05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURL A R A Usta gazeteci Osman S. Aro lat, “Babıâli Anılarım” adlı kitabında son elli yılın gazetecilik dünyasının en hareketli dönemini gözler önüne sererken mensubu olduğu 68 Kuşağı’nın gözünden de kapsamlı bir direngen Türkiye panoraması çiziyor. Arolat, önsözleri Süleyman Demirel ve Yaşar Kemal tarafından kaleme alınan anılarında, sevapları ve günahlarıyla başarılarla dolu deneyimlerini paylaşıyor. Arolat’la “Babıâli Anılarım” üzerine söyleştik. Meslektaşı ve eski ortağı Aydın Engin de kitabı değerlendiren bir yazıyla eşlik ediyor bu söyleşiye. İlk kez 1937’de yayımlanan ve ardından yazarı Emil Michel Cioran tarafından belli bölümleri çıkartılarak tekrar basılan “Gözyaşları ve Azizler”, yazarın inanç, müzik ve Tanrı üstüne derin düşüncelerini içeriyor. Fragmanlar, bir yandan da Cioran’ın düşünsel dönüşümünü de gözler önüne seriyor. 20. yüzyılın bu önemli düşünürünü yeniden anımsamak için iyi bir fırsat “Gözyaşları ve Azizler.” Nebula En İyi Roman Ödülü’ne de değer görülen “Ay ve Güneş”, bir yandan bilim ve doğaüstü arasındaki çarpık ilişkiyi, bilimin doğaüstünü ele geçirip kendi sınırlarına dâhil etme çabasını anlatırken kitabın yazarı Vonda N. McIntyre’ın daha derinde anlattığı asıl öykü, kadınların özgürlüğüne dair. “Dövüş Kulübü”, sahte, bastırılmış, tüketim nesneleriyle kuşatılmış bir hayatın, pek çok hastalığın kaynağı olduğunu gösteriyor. Ayrıca neoliberal değerlerin insan ruhunu katılaştıran, hatta bedeninden yalnızlaştırıp ticari bir sömürü ağı içine hapseden varlığına sert bir yanıt. Chuck Palahniuk, çizgi roman halinde süren “Dövüş Kulübü 2”de de bu çizgiyi bozmuyor. Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap P Godfrey de Bouillon ervasız Pertavsız ENİS BATUR Godfrey çoğul çınarı karşı da bir o kadar kayıtsızdı. Yüzyılların yağmur damlaları gibi üzerinden kaydığı, Il Tasso’nun Azâdedilmiş Kudüs’te betimlediği kahramanların çadırlarını görmüş bu inanılması güç irilikteki yaprak yığını kadar görkemli ve pitoresk bir şey düşünülemez”. Godfrey çoğulçınarını yabancı seyyahlar, XIX. yüzyıl sonu fotoğrafçıları, öncesinde Melling gibi ustalar benzeri imgelerle gözümüzün önünde canlandırırlar. Anadolu doğasının görkemli yazarı Hikmet Birand hayıflanarak selâmlamıştır onu, Manzaralar’ında : “Dünyanın en ünlü, yaşlı ağaçlarından biri de bizim Büyükdere çınarıydı. 4050 sene önce kuruduğu söylenen bu çınar, 4000 yıldan fazla yaşamış(…). Anlattıklarına göre bu tarihi çınarın ömrü çok hazin geçmiş. Gövdesindeki büyük oyuk bir zamanlar kahve, sonra ahır olmuş. Yazık, Büyükdere çınarıyla İstanbul bir daha ele geçmeyecek olan tabiat abidelerinin en güzellerinden birini kaybetti. Hangi varlık böyle gün gören, devran süren, dinlerin, devletlerin, medeniyetlerin, şehirlerin kuruluşunu, çöküşünü seyreden bir ağaç kadar bizi kendimize getirebilir?” Son, son mu ama Çelik Gülersoy İstanbul’un Anıtsal Ağaçları kitabında ona aslan payını ayırmıştı. Yeniden Giono’nun Ağaç Diken Adam’ına dönelimbiz, ağaç söken adamların söz sahibi olduğu şu diyarda buruk ve kırık yaşayanlar. TURHAN GÜNAY uffon’un Anadolu’dan tohumunu getirttiği ve bugün Paris’te, Jardin des Plantes’ın ortasında yükselen 250 yaşındaki görkemli çınarın etrafında her yıl bir iki kez dolanırımdökülüp saçılan dış kabuklarından irice bir parçayı çalışma odamda ağırlıyorum. Düşünmüşümdür: Ulu doğabilimci, o tohumun peşine düşerken Godfrey de Bouillon’u imgeleminde gezdirmiş miydi? Godfrey, Birinci Haçlı Seferi’nin asıl beyzâdesi, Kudüs fatihi. Konstantinopolis’te konakladığında, Komnenosları neredeyse haraca bağlamış. “Biz”e ondan miras kalan, Büyükdere’deki anıtsal çınar külliyesini 1930’lu yıllarda vandalca yok etmeyi başarana dek orada, geniş çayırın orta yerinde sayısız konuğu, gölgesinde, ağırlamış. Birbirine eklemlenmiş çınarlardan oluşan bu sultani gövdenin 1096’da şehre gelen Godfrey’le aslında bağlantısı olmadığını, kont Raoul’un onları diktiği kanısının ağır bastığını aktaran Théophile Gautier, 1852 yazında gerçekleştirdiği ziyaretinde dört dörtlük bir anlatımla betimler: “İlkin, bir ağaçtan ziyade bir ormanla karşılaştığımı sandım: Bir birine kenetli yedi, sekiz daha küçük gövdeden yapılı asil gövde, yer yer yıkılmış bir kuleye benziyordu; yarı yarıya inlerine girmiş boğa yılanlarına benzeyen dev kökler, o gövdeyi toprakta tutuyorlardı; gövdenin uzantısı dallar, daldan çok yatay konumda ağaçları andırıyorlardı; kabuğun altında mağaramsı siyah kovuklar oluşmuştu. Bu kovuklarda barınan çobanlar içeride ateş yakarlardı ve bu bitkisel dev pürüzlü, dilimlere ayrışmış gövdesinde dolaşan karıncaları ne kadar umursamıyorsa ateşin yalımlarına B Çelik Gülersoy yılında, IV. Henri’nin bahçıvanı Jean Robin tarafından dikilmiş bir akasyadır. İstanbul’un anıtağaçları arasında bu akasyadan çok daha yaşlı olanlarına rastlanır, ama yukarıdaki türden bir “kayıt”la karşılaşmayız arşivlerimizde. Paris’in en eski ağacı başka, en görkemli olanı başka: V. bölgenin şanlı Botanik Bahçesi’nin arka çıkış kapılarından birine, Perec’in Linné sokağına açılanına yaklaşırken, sol yakada, hafif eğimli bir noktaya saçılarak yayılmış, gökyüzüne erişmesine ramak kalmış çınar, basmakalıp sıfatın ANIT AĞAÇ, SÜRGİT sahici anlamıyla büyüleyici bir organizmaParis’in en yaşlı ağacı, Square Renédır. Aynı bahçedeki, Buffon’un tohumunu Viviani parkındaki, şehrin eski kiliselerinden Anadolu’dan getirterek diktiği alımlı çalımlı SaintJulienle Pauvre’un yanı başına 1601 çınarı kayırdığımı gizleyemem, gelgelelim bu Platanus Hispanica bilimkurgu dünyasının kurmaca yaratıklarını çağrıştıran yapısıyla özellikle de topraktan fışkıran ve bir tür dev tarantulayı andıran kökleriyle insanın içine sıkı ürperti dalgaları yayarbenzeriyle hiçbir yerde karşılaşmadım. Bu soy canlılar önünde elden tek gelen ufalmaktır. Süresi pek sınırlı ömrümüze, gelişim süreci pek kısıtlı gövdenize, yaşı ilerledikçe güzelliği artan çınarın yanında yaşımız ilerledikçe pörsüyen kalıbımıza baktıkça, ufalmanın ötesinde, gidip evimizin en ücra köşesine kapanmaktan ve oradan çıkmamaktan başka Square RenéViviani parkında, SaintJulienle Pauvre Kilisesi’nin yanında çıkar yol gelmiyor aklatam 1601 yılında, IV. Henri’nin bahçıvanı Jean Robin tarafından dikilen akasya, böyle. n Paris’in en yaşlı ağacıdır. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 3 1 2 0 A Ğ U S T O S 2 0 1 5 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle