29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Perde arkasında yaşananlar, takip edenler, edilenler… Önemli kurumlar ve kişiler üzerinden Türkiye’yi didik didik ederek ödevine gayet iyi çalışan tepegöz ABD... Bir Türkiye anatomisi gibi kriptolar. Çalışma, konu olan isimlerin kozmik alter egolarını da ortaya koyuyor. Her olay, isim üç boyutlu ele alınıyor dense yeri. TERKOĞLU Çok doğru bir tespit. Bir kriptoda gazeteci Ergun Babahan, ABD’li bir diplomata kendisini Abdullah Gül’ün yakın bir arkadaşı olarak tanıtıyor ki kripto da bu “tekrar ve tekrar” notuyla yer almış. Bir gazeteci, bir diplomata önemli bir siyasetçinin yakın bir arkadaşı olduğunu niye hatırlatmak ihtiyacı duyar ki? Sonra AKP içindeki milletvekilleri, bakanlar, danışmanlar, kendi içlerinden dedikoduları Amerikalı diplomatlara anlatıyor. Ağlama duvarı yapmışlar adamları. Gazetesinde çalışan türbanlı kadınların sigara içmesinden rahatsızlığını ABD’li diplomata söyleyen de var, karısının gardrobunu şikayet eden de. CIA’ya, FBI’ya, Washington DC’ye kadar gidiyor bu. ABD’li diplomatlar bunu kriptoya hemen not ediyor çünkü. “MESELE ABD’LİLER DEĞİL, VATAN SATAN EVLATLAR!” Eder, niye etmesin! TERKOĞLU Burada ABD’lilerin yaptığında bir sorun görmüyorum. Ben de olsam not ederim. Mesele o vatan satan evlatlar(!) Yani mahreminizi bir ABD’li diplomata neden anlatırsınız ki? Bu ne kadar acınacak bir şey. Biz burada kriptoyu aldık, ortaya koyduk ve kriptonun öncesi ile sonrasını yazmaya çalıştık. Örneğin İran meselesini ele aldığımızda Cemaat’in İran politikası içerisinde o kriptonun nereye oturduğunu göstermeye çalıştık veya Hakan Fidan bölümünü ele aldığımızda Fidan’la ilgili altmışın üzerinde belgeyi inceledik, kitaba önemli olan sekizini aldık. O sekiz belgenin ortak bir özelliği var; ABD’nin nasıl bir Hakan Fidan portresi çizdiğini ortaya koyuyor. Örneğin Fidan, Türkiye’yi BM’de İran müzakarelerinde temsil eden guvernör. BM’deki konuşmalarını alıp kriptolardaki Amerikalıların tepkileriyle yan yana koyduk ve sonuçlarını gösterdik. Bunun dışında yine çok çarpıcı, tarihi bir skandalı daha ortaya koyduk; hatırlarsınız Türkiye’nin 2005’te Rusya’yla meyve sebze ticareti Rusya tarafından donduruldu. Çünkü Türkiye’deki meyve sebzelerde bir böcek bulunuyordu. Kriptolarda bizzat AKP’lilerin büyükelçiye Tarım Bakanı’nı devirebilmek için altı ay boyunca bu uyarıları sakladıklarını söylediklerini ve Tarım Bakanı değiştikten sonra ise sorunun çözüldüğünü gördük. “GÜL’E GÖRE ERDOĞAN KABA SABA BİR ADAM!” Karakter tahlillerine ara vermeden devam edersek. Belgelere göre Abdullah Gül’ün “mükemmel kavrayışı”nı kutsuyor ABD. Tayyip Erdoğan’a ise güvenen yok, ta baştan bir mesafe konulmuş. Kriptolarda partinin Gülencisi addedilen Gül, yedekte tutuluyor adeta. Araları bozulmuş, bozulabilir, buraya kadar C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I bir tuhaflık yok ama tespitler bunun geçmişini çok önceye götürüyor. PEHLİVAN Kesinlikle. Ta 2002’den itibaren içeride bir kazan kaynıyor. Bunu kamuoyuna yansıtmıyorlar ama ABD gayet iyi biliyor. Düşünün: AKP içinden milletvekilleri, bakanlar ve hatta Gül’ün kendisi ABD’li yetkililere anlatıyor. Kriptolardan Gül’ün, Erdoğan’ın sürekli kuyusunu kazmaya çalıştığını, onu hiç beğenmediğini, kaba saba gördüğünü öğreniyoruz. Gerçi bir dünya var ve hepsini konuşamayız ama en can alıcı tespitlerin yapıldığı kriptoların başında 30 Aralık 2004 ve 17 Şubat 2005 tarihli olanlar geliyor. Onları konuşalım isterim. PEHLİVAN Öyle, çekişmeyi tahlil ediyorlar. Güvensizlik ve duygu durum bozukluklarının had safhada olduğunu ortaya koyuyorlar. 30 Aralık 2004 tarihli, Büyükelçi Eric Edelman imzalı kriptoda, “Erdoğan ve eşi Emine’nin eski bir danışmanının söylediği gibi “Tayyip Bey Allah’a inanır ama ona güvenmez. Etrafına dalkavuk (ama küçümseyen) danışmanlarından oluşan demirden bir halka ören Erdoğan, bu yolla kendisini güvenilir bilgi akışından yalıtmış durumda...” deniyor. 17 Şubat 2005 günkü, yine Edelman imzalı kriptonun başlığı ise “Türk Kabinesi’nde İstifalar: Başbakan Erdoğan’a Gerçek Bir Alternatif Nasıl ve Ne Zaman Doğacak?”. Edelman’a göre, Erdoğan’ın gerçek rakipleri devlet kurumları, kişi olarak ise Abdullah Gül. “ERDOĞANGÜL İLİŞKİSİ, ERDOĞANGÜLEN İLİŞKİSİ GİBİ” ErdoğanGül ilişkisini daha başka nasıl çözümlemek olası? PEHLİVAN ErdoğanGül ilişkisi bir kardeşlik hukuku değil. ErdoğanGül ilişkisi, ErdoğanGülen ilişkisine çok benziyor; koşulların getirdiği ve süreç içinde vahşi şekilde bozulan zorunlu, sorunlu, çıkarcı bir yol arkadaşlığı! Yıllar öncesinde büyüyen kavga, 1725 Aralık süreciyle katlanıyor ve şimdi Gül, AKP’den “tasfiye ediliyor” demeyelim de dışlanıyor, kenara itiliyor. GülCemaat ilişkisini ne düzlemde değerlendiriyorsunuz? Barış PehliPEHLİVAN Tahvan (solda) min edebilirim ancak. ve Barış Terkoğlu (sağda) 1725 Aralık opecemaatin kerasyonu sonrasında sinllikle tasfiye olmadı“Erdoğan hükümeti ğını savaştan devrilseydi bakanlar galip çıktığını tutuklansaydı ne belirtiyorlar. Aşağıda olacaktı?” sorusunun Gamze yanıtı hâlâ meçhul Akdemir’le aslında. Yani kim bu söyleşide... ülkeye yeni bir hükümet kurduracak, kim bu ülkenin yönetimine talip olacaktı? O gün Cumhurbaşkanı olarak da Abdullah Gül görevde olduğuna göre bu Gül olacaktı. Cemaat’in Gül’e karşı elini taşın altına yeteri kadar koymadığına ilişkin eleştirileri, kızgınlıkları olabilir ama bence Abdullah Gül, Cemaat için bir seçenek olarak görülmeye devam ediyor ve Gül de Cemaat’le ipleri koparmama derdinde. Zira Gül’den bugüne kadar Cemaat’e, Gülen’e dair net bir tavır görmedik. “TÜRKİYE’Yİ KASET KOLEKSİYONCUSU YAPTILAR!” Peki, mahremin en can alıcı mevzi oluşuna dönersek... Bunu gayet iyi bilen Erdoğan için de Gülen için de mahrem bir savaş alanı bu, net! Sadece yatak odaları değil devletin kozmik odaları da ortak cirit alanları! Taktik savaşlarında mahrem cephesinde süren savaş başları öne de eğdirmedi hani... Hem işe yaradı hem yaramadı yani aymaza işlemedi… TERKOĞLU Türkiye’yi kaset koleksiyoncusu yaptılar. Bu, aslında muhalefeti de edilgenleştiren bir şey. Çünkü kasetler veya bu tür mahremlerin servis edilmesi ki illa cinsellik kastederek söylemiyorum bir tür suikast. Sonuçta vurulan kişiyi öldürebildiği gibi daha uzun yaşatabilir de. Evet, muhalefete ilişkin bir saptamada da diyorsunuz ki “Önemli kısmı kavgadakilerden birini seçerek yolunu arıyor. Kimi zaman Cemaat’ten, kimi zaman AKP’den kafasını çıkarıyor.” TERKOĞLU Muhalefet edilgenleşiyor çünkü siz iktidara karşı verdiğinizden daha şiddetli ve vahşi bir kavgayı iktidar içi klikler arasında görüyorsunuz. Bu, onlara bir tür fayda da yaratıyor işte birine yaslanırsa bir tür korunma sağlıyorlar. “MUHALEFET, İKİSİNDEN BİRİNİ SEÇMEK ZORUNDA DEĞİL” Muhalefetten kasıt? TERKOĞLU Sadece CHP değil tabii. Sağ ve Kürt siyasetini de bir kesim aydını ve medyayı da kastediyoruz. PEHLİVANÜçüncü bir yol her zaman mümkün. Bu savaş sırasında muhalefetin ne AKP ne Cemaat diyebilmesi gerekiyordu, gerekiyor. İşte biz Fethullahçı yargıçları da gördük, Erdoğancı yargıçları da gördük. Birisi basılmamış kitabı toplatacak kadar, öteki duvara yazı yazdı diye bir lise öğrencisini tutuklayacak kadar ileriye gitti. İkisi de birbirinden beter! İkisinden birini seçmek zorunda değil muhalefet. Halka dönersek işte, “Muhalefet sittin sene uğraşsa Cemaat’in hakkından gelemezdi. Dinsizin hakkından imansız geliyor!” düşüncesi dillendiriliyor sık sık. Yaygın hissiyat bu! PEHLİVAN Böyle savaş zamanlarında çok fazlasıyla gerçek ortaya çıkar. İşte örneğin Erdoğan’ın partisi AKP’nin, 15 yaşındaki S.Ö’ye, aralarında Fethullah Gülen’in kardeşi S. Gülen’in de bulunduğu 84 kişi tarafından tecavüz edilmesine dair dosyayı dün kapattırıp bugün açtırması... Gerçek mi arıyorsunuz, buyurun! Birbirleri hakkında söylediklerinin çoğu gerçek. Nasıl çıkardı bunlar ortaya? TERKOĞLU Susurluk skandalı da devlet içindeki kavga sırasında patlamadı mı? “GÜLEN, RULETTE TÜM NUMARALARA OYNAYAN KUMARBAZ GİBİ” Tırnak içinde “uzun ve global vade”de Cemaat’in geleceğini nasıl görmek olası? PEHLİVAN Türkiye için karamsarım. Cemaat’in bu savaştan galip çıkacağını düşünüyorum. Gönül ister ki birbirlerini yok etsinler. Gerçi şu aralar Cemaat’e dokunan tersi anlamda yanmaya başladı. Ha gayret bir tasfiye operasyondur gidiyor! PEHLİVAN Hayır, Cemaat kesinlikle tasfiye falan olmadı! Özellikle de simgeleşmiş isimlere bakarak tasfiye ettiklerini düşündükleri devede kulak bile değil! Uyuyan hücre mantığı! Dünyanın öbür ucunda misyon şeflerinin olduğu bir yapılanmadan bahsediyoruz. CIA temsilcilerinin kefil olduğu bir lider Fethullah Gülen. Bakın, bugün Balyoz Davası’nda beraat çıktı, bitti gitti diyoruz. Çok basit bir soru; Balyoz davasının delillerinden olan harddiski Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yer döşemesinin altına koyan askerler hâlâ TSK’de mi, değil mi? Bu sorunun yanıtı bulunmadıktan sonra kimse Cemaat, devlet içinde tasfiye edilmiştir diyemez. TERKOĞLU Gülen tarihte her zaman rulette fişlerini bütün numaralara yatıran kumarbaz gibiydi. Belki de AKP döneminde ilk kez her şeyini oraya doğru aktardı çünkü birlikte iktidar olacağını düşünüyordu. Bir süre sonra Erdoğan’ın attan atılacağı belki hesaplanıyordu. Bu süreçte radikalleşen, bir dönem ortaklık ettiği liberallerle bile bağını koparan AKP içeriye doğru bükülürken Cemaat dışarıya doğru daha da genişledi, dünyada kök saldı. O yüzden içerideki kadroları zarar görmüş de olsa Batı nezdinde daha yüksek profilli bir alternatif. O yüzden ben de Barış gibi “uzun ve global vadede” kazananın Cemaat olduğunu düşünüyorum. Hatta şu anda Erdoğan’ı uluslararası alanda fiilen olmasa da fikren mahkum ettirmiş olduğuna inanıyorum. n [email protected] MahremGizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları/ Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 460 s. 1319 2 8 M A Y I S 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle