26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Manuel Vilas’tan “Parıltılı Armağan” Gelecek, en büyük uyuşturucu Manuel Vilas “Parıltılı Armağan”da, aşk ve erotizmin başkalaşmış halini yaşayan Victor Dilan ve Ester karakterlerinin, gerçekte bunların gölgesinde neler hissettiğini anlatıyor. Vilas, buradan yola çıkıp yirmi birinci yüzyıldaki aşk ve cinsellik girdabına da dalıyor. r Ali BULUNMAZ “Biz insanlar dev bir karmaşadan ibaretiz.” (Kitaptan) sanal âlemde veya girdiği hemen her ortamda safariye çıkan Ester, evli ya da bekâr ama özellikle sanatçı erkekler üzerinde uzmanlaşmış bir kadın. Vahşi bir dürtüyle aklını da kullanarak güzünde büyüttüğü “aşkı” arıyor. Fakat bu güçlü portre elbette bir maske. Tıpkı Victor’da olduğu gibi; ikisinin de bu yüzünün ardında müthiş bir hassaslık var. Victor’un güçlü ve karizmatik kişiliğinin gerisinde feci bir korkaklık bulunurken Ester’de ise arayışın, kendiyle yarışmasının ve yataktaki yırtıcılığın ötesinde bir yıpranmışlık söz konusu. İşte bir şekilde, daha doğrusu Ester’in attığı bir epostayla ikili karşılaşıveriyor. Libido ve testosteron imparatorluğunun iki ucundaki Ester ve Victor için hayatın amacı, en büyük uyuşturucu olan geleceğin varlığını hissetmek; bedenlere girip çıkmak ve hep genç kalmak. Bu nedenle hayli doyumsuzlar. Ester’e “cadı” ya da “etobur” denmesi boşuna değil. Bu anlamda kendini baskın sanan Victor’un feleğinin şaşıp onunla karşılaşması, bir köprüde iki delinin kafa kafaya gelmesinden farksız. Seçilmiş tanrıça, yöneten kadın, ahlaki sınırlardan yoksun ve cebre meyilli Ester’in Victor’u ele geçirmek için aşırı bir çaba göstermesine gerek yok. Her deliğe girip çıkmış tecrübeli erkek Victor’un zaten buna hayır diyecek hali de yok. Gerçekdışı ve duygusal bir ürün olan aşkla zihinlerinde dolanan aşk kavramı birbirine karışan Ester ve Victor, beraberken başkasını hayal ediyor ya da düşünüyor: Buna, bir tür insani çiftleşme modeli de diyebiliriz. Aynı zamanda zihinsel çiftleşme: Kendisinden genç Ester’in derin bilgi ve engin deneyimlerini aktarması, Victor’a gerçekte ne kadar az şey bildiğini ya da gözünün önündekileri göremediğini anımsatıyor. TANRI SIKILDI VE YAŞAMI YARATTI Sevgililerini ve eşini aldatmaktan hiç geri durmayan Victor’un Ester’le karşılaşması, aslında hep içinde bulunduğu ve çoğu zaman ötelediği düşüncelerin su yüzüne çıkmasını da sağlıyor. O C A K 2 0 1 5 anuel Vilas, İspanya’nın en cesur şairlerinden, aynı zamanda hikâyeleriyle ve romanlarıyla da öne çıkıyor. Onun önemli özelliklerinden biri meseleye tersten yaklaşıp bugünün ve dünün inançlarını sorgulaması. Üstelik her seferinde daha keskin bir üslup benimsiyor. Vilas’ın cüretkârlığının membağı ise tam da ayaklarımızı bastığımız yüzyıldaki insanın pervasızlığı. Beslendiği bu kaynak Vilas’ı eğlenceli gibi görünen ama tehlikeli bir sokağa itiyor: Bastırılmış duyguların fırsatını bulduğunda patladığı bir yer burası. Aşk ve erotizm de bağlamından kopup gidiyor, fanteziler kuduruyor. Vilas’ın Parıltılı Armağan’daki kahramanlarından Victor Dilan, kendini en baba romantik, büyük şehvet sahibi ve istediği her kadını “elde edebilecek” biri zannederken daha cazibeli birine toslayınca afallıyor. Vilas’ın romanda kurduğu dünya tanıdık: Yüzyılımızın parıltılı tarafının ardında sinir bozucu bir suret var. Yani hepimizin içinde olduğu ama çaktırmadığı bir mekân. VAHŞİ CADI Vilas’ın resmettiği tablonun merkezinde, herkesin herkesi fahişe haline getirmeye uğraştığı ve birbirini kullanıp attığı bir anlayış var. Yazar Victor Dilan da bu dişlinin bir parçası: Kendini güçlü hissediyor ve pervasız. Üstelik yazarlığın verdiği özgüven sayesinde “küçük dağları ben yarattım” havası estirmesi de konunun bir başka boyutu. Hikâyenin öbür ucundaki Ester ise tam bir avcı. Nemfomanlığıyla ünlenen, acımasız, hezeyanlı ve biraz da psikopat; tüm bu karakter özellikleriyle S A Y F A 8 n 2 2 M Fantezilerini hayata geçirmek için uygun anları kollayan Victor, deyim yerindeyse kendisinden daha dişli birine denk geliyor. Bir tür işkenceye dönüşen ilişki, Victor’un bütün dengesini altüst ediyor. Ritmi sürekli yükselen büyük “aşk” Victor’u daha da içinden çıkılmaz bir batağa sürüklerken o maço ya da “güçlü” erkek de bu şekilde kayıplara karışmaya başlar. Fakat kendi cephesinden baktığında, Victor’un kadınlara dair maçoluk barındıran kimi fikirleri geleneksel yaklaşımı da özetler nitelikte: “Erotizmi ortaya çıkaran, yaşamdır. Tanrı sakin, dingin, aşılmaz, ölü evreni seyretmekten sıkkındı ve seni yaşamı yarattı. Aslında erotizm insan zekâsının ürünüdür ve insan zekâsının tüm ürünleri tanımlanamayan, iğrenç acımasızlıklara dönüşür. Hepimiz kendi acımasızlığımızı icra ederiz. Sen beni terk edersin ve bir başkası tarafından terk edilirsin. Kimile ri, insanlığın aşk tarihinin anlamsız bir komediden ibaret olduğunu düşünür, öbürleri ise bir romantik trajedi olduğunu: Sade, en büyük sadeleştiriciydi. Fakat her şey aynen devam ediyor (...) Tanrının kahkahalara boğulduğunu tahmin ediyorum. Hepsi doğanın işi; doğa da bir motor, bir araba gibi. Kadınlar olmadan yaşanamaz. Dinsiz, devletsiz, imansız, inançsız, işsiz medeniyetsiz, gözsüz, bacaksız, fikirsiz, evrimsiz yaşanabilir ancak onlarsız olmaz.” Yeri gelmişken Vilas’ın romanındaki tüm anlatıcılar, yaşadıkları ve özlemini duyduklarıyla giriyor sahneye. Yani herkes olaya kendi tarafından bakarak derdini aktarıyor. Bu da Vilas’ın işini kolaylaştırıyor gibi görünse de aslında yazar, birçok parçaya bölünmek ve bölündüğü tüm parçalar gibi ayrı ayrı düşünmek zorunda kalıyor. Hemen herkesin hiç kimseleştiği bir zamanda Ester ve Victor gibi hem hassas hem de kendiyle yarış halindeki insanlarla örülü bir roman yazmak, nereden bakarsanız bakın Vilan’ın başardığı büyük bir duygu dökümü ve gerçekleri ifşa etme eylemine de dönüşüyor. Victor’un böyle bir ortamda aşk romanı kaleme almaya girişmesi de hoş bir ironi: Ayrıldığı eski eşi yüzünden tuhaf bir bunalımla cebelleşen ve taze sevgilisi Ester’le her türlü sınırı zorlayan Victor’un geçmişle gününü ayırması ne kadar olanaklı? Bu, Vilas’ın aklımıza soktuğu kılçık bir soru. Bunu bize sorduransa Victor’un üzerinde çalıştığı “Parıltılı Armağan” adlı kitabın taslağını odaya fırlatıp metindeki kadınların kurgu mu gerçek mi olduğunu kendine sorması. ÖLÜM PORNOSU’NDAN ROMANTİK AMA ONUN KADAR SERT Vilas, romanda zaman dilimleri arasında bir koşuya girişirken anlatıcılar da üç kuşak halinde karşımıza çıkıyor: Victor, Victor’un kızı ve torunu. Arada kendini gösteren yılların yorgunu Ester de unutulmamalı. Kızının babasına bakışı aslında Victor’un, eşinden ayrıldıktan sonra neden dengesini yitirdiğinin ipuçlarını veriyor: “Neticede senin hayatın bu işte: Annemle olan evliliğin ve annem olmayan bir sürü kadın üzerinden çılgınca aşkı kovalamak.” Vilas, Victor karakteri yardımıyla toplumlarda genelde var olan erkeğin baskınlığı, maçoğu ve sert yapısına güzel ve yerinde dokunuşlar yapıyor. Özellikle böylesine bir tipin gözünden, hem erkeğin hem de kadının nasıl göründüğüne odaklanıyor. İşin diğer yanındaysa hiç azalmayan o maçoluktan türeyen bir dil var. Dolayısıyla Vilas, Parıltılı Armağan’la yoğun biçimde yer verdiği bastırılmış ve biçim değiştirmiş aşk ve erotizm temalarıyla Chuck Palahniuk’un Ölüm Pornosu kitabından biraz daha romantik ama en az onun kadar, hatta yer yer daha sert bir hikâye anlatmaya koyuluyor. n [email protected] Parıltılı Armağan/ Manuel Vilas/ Çeviren: Nazlı Çiğdem Sağdıç Pilcz/ Ayrıntı Yayınları/ 332 s. K İ T A P S A Y I 1301 Manuel Vilas’ın “Parıltılı Armağan”daki anlatımı, hem erkek dilini ve kadınlara bakışı yansıtıyor hem de yüzyılımızın ilişkilerinin arkaplanına ironik bir üslupla eğiliyor. Bu yüzden kitapta yazarın zaman zaman çok sert ama yerinde dokunuşları var. C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle