Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26. İSTANBUL KİTAP FUARI 26. İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı Metin And’la konuştuk ‘TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı olmak, benim görüp görebileceğim en büyük ödüldür’ Zaten 80 yaşımda başka sürprizler de oldu. Truva Kültür Derneği, 80 yaşım için Taksim Sahnesi’nde bir gece düzenlemişti; ayrıca sevgili can yoldaşım ve Yapı Kredi Yayınlarındaki değerli editörüm Sabri Koz, kendi girişimi ve emeğiyle, benim için bir Armağan Kitabı hazırlığı içindeymiş. Bunu benden saklayacak olduysa da sonra açıkladı. İşin sonunda 454 sayfalık bir kitap çıktı ortaya. Kitap Taksim Sahnesi’nde düzenlenen geceye yetişti. Geç vakit oradan ayrılanların hepsinin elinde bu kitap vardı. TÜYAP, seçimi ile beni taçlandırdı. Yukarıda söylediğim gibi yaratıcı seçkin yazarların yerine, benim gibi diline yeterince özen göstermeyen, kitap yerine bilgiler yumağı ortaya çıkaran birinin seçilmesi gerçekten bir sürprizdi. Üstelik ben, TÜYAP Kitap Fuarı’na iki kez gittim. Birinci gidişim Tepebeşı’ndaki yerineydi. Çok kalabalık bir yerdi. Bir iki standı dolaştım. Örneğin Ankara’dan dostum Erdal Öz’ün kurduğu Can Yayınları’nda onunla sohbet ettim, daha başka dostlarla da. Fakat benim için en değerli izlenim, gençlerin kitaba sevgi ve ilgileri oldu. Aç kurtlar gibi bakıyorlar, kitapları yokluyorlardı. Yeterli paraları olsa, neredeyse fuardaki bütün kitapları satın alacaklardı. Yoksul insanların, açlıklarını gidermek için, yemeklerin sergilendiği vitrinlere baktıkları gibi... TÜYAP Kitap Fuarı’na ikinci gidişim, yeni yerinde oldu. YKY’den bir kitabım çıkmıştı, Ankara’dan sevgili dostum Turan Erol’unda bir kitabı çıkmıştı. İkimizi imza günü için TÜYAP Kitap Fuarı’na götürdüler. İkimiz de bir masaya oturduk. Bu yaşamımda ilk imza günümdü. O masadan ayrılamıyorduk, arada bir yakındaki standlara gidiyordum ama bir gözüm de masadaydı. Yakınımda İş Bankası yayınlarının standı vardı, ‘70’li yıllarda beş altı kitabımı yayınlamışlardı; uzun süre ara verdikten sonra aynı yıl bir kitabımı daha basmışlardı: Osmanlı Tasvir Sanatları: Minyatür. Ona baktım, bu kitabın tükendiğini söylediler. B. Turan Erol’le hiçbir müşterimiz olmamıştı, dolayısıyla fuarı gezemedim. Bir iki kişi kitap imzalattı, onlar da YKY görevlileriydi. Fuarın bu yılki teması, “Akdeniz’de Edebiyat, Edebiyatta Akdeniz” olarak belirlendi. Bu temayı nasıl değerlendirirsiniz? Bu tema bence çok yerinde bir seçimdir. Akdeniz bizim için çok önemlidir. Bizi Avrupa’ya yaklaştırmış. Yeni Fransız Cumhurbaşkanı coğrafya bakımından Avrupalı saymıyorsa da, AB’ye alınan Güney Kıbrıs Devleti’nin Avrupa’ya Türkiye’den daha uzak olduğu düşünülürse bu görüşü yanlıştır. Ancak coğrafya yerine Türkler düşünülürse, Türklerin Avrupalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk denizcileri Akdeniz’de cirit atıyorlardı. Bazı Avrupalı devletleri düşmanları karşısında yenilmekten Osmanlı donanması kurtarmıştı. Bulunduğumuz Doğu Akdeniz, Anadolu, Mezopotamya ve Mısır’la çerçevelenmiş bölge Yunan ve Roma kültürünü de etkilemiş eski uygarlıkların fışkırdığı yerdir. Ayrıca üç büyük din de bu bölgeden çıkıp yayılmıştı. Yukarıda Türk denizcilerinin Akdeniz’de cirit attığını söylemiştim. Denizcilerin kimileri bilim adamı ve sanatçılardı. Bir belgeye göre tersanenin bir de nakkaşhanesi vardı. Burada portolan denilen resimli haritalar yapılıyordu. Bu haritaları hazırlayanların en önemlisi Piri Reis’dir. Onun ünlü dünya haritasından başka Kitâbı Bahriyye’si çok sayıda yerleşim yerlerinin, özellikle Akdeniz ve Ege denizindeki kıyılarda ve adalardaki yerleşim yerlerinin resimlerini de yapmıştır. Bir başkası da Ali Macar Reis’tir. Fakat en önemlisi, tarihçi, matematikçi, savaşım bilimci, şenliklere büyük dekorlar yapan ve kent minyatürleri ile minyatür sanatında bir çığır açan Matrakçı Nasuh, seferlere katılıp geçtikleri yerlerdeki kentlerin minyatürlerini yapan önemli bir usta. İran’a seferde İstanbul’dan başlayıp Anadolu’daki, İran’daki ve Irak’taki kentlerin, daha sonra Balkanlardaki kentlerin de minyatürlerini yapan eşsiz bir sanatçı. Fransız Kralı I. François’ya destek için 1543’te Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanmasının Akdeniz seferinde Matrakçı’da bulunuyordu. O, Cenova, Toulon, Nice, Marsilya gibi Akdeniz’in limanlarının da minyatürlerini yapmıştı. Şimdi Akdeniz’le ilgili bir anımı anlatacağım: 1985’te, Nice’de, Uluslararası bir kongreye katıldım. Konusu, “Esriklik, Şamanlık ve Ecinnilik”ti. Dost Yayınlarının kurucusu Salim Şengil yakın bir arkadaşımdı, Türkçe yayınları ve dergisinden vazgeçip İngilizce kitaplar yayınlamaya karar verdi. Ben de ona beş, altı İngilizce kitap, ayrıca bunların ikisinin de Fransızcalarını yazıp verdim. Bunlardan biri de Osmanlı Minyatürleri üzerineydi. Salim Şengül bu minyatürleri büyütüp duvara poster gibi asmak için tek yapraklarını da yayınlıyor, onların kartpostallarını da yapıyordu. Nice’ye giderken, Nice kartpostallarından on beş tanesini yanıma aldım. Kongre çok büyüktü; çok sayıda antropolog, psikiyatr, sosyolog ve sahne adamı katılmıştı. Ben de Bektaşi ve Alevi ritüelleri üzerine bir bildiri sundum. Kongrenin açılışında bir kokteyl vardı. Kongreyi düzenleyenler çoğunlukla kadındı. Onlara, Matrakçı’nın yanımda getirdiğim Nice minyatürlerini verdim. Çok şaşırdılar. 16. yüzyılın ilk yarısından Nice’nin değil renkli, siyah beyaz bile doğru dürüst bir resmi yokmuş. Gerçi kent çok büyümüş, değişmişti; ama arkasındaki sıra tepelerin kıvrımları bugün de Matrakçı’nın çizdiği gibiydi. Daha önce Paris’e uğramış bence Türk tiyatrosunun en yaratıcı tiyatro adamı Mehmet Ulusoy’a uğramıştım. O bana müjdeyi verdi. Fransa’nın en başarılı kültür bakanı Jack Lang, Mehmet Ulusoy’a çok değer veriyordu. Ona Akdeniz Tiyatrosunu Paris’te kurmasını önermiş, her türlü yetkiyi ve olanakları ona tanıyacaktı. Bunun için de Paris’teki önemli bir tiyatroyu, Théâtre de l’Athenée’yi verecekti, Paris’e gidişlerimde iki kez Mehmet Ulusoy’un evine konuk olmuştum. İkimizde Galatasaray Lisesi’nde okumuştuk, oradaki geleneğe göre yaşı küçük olan büyüğüne “Abi” der. Buna çok sevinmiştim. Nice’den Paris’e döner dönmez beni otelimden aradı: “Abi sen Nice’deyken buraya Leyla Gencer geldi, çok iyi karşılandı. Televizyon onunla ilgili 45 dakikalık program yaptı. Yarın gece onun bir konseri var. Bilet bulmak zordu, ama ikimize bilet aldım” dedi. İlginç olan konser Kültür Bakanı Jack Lang’in Akdeniz Tiyatrosu projesi için yönetmenliğini Mehmet Ulusoy’a vereceği Athenée tiyatrosunda idi. Çok seçkin dinleyiciler vardı. Leyla Gencer onları sanki büyüledi, bilmedikleri bir müzik dünyası ile tanıştırdı. Konserin ilk yarısı barok operalara ayrılmıştı. Burada Vivaldi’nin Beyazıt operası ile Haendel’in Timurleng operasından birer arya vardı. Konser dinleyicileri öyle etkilemişti ki, uzun süre alkışlandı, ek parça koymak niyetinde olmadığı halde bir iki parça daha okudu. Bunlardan sonuncusu Rossini’nin “İtalya’da bir Türk” operasından bir arya idi. Mehmet Ulusoy ille sahne gerisine gitmek istedi. Gencer yorgun, uzun da bir kuyruk şimdiden oluşmuştu. Ben dışarıdan Athenée’nin sahne kapısını biliyordum. Dışarı çıktık, sokağı döndük, tam kapının önüne geldik. Ben kendinden emin bir tonla sanatçının bizi beklediğini söyledim. İçeri alındık. Bir kat merdiven çıktıktan sonra uzun kuyrukla Leyla Gencer’in odasının arasında bulduk kendimizi. Biraz bekledik, bizi de orada gördüler. İçerdeki birkaç kişi çıkınca girdik. Hayatta en sevmediğim şey, hileyle bir kuyruğun önüne çıkmaktır ki onu da yaptım. Leyla eski dostum, beni görünce sevindi, yerinden kalkıp iki yanağımdan öptü. Kutlamayı yaptıktan sonra hemen çıktık. Ne yazık ki Jack Lang’ın Akdeniz tiyatrosu projesi bilmediğim nedenden gerçekleşmedi. İşte bir Akdeniz anısı. TÜYAP Kitap Fuarı’nın bu güzel tema seçimi, beni de ilerisi için bir projeye yöneltti. Her yıl Antalya veya Alanya’da bir Uluslararası Akdeniz festivali neden düzenlenmesin? Müzik, gösterim sanatları, plastik sanatlar ve edebiyat; Akdeniz’in güney kıyısındaki ülkelerin de katılımıyla. Geçmişten gelen süreçte birkaç cümleyle Metin And konusunda bize nasıl bir bilanço çıkarırsınız? İşte birkaç cümleyle yanıtlanması çok KİTAP SAYI Türkiye’nin önde gelen bilim ve sanat insanlarından Metin And, TÜYAP Kitap Fuarı’nın bu yılki onur yazarı. Kendisiyle uzun bir söyleşi gerçekleştirdik. Söze TÜYAP’ın bu yılki teması, “Akdeniz’de Edebiyat, Edebiyatta Akdeniz” üzerine değerlendirmesiyle başladık, Metin And profili çıkartarak devam ettik. Son bölümde de yerel kültür, tiyatro gibi konular üzerinde durduk. Ve son sorumuzda öğrendik ki, Metin Hoca, tüm hızıyla biz okurlarına yeni yapıtlarını sunmaya devam edecek. Tabii, bizler de tüm iştahımızla bunları bekliyor olacağız. ? Erdem ÖZTOP S ayın Metin And, TÜYAP Kitap Fuarı’nın bu yılki onur yazarı sizsiniz. İlk elden neler söylemek istersiniz? TÜYAP Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu olmak bence 80 yaşımı sürdüğüm 2007’de benim görüp göreceğim en büyük ödüldür. Bugüne kadar gerek Türkiye’den gerek dışarıdan yirmiyi aşkın ödül aldım, hepsi beni çok onurlandırdığı gibi ayrıca da çok büyük sürpriz oldu. Gerçi kitaplarımın ve yazılarımın sayısı oldukça kabarıktır, yaşım da öyle. Ancak yaratıcı edebiyatta o kadar şair ve romancı varken; deneme türünde ve felsefede eserler vermiş o kadar seçkin yazar varken benim seçilmem bir sürprizdi. ? SAYFA 6 CUMHURİYET 923