Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
RENKLER n SESLER n HARFLER AYTÜL AKAL n NİLAY YILMAZ n ÇİĞDEM GÜNDEŞ n MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU n Kitap Gölgesi Adnan Binyazar ile edebiyatın kılcal damarlarına yolculuk Adnan Binyazar, Günışığına YolculukKaçış adlı yapıtıyla, anıroman türünün sağlam örneklerinden birini okura sunmuştu. Serinin ikinci kitabı Günışığına YolculukVarış, düşünü gerçekleştirme yolunda dirençle yürüyen Merdan’ın öyküsünü anlatmaya devam ediyor. r Mavisel YENER belediyelerin üstlendiği bu görev, 21. yüzyıl çocuğunu şaşırtacak mı dersiniz? İster misin bu kitabı şimdilerde okuyup memleketine gitmek isteyen yoksul bir çocuk belediyeye gidip bilet rica etsin! Şaka bir yana, “ne oldu da değerlerimizi yitirdik?” sorusunu defalarca soracak bu kitabı okuyanlar. Yaşamdaki temel değerler üzerinde düşünecekler… YAN KARAKTERLER ŞÖLENİ Günışığına YolculukVarış’ı “yan karakterler şöleni” olarak da okuyabiliriz. Merdan’ın hayatına bir noktada değen insanlar öylesine incelikle anlatılır ki hepsi de çok güçlü karakterler halini alır. Merdan’ın ustası, biletçi Selami, Hasso Abi, Selma Hanım, Sırma, Akın, Esansçı bu karakterlerden bazıları. Her biri ilmek ilmek işlenmiştir, birinin bile eksikliğini istemez romanın kurgusu. “Masalını Yitiren Dev”de anlatılan karakterler de tıpkı böyledir. Yan karakterler öylesine etkileyicidir ki onların öykülerini ayrıntılı öğrenme isteğiyle dolup taşarsınız. Örneğin, trende parfüm satan “Esansçı” umarım bir gün Binyazar’ın bir romanının baş karakteri olur. “Her karanlığın aydınlığı vardır” diyerek umudunu asla yitirmeyen Merdan, bir istasyonda kendisi gibi aç biriyle karşılaşınca ekmeğini bölüşecek denli vicdan sahibi bir çocuktur. İşte o aç dilenci de özenle anlatılmış yan karakterlerden biridir. Bir başka yan karakter, Merdan’ın kompartımanda karşılaştığı Selma Hanım’dır. Merdan’ı evine davet etmesi, çocuklarına hazırladığı masada ona da yer açması, yatak hazırlaması anlatılırken yazarın şu notuna yer verilir: “İnsanın insanlığı, dünyayı yalnız kendine değil, başkalarına da cennet eylemesinden belli olur” (s. 95). Çıraklık döneminde ona sevginin, okumanın, düşünmenin ne anlama geldiğini fark ettiren “Abla” ile “Selma Hanım”a yazdığı mektuplar kitabın sonunda yerini alır. Çıraklık yıllarında anne sesine hasret kalan bu genç, yaşam yolunda karşısına çıkan iyiliksever insanları asla unutmayacak, “vefa”nın ne anlama geldiğini okura düşündürecektir. “Sizleri unutamıyorum. Unutmayacağım da. Yıllarca itilip kakılan bir çocuğa değer verip evinizi açtınız. Kapınızdan bir ‘hiç’ olarak girdim, oradan kendime güven duygusuyla çıktım” (s. 180). Merdan’ın mektubuna nakışladığı bu tümceler, “insan” olabilmeyi yeniden anımsamanın panzehiri gibidir. Binyazar, anlattığı öykünün güçlü akışının arasına, bir çocuğu yaşama hazırlamanın anahtar sözcüklerinden birinin “güven” olduğunu, işte böyle iliştiriverir. Yaşanan acımasız hayatı yaşanılır kılan erdemli insanlara, özdeşim duygusunu yitirmemiş bireylere ne denli gereksinimimiz olduğunu düşündürür. Binyazar, bu romanında da, ilkinde olduğu gibi, “anıroman” olduğunu çocuk okurlara doğrudan söylemez. Anlatıcının “Merdan” karakteri olduğunun düşünülmesini özellikle istemiştir. Böylelikle, çocuk okurun kahramanla özdeşim kurması daha da kolaylaşacaktır. Yazarın diğer yapıtlarının peşine düşen çocuklar Masalını Yitiren Dev’i okuduklarında, gerçekle kucaklaşacaklardır. Ankara’ya vardığında Atatürk’ü ziyaret etmeden ayrılmayan, Şarkışla’da Âşık Veysel’in elini öpen bu çocuk, özgürlüğe doğru yol alırken yalnızca fiziksel bir yolculuk değildir yaptığı. İstanbul’dan Ağın’a doğru yaşadığı deneyim, bir hayat felsefesine gönderme yapar. Çocukluğunda okuduğu/avunduğu kitapları da okurla paylaşan Merdan, deneyim dünyasının kapısını ardına kadar açar, okurun bilgi ve sezgisi yüzeyde görünenle kalmaz, derinleşir. Merdan’ın mızıkası özgürlüğe doğru yankılanırken belleğimizin kütüphanesinde onlarca ezgi bırakır. Bu ezgiler “Okumak güzeldir” şarkısına dönüşüverir ıslığımızda, yeni bir kitabı davet etmek için ayartır bizi… n www.maviselyener.com sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com * Günışığına YolculukVarış/ Adnan Binyazar/ Resimleyen: Mustafa Delioğlu/ Can Çocuk/ 2014/ 182s. / 9+ C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1279 G ünışığına Yolculuk’un ilk kitabında, parçalanmış ailesinin sorunlarıyla boğuşarak büyümek zorunda kalan, yoksullukla kardeş olmuş, şiddet gören Merdan’ın on dört yaşına kadar olan mücadelesi anlatılıyordu. Adnan Binyazar, okuruna verdiği sözü tutup, arayı uzatmadan, Günışığına YolculukVarış adlı ikinci kitabı kaleme aldı. Altı yaşından, on dört yaşına değin direncini yitirmeden zorluklara göğüs geren bu çocuğun öyküsünün nasıl devam ettiğini bu yapıtta okuyoruz. Günışığına Yolculuk, on dört yaşındaki Merdan, İstanbul’dan kaçmaya karar verdiğinde, Haydarpaşa Vapuru’nun güvertesinde son buluyordu. Günışığına YolculukVarış, ilk kitabın bittiği yerden başlıyor. Kendi kendine okuma öğrenen, kitaplarla iletişim kuran, ilk gençliğe adım atmasına karşın okula hâlâ gönderilmeyen Merdan’ın anne kucağına yeniden gitmeye karar verdiği o mevsim, aklın ve duyguların süzgecinden geçirilerek aktarılıyor. Anadolu insanının renkleri, yurt gerçekleri, çocuk ruhunun incelikli yapısı edebiyatın gücüyle buluşunca ortaya böylesi etkileyici bir yapıt çıkmış. Merdan’ın direnci, kitabın kurgusuna usul usul yayılırken, yazınsal lezzet okurun kılcal damarlarına değin varıyor. Cengiz ve ağabeyi Merdan’ın, Ağınİstanbul arası yolculuğunu ilk kitapta okumuştuk. İkinci Dünya Savaşı yıllarının yokluk günlerinde çocuklara bambaşka bir gezegen gibi görünen İstanbul onlara kucak açmayacak, gülüşlerini tüketecektir. Merdan’ın çıraklık yılları, ustasının uyguladığı şiddet dolu günlerle geçer. Onun tek düşü vardır: Okula gidebilmek. İstanbul’da bu ereğine ulaşamayacağını anlayınca yeniden anne evine dönmeye karar verir. Binyazar’ın, nice yaşanmışlığı satırlara aktarırken, serinin ilk kitabında kulağımıza sesledikleri, özlem, aile içi şiddet, savaş, açlık, yoksulluk, erdem, hoşgörü, gurur, iyilik, vicdan, dostluk, umuttu. İkinci kitapta yine bunlara tanık olurken dönemin toplumsal ve sosyal hayatına ilişkin önemli ipuçları da alıyoruz. Binyazar’ın yaşamöyküsünü anlattığı Günışığına Yolculuk üçlemesinde (Bilerek üçleme diyorum, hepsinden önce yazılmış olan Masalını Yitiren Dev ile Günışığına Yolculuk’un iki kitabı birarada değerlendirilmelidir) tren istasyonları önemli yer tutar. Usta çizer Mustafa Delioğlu’nun kitabın yüreğine indiğinin kanıtı kapak resmindeki trendir. İstasyonlar, kimi zaman bir tutam sevinci, kimi zaman hüznü davet eder. Tren düdükleri de avaz avazdır, Merdan’ın yüreği de… “İstanbul’a trenle gelmiştim, trenle de ayrılacaktım İstanbul denilen o şenlikli kentten. Kaçma hayalleri kurarken rüyalarıma trenler giriyordu. Trenlerin gerçekleri değil, oyuncakları… Tren düdükleriyle uyuyor, uykudan o seslerle sıçrıyordum. Hayalimde trenler gelip gidiyordu” (s. 15). Yazarın, Haziran 2014’te okurla buluşan Kızıl Saçlı Kontes adlı öykü kitabındaki “İso” ile “Eğinli Yenge” öyküleri, Günışığına YolculukVarış’ın bazı karelerini büyütece alır, bu kez çocuklara değil ama genç ve yetişkin okurları o günlere götürür. Kızıl Saçlı Kontes’i çocuk sayfalarımızda inceleyemiyoruz fakat bu iki öykünün “Günışığına YolculukVarış”ı tamamladığını söyleyebilirim. Bu öykülerde, bir çocuğun 1 6 n 2 1 A Ğ U S T O S Adnan Binyazar düşsel dünyasının sınırlarını her gün biraz daha nasıl genişlettiğine tanık olurken, gecelerin hüzün kuşu İncop’un kanatlarına binip bir Eğin türküsü mırıldanmaya başlıyoruz… O türküler ki gurbetliği anlatan büyülü sözcüklerin evi… Kızıl Saçlı Kontes ile Günışığına Yolculuk serisinin akrabalık ilişkisinin incelenmesinin gerekliliğini vurgulayıp yeniden “Günışığına YolculukVarış”a döneyim. İNSANIN İNSANLIĞI… Annesinin yanına gidip orada okula başlama hayali kuran Merdan, hiç parası olmadığı için trene biletsiz biner. Biletçi Selami Bey’in hoşgörülü, yardımsever yaklaşımı sayesinde İstanbul’dan Gebze’ye kadar gider. Selami Bey, belediyeye gidip selamını iletmesini söyler. Merdan onun dediğini yapar. Belediye ona hem bilet, hem de yiyecek paketi verecektir. Elinde bir çantası bile olmayan Merdan, cebindeki en büyük serveti olan mızıkası ile yoluna devam eder. İlk bileti İzmit’e kadardır. İzmit’te yine belediyeye gider, bilet işlerinden sorumlu kişiyi bulur, Pamukova’ya kadar bir bilet verirler. Elazığ’a kadar pek çok istasyonda iner, belediyeye gider, devam bileti alıp trene yeniden biner. Merdan “Belediyelerin desteğiyle gitmek bana engelleri aşmayı öğretiyor” (s. 99). diyerek yaşadıklarının onu çıkardığı içsel yolculuğu okura duyumsatır.” Yoksul bir çocuğun ailesine sağlıkla ulaşabilmesi için 2 0 1 4 S A Y F A