Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O M. Sadık Aslankara “Ömürdeğer”de seksenlik bir yazarın o güne kadar yaşadıklarını değerlendirmesini, geçmişiyle hesaplaşmasını farklı düzlemlerde anlatıyor. utlu Varlık Tunçoku Cumhuriyetin 10. yılında, 1933’te doğmuş. Bir cumhuriyet savcısının oğlu. Küçük ilçelerde meslek yaşamını sürdüren babanın tek amacı oğlunu iyi okullarda okutup cumhuriyet için iyi bir vatandaş, faydalı bir kişi yetiştirmek olmuş. Mutlu Varlık belki babasının hayal ettiği işi yapmamış ama ünlü bir tiyatro yazarı olmuş. Mutlu Varlık’ı doğup büyüdüğü Sarayköy’deki Devlet Tiyatrosu’nun açılışına giderken tanıyoruz. Yıl 2013. Saraykent adını almış olan kentteki tiyatro perdelerini Mutlu Varlık’ın bir oyunu ile açacak ve galada yazarın sekseninci yaşı da kutlanacak. Sarayköy, Denizli’nin bir ilçesi ve “Ömürdeğer”in (Ağustos 2014, Can yay.) yazarı M. Sadık Aslankara’nın doğum yeri. Sarayköy üzerinden romanın kahramanı Mutlu Varlık ile Aslankara arasında bir bağ kurabilir ve Aslankara, Mutlu Varlık’ta kendini mi anlatıyor, kendiyle mi hesaplaşıyor diye sorabiliriz. Kuşkusuz her yazar kahramanlarına kendinden bir şeyler katar ama okur olarak ben yazarın yaşamöyküsü ile roman kahramanının yaşadıklarını karşılaştırarak yapılan değerlendirmelerin doğru olmadığını düşünüyorum. O bir başka okuma türü ve sanırım edebiyatın sosyolojisine girer. Bu romanı okurken böyle bir iz sürmeye çalışmak olası. M. Sadık Aslankara romanları, öyküleri, yazıları ile tanıdığımız bir yazar ama tiyatro eserleri de vermiş. Özellikle Denizli’de tiyatronun gelişiminde önemli roller oynamış. Onlarca yıllık emeğin sonucunda da Denizli, Devlet Tiyatrosu sahnesi olan nadir kentlerden biri olmuş. Denizli Devlet Tiyatrosu 24 Kasım 2011’de perdelerini açmış. Ekşi Sözlük’teki yorumlara göre Denizlililer Devlet Tiyatrosu’na büyük ilgi göstermiş, 550 kişilik salonda tüm oyunlarını kapalı gişe oynuyorlarmış. Romanda kullanılan diğer adlandırmaları dikkate alırsak Aslankara’nın Sarayköy’ü simge olarak kullandığını düşünebiliriz. Mutlu Varlık otel odasının penceresinden baktığında denizi görüyor oysa Sarayköy denize oldukça uzak bir ilçe. Tıpkı bağlı olduğu Denizli gibi. Ben romanı Denizli’de geçiyormuş gibi okudum. Bir başka okur Sarayköy’de simgelenen kenti bir başka Anadolu kentini düşünerek okuyabilir. Mutlu Varlık tipik bir “huysuz ihtiyar”. Hemen her şeye eleştirel gözle bakıyor ve hiç memnun olmuyor. 80 yaşına girdiğini S A Y F A 12 n 18 kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Ömürdeğer M bile kabul etmiyor. Oyununu sahneleyecek tiyatronun binasından başlayıp müdüründen oyuncularına dek her şeyi için söyleyecek sözleri var. Oyunun son provasında tiyatro oyuncuları ile buluşması, daha sonra ziyaretine gelen edebiyat dergisi çıkartmak isteyen genç M. Sadık Aslankara ve kız arkadaşı ve kendi çabalarıyla tiyatro kurmakta olan gençsını da sağlıyor. lerle sohbetlerinde hep bu bakışı M. Sadık Aslankara’nın yer görüyoruz. Mutlu Varlık günlük isimlendirmede simgeselliği tercih hayatında yalnız bırakılmaktan ne ettiğini söylemiştim. Romanın ikinci kadar şikâyetçi ise tiyatrocuların boyutunun geçtiği “Birada” böyle ve gençlerin onu önemli bir tiyatro bir yer. Burada küçük bir karmaşa yazarı olarak görüp saygı gösterolduğunu belirtmeliyim. Roman meleri, fikir danışmalarından da 1933’ten 2013’e dek süren somut memnun değil. Esas memnun bir zaman aralığında Türkiye’de olmadığı ise bizzat kendisi. yaşananları Mutlu Varlık’ın yaşamöyküsüne Mutlu Varlık, otel odasında yalnız kaldığınbağlı olarak parça parça anlatıyor. Sarayda kendi ile büyük bir hesaplaşmaya giriyor. köy, Ankara, İstanbul, İzmir gibi gerçek yer Kuşkusuz doğup büyüdüğü Sarayköy’ü adları da var ama diğer yandan da “Birada”, Saraykent adını almış ve geçmişten hiçbir iz “Anaada” gibi yer adları var. Mutlu Varlık’ın bırakmamacasına değişmiş bulmak anılarıSarayköy’de yaşadıkları ne kadar gerçekçi nın canlanmasına ve geçmişi ile hesaplaşbakış açısıyla yazılmışsa “Birada”da yaşamasına neden olmuştur ama esas tetikleyici unsur başrolde oynayan kadın oyuncunun ona “Nili”yi hatırlatmış olması. “Nili”, tam adıyla Nilüfer Özmen, Mutlu Varlık’ın içindeki yazarlık cevherini keşfedip onu bu yolda ilerlemeye yönelten edebiyat öğretmeni, ilk (platonik) aşkı. BİR HESAPLAŞMA Mutlu Varlık, oyuncularla sahnelenecek eserindeki kadın karakterler hakkında konuşurken ömrü boyunca hep Nili gibi kadınları aradığını, bulamayınca da oyunlarındaki tüm kadınları Nili’ye benzettiğini fark ediyor. Nili’yi hatırlaması ile de kendi ile özellikle yazarlık yaşamı hakkında bir hesaplaşmaya giriyor. Mutlu Varlık kendini Leylâ Erbil, Ferit Edgü, Tahsin Yücel, Erdal Öz gibi 50 Kuşağı’ndan bir yazar olarak görüyor. Onlar gibi 50’li yıllarda dergilerde öyküler yayımlatarak edebiyata başlamış. 60’lı yıllarda yayımlanan ve iyi eleştiriler alan öykü kitabının yayımlanışına kadar da 50 Kuşağı’ndan bir yazar olarak değerlendirilmiş. Ama sonra tiyatro yazarlığına yönelmiş ve bir daha öykü yayımlatmamış. Ünlü bir tiyatro yazarı olmasına rağmen o hep tiyatro yazarlığını teknik bir şey olarak görmüş ve iyi bir edebiyatçı olarak anılmayı arzulamış. Şimdi, seksen yaşında ve ömrünün son demlerinde olmasına rağmen yazdığı romanla edebiyata dönüş yapmayı kuruyor. Ama bir yanıyla gerçekçi biri olduğu için de “kim basar benim romanımı, kim hatırlar” diye düşünmeden edemiyor ve bir türlü romanının son düzeltmelerini bitirip yayımlatamıyor. Mutlu Varlık’ın kendi ile hesaplaşması, tiyatrocularla, edebiyat ya da tiyatro heveslisi gençlerle buluşmalarında düşündükleri yazarın, yazarlık, yaratma sorunları, edebiyat ve tiyatro alanlarındaki ilişkiler, değer yargıları gibi birçok konuda görüşlerini paylaşma2014 dıkları da o kadar masalsı hatta ütopik. “Birada”da roman distopya halini alıyor. Mutlu Varlık, yılın büyük bir bölümünü adanın yüksek bir tepesindeki bir değirmende geçiriyor. Eray Ak’ın da belirttiği gibi (Cumhuriyet Kitap, 21.08.2014) “Tunçoku’nun adası, geniş Türkiye fotoğrafının küçük ölçekte resmedilmiş hâli adeta.” Oradaki insan ilişkilerini, yaşananları seksenlik Mutlu Varlık’la 14 yaşındaki Merve arasında yaşanan karşılıksız aşk ilişkisinden yola çıkarak anlatıyor Aslankara. Mevcut iktidarın nasıl din temelli bir otokrasiye dönüşeceğini, insan hayatının her anının kontrol altına alınıp farklı düşünen hiç kimseye yaşam hakkı tanınmayacağını öngörüyor. Mutlu Varlık’ın Merve ile yaşadıkları, özellikle cinsel çağrışımlı sahneler, Merve’nin Mutlu Varlık’ın zaafından faydalanmak amacıyla yaptığı kışkırtıcı hareketler ilk anda Nabokov’un Lolita’sını hatırlatıyor. Ama işe Merve’nin babası ve diğer adalılar karışınca esas bağın Melih Cevdet Anday’ın “Raziye”si ile kurulduğunu görüyoruz. Raziye’dekine benzer bir aşk üçgeni var ve Mutlu Varlık’ın adalılarla ilişkileri, onlara bakışı yoğun olarak Raziye’nin dayısını anımsatıyor. Aslankara da bu benzeşmelerin farkında olduğu için hem Lolita’yı (s. 90 91) hem de Raziye’yi anıyor, kahramanının yaşadıklarıyla karşılaştırıp tartışıyor (s. 154). Mutlu Varlık’a “yaşadıklarım Raziye’dekine benzemeyecek” dedirtiyor ama “Birada”da yaşananlar Raziye’nin 2013 versiyonu gibi. Türk aydını Türk halkını, Türk halkı Türk aydınını anlamıyor. Türk aydını görüşlerini anlatmaya çalışınca da önce garipseniyor, dışlanıyor, sonra da düşman görülüp yok edilmeye çalışılıyor. n EYLÜL Fotoğraf: Uğur DEMİR C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1283