Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> NECATİGİL’İN BAŞKALDIRISI YAZMAK Necatigil’in kuşağı, ölümcül altüst oluşlardan geldiği için dengeli ve sürekli durumların ve ilişkilerin değerini belki de haddinden fazla bilir. Denge bozulmuşsa da vefa ve sorumluluk aileye sorumluluk, yurda sorumluluk, yapılan işe sorumluluk dengeyi yeniden kurma uğraşısından vazgeçmeyecek, birey kişisel özlemlerini hep erteleyecektir. Ev ve aile elbette önemlidir. Eskinin büyük ailesinin gölgesinden sıyrılamamış bir çekirdek ailedir bu kuşağın kuracağı aile. Bu durum zaman zaman çekirdek aileye bir hareket alanı sağlasa da çapraşıklıklar ve kaygılar eksik olmayacaktır. Necatigil kuşağının insanı toplumsal anlamda kimlik ikirciklerine düşmese de bireysel yaşam bağlamında aynı şeyi söylemek mümkün değil. Sakin yüzeyin altı bulanık. Selim İleri, Necatigil’i ve şiirini betimlerken yapıtının çeşitli yerlerinde şu ifadeleri kullanmış: “İnce bir vefa” (s. 51), “perhizkâr” (s. 49), “şiirinden bir anlamda cinselliği yalıtmış” (s. 50), “dar gelirliliğin boğuntusu”. Fazla söze ne hacet! Necatigil kırık inceliklerin, içe kapanışların, “olağandaki olağanüstünün” (s. 27) şairidir. Ama “her içe kapanış şairde başkaldırıyla donanır” (s. 58). Necatigil’in başkaldırısı yazmaktır. “Uzar gelir Çin setlerinden yazı” (s. 52) diyecektir şair. O, siyasi anlamda eylem adamı değildir. Necatigil’in kuşağını bizler anne babalarımızdan biliyoruz. Onun şiiri, bize dediklerini belki günümüz insanlarına demeyecek ama başka şeyler söyleyecektir: Ülkenin geçirdiği evreleri, örneğin. Selim İleri, Necatigil’in dizelerinde toplumsal değişimin izlerini sürer; 1950’lerde kırsaldan kente yoğun biçimde yaşanan göç olgusunu ki Türkiye’nin hayatını geri dönüşsüz değiştirecektir büyük şehrin başkalaşımını şiirde ilk vurgulayanın Necatigil olduğunu saptar (s. 46). 1960’larda 1970’lerdeki hızlı siyasallaşma, Necatigil’in büsbütün içe kapamasına yol açar (s. 89). Her zaman emekten ve yoksuldan yana olmuş şair, azgınlaşan sağa karşıdır ancak kurtuluşun solun inandığı kadar kolay gerçekleşmeyeceğini yaşam birikimi ona sezdirir. Kültür ortamı için gerekli bulduğu sürekliliğin, politik nedenlerle yarılması onu kaygılandırır. Bu yıllardaki şiirlerde şairin köşesine çekilme hali belirgindir. İDDİASIZ VE SEVECEN İstanbul ve geçirdiği değişim, bir başka temadır, Necatigil şiirinde. Sınıf çelişkilerinin keskinleştiği, yırtıcı servetle, amansız yoksulluğun bulamacı bu korkunç dev, yani İstanbul, Necatigil’in yazdığı dizelerde “ince bir sızıyla yerinmesine” (s. 93) yol açacaktır. Büyük kentin dağdağasından yakınmaya sadece bir örnektir “Eski Sokak” şiiri: “Küçük ahşap bir dizi evlerdi/ On yıl önce o sokak/ Sonra geniş caddelere çıktık/ Apartman... sizden uzak/ Çocuklar orda büyüdü/ Orda okula gitti/ Komşunuzduk ama hiç görüşemedik/ Vakit yoktu” (s. 96). Necatigil’in duyarlılığı, dünyanın bugün varacağı keşmekeşi sezip ona isyan eder: “Uygarlık Raporu”, toplumsal yozlaşmadan öte doğanın çöküşünü de kapsayan bir önseziyi ve şairin isyanını dile getirir (s. 103): “Çökerttin doğayı, beni de fırlat/ Uzaya mı, boşluğa mı ve sonra/ Başlasın buzul çağı, çevren/ Fosil, taş, çimento yığınlarında” demiştir Necatigil, neredeyse kırk yıl önce! “İçindeyim, diretiyorum çağa” (s. 102) diye haykırır ve uyarır! Selim İleri’nin kaleminden Behçet Necatigil’i okumak, bizi şairin iç dünyasına götürüyor, onu bir dostumuzu tanır gibi tanıdığımızı hissediyoruz. Bu küçük kitabın büyüsü burada! Tanıştığımız kişi, karıncayı incitmekten bile çekinen, son derece nazik, içli bir beyefendidir; kendi ölümünü hayal edip belki de özlerken bu ölümün kimseyi üzmemesini diler gönlü: “Serseri bir kurşun/ O kadar geniş bulvarda/ Gelse seni bulsa ve yanında/ Kimse olmasa/ Çıkmaz sokak, bir küçük kız/ Daldığı tatlı oyunda/Yerde seni görse ve bunu da/ Oyun sansa, hiç korkmasa...” (s. 108109). İddiasızdır, sevecendir, Behçet bey; gösterişten nasıl da uzaktır. Şiiri de öyledir. “Garip” akımına yaklaşan bir sadelikte başlamış bu şiir, son derece kendine özgü bir damarda sürmüştür, içli bir damarda; albenili değildir imgeleri, usulca içimize işler ve iz bırakır. Günümüzün dünyasında böyle insanlar pek kalmadı. Behçet Necatigil gibi sanatçıların, onun şiir dünyasındaki insanlar gibi kişilerin, gözü dönmüş hırs ortamında barınamayacağını da kırk küsur yıl önceden bugünü görebilmiş Necatigil dile getirmiştir, dizelerinde (s. 63). Ama onun şiirine her zaman yer olacaktır. Sadece, toplumsal değişimi dizelerinde yakalayabildiğimiz için değil; asıl, zaman zaman her bireyin içselliğinde, en yakınlarına bile kapanık yaşadığı bunalımları, ince bir sızı gibi dile getirebildiği ve insan denen varlıkta ortak olanı yakalayabildiği için. Emek, ahlaki bir değerdir Necatigil’de ama ister yüce ülküler uğruna dökülen emek, ister dar gelirliliğin dayattığı emek, insana soluklanacak zaman bırakmıyorsa kim bu “mihnetin” (s. 62) altında boğulmamıştır ki... Kim yaşamın faniliğini, dokunduğumuz an dağılan güzelliğini hissetmemiştir ki... “Solgun bir gül oluyor dokununca”nın şairi gibi dile getiremese de... Necatigil’in önsezisi, bugünün yaralarını kanatır dizelerinde. Çılgınlaşmış kapitalizmin teknolojinin hızıyla dönen burgacına yakalanmış günümüz insanı için postmodern çağın, döne döne dibe çekildiğini, hayatın geçip gittiğini fark etmeye bile ne zamanı ne mecali kalmış gönüllü köleleri için yazılmış gibidir şu dizeler: “Serpiştiriyordu kar soğuk gece yarısı / Birden mayıs sabahı, ılık seher yelleri / Daha demin kıştı, başlar temmuz / Ve yaşanır bir sonbahar gibi bir yaz dönemi” (s. 61). Ruhun şad olsun usta... Sağ ol, var ol Selim İleri. n Kırık İnceliklerin Şairi Behçet Necatigil/ Selim İleri/ Everest Yayınları/ 124 s. KItap 1520 Ekim 2016 ernst glaeser 1902 Doğumlular Türkçesi: Öner Ünalan Türkçesi: Öner Ünalan, 288 sf., 17 TL nikolay ostrovski ÇFocırutkınlaarı Türkçesi: Özdemir İnce Türkçesi: Özdemir İnce, 272 sf., 16 TL China Miéville Türkçesi: Betül Çelik Türkçesi: Betül Çelik, 416 sf., 24 TL