Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
| 27 MAYIS'TA KİTAPÇILARDA Ur. Fethi Naci Seçilmiş Hikâyeler nedim sener Elif'in E'si Sema Kaygusuz D KEMALABI D C A T I A D FS' IPİ Maliye Bakanı Kemal Unakıtan şahsında Türkiye'nin en büyük hayali ihracat ve naylon fatura organizasyonunu Gazeteci Nedim Şener bu kitapta açıklıyor... "Al Baraka'nın yöneticisiymiş, şirketin adı naylon fatura kullanmaya karışınca, yöneticiler hakkında dava açılmış, 87 yöneticiyle birlikte yargılanıyormuş. Derken başına devlet kuşu konmuş, Tayyip Erdoğan'ın kontenjanından önce milletvekili, sonra bakan olmuş... Şimdi yakışır mı, koskoca Maliye Bakanı'na Ağır Ceza'da yargılanmak?" Milliyet, Hasan Pulur "Unakıtan ne gibi suçların gölgesi altında Türkiye Cumhuriyeti'nin Maliye Bakanlığı'nı üstlenmiş: Evrakta sahtecilik... Hayali ihracat... Aziz Nesin dirilse, bu manzarayı gördü mü şak diye düşer, tekrar öteki dünyanın yolunu tutardı." Cumhuriyet, İlhan Selçuk iGÜNCEL YAYINCILIK Faks: 0 212 522 86 68 cmuil; inl'o(2Jguncelyayincılık.eoın.tr iyelim kı gece. F.vde yenı doğmuş, hir bebe£in mızmulı uykusu hcr odaya ynvaş yavaş vayılıyor Nerıman genç yaşta anneanne olmanın varı s,as,kın kı vaneıyla, bebege paımaklarının ULuyla dokunııp bcbeğin kalbini tlınlıyor. Diyelim ki bcbck doğalı on günü yeni gecmis,, ay ışığından çalıntı bir ışık dtişmüş yüzüne. Diyelim ki sülale aşiret kadar geniş, bcli bükük büyüklcr bcbeğe ad vermek için birbirleriyle yarıs,tıklarından, bebek o geceyc dek adsız kalmış. Neriman, logusa kızının odasına süzülüp pen cereyi kapatıyor. () koca memclcrini, yuvarlak göbeg'ini, ayak uelarında bir bulut gibi taşıyarak, kücük adımlarla odasına geçip kimselerle paylasjmadığı kuştüyü yastığmı kabartıp beyaz bir güverein gibi yatağın ıçine kuruluyor. Diyclim ki Ahmet Bcy, yaşlıhğın o tnayalı ekşiliğiyle, karıncalı uykıısuna ha daldı ha dalacak. Sanki şişkin karnı ondan önce uykuya dalmış. Bedeninin her yeri birbırindcn farklı scslcr çıka rıyor. Neriman'ın yanına geldiğinı hisbctmiyoı bilc. CJırrlağındaki yogun tıkanıklıktan kurtulmak için iki koca öksürügü tavana doğru yuvarlayıp mantarlı göğsünü hatır hutur kaşıyor. Neriman tatlı bir mırıltı çıkarıp Ahmct'i uykunun cşiğinden bu yana çckip (,'ikarmayı deniyor. Diyelim ki uykuya geçmeden öncc Neriman'ın söyleyecck bir sözü var. ü n u n söyleyecek bir sözü hep vardır zaten... "Uyuyamadın mı Ahmet" diyor §efkatin ılık tonlamasıyla. Rahatsız etmemeye çabalar gibi bir deneme atışı yapıyur. Ses gelmeyince, yatagın içinde gürültülü bir dönüş yapıp menıeleriyle Ahmet'in tüylü sırtına dayanıyor. "Sıcak süt gctireyim mi, boğazını yumuşatır?" Ahmet, göğsünü sıvazlayıp bu pem bcli mırıltıyı duyduğunu, gene de duyma/lıktan gelerek uyıımak istcdigini belli etmek isterken, Neriman tekrar deniyor. "Gelireyim mi ha? lster misin?" "lstemem, hadi ııyıı artık" diyor Ah met, buyıırgan ama güçsüz bir ifadeyle. Diyelim ki Neriman'ın ay ışığına erteledi^i bir iki konıı kalmıştır; Ahmet bilmiyor ki, Neriman, eve sessizlik çö künceye, el ayak çekilinceye dek bu küçiik dertlerini içinde beklctmiştir. Üstelik, tüm bu bekletmeleri, aklında "diyelim ki" dıye başlayan cümleciklerle kurgıılayıp uykuyu kaeıran ağır tatlılar yapmı^, ona göre koyu kahveler pişirmiş, ona gore gcrcginden iazla güler yüz, hoşgörü göstermiştir. "C)n giın oldu ^u kıza bir ad vcrcmedik hâlâ" diyor nazlı bir sesle. Tombul ellerini, Ahmet'in a^rılı karnını sıvaz l.ımaya başlıyor. "gelen giden, adını ne kovdunu/, diye soruyor." Ahmet, sarımsaklı soluğuyla, nihnyet yüzünü Neriman'a dönerek, ııykulu gözlerini açmamaya direnerek, bıırnıından konuşuyor. "Hcr kaladan bir ses çıkıyor, ne yapahm!" Neriman, battaniyeyi Ahmet'in omuzlarına kadar çekip altına doğru tıkıştırarak süyleniyor. "lyi de ona ad vermck sana düşcr. O senin ilk rorunun, hcııı dc sen kız babasısın." Ahmet birkaç sanıye düşünür. Gözünün beyazını fosforlu bir balık gibi döndürerek, bir ad söylüyor. "Tanıam, Ayşen koyalım o zaman. Ayşen güzel isim." Diyelim ki Ahmet teslim oldu artık, Neriman bu safça başlayan cümlenin kuyruğundan tııttuğu gibi çekiyor clini. "Ayşen mi, sen bilirsin, ama, Ruşen de torununun adını Ayşen koydıı." "Hangı Ruş.en.'1" "Bezim eski mahalledeki mobılyacı Ruş,en." "Onıın torunıı mıı oldur1" "Oldu, oldu... Oyle duydum." Ahmet, geri doniilmeyecek bir yola girdiğıni, gcceleri acılan bu tek yönlü sokakların çıkmazlarında, hep Nen nıan'ın ince kalkık kaşlarıyla, yanıtı içinde saklı ıkırcıklı sorıılarıvla, oııun çok bılmıs, yıı/üyle kar^ılasjaeağını hâlâ öftrenemcden, pijamasının lastığinı çekiştiriyor. Diyelim ki Neriman, Ahmet'in kafasından bir ad listcsi geçir diğini fark ederek, yatagından dogrııluyor, kiüjtiiyü yastığını sırtına alarak oturur durııma geçıvor "O zaman" diyor Ahmet, "(lıil ol sıın, çiçek isnıi yakışır." "Gül mü? " diyor Neriman, "şıı bixim pasaklı Cîııl'ün adını ıııı veıetek K İ T A P SAYI 7! C U M H U R İ Y E T