29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B. Sadık Albayrak’tan “Okuma Yazmanın Izdırapları” ‘Edebiyat kitapta durduğu gibi durmuyor’ “Okuma Yazmanın Izdırapları” buluşmalar, yürüyüşler, ayrılıklar kitabı. Yazıyla buluşmanın sevinci ve acısı var. İlk buluşmaların heyecanını arıyor. Yazarın yazgısını belirleyen kuşağıyla ve toplumuyla ortaklıkları ve ayrılıklarını sorguluyor. B. Sadık Albayrak’la yeni kitabını konuştuk. r Mustafa GÖKSOY oğu Kitabevi’nin yayımladığı, Okuma Yazmanın Izdırapları, yedi bölüm ve her bölüm kendi içinde önemli bir bütünlük oluşturuyor. Özellikle, ilk bölümün başlığı, “Umut ve Öfke Atlası” derken ne anlatmak istediniz? Ayrıca öteki bölümler için neler söyleyebilirsiniz? Edebiyatın en temel araçlarından biri kurgudur. Bu yalnızca hikâye ve roman için değil, deneme ve eleştiri için de geçerli bir durum. Günümüzde romanlar ve hikâyelerde kurgunun sağlamlığı giderek zayıflarken, romanlar ve hikâyeler gelişigüzel sıralanan olay ve olgular çorbasına dönüşürken bir eleştiri ve deneme yazarı olarak yazdıklarımda kurguya özen göstermeyi önemsiyorum. Dolayısıyla her eleştiri ve incelemenin kendi içinde bir kurgusu olduğu gibi bunları birleştirirken kitaba omurga kazandıran temel bir kurgu oluşturmaya çalışıyorum. “Okuma Yazmanın Izdırapları” böyle bir kurgulama çabasının ürünü olarak yedi bölümden oluşuyor. Kitabı okuyan bir yazar arkadaşım, bu kitabı hangi türe sokacağını bilemediğini söyledi. Eleştiri ve deneme var, öyküye kayan anılar da; bilimsel incelemenin çeşitli öğelerini de görebiliyoruz. Bütün bunları kaynaştıracak bir kurgu içinde ilk bölümü “Umut ve Öfke Atlası” oluşturuyor. Adından da çağrışımla söylersem bu kitap benim yaklaşık 25 yılı geçen yazarlık uğraşımın bir değerlendirmesini, tartışılmasını, günümüz toplumunda edebiyatın yeri ve işlevi üstüne gözlemlerimi içeriyor. Bu nedenle okur yazarlık uğraşımın ilk günlerinden başlayarak bazı anılarımı da yazdım. Bu yolda beni etkileyen, bilinçlendiren, yön veren hocalarımı da anlattım. “Umut ve öfke” yazarlık yolunda beni belirleyen temel iki çizgiydi. Bu bölüm, umut ve öfkenin kaynaklarını, dağlarını ve denizlerini, kitaplarını ve hocalarını, yol haritasını ortaya koyduğu için başlığına “Umut ve Öfke Atlası” diyorum. Ayrıca bu “atlas”ın yalnızca coğrafya kavramı olarak değil, Grek mitolojisinin gökkubeyi sırtında taşıyan Atlas’ıyla da bağını kurabiliriz. Günümüz topS A Y F A 1 0 n 2 8 D lumunda yazarlık, umut ve öfkeyi hiç yere düşürmeden, buna yazgılı bir Atlas gibi sırtında taşımayı ve insanlarla paylaşmayı gerektiriyor. Öteki bölümlere gelince; uzatmamak için sırasıyla yalnızca başlıklarını vereyim: “İşçinin Sesini Duyuranlar”, “Emekçinin Türküsünü Okuyanlar”, “Bugündeki Tarihi Arayanlar”, “Ayışığında Görünenler”, “Okuma Yazmanın Tuzu Biberi”, “Türkiye Yazarlar Sendikası Kavgası”. BASKI ZULÜM VE SÜRGÜN Bu başlıklardan ve yazdıklarınızdan işçi ve emekçilerin ele alındığı edebi eserlere özel bir önem verdiğiniz anlaşılıyor. Günümüz edebiyatında emekçi sınıfların yeterince işlendiğini söyleyebilir miyiz? Bizim çağdaş edebiyatımız, daha 19. yüzyıldaki ilk örneklerinden başlayarak, ezilen insanın, yoksulun ve emekçinin sorunlarını ele aldı. Gerçekçilik geliştikçe halkın, emekçilerin hikâye ve romanlarda daha ustalıkla anlatıldığını görüyoruz. Özellikle Nâzım Hikmet’in açtığı sosyalist gerçekçi yolda yapıtlar veren yazarlar işçi, köylü ve emekçileri romanların ve hikâyelerin baş karakteri yapmıştı. Bu nedenle kurulu düzenin baskı ve zulmüyle karşılaşıp hapis yattılar sürgünde ömürlerini harcadılar. Bu, bence edebiyatımızın en değerli yanlarından biri. Ne yazık ki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, edebiyatımızın bu yönüne de darbe vurdu. Bu darbelerde sosyalist yazarlar hapse atılmakla, kitaplar yasaklanmakla, yakılmakla kalmamış, özellikle medya ve akademide gerçekçi edebiyatın estetik açıdan değersiz ve modası geçmiş olduğu propagandasıyla yeni kuşaklar gözündeki değeri düşürülmeye çalışılmıştır. “Okuma Yazmanın Izdırapları”nda, edebiyat profesörü Yıldız Ecevit’in 12 Eylül faşist darbesinin, Türk edebiyatına nasıl “iyilik” yaptığını sevinçle yazM A Y I S 2 0 1 5 “Bu kitap benim yaklaşık 25 yılı geçen yazarlık uğraşımın bir değerlendirmesini, tartışılmasını, günümüz toplumunda edebiyatın yeri ve işlevi üstüne gözlemlerimi içeriyor” diyor Albayrak. dığını gösterdim. Bu darbeler Türk edebiyatını toplumsal duyarlıkları ortadan kaldırılmış, postmodernist, ironik, emekçi insanı küçümseyen yazarların, hiçbir estetik ölçüt ve değer tanımayan hegemonyasına açmıştır. “HAZİRAN AYAKLANMASI SANATIN NERESİNDE?” Kitabınızdaki şu saptama, sanıyorum, bunun bir eleştirmene ıstırap verici sonuçlarıyla ilgili: “Gerçekçi yazarlarımızı kaybediyoruz ve gençler arasından gerçekçiliğin klasikleşmiş yapıtlarını okumadan yazarlığa, daha doğrusu yazıcılığa başlayanlar çıkıyor. Devrimci mücadeleye katılan gençler, küçük burjuva yazarların duyarlıklarını edindikleri romanlar, hikâyeler, şiirler okuyarak yola çıkıyorlar.” Milyonları, özellikle gençleri harekete geçiren Gezi Direnişi’nde bu romanların, şiirlerin nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz? Kitapta, “Haziran Ayaklanması Sanatın Neresinde?” sorusunun cevabını arayan incelemede bunu biraz tartıştım. Bu kadar kitlesel, yaygın ve uzun süreli olmasına karşın, Haziran İsyanı’nın sonuç alamamasında genç kuşakların bu küçük burjuva edebiyatın değerleri ve duyarlıklarıyla yüklü olmalarının etkisini görüyorum. Özellikle “İkinci Yeni” olarak adlandırılan şiir akımından etkilenmeleri, bireyciliği idealize eden 12 Eylül sonrası roman ve hikâyelerinin eğitiminden geçmiş olmaları, örgütlenmelerini, daha bütünlüklü siyasi talep ve eylemlerde buluşmalarını güçleştirmiştir. Haziran İsyanı, aklın yıkılması, laikliğin ortadan kaldırılması, toplumsallığın ve doğanın piyasa ilişkileri içinde yağmalanmasına karşı bir kalkışmaydı. Son otuz kırk yıllık egemen edebiyat ise sözde özgürlükçülük ve neoliberalizm ekseninde, büyük ölçüde bireycilik ve toplumsal nihilizm empoze etti. Eğer bu dönemde genç kuşaklarımızı etkileyecek yeterince güçlü ve gerçekçi bir edebiyatımız bulunsaydı, sonuç çok daha başka olabilirdi. Bunu yakın tarihten, 68 Kuşağı’ndan örnekleyebiliriz. O kuşağı bilinçlendiren ve etkileyen büyük bir edebi birikim vardı. Başta Nâzım Hikmet şiiri olmak üzere, Köy Enstitülü yazarların romanları ve hikâyeleri, 40 Kuşağı’nın şiirleri, Gorki, Şolohov, Balzac, Sthendal, Jack London benzeri gerçekçi dünya yazarları harıl harıl okunup özümseniyordu. Edebiyat kitapta durduğu gibi durmuyor. Genç kuşaklarla ve toplumla buluşunca heyecan verici sonuçlar doğuruyor. Bence, geleceğin güzel insanı okurun bilincini perdeleyen bu yazarları unutmayacak. Kavga sürüyor, Gezi Direnişi’nin ışıltısından yeni aydınların çıkacağını düşünüyorum. Elbette, Gezi Direnişi’nin sonuç almadığını, söylemek haksızlık olur. İktidarın maskesini alaşağı etmesi bile başlı başına büyük bir sonuç. Türkiye’ye yepyeni, özgürleştirici bir iklim açtı. Edebiyat ortamında esetik değer ve ölçütlerin belirsizleşmesinde, insanı nesne durumuna indiren ve emekçileri görmezden gelen hikâye ve romanların yaygınlaşmasında eleştirinin suçu yok mu? Bugün Nurullah Ataç, Hüseyin Cöntürk, Cevdet Kudret, Asım Bezirci gibi üretken ve etkili eleştirmenler olsaydı bu tablo değişir miydi? Bu konuda haklısınız. Adını saydığınız ustalar benzeri etkili yeni eleştirmenlerimiz pek az. Cengiz Gündoğdu ve onun “Taşkıran” kitabı, postmodernist, küçük burjuva yazıcılarla ciddi bir eleştirel hesaplaşmayı somutluyor. Kendimi de aralarında gördüğüm yeni kuşaktan Osman Çutsay, Ali Şimşek, Taylan Kara, Ahmet Yıldız, Kaan Arslanoğlu ve Nihat Ateş’in eleştirel çalışmalarını önemsiyorum. Ancak günümüzde edebiyatın ekonomi politiği değişti. Artık 60’larda, 70’lerde, bir ölçüde 80’lerde olduğu gibi iyi kötü birbirini izleyen, fikirler ve ortak dünya görüşleri çerçevesinde ayrışan ve tartışan, dergilerde kümelenen yazarların oluşturduğu bir edebiyat ortamı yok. Piyasa ilişkileri, büyük sermayeye dayalı yayınevleri eleştirinin sesini kısıp, varlık koşullarını ortadan kaldırdı. Bir eleştirmen olarak, “Okuma Yazmanın Izdırapları” derken böyle bir edebiyat ortamının yol açtığı ıstırabı anlatmak istiyorum. n Okuma Yazmanın Izdırapları/ B. Sadık Albayrak/ Doğu Kitabevi/ 332 s. K İ T A P S A Y I 1 3 1 9 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle