23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NESLİHAN ÖNDEROĞLU’NDAN “FİLLER VE BALIKLAR” Hayatı saran öyküler “Filler ve Balıklar”, Neslihan Önderoğlu’nun üçüncü öykü toplamı. Kitabı, az zamanda çok işler başarmış bir yazarın, öykücülüğünde, kat etmeyi başardığı tatlı bir viraj olarak okumak mümkün. Neslihan Önderoğlu öykülerinde, insanı her haliyle anlatan çok değerli anları okuduk bugüne kadar. Yazarın yeni yayımlanan, üçüncü öykü kitabı Filler ve Balıklar, bu kıymetli anların yanına yenilerini ekliyor. Filler ve Balıklar’da, yazarın, ilk iki kitabından alışık olduğumuz bir öykü evreni karşılıyor bizi. İncinmiş ruhlar, yaralanmış hayatlar, kayıplar, hayal kırıklıkları, buruk sevinçler, üstü kapalı aşklar, kalbi kapalı âşıklar, ilişkilerdeki açmazlar, anahtarı bulunamayan kapılar, güneşi kararan yaşamlar, bir başka pencere arayışları, Neslihan Önderoğlu kadınları, yine yazarın erkekleri... Kısacası; insan hallerinden mürekkep bir denizin içine çekiyor Neslihan Önderoğlu okurunu yine. Ancak Filler ve Balıklar’ı, Önderoğlu’nun ilk iki kitabından farklı yere koyabilmek için birkaç neden de veriyor aynı zamanda. Filler ve Balıklar’da, diğer iki kitaba göre öykü boylarının biraz daha uzadığı görülüyor. Neslihan Önderoğlu’nu öne çıkaran en önemli özellikleri sayarken kısacık metinlere kocaman anlar sığdırmasına değinmiştim. Yani bu, bir anlamda Önderoğlu’nun ilk iki kitapta imzası haline gelmiş bir özelliğiydi. Ancak üçüncü kitabın, bu özellikten uzkalaşması, Önderoğlu’nun yazınından bir şey eksildiği anlamına gelmiyor. Öyküler yoğunluğunu koruyor çünkü yazar da öykü boylarının uzamasıyla birlikte dünyasından bir pencere açtığı yaşamların içine daha derinlikli dalıyor. Bir diğer farklılık ise Önderoğlu’nun sosyal olayları daha görünür biçimde öykü dünyasına dahil etmesi. Bundan önceki öykülerinde de görürdük bu yansımayı ancak Filler ve Balıklar, bu olayların insan yaşamına yansımasını daha net biçimde vurgulama derdinde. Tam da bu nedenle olaylar buzlu camların ardından biraz daha sıyrılıp daha görünür biçimde yüzlerini gösteriyor bize. İnsanın yaşanan çağa bakışını ve aynı şekilde bu çağın insana bakışını yansıtmaya çalışıyor bu öykülerinde Önderoğlu. Buzlu camların yerini yenilerinin almasına rağmen Neslihan Önderoğlu sezdirme gücünü aynen koruyor. Öykücülüğünün temelleri de büyük oranda bu sezdirme yeteneğine dayanıyor halihazırda yazarın. Değindikleri kadar anlatım biçimiyle de konuşulan bir yazar oldu Neslihan Önderoğlu başından beri. Filler ve Balıklar’da, yazının başından beri dile getirdiğim tüm dil ve anlatım özelliklerini koruyup etrafına yeni halkalar ekleyerek yoluna devam ediyor yazar. Bu bağlamda Filler ve Balıklar’ı, az zamanda çok işler başarmış bir yazarın öykücülüğünde, kat etmeyi başardığı tatlı bir viraj olarak okumak mümkün. n Filler ve Balıklar/ Neslihan Önderoğlu/ Notos Kitap/ 152 s. SEZDİRME YETENEĞİ ERAY AK erayak@cumhuriyet.com.tr eslihan Önderoğlu adına edebiyat dergilerinde rastlamaya başlayalı çok uzun zaman olmuyor. Aynı şekilde muhteşem bir ilk kitap adı olmasının yanında, kendisine 2013 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandıran İçeri Girmez miydiniz? ile tanışalı da... Önderoğlu buna rağmen adından sıkça bahsettimiz öykücüler arasına girdi. Bunu yazarın, hem ciddi bir üretkenlikle yayımladığı öykülerine, hem kendisinin yayıma hazırladığı ve katkı sunduğu öykü derlemelerine hem de nitelikli edebiyat dergileri arasında yerini alan Sarnıç Öykü’nün editörlüğünü yürütmüş olmasına bağlayabiliriz rahatlıkla. Ancak hepsinden önemlisi, büyük bir bölümü öyküye ayrılmış zamanın yanında, niteliği sürekli yukarı çıkarmak için uğraşan, has edebiyatın sınırlarını her seferinde biraz daha genişletmeye çalışan kalemi oldu Önderoğlu’nun. Öyle ki, 2012’den itibaren yayımladığı iki (İçeri Girmez miydiniz? ve Mevsim Normalleri), yayıma hazırladığı üç (Karla Karışık, Geri Dön Hayat ve Burada Öyle Biri Yok) kitapta da bu nitelik arayışı dikkat çekti. Yayıma hazırladığı öykü seçkilerinden bir yazarın kalemini tartmak elbette mümkün değil. Ancak edebiyat küratörlüğü de küçümsenecek bir iş değil ve bu işi yapanın, edebiyat görüsünü gerçek anlamda ortaya çıkaran bir uğraş. Buna bağlı olarak Önderoğlu’nun, edebiyat görüsünün, üç kitaplık ciddi bir sınavdan geçtiğini söyleyebiliriz. En başından beri, öykülerini yazdığı yalın dili ve etkileyici anlatımıyla dikkatleri çekti Neslihan Önderoğlu. İnsan yaşamını her haliyle kucaklayan, felaketlerin de, türlü sevincin de bu yaşamın parçaları olduğunu hatırlatan, daha da önemlisi bu sevinç ve felaketler arasına bir mesafe koymak ya da birinden birini tercih etmek yerine, her ikisinin de doğal akışta olağan haller olduğunun altını çizen öykülerdi N SALT GERÇEKLİK Önderoğlu’nun kaleminden çıkanlar. Bunların yanında seçtiği öykü kişilerine karşı tutumuyla da öne çıktı. Sarsılmış zihinleri ve insanları konuk ederken öykü evrenine, ajitasyona çok yakın bu halleri öylesine “uygun” bir dille anlatmıştı ki bunun, sadece gerçeklikle açıklanabileceği duygusunu okuruna geçirmişti. Bir öykü kişisinin başına bazı kötülükler gelebilir elbette. Bu noktada da yazarın, ona karşı takınacağı tutum akla düşer. Neslihan Önderoğlu, bugüne kadar yayımlanmış iki kitabıyla bu sorunun yanıtlarını bulmamıza yardımcı oldu. Bir yazarın, incinmiş ruhlara yaklaşırkenki tutumunun nasıl olması gerektiği konusunda önemli dersler verdi. “Dersler verdi,” diyorum. Bu, bir yazar için kullanmaya çok alışık olmadığım bir niteleme aslında çünkü yazarın görevi hiçbir zaman okuruna ders vermek ya da okurun dersler çıkarmasını sağlayacak metinler üretmek değil. Ancak Neslihan Önderoğlu’nun durumu biraz farklı. Önderoğlu’nun yazdıklarının, okurun ders alması amacıyla yazıldığını iddia etmiyorum. Aksine; ifade edtmek istediğim sadece, Önderoğlu’nun incinmiş öykü kişilerine ve yaralı dünyalara karşı takındığı tavırdan pek çok şey öğrenebileceğimiz. Öykülerin esas çarpan tarafını meydana getiren ise Önderoğlu’nun onları bize salt bir gerçeklik katmanında sunuyor olması. Yazarın hiçbir öyküsünü “yaşanabilecek” gözüyle okumuyoruz. “Yaşanmış” ve bu yaşanmışlığın ardından duygu avına çıkmış bir yazarın öyküleri olarak okuyoruz. Bu da Önderoğlu’nun yazdıklarına ayrı bir güç katıyor. Şaşırtıcı olan; yazarın her şeyi kısacık sayfalara sığdırması ki bu, öykünün gücünü kullanmayı bilen bir yazar olduğunu gösteriyor Neslihan Önderoğlu’nun. İlk bakışta sıradan ve kısaymış gibi görünen anların içini dikenli bir geçmiş ve taşınması ağır yaşanmışlıklar saklamayı başarabiliyor yazar. Yani tam olarak öykünün amaçlarına hizmet ediyor. Öykü, her ne kadar edebiyatın çıtasını yukarılara taşımak için çabalasa da kısalığından olsa gerek basitmiş gibi algılanır hep. Ekseri okura göre tuğla gibi romanlardır edebiyatın ilacı ancak küçük, küçük olmasıyla beraber önemli bir ayrıntı hep atlanır bu fikir ileri sürülürken. Anlar olmadan zamanların bir kıymeti olmaz. Öykü, daha doğrusu nitelikli öykü, işte bu anların kıymetini hatırlatır bize her seferinde. Has edebiyatın peşinde koşanlar için de bu nedenle kıymetlidir öykü. KItap 26 Kasım 2015 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle