19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K “Sibel Bayramoğlu’nun anısına” Bir İngiliz gazetesinin sanat ve kültür ekinde okuduğumu anımsıyorum. St. Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nde mevcut beher objenin karşısında bir dakika dursanız, orada 29 yıl kalmanız gerekirmiş. Objelerin 3 milyonu izlemeye açık ve bu mega müzenin kurucusu Çariçe II. Katerina’dır (17291796). O “uyanık” bir lider ve tarihin en büyük koleksiyoneriydi. 1771’de Amsterdam’daki bir müzayededen onun talimatıyla, içinde Rembrandt ve Rubens’in resimleri de olmak üzere sayısız tablo ve heykel alındı. Ancak sanat eserlerini getiren gemi Finlandiya açıklarında battı. 1999’da Finlandiyalı dalgıçlar geminin battığı noktayı saptadılar. Derken Rusya ile Finlandiya arasında bir aidiyet sürtüşmesi başladı. 243 yıllık bataktan geriye ne kalmış olabilirdi ki? Ah, evet serendipity. 3327 Kayser, çar, çariçe gibi unvanlar Sezar’dan türetilmiştir. Sezaryan da, Kayseri de adını Sezar’a borçludur. Niksar ise Neocaesarea (Yeni Kayseri) demektir. AKP’nin kalelerinden Konya’nın adı ise Iconium’dan devşirmedir. O gizemli sözcük İkon ülkesi demek değil midir? Bu nedenle kentin adının eskiden Selçukya’ya değiştirilmesi önerilmemiş miydi? 3328 Futbol liglerimizdeki en kışkırtıcı adı sorarsanız Kayserisporlu BISESWAR derim. 3329 Leylâ Erbil’in evine iki kez gidebildim. Son gidişimde (2012), onun yaşadığı Erbil Apartmanı’na yapışık binada tam iki yıl (19841986) çalıştığımı anımsadım. Yapı Kredi Levent Özel Bankacılık şubesinin müşterisiyim. Şube yer değiştirdikten sonra öğrendiğime göre bir zamanlar orada Reşat Nuri Güntekin yaşarmış. Iskalanmış nostaljiler… 3330 “Zihin Kuşları”ndan – Leylâ Erbil: Bir gün bir dostumuzun onun (Sait Faik) bu yönünü (apolitiklik) eleştirip, “Orhan Kemal gibi, Sabahattin Ali gibi yazamadığını; ilerici bir yazar olmadığını” vurgulaması karşısında ateş püskürdüğünü gördüm! Çocuksu bir heyecanla cebinden kalp biçimi bir gazlı çakmak çıkarıp adamın burnuna dayadı. “Bak! Bak bakalım! Nedir bu? Kimin bu çakmak? Orhan’ın var mı böyle bir çakmağı? Kim var bunun üstünde? Kim göndermiş bana bu çakmağı ha?!” diye resti çekti! Çakmağı Nâzım Hikmet, Bursa Cezaevi’nden yollamıştı kendisine ve çakmağın üzerine Balaban, Nâzım profilini çizmişti (kakmıştı). 3331 Irak savaşı gazisi Kevin Powers’ın anı kitabı “The Yellow Birds”ün açılış cümlesinin şiddetine bakar mısınız? “Savaş bizi ilkbaharda öldürmeyi denedi.” 3332 Küresel kültürazzi: Peggy Guggenheim (18981979) Venedik’te kendi adını taşıyan müzesinde canı sıkılınca gişede bilet satar, ona müzenin patroniçesinin hayatta olup olmadığını soran turistlere, öldü diye ant içerdi. / Beat şair Allen Ginsberg (19261997) kötü bir fotoğrafçıydı ama ünlenince arşivini bir milyon dolara satS A Y F A 1 0 n 3 itap İçin...135 SELÇUK ALTUN önerisi: AR(MU)T ART GALLERY. 3339 Kitap önerileri: Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirim – Çev. Hilmi Yavuz, Meserret / İstanbul’un Kadınları – Haz. Hülya Karataş, Yitik Ülke / 49 Numaralı Parçanın Nidası – Thomas Pynchon (Çev. F. Evren Sezer, İthaki / Tel Dolaptaki Karpuz – Artun Ünsal, YKY / Cemal Süreya’da Dağlarca – Haz. Leyla Şahin, Kaynak / Gölgeler ve Hayaller Şehrinde – Murat Gülsoy, CAN / Doğanın Ölümü – Gökçenur Ç., Yitik Ülke / Yunus, Ne Hoş Demişsin – Beşir Ayvazoğlu, Kapı / Karikatürler 3 – Yiğit Özgür, Mürekkep / Kitap Evi – Enis Batur, SEL / Uçuşan Etekler – Yves Berger; John Berger (Çev. Beril Eyüboğlu), Metis / Sedad Hakkı Eldem ile Söyleşiler – Suha Özkan; Engin Yenal, Literatür… 3340 Nazmi Ağıl’dan turfanda şiir: VERMEER: SÜTÇÜ KADIN “Sütçü Kadın” adlı yapıtında Vermeer inkhar eder gibidir Hollanda’nın koca bir besicilik tarihini. Çünkü resme bakarken aklımıza ne geniş yonca tarlaları ne huzurla geviş getiren inekler gelir. Tam aksine, 17nci yüzyıldan kesit, bir hizmetçinin elindeki sürahiden derin bir kâseye süt boşalttığı o ev içi sahnesine, hiç şüphesiz, öncesiz bir şimdi hâkimdir. Her şey birdenbire olur ve bir mucizeye tanıklık eder gibi, şaşkın, bakarız yaşam kaynağı beyaz sıvının o gürbüz kadının gergin memelerinden gürleyip inişine… T. 3341 “Kırmızı Kalem Kutusu” – Bâki Ayhan 3326 ‘Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları’ ama şiirde sözcüklerden başka kimseye dua edilmez” şeklinde çevirmiştim. H.A.’nın, ertesi ayın Yasakmeyve’sindeki yazısı bu dizelerle açılıyordu ama kaynak belirtmediği gibi anlamsız noktalama işaretleriyle (“/” ve “!”) alıntımı yoksullaştırmıştı. Bu girişimiyle hem yazara, hem de çevirmene saygısızlık yaptığı görüşündeydim. Durumu Yasakmeyve’nin takdir ettiğim editörüne iletip yazarı uyarmalarını ve gelişmeden haberdar edilmemi rica ettim. Hâlâ bekliyorum… 3335 Tony Benn (19252014): Büyük Britanya’nın aykırı politikacılarındandı. İşçi Partili bir neoanarşistti. Türkiye’nin iç işlerine müdahale etmeye de kalkışmıştı. 15.03.2014 tarihinde vefat etti, The Sunday Times onun cesur açıklamalarından alıntılar yapmıştı. O alıntılardan alıntılar: Anneme seks nedir diye sorduğumda, “Oğlum seks o kadar güzel bir şeydir ki anlatamam” demişti. Nedendir bilmem ölümden korkmuyorum. Benim de zamanım gelince bir düğmeye basılacak ve mesele bundan ibaret. (Peter) Mandelson Avrupa Birliği’nde Britanya temsilciliğine atanmış. Ne kadar korkunç! Ama en azından ülkeyi terk etmiş olacak. 3336 Müzik, yaşama sevincimi okşarken hüznümü incitmemeli. O zaman “Yaşasın Barok!” 3337 “Hikâye Anlatan Adam”dan – Nüket Esen Ahmet Mithat Efendi (18441912) Sözlüğü’nden: Telefon: Nakli sada / Omlet: Yumurta taamı / Vantrilok: Sedayı Batıni / İntihar: Kendi nefsine suikast / Çocuk düşürme: Iskatı cenin / Psikolog: Ahvali ruhiye müdekkiki / Sosyolog: Cemiyatı medeniyenin şeraiti içtimaiye ve insanların usulı maişeti hakkında icrayı tetubbu eden… 3338 Bir postmodern sanat galerisine ad Çariçe II. Katerina mayı becerdi. / Fransa’da edebiyat ödüllerinin üç büyük yayınevi arasında paylaştırıldığını herkes bilir. / Yazar Alphonse Daudet antiSemitistti; oğlu yazar Lucien Daudet ise Musevi Marcel Proust’un sevgilisiydi. / Edmund White’a göre Fransa az sayıda iyi yazar, çok sayıda iyi okur; Amerika ise çok sayıda iyi yazar ve az sayıda iyi okur ülkesidir. / Claude Debussy (18021918) Birinci Dünya Savaşı’nı kimin kazandığını öğrenemeden öldü. / “Dostoyevsky beni filozof ve bilim adamlarını okumaktan daha çok beslemiştir” derdi Albert Einstein. / Yirmi milyon Rusu öldürttüğü varsayılan Josif Stalin’e göre Rusların en büyük özelliği, çok neşeli olmalarıydı. / Filozof Norbert Wiener (18941964) 14 yaşındayken Tufts Üniversitesi’nden mezun oldu, 18’indeyken Harvard’tan doktorasını aldı. / Nabokov’dan çoook önce 1916’da Heinz von Lichberg (18901951) yazdığı kısa öyküde, yaşlı bir adamın tutkuyla bağlandığı, bir kızı anlatmıştı ve adı Lolita’ydı… 3333 The Metropolitan Museum of Art Direktörü T.P. Campbell’den 26.02.2014 tarihli bir mektup aldım. İstanbullu ressam Peter Hristoff’un, ünlü müzenin kalıcı koleksiyonuna kabul edilen “Görgü Kuralları” adlı tablosunun “Nur ve Selçuk Altun’a” ithaf edildiğini bildiriyordu. Peter Hristoff, onun İstanbul’a açılma sürecinde yaptığım kişisel desteklere böylelikle çok anlamlı bir şekilde teşekkür ediyordu. Tablonun adındaki kinayeye bakar mısınız? “Görgü Kuralları” diyerek sanki desteğime mazhar olup karşılığında nankörlük ve duyarsızlığını gördüğüm yerli edebiyatçı ve sanatçılara göndermede bulunuyordu. 3334 “Nankörlük ve duyarsızlık” deyince aklıma geldi. Bu sıfatlarını yazıya da dökünce şair H.A.’ya KİTAP İÇİN’de yanıt vermek zorunda kalmıştım. Hazretten bir de “edebi saygısızlık” görecekmişiz. Şöyle ki: Kitap İçin’in Aralık2013 sayısında John Berger’in, “And Our Faces, My Heart Brief As Photos” adlı kitabından bir dizeyi, “Şiirler öykülerden çok dualara yakındır 2 0 1 4 “Bazı yazarlar, şairler, araştırmacılar vardır. Ne yazsalar merak eder okurum. Aklıma hemen geliverenler: Turan Karataş, Hasan Bülent Kahraman, Osman Konuk, Selçuk Altun, Tuğrul Tanyol, Şeref Bilsel, Haydar Ergülen, Metin Celâl, Gökhan Arslan, Korkut Kabapalamut…Bazıları da var ki ne yazarlarsa yazsınlar okumam.” (Kendime not: Selçuk Altun’u neden dördüncü sıraya koyduğunu yazara sor. Hatta bununla yetinme, onu Hümeyra Erdoğan’a şikâyet et!) 3342 “Dilin Dili”nden – Hilmi Yavuz, 1991: “Özetlersek, üç ayrı evresi var Oktay Rifat şiirinin. İlk evrede nesneler, ikincisinde imgeler, üçüncüsünde ise Dil öne çıkıyor. Unutmamalı: Oktay Rifat, büyük şiirini, 1969’dan sonra yazdı. Bazı şairler gerçekten talihli oluyorlar. Hep düşünürüm: Oktay Rifat, Şiirler’i yayımlandığında, 1969’da 55 yaşındaydı. Eğer 50 yaşında ölseydi örneğin, Şiirler’i, Yeni Şiirler’i, Çobanıl Şiirler’in ‘Kapı’ bölümündeki şiirleri yazmamış olacak, belki de orta halli, haydi haydi iyice bir şair olarak anılacaktı. Oysa asıl, 1970’lerden sonra yazdıklarıyla, asıl onlarla yarına kalacak Oktay Rifat. Necatigil ne kadar haklı: ‘Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları’.” (Hilmi Yavuz’un cesur ve kıvrak düzyazılarını önemserim.) 3343 K. Atatürk hakkında ilk kapsamlı (ve tartışmalı) yaşamöyküsünü 1932’de H.C. Armstrong yazmıştı (Grey Wolf). Kitabın deri ciltli ve ilk baskısını, küresel koleksiyoner Ömer Koç’un mentorlarından Şefik Atabey (19272010) kitaplığından 2012’de edinmiştim. Geçenlerde kitabın exlibris’ini inceledim, Robert Laycock kitaplığından çıkmaydı. İnK İ T A P S A Y I 1272 Maureen Freely T E M M U Z C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle