25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Lydia Millet’tan bir kadının hikâyesi ‘Benim Mutlu Hayatım’ “Benim Mutlu Hayatım”, yaşamla mücadelesi çok iyi kurgulanmış, adı bile olmayan kadın bir karakterin öyküsünü anlatıyor. Roman, içerdiği ironi ve mutluluk üzerine ürettiği tezle geniş bir okur kitlesine hitap ediyor. r Selin DAĞDİBİ TURAN imsesiz, yalnız bir karakterin, hayata tutunma öyküsü “Benim Mutlu Hayatım.” Maruz kaldığı tecavüz, gördüğü işkence ve eziyetler isimsiz roman karakterinin çok mutlu bir hayat geçirmesine engel olmaz. Elinden çocuğunun alınması, hayatının geri kalan kısmını onun izini sürmesine neden olur. Karakterin hayata bağlılığı ve umutları terk edilmiş bir tımarhanenin sıradan bir odasında kilitli bırakıldığında da sonlanmaz, devam eder. Lydia Millet, kitabında kadın bir karakter yaratmayı seçmiştir. İsimsiz bir kadın yaratmıştır çünkü yaşanılan kötülükler ancak aciz bir kadın aracılığıyla daha iyi yansıtılabilecektir. Millet’ın isimsiz kahramanı saf, zavallı ve savunmasız. Küçük bir çocukken hapsedildiği evde yaşadıkları şu sözlere yansır: “Bazen yerde yuvarlanıp yüzümü korumam gerekiyor, ondan kaçmaya çalışırken dizkapaklarım yaralanıyordu. Ellerimle dizlerimin üstünde duruyor, parmaklarımın ucu kıymıklarla dolana dek parkeyi tırmalayarak emekliyordum.” Roman, mutlu olma üzerine kurulu. Karakter okura yansıttığı hayatın bazı kesitlerinde mutlu olduğundan bahseder. Hatta kilitli odada bırakıldığında bile mutlu. Bunu şu sözlerde anlamak mümkün: “Her zaman şanslı oldum, şimdi de hiç olmadığım kadar mutluyum hâlâ. Çünkü şu an bile karanlıkta aptalca duvara vurmaya ısrar etsem de tüm güzel şekilleri görebiliyorum.” İsimsiz kahraman çok kötü olaylar içinde kalmasına rağmen korkunç bir iyimserlik gösterir. Bu kadar iyimser olması, onun giderek mükemmel bir hayata ulaşabileceği önsezisi yaratabilir okurda. Fakat bu yükselme kesinlikle olmaz. Karakter baştan sona zavallı. Romancı küçük şeylerden mutlu olan bir karakter yaratmış. Yazarın böyle bir karakter çizmesi en kötü anda bile mutlu olunabileceğine dair okura bir göz kırpış olarak yorumlanabilinir. Bu demek olamaz ki karakterin mutluluğu normal, kesinlikle içinde ironiler barındıran bir mutluluk. Başka bir bakış açısı ile bakıldığında onun böylesine mutlu olması okuru mutlu etmeyebilir. Çünkü yaşanılan çok fazla kötülük ve haksızlık var. Bu durum okurda derin bir öfke oluşmasına sebep olur. Hissedilen bu öfke de romana tutku ile bağlanmayı getirir. Lydia Millet K Yazar olayların zaman içinde gelişimini birçok geri dönüş ile birbirine bağlar. Bu da okurun merak duygusunu iyice güçlendirir. Doğru zamanda yapılan doğru geçişler gibi dil ve biçem özellikleri de okuru öyküye iyice bağlar. Aslına bakılırsa kitap boyunca okur çeşitli zihinlerde dolaşır. Kitabın ikinci bölümüne kadar hayata çocuk penceresinden bakarken bir süre sonra yirmi yaşını geçmiş bir ergen kişiliğin zihni ile düşünmeye başlar. Ara ara kullanılan şimdiki zamana dönüşlerde ise okur, yaşlı bir kadının masalını dinleyen çocuk konumuna geçer. Anlatılanlara salt doğru olarak bakar. İp cambazı, ipe tutunarak karşıya geçerken her bir elini ileriye doğru attığında aslında hayattan bir anlığına kopar. Yazar da okura tutunacağı çok sağlam bir olay örgüsü sunar. Okur önce yazarın verdiği öyküyü algılar; bir an “Bu da olur mu? Ne yapacak? Ne olacak şimdi?” soruları ile zihninde uğraşırken olay örgüsüne geri döndüğünde olayların akışına kolaylıkla dahil olur. Yani, ip cambazı gibi her ne kadar bir anlığına uzaklaşmış olsa da hikâyeye tekrar tekrar dönüş yaptığında olay örgüsünü yakalayabilir. Yazar eserini o kadar iyi kurgulamıştır ki okur anlatıdan bir an bile kopamaz. Roman bu özelliği ile 2003’te yazarına PEN Amerikan Kurgu ödülünü kazandırmıştır. Sade bir dil kullanılması, okuru eserin akıcılığına kapılmasını sağlamıştır. Yazarın amacı edebi dil kullanımı ile okuru yormaktansa dilinin basitliği ile onu düşündürmek olabilir. Kullanılan yalın dil kitaptaki kara mizahı güçlendirmiş. Aksi bir yazım tekniği okuru yaratmış olduğu ironik olay dizgisinden koparır. Bu konuda eleştirilecek tek kısım son bölümdür. Yazar dil gücünü kitabın sonunda konuşturur. Edebi cümleler sanki okuyucuya bir oku iki düşün diye seslenir: Tüm olmayan insanlar benimleydi ve hiçbiri vücut bulmamıştı, tüm kederlerinin ve özlemlerinin şekillerine bürünmüşlerdi yalnızca. Yavaş yavaş baştan beri bildiğim bir gerçeği hissetmeye başladım; yani ne bir şehir ne de taş olduğumu ama yalnızca parçacıklardan ve hayallerden oluştuğumu. Hatta denilebilir ki hızla gelişen olaylar sona erdiğinde roman okuyucuyu durdurup kendi fanusuna hapseder. Bu noktada okur, terk edilmiş yaşlı bir kadının, yaşama tekrar tutunmak için çare arayışına şahit olur. Karakter şöyle anlatır çabasını: “Çubuğu, duvardaki çukurun ortasına vurdum. Bir şeyler başarmak üzere olduğumu düşünüyorum neredeyse. Duvarın sonunu, ince sonunu görebildiğimi düşünüyorum neredeyse. Neredeyse dışarı çıkabileceğimi.” n Benim Mutlu Hayatım/ Lydia Millet/ Çeviren: Berrak Göçer/ Kolektif Yayınevi/ 172 s. 1250 3 0 O C A K 2 0 1 4 n S A Y F A 1 1 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle