22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O KU RLA R A Melissa Mohr’un tarihi araştırması Reşad Ekrem Koçu’nun eserleri yeniden yayımlanıyor. Geniş bir yelpazeye yayılan Koçu kitapları, Osmanlı tarihine meraklılar için edebi değer taşıyan önemli kaynaklardan. Eski İstanbul, on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı’da sosyal hayat denince belki de akla gelen ilk isim Reşad Ekrem Koçu. Onu eşsiz kılan, hazırladığı çalışmalardaki detaylar ve bu detayları kendine has üslubuyla sunum şekli. Yetmiş beş yıllık ömrünü araştırarak geçiren ve öğrendiği hiçbir şeyi kendine saklamayan, verdiği bilgilere halel getirmeden yorumlarını da katarak hızını alamadan anlatan bir yazar. Biz şimdilik bir Koçu panoroması sunmaya çalıştık sizlere. Şilili yazar Alejandro Zambra, “Ağaçların Özel Hayatı”nda geçmiş ve geçmişin belkileriyle, gelecek ve geleceğin getirebilecekleri üzerine bir hikâye zinciri sunuyor. Yapıt, Verónica’nın resim kursundan dönmeyişi üzerine, öğretmen ve pazar günü yazarı üvey babası Julián’ın küçük Daniela’yı uyutmak için doğaçlama hikâyeler anlatmasıyla başlıyor. Bekleyiş uzadıkça Julián hikâyeleri, kişileri istemsizce kendi hayatlarına döndürüyor. Beyoğlu’nda sevda, hüzün, curcuna... Sevda, hüzün ve coşkulu günleriyle gelip geçen bir on yılın anlatısı... Gürol Sözen’in 19631973 arasında dostlarıyla birlikte geceli gündüzlü yaşadığı Eski Çiçekçi Sokağı’ndaki resim atölyesinin penceresinden notlar… Günümüz edebiyat ve sanat dünyasından ünlü dostlar başta her kesimden insanın nefes aldığı, coşkunun, hüznün ortak yaşandığı film gibi Beyoğlu öyküleri... Sözen’le “Eski Çiçekçi Sokağı” kitabı üzerine söyleştik. Bol kitaplı günler… TURHAN GÜNAY Nükteden küfre yolculuk Melissa Mohr, “Küfür Etmenin Kısa Tarihi”nde günlük yaşamdan edebiyata, küfrün geçirdiği evrimi inceliyor. Yazar, hem kendi uzmanlık alanı edebiyattan örnekler veriyor hem de bir anlamda kültür tarihçiliği yapıyor. r Ali BULUNMAZ İncillerde, bariz ve o gün için olmasa da bugün galiz sayılan ifadelerin yer aldığını görüyoruz. Bu, yalnızca İncille sınırlı tutulamaz elbette; Ortaçağ’daki ilkokul ders ve tıp el kitapları, edebi metinler, kişi ve sokak isimleri de bugünün edepsiz kelimeleriyle dolu. “Babanın/ Tanrı’nın kemiği” üstüne ant içilen ve bu yeminin rahatlıkla başka yerlere çekildiği bir dönemden bahsediyoruz. Mohr’a göre, İncil modelini takip eden yemin, içindeki ifadeler nedeniyle müstehcenliğin dini yorumuna da karşılık geliyor. “ÇIPLAK GERÇEK” Müstehcenliğin hızını aldığı dönem Rönesans. Mohr, kötü ve müstehcen kelimelerin, uzun yıllar boyunca insanları günaha sokacağına inanıldığını belirtiyor. On altıncı yüzyılın sonlarında ise dilde, eskiye oranla gözle görülür bir rahatlama yaşanıyor; daha pornografik ifade tarzları gelişiyor. Mohr’un, konunun ağırlık noktası olarak dili ve edebiyatı seçmesi son derece doğal çünkü uzmanlık alanı İngiliz edebiyatı; özellikle de Ortaçağ ve Rönesans dönemi. Kitabında bu nedenle kitabında yakası açılmadık edebi metinlerden parçalar var. Mohr’un deyişiyle Rönesans, “ahlaksız kelimelerle alem yapılan, utanç eşiğinin aşıldığı” bir zaman dilimi. Günlük konuşmanın yanında, tiyatro oyunlarında, şiirde ve romanda da küfür kendini gösteriyor. 1650’lerde, Holy (kutsal) ve Shit (bok) bileşimini Ranterler adlı dini grubun yeminleri en iyi şekilde özetliyor. Ranterler, Mohr’a göre kişinin dürtülerinin tümünün kutsal olduğuna inandığından “on yedinci yüzyılın koyver gitsincileri” diye anılıyordu. Mohr, on sekizinci yüzyılla beraber boş bedduaların yerini “yoğun duyguları dışavuran küfürlerin aldığını” hatırlatıyor: “Küfür kelimeleri, bir bakıma bedduaların hakikatle olan ayrıcalıklı ilişkisini de yüklendi, bir kişinin hakikati söylemek istediğinde kullandığı kelimeler haline geldi.” Mohr’a göre bu durumu karşılayan deyim “çıplak gerçek.” Çatışmayla başlayan, gerilim ve işgallerle süren yirminci yüzyılda küfrün, nokta ve virgül gibi kullanıldığını görüyoruz. Mohr, bunu “taşı gediğine koymak” diye niteliyor. Öfke, bir bakıma dil yoluyla ve kontrollü şekilde ortama salınıyor. Mohr, bugün geldiğimiz noktada küfrün bilimsel olarak incelendiğini; nörolinguistlerin, psikologların, linguistlerin ve sosyologların sıkı çalıştığını söylüyor. Küfrün yelkenini şişiren din, insan bedeni, kutsal olan ve olmayan gibi değerler de bu çalışmanın konusu haline geliyor. Bilim insanlarının araştırmaları, nükteden bedduaya, oradan saf ve sınırları zorlayan küfre uzanan süreci açığa çıkarıyor. Mohr’a göre yozlaşan ve ırkla ilgili hakaretlere de dönüşen biçimlerini dışarıda tutarsak küfrün, dilin bir zenginliği olduğu gerçeği değişmiyor. n alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Küfür Etmenin Kısa Tarihi/ Melissa Mohr/ Çeviren: Zeynep Dörtok Abacı/ Aylak Kitap/ 332 s. Melissa Mohr turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap katen en aşağılık tarafı. Mohr, bu iki ucu; nükteyle hakareti bir kitapta edikodu gibi küfür de topluyor. ruhun gıdası. Kimileri Nazik kimi insanların, buna katılmayabilir ama uygarlığa zarar vereceğini sözlü geleneğin önemli düşündüğünden küfrü bir parçası olan küfrü yok saymak yadsıdığını biliyoruz. mümkün değil. Yeryüzünde sayısız Gelgelelim, ifade etmekte küfür bulunuyor ve bunların hem zorlandığımız pek çok şeyi küfür yoluyla kutsalla hem de bizzat yaşamla bağanlatıyoruz. Mohr, bu yüzden “dil alet kulantılı bir tarafı var. tusuysa küfür çekiçtir” diyor. Küfür rahatsız edici, tamam fakat beri Küfür, her şeyden önce bir iç dökme yandan da bir gerçek olarak karşımızeylemi. Mohr, bunun en başta ele aldığı Eski Yunan ve Antik Roma’dan bize kalan da. Melissa Mohr, Küfür Etmenin Kısa miras olduğunu söylüyor. Tabii insanların Tarihi’nde bu gerçeği toplumsal, tarihsel önem verdiği şeyler üzerinden küfür türetve kültürel bağlamda inceliyor. mek de. Bu anlamda Mohr, Romalıların dobra konuştuğunu ve küfrü, imparator“BABANIN/ TANRI’NIN KEMİĞİ...” luğun dört bir yanına yaydığını söylüyor. İlk başta dilde veya zihindeki bir kaçak Latincenin zengin dağarcığından bugüne gibi görülse de küfür, zekânın seyrelmiş uzanan müstehcen kelimelerden yaratılan halinin kelimelere dökülüşü biçiminde ya küfürlerden sıkı örnekler sunuyor yazar. da nüktedanlığın yansıması diye de algılaErdemli Romalılar ve küfürleri; hayli ilginç nabilir. Ancak Mohr’un çalışmasında yer ve eğlenceli. Romalılardaki küfürlerin, alan ırkla ilgili hakaretler, konunun hakiimparatorluğun askeri gücüne atıf yaptığını da not etmek lazım. Elbette dilden “pis kokular yükseldiği” ya da “duvara işeyenlerin” bulunduğu tek yer Antik Roma değil. Her ne kadar dinin egemen olduğu, Kilise Babaları’nın sözünün geçtiği bir dönemse de Ortaçağ’da, İncil çevirilerinde edepsiz kelimeler kullanmak gelenekselleşmişti. Özellikle “Ranterler Ateşliyor”, 1650. Bu broşür, Ranterlerin bazı korkunç eylemlerinin Latinceden İngiayrıntılarını gösteriyor. lizceye çevrilen D İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Can Dündar t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Abbas Yalçın t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 3 2 6 1 6 T E M M U Z 2 0 1 5 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle