17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O KU RLA R A oman ve öykülerinin eksiksiz ve sansürsüz basımı ancak 1990’larda yapılabilen Andrey Platonov, artık yirminci yüzyıl Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri kabul ediliyor. 1899 doğumlu Platonov’un yapıtları Metis Yayınları tarafından yayımlanıyor. Çukur adlı romanı ise Turkuvaz Yayınları’nca yayımlanmıştı. Eray Ak, Platonov’un öykülerinden yola çıkarak yapıtları arasında bir gezintiye çıkarıyor bizi. Şair, yazar Gülseli İnal “Lady Lazarus” adlı romanında, etrafı sanatçılar, sanat eleştirmenleriyle sarılı yaşayan Abigal’in dünyasına yoğunlaşıyor. Erkek egemen bir topluluk içinde bunaldığını, küçümsenip aşağılandığını hissederek yazdığı şiir ve yazıları kimselere gösteremeden mutsuz evliliğini sürdüren Abigal’in, bir yandan da kaçış yolları arayarak bilinmeze doğru yolcululuğunda gerçeklikle fantastiği iç içe geçiriyor İnal. Zehra İpşiroğlu, deneyim ve birikimlerini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi içinde “Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği Bölümü”nü kurarak ülkemize taşıdı. Kendisiyle dramaturginin tarihsel olarak Almanya’dan Türkiye’ye ve sonra da günümüze uzanan gelişim ve değişim sürecini içeren, İpşiroğlu’nun kişisel tarihiyle ve canlı örneklerle de zenginleşen bir konuşma gerçekleştirdik. İrlanda edebiyatında öncü bir ivme yaratmış, yapıtlarında okuru ehilce izleğine kilitlemiş, evrenine katmış Flann O’Brian’dan groteskin kıyılarından merkezine doğru ilerleyen bir yapıt “Ağaca Tüneyen Sweeny.” İnsanlık tarihi bir mucizeyle altüst olmuş ve Avrupa topraklarında artık Darwinya adlı yeni bir kıta ortaya çıkmıştır. Amerika’dan Darwinya’ya keşfe giden romanın kahramanı Guilford Law, hayal edebileceğinin çok ötesinde bir kaderle yüz yüze gelir. Robert Charles Wilson “Darwinya”da, bugünkü dünyanın siyasi ve fiziksel düzenini altüst ederek bir alternatif tarih ve dünya yaratıyor. Bol kitaplı günler... [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap Simone de Beauvoir’dan “Moskova’da Yanlış Anlama” R ‘Katıksız bir şimdiki zaman’ Türkçede ilk kez yayımlanan “Moskova’da Yanlış Anlama”, orta yaşı geçmiş bir çiftin çıktığı yolculukta beliren iletişim güçlüğünü ve birbirini yeniden keşfedişini anlatıyor. Simone de Beauvoir’ın kaleme aldığı metin, bir krizin varoluşsal çözümlemesiyle beraber yaşlanmanın getirdiği kimi sıkıntıları da ortalığa saçıyor. r Ali BULUNMAZ imone de Beauvoir’a popülist biçimde yaklaşanlar, onun JeanPaul Sartre’la yaşadığı büyük aşkı ve aralarındaki tarihi dostluğu öne çıkarır. Ama gelin görün ki Beauvoir, Kıta Avrupası varoluşçuluğunun edebiyat kanadındaki en önemli isimlerinden biri olmasının yanında feminist hareketin de öncüsü bir kalem. İkinci Cins, Başkalarının Kanı, Mandarinler, Uzun Yürüyüş ile Pyrrhus ve Cineas, Bir Genç Kızın Anıları, Kadınlığımın Hikâyesi ve Sessiz Bir Ölüm’le tüm dünyayı sallayan Beauvoir’ın hayli ilginç bir yapıtı artık Türkçede: Moskova’da Yanlış Anlama. Kitap, Beauvoir’ın uzun bir öyküsü ve yaşlılığa, iletişimsizliğe ve kadınerkek ilişkilerine yoğunlaşıyor. “ÇOK GENÇSİNİZ” Beauvoir’ın 1966’da yazmaya başlayıp ertesi yıl tamamladığı Moskova’da Yanlış Anlama, ani bir karar değişikliğiyle Yıkılmış Kadın derlemesinden çıkarılır ve ilk kez 1992’de yayımlanır. Beauvoir’ın ağırlıklı olarak kadınerkek ilişkisini anlattığı bu metin, iki cinsin bakış açısı arasındaki farkları yansıtması bakımından da önemli. Hal böyle olunca devreye o yıllardaki politik ortam, sosyal algı ve kimlik kavrayışı da giriyor. İnsanın aklına hemen Beauvoir’ın, 19621966 arası Sartre’la beraber sürekli davet edildiği SSCB’ye yaptığı seyahatlerden esinlenmiş olabileceği geliyor. Aslında kitaptaki SSCB eleştirileri, karşı cinse bakış ve yorum farkları bunu destekliyor. Beauvoir’ın anlattığı Nicole ve André çifti, hem politik hem felsefi hem de gayet saf biçimde insani tartışmalarıyla hepimizi günün birinde başımıza geleceklerle ve girişebileceğimiz kavgalarla yüzleştiriyor. Gençlik günleri geride kalmış, fiziken değişmiş ve artık daha fazla sorgulamaya girişen ikili, bir dolu umutla SSCB’ye giderken yanlarında belki de önceden birbirlerine açmadıkları soruları da alıyor. André’nin geleceğe ümitli bakmasını sağlayan ayak bastıkları SSCB, aynı zamanda yakın geçmişe dek ona güven vermiş bir ülke. Nicole ise daha çok varoluşsal kaygılar taşıyor; yaşının getirdiği ve kafasında dönüp duran “gelecek” öngörüleri hep hissediliyor. Üstelik André’nin önceki evliliğinden olma kızı Macha’nın varlığı, ister istemez Nicole’ün kendini onunla karşılaştırmasına neden oluyor. Bazen kendini zamanın tam ortasında buluyor bazen de ondan kaçıyor, artık ne kadar yapabilirse. Ama tek gerçek, Nicole’ün ve André’nin “katıksız bir şimdiki zaman”da bulunduğu. Kavga da anlamsızlık silsilesi de çoğunlukla buradan alevleniyor. O katıksız şimdiki zaman, Nicole’ü sarıp sarmalayan yaş ve vakit mevzusunu sürekli gündeme getiriyor. Her seferinde “çok gençsiniz” denmesi o gerçeği canlı tutuyor: “Genç kalmak hayatiyetini, neşeni, akıl sağlığını korumak demektir. O zaman, yaşlılığın payına düşen de alışılmışın dışına çıkmamak, sızlanıp durmak, beyni sulan S mışlık oluyor.” Beauvoir’ın anlatımı, gençlikyaşlılık, kadınerkek zıtlığı minvalinde yürüyor. Etrafa serptiği dönemin politik ortamı ve varoluşsal bakış açısı ise konuyu sürekli besliyor. Bu da iletişim ve iletişimsizlik gibi bir ana malzemeyi getirip önümüze koyuyor. ÖLÜM GELENE KADAR CAN SIKINTISI Beauvoir, André ve Nicole çevresinde gidip gelen diyaloglarla geçmişe gömülmenin, ileriye gidişin yavaşlamasıyla nasıl belirginleştiğini de göstermeye uğraşıyor. Aslında bahsi geçen iletişimsizliğin kaynağında biraz da bu yer alıyor. Çünkü her ikisini de yoğun biçimde yoklayan eski günler, belli yanlış anlamaları ve geriye dönük sorgulamaları da taşıyor. “Keşke”ler fazlalaşırken “ölüm gelene kadar can sıkıntısıyla geçecek yıllar” gibi cümleler ağızdan dökülüyor. Bir zamanlar mutlu eden alışkanlıklar da zincire dönüşüyor; aşk da konuşulanlar da. Yan yana ama yalnız iki insanın birlikteliği; Nicole’ün teşhisi bu: “Ölüm korkusundan daha dayanılmaz olan var olma endişesi.” Beauvoir, öyle diyaloglar kurgulamış ki Nicole ve André arasındaki iletişimsizlik ve yanlış anlamalar dizisi, aslında her ikisinin de birbirine doğru teşhisler koymasını sağlıyor. Çünkü nihayetinde çiftimiz birbiriyle konuşmayı becerebiliyor. Bu, uzaklaşsalar da birbirlerini yeniden keşfetmelerini kolaylaştırıyor. Beauvoir, ikilinin seyahatini bir bakıma kendilerine yaptığı yolculuk şeklinde oluşturmuş. Dolayısıyla ikisini krize sürükleyen ne varsa aynı zamanda çözüme de götürüyor. Yani sorunları, Nicole’ün ve André’nin birbirini anlamasını sağladığından zenginliğe dönüşüyor. Sonuçta Beauvoir, bu kısa ama yoğun metinde ikilinin özeli gibi algılansa da anlattıklarıyla genel, hatta evrensel temalara yöneliyor. n [email protected] Moskova’da Yanlış Anlama/ Simone de Beauvoir/ Çeviren: Aysel Bora/ Yapı Kredi Yayınları/ 88 s. TURHAN GÜNAY Beauvoir’ın ağırlıklı olarak kadınerkek ilişkisini anlattığı bu metin, iki cinsin bakış açısı arasındaki farkları yansıtması bakımından da önemli. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: Utku Çakırözer tYayın Yönetmeni: Turhan Günay tYazı İşleri Müdürü: Ayşe Yıldırım Başlangıç t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8 3 1 8 E Y L Ü L 2 0 1 4 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle