmadı.” Dyer’ın bu vurucu cümlesi, sağa sola saçılan imgelerin (filmlerin, fotoğraf karelerinin, anıtların vb.) anlatmaya çalıştığını söze döküyor. Dyer’ın gözlemlediği ve bazen adı bile yazılamamış ölülerin kimsesizliğini yansıtan mezar taşları, aslında herkes tarafından bilinenlere işaret ediyor: “İstikrarsızlık ve belirsizlikle nitelenen bir geleceğe açılmak suretiyle geçmişin anısını, istikrar ve kesinlikte sonsuza dek dondurdu.” Hayattakilerin yazdığı tarihte savaşın anıları, ölülerin omuzlarında yükselirken “geçmiş, gelecekteki belleğe sızıp orada zaman aracılı ğıyla kök salıyor.” Dyer’ın anıtlar, mezarlar, filmler, şiirler ve romanlar arasında gezinerek savaşın kitabını yazmasının amacı, hatırlamayı unutturmamak. Yazar, meselenin özüne indiğinde savaşın hafıza üretmesinden çok, hafızanın savaşı belirleme ve belirlemeye devam edişine bakmamız gerektiğini söylüyor. Kalabalıklar, “zafer” yolunda mağlubiyeti tadıp anıtlaştığında geçmiş de geleceğe taşınıyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’na dipnotlar düşen insanlık, Dyer’ın gezindiği yapıt ve anıtlarla belleğini güçlü kılıp hafızasını geleceğe taşımaya çalıştı, bunu başardı da. “İstikrar”ı ve “güven”i aradığı her an, oralara bakma ihtiyacı hissedip şefkat ve acıma duygusunu güçlendirdi. Soysuzluğunun destanlarından dersler çıkarmaya uğraştı. Nihayet önündeki imge ve okuduğu cümleler, onu katlanılmaz bir çaresizliğe mahkum etti. Dyer, bütün bunları bir araya getirdiğinde savaşın ortaya koyduğu ve savaş sonrası üretilen materyallerle beraber itaate, teslimiyete, suç ortaklığına ve bunlara “hayır” diyenlere ulaşıyor. ZİYARETÇİLERİN YALNIZLIĞI Dyer, cephelerin insanı eşitleyen ve kesin itaatin hedeflendiği yapısını daha iyi aktarmak için “Savaş meydanı, çalışma saatlerinin uzun olduğu, sendikalara izin verilmeyen ve güvenlik standartlarının sürekli delindiği geniş bir açık hava fabrikasıydı” diyor. Orada hayat yüklemeboşaltma, gidip getirme ve taşıma şeklinde sürüyordu. Dyer’ın anıtlar, mezarlar, filmler, şiirler ve romanlar arasında gezinerek savaşın kitabını yazmasının amacı, hatırlamayı unutturmamak. Bugünün hafifleyen eşyalarıyla karşılaştırıldığında, geçmişin ağırlığı kaşımıza çıkar. O yükü taşıyan yapı ve yapıtlar ise geçmişi korurken gelecekte benzeri yaşanabilecek başka savaşlar için tetikte kalmayı sessizce öğütler ve günden güne yaşlanır. Böylece Dyer’ın yorumuyla şu sonuca ulaşırız: Savaş, geriye dönüp bakmak için yapılır biraz da. Aracılığa ve dolayıma sahip anma törenleri de bu bakışı pekiştirir, yaşlanmış yapı ve yapıtlar törenler sırasında gençleşir. Dyer’a göre savaşı simgeleyen yapı ve yapıtlar, tüm insanlık için yas tutmanın aracı haline gelir. Geçmişin ölüleriyle geleceğinkiler buluşur. Dyer’ın anlattığı mezarlıklar ve anıtlar, değindiği şiir, film ve eserler, bir arada göçen insanları bazen tek tek bazen de toplu olarak ziyaret edenlerin yalnızlığına göndermede bulunuyor. Bir başka gönderme ise savaşın yıkıp geçen anlamsızlığına, ardından yaratılan ve ona yüklenen “anlam”a dair. n Yeniden Anımsanan Savaş/ Geoff Dyer/ Çeviren: İdil Çetin/ Everest Yayınları/ 216 s. OKURLARA Eksiksiz bir Onat Kutlar portresi H ülya Uçansu’nun yayına hazırladığı “Onat Kutlar’a Mektup Var”da, Ülkü Tamer, Yaşar Kemal, Atilla Dorsay, Ara Güler ve Doğan Hızlan gibi birçok ismin, dostu Onat Kutlar’a yazdığı mektuplar, arşivlerinde yer alan fotoğraflarla bir araya getirilerek okura eksiksiz bir Onat Kutlar portresi sunuluyor. Uçansu’yla, “boynumun borcu” dediği kitabını ve bir yol gösterici olarak nitelediği Onat Kutlar’ı konuştuk. Gülriz Sururi, “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince” ve “Bir An Gelir” isimli anı kitaplarının devamı olan “ZefirosEbedi Gençlik Rüzgârı”nda hayatından geçen isimleri, rollerini, karşılaştığı güçlükleri, Engin Cezzar’ı ve tiyatroyu anlatmayı sürdürüyor. Önemli bir sanat insanımızdan değerli bir anılar toplamı. Kitabı Sevgi Özdemir değerlendirdi. Toni Morrison, “Tanrı Çocuğu Korusun”da Bride’ın hikâyesini okura sunarken geçmeyen çocukluk yaralarının, insanın hayatını ne kadar etkilediğini, onun hayatında varlığını sürdüren insanlarla kocaman bir ağ örerek anlatıyor. Adalet Çavdar tanıtıyor kitabı. Cem Akaş’ın yeni romanı “Sincaplı Gece”, bugünün sosyal medya çılgınlığının, gelecekten farklı bir yansıması üzerinden kapsamlı bir eleştiri ortaya koyuyor. Akaş, her ne kadar dünyanın farklı bir boyutunu seriyorsa da gözler önüne, bu gözler önüne serilen dünya, aslında yaşadığımız dünyanın hem ütopyası hem de distopyası şeklinde tasarlanmış. Eray Ak değerlendirdi Akaş’ın romanını. Bol kitaplı günler... KItap İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç l Genel Yayın Yönetmeni: Murat Sabuncu lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam ve Pazarlama Direktörü: Ayşe Cemal l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 320 Ekim 2016 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap