Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER ? önyargısız bir ortamda sağlıklı yaşamalarını açıklayarak yazdığını belirtiyor. Ulusal basında ve internette yayımlanan iki yüz elli yazısının arasından en çok tıklananları alarak oluşturduğu kitabını el altı başucu kitabı olarak değerlendiren yazar, insanların önyargılardan kurtulup daha düzgün bir yaşam sürmelerini sağlayacağa benziyor. Gölgemizin Sesi/ Jonathan Carroll/ Çeviren: Sevinç Kayır/ İthaki Yayınları/ 204 s. Jonathan Carroll, öğretmenliği bırakmasıyla kendini edebiyata veren bir yazar. İlk kitabı “Kahkahalar Ülkesi”ni yayımladıktan sonra yazmayı bırakmıyor ve yazdıkları da birçok kez ödüllendiriliyor. Son kitabı “Gölgemizin Sesi” yazarın diğer kitapları gibi iyi bir okuma hazzı vaat ediyor. Romanın kahramanı başarılı genç yazar Joe Lennox, kardeşinin ölümüyle ilgili anılardan kaçmak için geldiği Viyana’da, gizemli bir çiftle tanışıyor: India ve Paul. Çok geçmeden India’ya âşık oluyor ama olağanüstü güçlere sahip Paul, aniden ölmeden önce bir sırrı keşfediyor. Şimdi Joe’nun bilincinde bir değil iki ölüm yerini alıyor. Kardeşinin mezardan gelen sesi ve Paul’ün sesi birbirine karışıyor ve kahramanı aksiyon ve gerilim dolu bir yolculuğa sürüklüyor. Ayfon Hikâyeleri/ Özgür Meriç Turan/ Foo Prodüksiyon/ 196 s. ‘Soldan gelenler, sağdan gelenler arasında sıkışmış; adına dünya denilen bir gezegen. Adı gibi dünya. Dünün dünde kaldığını bilmeyen ama içinde yaşamayı da ihmal etmeyen, yaşarken de güzelim dünyasının içine eden insanoğlu. Peki, ne için bu mücadele? İllüzyonu yaratan insan zihninin aynı illüzyona inanmasının salaklığı mı yoksa insanın kendini hapseden kendi zihninden kaçma çabası mı?’ Özgür Meriç Turan, hayata dair süreç öykülerini anlık karelerde hapsediyor. Karelerde, üçgenlerde, dairelerde... Kendini kare kadar düzgün kenarlı sanırken aslında üçgen kadar sivri köşeli olan, dairenin sonsuz köşelerini ziyaret etmek üzere çıktıkları yolculukların bilincine varamamış yaşam formlarını yani insanı anlatıyor. Bir Avuç Mazi/ Fügen Ünal Şen/ Everest Yayınları/ 258 s. “Gün batmak üzereydi. Küçük Olimpos Dağı’nın eteklerinde, nazlı gelin duvağı gibi asılı duran sis bulutu, günün cılız ışıklarından kaçıp yamaçlarda oyalanıyor, oradan da ovaya iniyordu; ağırdan. Uzakta, o yüzünü hiç göstermeyen puhu kuşunun kısık ve kesik ötüşü dağın gri kayalarında yankılandı. Hep sevdiği ses, iliklerine işledi bu defa. ‘Ya hayra alamet değilse bu’ diye geçirdi içinden, korktu. Öyle çok korkar olmuştu ki son zamanlarda... Son zamanlarda, son zamanlardan korkar olmuştu.” “Bir Avuç Mazi”, 1924’te Selanik’ten gemiyle Türkiye’ye gelen mübadil Fethi Bey ve ailesinin, İstanbul’dan Selanik, Alasonya’ya gönderilen Türkiyeli Rum Bayan Mitra’nın hikâyesi. Aynı zamanda bir mübadele ve elbette en çok da duyguların, özlemlerin ve hep canlı tutulan umutların romanı. Bale Kitabı/ Bahri Gürcan, Pınar Aydın Odwyer/ Akılçelen Kitaplar/ 176 s. Bale birçok kişi için hep özeldir ve özel kalır. Kimisi özeniyor, kimisi yapıyor, kimisi ilgilenmiyor pek. Uzak gibi görünüyor ama olabildiğince yakında aslında. ‘Keşke yapsaydım’ diye düşünen de oluyor, ‘Yapamazdım ki’ diye vazgeçebilen de. Bu kitapla baleyi tanımak, baleyi öğrenmek, baleye bakmayı bilmek, baleyi sevmek ve yakınlaşmak; sorulara cevap bulmak, hepsi mümkün olacak. Bilinenler hatırlatacak, eksiklikler tamamlanacak, hiç bilmeyenler öğrenilecek. Temel bilgilerin yer aldığı bir başvuru kaynağı olan bu kitap, aynı zamanda baleyi tanıtmak, sevdirmek, yaygınlaştırmak amacı da taşıyor ve bu konuda yeni bir ufuk açmayı amaçlıyor. Babaçko/ Nadir Gezer/ Alp Yayınları/ 248 s. Nadir Gezer bu romanında doğa, at ve insan ilişkileri arasında sıcak bir iletişim kuruyor. “Babaçko” eğriyi doğru kılanların destanı bir anlamda. Bu destenda sevgi, hüzün, buna karşın yaşama sevinci ağır basıyor. Doğanın bitmeyen renk cümbüşü hareketliliği, yaşama yeni sevgiler eklerken her şeyin de ötesinde yaşama sımsıkı sarılan bireyler ekliyor. Nadir Gezer’in “Babaçko”sunda da bireyler sımsıkı birbirlerine dolanırken, aşkı da yüreklerinde besliyorlar ve onun için de ölümsüzleşebiliyorlar. Tebaa/ Heinrich Mann/ Çeviren: İlknur İgan/ İthaki Yayınları/ 460 s. Heinrich Mann’ın, otoriter kişiliğin oluşumunu canlı bir biçimde betimleyen ve başyapıtı olarak taçlandırılan romanı “Tebaa”, Alman toplumunun sıradan bir karakteri olan Diederich Hessling’in hayat hikâyesi üzerinden 19. yüzyıl şafağındaki Kayzer Almanyası’nın toplumsal ilişkilerini gözler önüne seriyor. İtaatkâr, korkak, medeni cesaret yoksunu, uyumcu bir iktidar destekçisi olan Hessling, romanda, bir yandan başkalarına acımasızca şiddet uygulamaktan başka yeteneği olmayan ve Kayzer Almanyası’nın o boğucu hiyerarşik ilişkileri sayesinde güce erişmiş bir zorba, diğer yandan egemen toplumsal ilişkiler tarafından yaratılan ve bu kimliksiz bütünden, acımasız ve insan onurunu hiçe sayan bu mekanik organizmadan zarar görmüş bir tebaa olarak tasvir ediliyor. Kız Kulesi Efsanesi/ Cüneyt Özdemir, Aylin Atasoy, Özgül Apaçe/ Su Yayınları/ 148 s. Cüneyt Özdemir, Aylin Atasoy ve Özgül Apaçe’nin yazdığı “Kız Kulesi Efsanesi” ikinci baskısıyla yeniden raflarda yerini alıyor. Üçlü, okurlarına âşık olunan, unutulan, sevilen, aldatılan, kötü yola düşen, zehirlenen, yaşlanmayan, güzelliği dillere destan bir hanımefendiyi anlatıyor. Efsanelerin doğurduğu, tanıkların büyüttüğü Bizans Prensi’nden, Osmanlı Sultanı’nın ve bir cumhuriyet kızının iki bin beş yüz yıllık hayat hikâyesini gözler önüne seriyor. Aslında bu hikâye yalnızca Kız Kulesi’nin değil onun yaşadığı devirlerin de hikâyesi bir anlamda. Antidemokrasizm/ Çetin Yetkin/ Gürer Yayınları/ 150 s. Gerçek anlamda demokrasi mümkün müdür? Demokrasi bütünüyle bir aldatmaca mıdır, bir fetişizm midir? Seçimler her zaman adil midir? Seçmenler sandığa her zaman özgür iradelerini mi yansıtırlar? Prof. Dr. Çetin Yetkin “Antidemokrasizm” adlı bu yapıtında seçimlerin adilliğini, çoğunluk kavramını, çok partili sistemi, katılımcılığı, seçmenlerin eşitliğini kısacası demokrasinin abc’sini bu tartışmaların güncelliğini koruduğu şu günlerde okuyucusuna ulaştırıyor. Yazar, her ne kadar demokrasiye olan inancını yitirmiş bir izlenim verse de aslında Atatürk devrimlerine ve demokrasisine dair özlemini dile getiriyor. Demokrasilerin aksaklıklarını göstermek ve nelerin düzeltilmesi gerektiğine dair görüşlerini sunuyor. Şahibe/ Ferzan Uzun/ Artshop Yayınları/ 68 s. Bazı şiirleri çeşitli edebiyat dergilerinde de yayımlanan ve aynı zamanda “Bir Yılgınlık Bir Umut” adında bir şiir kitabı daha bulunan Ferzan Uzun, Mersin’de öğretmenlik hayatına devam ederken yeni kitabı “Şahibe” ile yeniden okurlarıyla buluşuyor. ‘Bardağımda lanetlenmiş meyve suları / Ömrümün kullanım miktarını içiyorum. / Mezem; Beş kuruşa boyanmış bir dünya / Çerçeveler yapıyorum kayıplarıma.’ Kutsanmış/ Cynthia Hand/ Çeviren: Berna Kılınçer/ Dex Kitap/ 334 s. Clara, aylarca gördüğü orman yangınında yardıma muhtaç haldeki gizemli Christian Blaze’i kurtarmak için eğitim alır ama hiçbir şey onu o gün vereceği büyük karara hazırlayamaz. Ne yazık ki Clara’nın varoluş sebebi hiç de düşündüğü gibi açık ve net değildir. Şimdi Christian’a karşı giderek karmaşıklaşan hisleri ve sevgilisi Tucker arasında kalırken, Clara, yangın günü aslında ne yapmış olması gerektiğini anlamaya çalışıyor. İki melek türü aralarındaki çatışmaya her geçen gün daha da çok çekiliyor ve yüzleşmesi gereken yeni bir gerçek karşısında elleri kolları bağlı kalıyor: Çok yakınındaki biri, birkaç ay içerisinde ölecek. Geleceği bu kadar belirsizken, Clara’nın emin olduğu tek şey, o yangının aslında her şeyin başlangıcı olduğu. “Kutsanmış”, Cynthia Hand’in “Koruyucu” ile başlayan üçlemesinin ikinci kitabı. Koruyucu meleklerin hikâyesi devam ediyor. ? 2 AĞUSTOS 2012 ? SAYFA 21 ? K Gökt Yorul kere ç 1628’ keşfe organ çalışa çalışm yönte kalır. kalbi ölçme koym de bu çalışa Sakı Yayı Yayım itabı “ da ya anlatı bölüm ların a Balık 80 s. Birço okurl yenid yazar den b alınm diye y yaşam anda kalma Zerdüşt’ün Sırrı/ Osman Balcıgil/ Destek Yayınevi/ 318 s. Kitapçı raflarında yerini alan “Zerdüşt’ün Sırrı”, tarih ve macerayı seven okuyucuyu, iyi bilinmeyen bir zaman dilimine götürüyor. Üzerine çok konuşulan “Ters Kanatlı Şahin” ve “Bilginin Efendisi”nin yazarı Osman Balcıgil, son romanıyla da kitap severleri şaşırtacak. 2498 yılın romanı olarak tanımladığı romanında, nefes kesen bir macerayı tarihin derinliklerinden bugüne taşıyan Balcıgil, Anadolu ve çevresinde 2500 yıldır devam eden büyük altüst oluşu konu ediniyor. Bunun için tarihi gerçeklere, akla yakın siyasi analizlere ve abartıya kaçmayan söylencelere başvuruyor. “Zerdüşt’ün Sırrı”, Pers İmparatoru Darius’un ölümüyle başlıyor. Babil, Mısır, Libya, Anadolu, hatta Trak topraklarını ele geçirse de Darius Yunan diyarından zaferle dönemiyor. O ölünce, oğlu Kserkses babasının planını gerçekleştirmek için kolları sıvıyor. Balcıgil’in son romanı tarihe sadece savaşlar değil, dinler perspektifinden de bakıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1172 SAYF