Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş Ş iir Atlası CEVAT ÇAPAN Gassan ZAKTAN / Şiirler Çeviren: Metin FINDIKÇI … Ne zahit Ne gereksinimlerin kötülüğüyle yarışır … Ne galip Ne mağlup Ne havanın ardındaki felek! Aynı zamanda sen O vahşetsin, kaybolduğun yerde O meleğin tamamen günahısın Ellerinin arasında “Deylem” in dağılan toprağısın Kolayca “görünen” “Şam” olsan da davet etsem, oysa Suyu dinledim “Toledo” gecenin mavisiyle resmi yapılmış “Hıristiyan”ın tüyüyle! Siyah Hayaller Benimle aynı düşünen düşman öldürdü, sonsuz uykularımdaki merhameti Karaltılar arasında yükselir evin ve bölgenin barışı O karaltılar yolları keser ve geç kalanların günahları Boyunlarındaki acı kolyeye benzer, Günahları boyunlarından çıkarken Oradaki karaltıları beslerim Düşlerimi yedirerek, Uykumdaki siyah hayallerde yüzer o karaltılar, Son kalan “badem” şarkılarıyla ölüler kaldırılır Ben başka bir şey düşünürüm Kapalı kapılardan odalara giren soluğuyla, Nehrin soluğuyla sarhoş, beni Yıllanmış bahçeden geçmişine çağırıyor kadın… Uyuduğum zaman Atın çayırda otladığını görürüm Her uyuduğumda At gelir düşlerimde otlanır! “Ramallah’ta” masamın üstünde yarım yazılmış Mektuplar ve dostlarımın fotoğrafları önümde, Genç şaire “dikenli” sınır çizilmiş, saatler kumdan Okuduklarım başımda çırpan güvercin kanatları gibi çalkalanıyor. O şarkılar gibi seni ezberlemek istiyorum ilk başta O senin yükün bütün hatalarla tamamlanır Kekeme ve dolu başlar ahenksiz… Küçük ayakları beton yeri vurur yıkar Açık elleri kemerleri döver… Hepsi savaşta öldü, dostlarım ve o duru çocukları… Küçük bacakları bağlı kızarmış elleri… Odanın Yerine vuruyor Kaldırımlar ve kadının bakışları ve kolları sessiz… Gittiğim yerde Onu duyuyorum ve Görüyorum. Karanlıktaki Arabalar Gecenin yolunu aydınlatırlar Karanlıkla korunmuş güneye yol alırken Yol beyaz kefenden Maviyle kuşatılmış… Ey baba pencereyi kapatan iki kolunu Kaldır, çocuklarını uyar …Bu güzel yaz günde Seni yenen hüzünle yürü! Çocuklarını uyar Sonra onlarla dolacak düşlerin Tef çalacak Kadın şair ve Düşende tamamlayacak Eriyen ışıkları ve Matemin kasvetiyle yükselecek. K İ T A P S A Y I 1 3 0 4 ‘Ölüm bir kaza gibi anlatılır’ u anda İsrail toprakları içinde bulunan Beyt Gala köyünde 1954 yılında dünyaya geldi. Henüz çocukken ailesiyle birlikte Ürdün’e göç ettiler. Öğrenimini Ürdün’de tamamladı. Filistin’deki savaşın getirdiği zor hayat koşulları yüzünden; uzun yıllar Tunus ve Güney Kıbrıs’ta gazetecilik yaptıktan sonra, ülkesine geri döndü. Bugün Ramallah’ta çalışıp ikamet etmektedir. Zaktan çağdaş Filistin şairleri arasında şimdiden yerini aldı. Aynı zamanda babasının adı klasik şairler arasında anılmaktadır. ANIMSAYAN ERKEK GİBİ Böyle dedi: Yeryüzündeki ölümler tökezletir ve tüketir. Böyle dedi: Sessiz bir gemi gibi, Yeryüzüne düşer ruhum Sözlerim çayırlarda Çığlığım ağaçlarda Tereddüttüm gölgelerde. Ona ne söyledim: Karanlık bile içimde yayıldı; Ama ben buraya ulaşabildim Senden uzakta göreceksin bu Konukluğumu. Ama ben Umutlarıma ağır ağır yürüyor olacağım. Bu son mekânda ne söylemişti: Yolu kesilen bir cenaze Rüyalarıma girdi ve Hayatımı tökezletti Bugünü yaşatarak. Ölüm bir kaza gibi anlatılır Telaş içinde nedenleri sıralanır. Sonra: Böyle şaşırmış gibi Andıklarım içinde kaybolurum. Çarpan güvercin kanatlarını dinlerim. GİDİN VE AKŞAM GERİ DÖNÜN Bu toprağın geçmişi, ayaklanması ve giysileri, Bu nesnelerin geçmişinin ellerinde duruyor. Marşlar yükseliyor… yükseliyor havada kaybolana kadar. …Yankısı kalıyor, büyük parmakları vadiye konar. Son suskunluktan kurbanlıklar geri döner Ne bir ses koruyor onları ne bir esinti ne bir kanat. S A Y F A 2 0 n 1 2 Otuz asker sırları olur beyaz camın cevherinde. Pirinç trampet boyunlarına ve dağınık üniformalarına Çekidüzen verir Silahlarla ölümüne dalarak saldırırlar. Gidin ve geri dönün Sakın oralarda ölmeyin Düşmanınızdan başkasını öldürmeyin Bir güzel gidin ve akşama geri dönün. Dimeşk1985 GENCİN ÖLÜMÜ SAVUNMAMDIR Bütün saatler saat onu vurdu Onu görmek için sabırsızlanıyorum… Kurbanlık savaşında, o öylece oturuyordu ve Yay gibi açılan her iki kolunda güvercinler konurdu Sonra göğsünü gagalarlardı “Onun boyu benden daha uzun, ama ömrü daha kısa” … On yıl sonra yay gibi açtığı kollarıyla kefene sarılır, Sonunda o kolları kanadı Güvercinler kollarında öylece kaldı. Dimeşk1986 BU HAYAT Nasıl öldüklerini görmek için gittiler Bu savaşın barındırdığı vahşeti görmek için gittiler Onları orada görmek için gittiler Savaşılan sakin tepeye gittiler. … … Dört nergis zamanı gibi Ölüm gibi Yıldız gibi, dul kadınların elinde, Üç beş kişi miydiler? Giysileri onları gizliyordu ve basma Çiçekler giysilerinin üstünde bakımsız. … … O kadınlar ömrümüz gibi yorgun Nehir gibi Kanlarındaki fırtına hançer gibi Üç beş kişi miydiler? Yüzümüzde parlayan Memleketi terk ettik Çok oldu kefenlerini örttüğümüz. … … Nasıl öldüklerini görmek için gittiler Bu savaşın barındırdığı vahşeti görmek için gittiler Ölümlerini görmek için gittiler Ey kuzey… ey kuzeyin tepeleri Ey güneyin esintisi Adlarıyla nidalar söylensin diye gittiler: Ey gençler kaldırın Ey gençler kaldırın Kaldırın… kaldırın… kaldırın ey gençler. Dimeşk1985 Ş U B A T 2 0 1 5 DAĞ Gecenin tozuna batmış bu dağı yüksekliğine Çıkan meleklerle örtülüyüm Beni onca yolcu izler, ağızlarında dolaşır Benim kimseyi izlemediğimi Tek başıma… Zamanı çoğalttım Ekmeği ve uykuyu bölüştürdüm. Verilen yüceliği izleyerek İçimde gurbetin dolduğu yerde Düzenli susuzluk beni alıkoydu… O yayılıp uçan çığlığı anımsıyorum Pencereleri anımsıyorum… Ölüm yatağındaki çocukları Şarkıları anımsıyorum… Gençliğin anlamını ve onca İlk aşkını! Şimdiki gibi dağı anımsıyorum tamamı maviyle korunan Yaptıklarımla veda ederken! Ancak yolcu adam buradaydı Rüzgârla örtülü Sandalın yeni ahşabında Sahilden toplanmış çakılla! Sustuğu kadar Sırtlan vardığım yere gülerdi! Vahşi gece yükseldiğinde Gülümsemelerini çekildiği evde resmini kim yapacak Dişi sırtlanın özrü gibi? …Vadide tek başına kim tökezleyecek O karanlık, gölgelerin annesidir… Bulmacaların ardında Geceler dökülür dağı bağlar? Kim uykumu resmedecek düşün penceresinden giren bulmacalarla… Başka! Böylece bizler Bırakılan topraktan dökülürüz Dağın sivrildiği yerden, Bugünün geçmişini anımsadım, Uzaklaşmanın armağanında Gecenin sarkacı Vurur… Hayat bizi ters yüz eder. Hangi uykudayız, düşün nidası için? Veya rüyanın içinde nida söylenir yazı anımsar gibi? Veya şiirden kovulur! Ama dağın sonunda iki kişinin rüyasında yürüyerek uçurumdan düşer! İçindeki acı seni öldürmez! … Ne çayır Ne gecenin sarkacı ölü yüzleriyle kapanır … Ne vahşet Ne binalara konan güvercin … Ne dostum Ne dostundur Ne meleklerin suyla bağlanan C U M H U R İ Y E T