05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SELİM İLERİ, BEHÇET NECATİGİL’E BAKIYOR ‘Kırık İnceliklerin Şairi’ Selim İleri’nin kaleminden Behçet Necatigil’i okumak, bizi şairin iç dünyasına götürüyor, onu bir dostumuzu tanır gibi tanıdığımızı hissediyoruz. Bu küçük kitabın büyüsü burada! “Behçet Necatigil‘in büyük edebî çabası noktalanalı yıllar geçti. Bununla birlikte bu değerli eser, asıl okurunu, öyle sanıyorum ki, gelecek bir zamanda bulacaktır. Bugünün kısır ortamında, Necatigil ancak gerçek edebiyat tutkunlarının başucu şairi. Fakat yarının edebiyata saygılı uygar çocukları onun şiirinden derin anlamlar devşirecekler. Kırık İnceliklerin Şairi: Behçet Necatigil, benim okuyup anlamaya çalışma notlarımdan ibaret bir yazıdır,” diyor Selim İleri kitabın hemen başında. ERENDİZ ATASÜ Ş airlerimizin poetikaları üstüne edebiyatımızda çok da fazla inceleme yok sanırım. Türk şiirinin 20. yüzyıldaki büyük ustalarından Behçet Necatigil için Selim İleri’nin duyarlı kaleminden böyle bir çalışma yayımlandı. Her satırı bizatihi şiir olan bu inceleme için yazarı alçakgönüllü bir not düşmüş: “Kırık İnceliklerin Şairi, Behçet Necatigil’i benim okuyup anlamaya çalışma notlarımdan ibaret bir yazıdır” (s. 7). Behçet Necatigil’i yakından tanıyan, ona ve yapıtına gönül gözüyle bakan Selim İleri’nin bu küçük kitabının şaşırtıcı derinliği ve genişliği, elbette yazarın Necatigil şiirini derinden kavrayışı ve billur bir prizmayı andıran üslubu sayesindedir. Gönül gözü, nesnel saptamalara ulaşmaktan alıkoymaz Selim İleri’yi, şiirlere daha bir nüfuz edebilmesini sağlar. Kırık İncelikler Şairi, edebiyatbilim incelemelerinin kuramsal yaklaşımından, sınırlayıcı ve sınıflandırıcı biçiminden uzak; Necatigil’in ilk yapıtından son yapıtına kadar coşkulu bir izlenimler seli gibi akan metin, ana çizgileriyle Necatigil’in yaşam öyküsünü ve ona koşut olarak Türkiye’nin dönemden döneme değişen macerasını da verir ve edebiyatbilimcinin yapabileceği bütün ince saptamaları içerir. Bu geniş malzeme, Selim İleri’ye özgü incelikli sözcük seçimleriyle ve onun şiirsel üslubuyla sarmalanmış. “ŞİİR ÖNCE DİL YANIYLA BU TOPRAĞA BAĞLIDIR” Necatigil, 1916’da doğmuş, 1979’da ölmüş. Bugün yetmişine merdiven dayamış bizlerin ana babalarımızın kuşağından. Tıpkı benim annem babam gibi öğretmen. Şiirden söz ederken bakınız ne diyor Necatigil: “...Öz, büyük, küçük eklemelere, beslemelere rağmen değişemez; şairin hayatını sınırlayan şartlardan kopamaz...” (s. 52). Galiba bu saptama okur için de geçerli. Daha doğrusu herkes için... Eylemlerimizi, tercihlerimizi, her zaman değilse de çoğu kez, hayatımızı sınırlayan şartlar belirliyor. Necatigil’in hayatını sınırlayan şartlara bakalım öyleyse: Onun mensubu olduğu kuşak, kırık çocukluklardan gelir; çöken Osmanlı’nın yıkıntısı altında kalmıştır çocuklukları. Kurtuluş mücadelesi ve Cumhuriyetle yeniden dirilip ayağa kalkmışlardır, Cumhuriyete ve onun kurucusuna, Atatürk’e doğal ki gönülden bağlıdırlar. “Türkiye, henüz Kurtuluş Savaşı’nı yaşamışların, geleceğe o yengiyle kendilerinden feda edenlerin içli duygularından çok uzağa düşmemiştir” (s. 54) der Selim İleri, dönemi betimlerken. Yurt sevgisi, henüz, saldırgan lakırdılarla ezilmemiş, boş bir takırtıya dönmemiştir; sahicidir, canlıdır. Cumhuriyetin, Osmanlı yurttaşları olarak doğmuş, yurtsever ve aydınlanmacı bu ilk kuşağının toplumsal duruşu, bugünün doruğa tırmanmış linç psikolojisinden ne kadar uzaktır! Ne kadar da edepli ve saygılı insanlardır onlar! Orta hallidirler ya da yoksul. Tokgözlüdürler, zenginliğe heves etmezler, bilgi ve kültür önemlidir onlar için. Fukaralığı ayıplamazlar. Onurludurlar. Görev duyguları güçlüdür. Çoğu parasız yatılı koğuşlarından gelir. Onların Cumhuriyetçiliği, işlerine öyle geldiği için Cumhuriyetçilik oynayan büyük burjuvalarınkine benzemez; sahicidir. Tarih bilmezlerin “Cumhuriyet eliti” diye dudak büktüğü kuşak... Bugün hâlâ ayakta kalmış ne varsa temelinde onların emeği ve alın teri duruyor. Bu kuşak toplumsal anlamda herhangi bir kimlik kargaşası yaşamaz, insana saygının ve yurt sevgisinin kaynaştırıcı ortamında çelişkileri bütünleyebilmiştir: “Geçmişin ekinsel değerlerine bağlı ailelerin eğitimiyle yetişmiş kuşak, bir yandan da yeni dönemin ülküleriyle donanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun batış yıllarındaki edebi mirası redetmemiş kuşak, hem eskide hem yenide, yarın için Cumhuriyetçi kültürün temellerini atmakla görevlendirilmişti” der Selim İleri (s. 52). Necatigil’in şiirde tarihsel sürekliliği savunan, eski ile yeninin sentezine işaret eden sözleri Selim İleri’yi doğrular: “Şiir millîdir, önce dil yanıyla bu toprağa bağlıdır. Yüzyıllar yılı, bu dili işlemiş usta şairlerin dil tecrübelerinden yararlanmak gerekir...” (s. 34). Necatigil’in söylediği aslında, Nâzım Hikmet’in, “boşlukta çürür kelam/ topraktan gelmemişse/ toprağı >>delmemişse/ kökünü salmamışsa” dizeleriyle dile getirdiklerinden farklı değildir. Behçet Necatigil’i yakından tanıyan, ona ve yapıtlarına gönül gözüyle bakan Selim İleri’nin bu küçük kitabı, şaşırtıcı derinliği, niteliği ve genişliği ile dikkat çekiyor. VEDAT ARIK 14 20 Ekim 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle