Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 17 TEMMUZ SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Günenç’in bir başka sorusu da buydu. “Kayıt, kayıp” gibi sözcüklerin Arapça asıllarının “kayd, kayb (hatta gayb ve gaip) olması gibi, “kasıt”ın aslı da “kasd”. Türkçeye uydururken sondaki ünsüzlerin arasına ünlüleri biz eklemişiz. Yanlarına “etmek, olmak” gibi yardımcı eylemler geldiğinde bizim eklediğimiz ünlüler düşüyor, sözcükler asıllarına dönüyor. Bu olay, “hece düşmesi” diye adlandırılır dilbilgisi kitaplarında; hece düşmesine uğramış “kaydetmek, kaybolmak” gibi, “kastetmek” bileşik eylemi de bitişik yazılır. Yüzyıllardır kullandığımız için Türkçeleştirdiğimizi sandığımız bu sözcüklerin bileşik eylem oluştururken asıllarına dönmeleri ilginç değil mi? Biz onların Arapça olduğunu unutuyoruz; ama sözcük unutmuyor aslını ve bizim eklentilerimizi atıp aslına dönüyor. “Son zamanlarda iyice azgınlaşan Osmanlıca sözcük kullanma modası”ndan da söz etmiş Fevzi Günenç. Daha Arapça dersleri başlamadı. Hele bir başlasın artışı o zaman görün siz. “Az Sayın Başbakanımız” bir demecinde, Batı dillerinin Türkçemizi egemenliği altına aldığından söz ederken Osmanlıca sözcükleri ayıklamanın dilimizi kısırlaştırmak olduğunu mu söylemiş? Bir gazetecinin “Arapça, Farsça sözcüklerin kullanılması işgal sayılmıyor mu?” sorusunu ise duymazdan mı gelmiş? Doğrusu hiç şaşırmadım. Ona kalsa Arapçayı resmi dil bile yapar. ek elle kaldırılamaz; hem büyük hem ağır. Beyaz kuşe kâğıda basılmış 1327 sayfa, en az üç üç buçuk kilo. Prof. Dr. Sedat Sever başkanlığında sekiz kişilik bir çalışma grubu tarafından yayıma hazırlanmış: 3. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu. Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezinin (ÇOGEM) 5 7 Ekim 2011’de yaptığı sempozyumunun bildirilerini ve atölye çalışmalarını kapsıyor. Yalnız Türkçe Öğretimi ve Çocuk ana başlığı altında 16, Çocuk Edebiyatı ve İnceleme ana başlığı altında 30 bildiri sunulmuş. Öteki ana başlıklar şunlar: Çocuk Edebiyatı ve Eğitim, Çocuk Edebiyatı ve Yayıncılık, Çocuk Kitapları ve Resim, Çocuk ve Gençlik Edebiyatı, Çocuk ve Masal, Çocuk ve Müzik, Çocuk ve Okuma Kültürü, Kitap ve Dil Gelişimi, Türk Edebiyatında Çocuk, Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Tarihi, Çocuk Edebiyatı ve Çeviri, Çocuk Gelişimi ve Edebiyat, Ayrıca atölye çalışmaları da yer bulmuş kitapta, çocuk kitabı yazarlarının çocuk edebiyatı konusundaki görüşleri de. Bilimsel, kapsamlı, büyük, geniş, sözcüğün gerçek anlamıyla “kocaman” bir kitap. Çocuk ve gençlik edebiyatı konusunda hiçbir boşluk, söylenmemiş hiçbir söz bırakmamış. Hüseyin Altunya’nın hazırladığı Türk Çocuk Edebiyatı Kaynakçası’ndan da söz etmeliyim. O da Ankara Üniversitesi Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÇOGEM) tarafından yayımlanmış. Kuram ve seçki nitelikli yapıtları, kılavuzları, katalogları, hatta gazete, dergi ve kitaplarda yer alan inceleme, eleştiri yazılarıyla bildirileri de kapsıyor. T ğini düşünüyor olmalı Meltem Hanım. Teşrif etmek, “şereflendirmek, onurlandırmak” anlamlarının yanı sıra doğrudan doğruya “bir yere gelmek” anlamını da kazanmış Türkçede. TDK Türkçe Sözlük bu anlamın örneğini Attilâ İlhan’dan vermiş: “Efendi hazretleri nihayet teşrif edebilmişler demek?” Öyleyse “bir yeri teşrif etmek” biçiminde kullanılır diye diretmek artık gerekmez. Türkçe, sözcüğün kullanımını değiştirmiş. Biz de Arapçaya değil, Türkçeye bağlıyız. “EvrakLAR” ve “vesaitLER”de olduğu gibi, zaten çoğul olan sözcüklerin “katmerli çoğul” yapılmasından da rahatsız Meltem Hanım. “Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?” diye sormasına güvenerek ve kendisini kırmayacağımı umarak açık açık yazacağım düşüncemi. “Evrak” evet, “varak” sözcüğünün çoğuludur; ama “varak”ı neredeyse hiç kullanmıyoruz. “Evrak”ın çoğul olduğunu bilmeleri için, insanlardan “varak”ın “yaprak” anlamına geldiğini öğrenmelerini istememiz gerekecek. Neden isteyelim? Arapçanın kuralları bizi neden bağlasın? Hadi “vesait”in tekilinin “vasıta” olduğunu, çoğul eki getirilecekse “vesait”e değil, “vasıta”ya getirilmesinin uygun olacağını öğrettik diyelim. “Evlatlarım” diyen birine ne diyeceğiz? “Evlat, ‘velet’in çoğuludur. Evlatlarım denmez, veletlerim demelisin!” diye uyaracak mıyız onu da? 21 TEMMUZ CUMARTESİ Niye torunlar çok sevilir? Sanırım anne baba olmanın ağır sorumluluğu altında kendi çocuklarımızı doyasıya sevememiş olduğumuz için. Torun söz konusu olduğunda sorumluluk anne ve babasında kalıyor; büyükanne ve büyükbabaların sevme zamanı ve hakkı çoğalıyor. “Nine” ve “dede” değil de “büyükanne” ve “büyükbaba” diyerek yaşlı görünmeye çare bulduğumuzu sandığımız gibi, özlemin acısını hafifletecek bir şeyler de bulabilsek keşke… Bu kez daha zor geleceğini biliyordum ayrılığın. Öyle de oldu. Yeniden ayrılık, yeniden özlem… 20 TEMMUZ CUMA Dr. Meltem Ege’nin sorusunu da dün üzerinde durduğum konu çerçevesinde değerlendirmek gerek. “Cumhuriyet gazetesinde, yazilarinizi takibetmeye calisiyor ve benim gibi dilimizi kullanirken yapilan yanlisliklardan rahatsiz oldugunuzu anliyorum, hadi, oldukca cahil olan halkimiz neyse, ama, tv spikerleri veya yazarlarimizin kullandiklari bozuk lisani nasil affedecegiz?” diye başlamış iletisine Meltem Hanım; ama yanılıyor. Rahatsız olduğumuz konular aynı değil. Ben doğudan da batıdan da gelse yabancı dillerin Türkçe üzerinde egemenlik kurmasından rahatsızım. Türkçenin İngilizcedeki harflerle yazılmasından, Arapçanın kurallarının Türkçe üzerinde geçerli kılınmaya çalışılmasından… “Erdogan’ın Italya baskentinE tesrif ettigi saatlerde” denmesi beni rahatsız etmez. “Teşrif etmek”in “şereflendirmek” demek olduğunu, dolayısıyla bir “yere” değil, bir “yeri” denmesi gerekti 24 TEMMUZ SALI Devam kitapları biraz şanssız mıdır? Onur Ataoğlu’nun Japon Yapmış’ını zevkle okumuş, günlüklerde de söz etmiştim. Japon Ne Yapmış’a (Çınar Yayınları) aynı ilgiyi gösteremedim. Oysa bu kitapta yine son derece ilgi çekici şeylerden söz ediliyor. Ataoğlu, “Japonya’da yabancı olmayı, günlük hayat koşturmacası içinde Japonya’nın çeşitli kültürel görünümlerini, Japon mutfağını, Japon bahçelerini, akıl ötesi Japon icatlarını, Japon mafyası Yakuzayı, sinek avlayan polisleri, dini festivalleri, Japon öcü hikâyelerini (…) kısacası Japon’un neler yaptığını, hem düşündüren hem de eğlendiren bir dille anlatmaya devam ediyor.” ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com 19 TEMMUZ PERŞEMBE “Az ünlü bir yazarımız” diye söz ediyor Fevzi Günenç; yazılarında nokta, virgül gibi işaretlerden sonra sözcük aralığı vermediği gibi, kendi yaptığının doğru olduğunu da savunurmuş. Bütün noktalama işaretlerinden sonra tek vuruşluk bir boşluk bırakmak, okumayı ve algılamayı kolaylaştırır. Bu olmazsa yazı, insanın ruhunu karartan bir sıkışıklık duygusu veriyor. Fransızcada böyle bir kural olup olmadığını da soruyordu Fevzi Günenç. Dillerle değil, görsellikle ilgili bir durum bu; dilden dile değişiklik göstereceğini sanmam. “Kast ediyordun” diye mi yazılır; “kastediyordun” diye mi? BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şiirin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şiirden dizeler ve şairin adı ortaya çıkacaktır. 9 C 10 H 11 19 A 20 H 21 N 22 1 A 2 G 3 J 4 C 5 I 6 N 7 B 8 A Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU mumcuogluilker@gmail.com J. Woody Allen’ın bir oyunu (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). A 12 I 13 C 14 D 15 K 16 A 17 M 18 F N 23 A 24 H 25 L 26 B 27 B 28 C 29 F 3 47 54 K. Mütehassıs, kompetan. 30 A 31 K 32 N 33 K 34 I 35 H 36 N 37 H 38 D 63 33 31 61 15 39 A 40 A 41 H 42 H 43 A 44 H 45 D 46 C 47 J 48 E 49 A L. Kastamonu’nun bir ilçesi (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 50 E 51 N 52 F 53 A 54 J 55 A 56 G 57 D 58 L 59 B 57 25 60 B 61 K 62 G 63 K 64 M 65 A 66 A 67 F 68 A 69 H Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Fatih Erkoç’un bir şarkısı. 70 C 71 M 72 M 73 M 74 B 75 B M. “Mina …” (Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri adlı kitapları da olan İngiliz Edebiyatı Profesörü, yazar). 71 64 73 17 72 N. “Uykusuz sevgilisine ‘… böyle yazdı’ der diz üstü” (Ece Ayhan). 49 19 30 65 66 8 53 1 68 D. “Nurullah …” (deneme yazarı). 14 45 57 38 G. Sessiz bir tiyatro. 56 2 62 H. Nina Berberova’nın bir romanı. 40 11 39 55 16 23 43 21 6 36 32 51 22 B. Erhan Bener’in bir romanı. E. Kalayın simgesi. 7 59 60 27 26 75 74 48 50 C. “Yukio …” (Kaçak Atlar ve Bir Maskenin İtirafları adlı romanları da olan Japon yazar). 20 10 41 35 44 24 42 37 69 F. Hattat cilası. I. Orhan Pamuk’un bir romanı. 70 9 28 4 13 46 29 67 52 18 34 12 5 1171. sayının çözümü: A. CABA, B. EZİP, C. MUZ, D. ABBA, E. LBD, F. SİNEKLERİN TANRISI, G. ÜÇ ALİLER DİVANI, H. RUDD, I. EĞİTİCİ, J. YAĞMUR ADAM, K. ADACYO. Şiir: “Çubuklu’da Mübeccel İzmirli/ Vapura bindiği zaman/ Can yeleği sayısı da/ Bir adet atardı o an” CUMHURİYET KİTAP SAYI 1172 2 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 23