28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL A R A TÜYAPİzmir Kitap Fuarı Türkiye'nin ikinci büyük kitap fuarı olma niteliğini eline geçirdi ve bırakacak gibi de görünmüyor. Bu yıl sekizincisi dü'zenlenccek olan fuar 12 Nisan 20 Nisan 2003 tarihleri arasında yirıe İznıir Fuar Alanı 'nda gerçeklestirilecek. 12 Nisan 2003 günü saat 12.00'da Ekin Koleji öğrencilerinin sergileycceği "Kitap ve Barış" temalt drama gösterisiyle başlayacak olan fuann açılışına İzmir Valisi Yusu/Ziya Göksu, Büyüksehir Belediye Baskanı Ahmet Piriştina ve TÜYAP Kitap Fuarları Damşma Kurulu Başkanı Do&an Hızlan da katıhyonar. Ana teması "Barış" olarak belirlenen TÜYAP 8. İzmir Kitap Fuarı'nda bu yıl 63 konferans, söylesi ve açık oturum gerçeklestirilecek. 181 yazar, sanatçı,gazeteci, araştırmacı ve politikacı bu etkinliklerde yer alacak. îmza günlerinde ise 400 yazar okurlarıyla buluşup kitaplannı imzalayacaklar. Fuarda bu yıl iki ayrı karikatür sergisi de yer alıyor. Bunlardan ilki savasa karşı tavnnı çizdiği olağanüstü karikatürleriyle ortaya koyan Semih Poroy'un "Savaş Karikatürleri" sergisi ve mizahçı ve çizer Cihan Demirci'nin "25. Yıl Sergisi". Fuarsabah 11.00aksam 20.00 saatleri arasında açık olacak. \ztnir ve çevresi kitapseverlerine bol kitaplı fuarlar dileriz... TURHAN GÜNAY Yalnızlık Gittimn Yoldan Gelir G enelde yeni yayımlanan kitaplar hakkında yazmaya çalışıyorsam da arada atladığım ve birkaç ay ya da yıl sonra okuduğum kitaplar da oluyor. Bir arkadaşımın ısrarla ükumam için verdiği Selçuk Altun'un "Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir" romanı, en az bir yıl kitaphğımın rafında arkalara düştüğü için gözümden kacan, kitaplığımı yeniden düzeltirken sayralarını karıştırıp kendimi içinde bulduğum bir yapıt oldu. Romanın beni hcmen kendine çeken yönü, bir kitap kurdu tarafından kaleme alınmış olmasıydı ve sayfalar ilerledikçe kendimi yirminci yüzyılın edebiyat tarihi içinde buldum. Tanıdığım ve tanımadığım, sevdiğim ve okadardaçoksevmediğim birçok yazar/sanatçı/filozof, romanın içinde anlatıya renk katan yan karakterler gibi yer almışlardı. Romanda ilk dikkatimi çeken animizm boyutunda "ruhlanan", canlanan objeler ve mekânlar oldu. Ruhu olan cansızların taın karşıtı olan insanlar ise neredeyse ruhtan yoksun olabiliyorlardı. Örneğin daha romanın ilk başlarında (s. 12) "Gözden cıkarılmış bir arenaya binlercc gladyatör ayaldarından zincirlense, aç susuz çıplakyalnız bırakılsa da kahramanca direnmezler mi onlar? Alacakaranlığına yetişebildiğim sabahlarda gezdiğim sokaklardaki yaşlı binalardan bahsedıyorum." lstanbul'un bakımsız ama görkemli binaları için böyle bir betimleme çok çabuk okurun gözünden istenilen imgeyi yaratıyordu; insanların ise bir direnç göstermeksizin duyarsızlaşması otelin resepsiyon görevlisinden başlayarak neredeyse tüm kente yayılıyordu. Animizm örnckleri ülkelerin, kentlerin ruhlarından, asıl romanda önemli yer tutan sanat eserlerinin ruhlarına doğru yol alıyor, adeta sanata ve sanatçıya bir övgü şeklinde sürüyordu. Anagran Selçuk Altun, özellikle roman kahramanlarının isimleriyle oynadığı anagram oyunuyla okurun dıkkatini hep ayakta tutmayı beceriyor roman boyunca. Roman kahra manının detaya meraklı, ince ayrıntılarda gezinmeyi seven zihni sanki okura da bulaşıyor, okuru da dedektiflik yapmaya yöneltiyordu. Bazen bu anagram oyununun sadece okurun dikkatini dağıtmak için konuldugu izlenimi de veriliyoruu. Arzıı Uzar, Zeki Ekiz, Salih Halis, Kadri Idrak karakterlerinin ardından adının öncelerı soyadı Insan odufiu için Nisan olabileceğini düsünüüğümüz kahramanımızın bir narf eksilerek Sina olması, bu düzenli anagramlara tepki duyarcasına, hatta neredeyse "însan" olmaktan bir harf eksiklikle tam kendini bulamamış olması fikrine kadar götürüyordu bizi. Kahramanın tam bir insan olmaması ise (aslında sonunda kendi sesini bulduğu için seviniyoruz Sina'nın) romanın başından beri tepki duymasını beklediğimiz halde sadece kendinden beklenen kusursuz çocuk rolüne soyıınan kahramanın içine sıkıştığı yasamı anlamamızı daha iyi sağlıyor. Hep ölçülü, hep en iyi olmasının ardında kişiliğini nir türlü bulamamış olması yatıyor. Bulana kadar da yapacağı en iyi şey, ondan beklenileni en iyi şekilde yerine getirmek oluyor. Bu kusursuz çocuk, büyüdüğünde de bir kusursuzluk arayışı içine giriyor. Çevresinde dost edindiği insanlar, sadece ve sadece onun edebiyat ve sanat zevkini paylasan insanlar oluyor: Diğer insanlara ise neredeyse hiç ilgi göstermiyor. Edebiyat sanki zevk aldığı bir sanat olmanın ötesinde onun tek iletişim aracı oluyor. Ilgi duyduğu tüm kadınlar, ilk ellerinde tuttukları kitapla onun dikkatini çekiyorlar. Bu da, sanki o kadınlara yakınlaşma isteğinden çok ellerindeki kitabın özüne yaklaşma isteği olarak ortaya çıkıyor. îlk gerçek sevgilisi tngiliz ktzın da edebiyat dağarcığının sonuna gelindiğinde doğal olarak artık ona gereksinimi kalmadığını düşünerek hemen ondan ayrılıyor. Yazarların aforizmalanyla dolu romanı okurken aklıma, Scott Fitzgerald'ın bir gün Ernest Hemingway'e "biliyor musun, zenginler bizden farklı' dediği ve Hemingway'in ner zamanki alaycı tavrıyla buna "Evet, onlann daha çok parası var" diye yanıtladığı geldi. Bu hikâye Hemingvvay'in zekâsını övmek için anlatılır ama Fitzgerald'ın belki de söylemek istediği, niceliksel farkın zamanla bir niteliksel farka dönüşmesiydi; bu açıdan bakıldığında sözlerinde aslında çok derin bir anlam yatıyordu. "Yalnızlık Gittiğin Yoldan gelir" de, heniiz 30yaşında olmasına rağmen, yaklaşık üç yüz miıyon dolarlık bir servetin sahibi kahramanın Fitzgerald'ın dediği gibi, kendisi emek sarf etmeden kazanuığı bir mirasa konduğu parayla, aslında niteliksel olarak da değiştiğinin farkına varıyoruz. Romanı bence çok iyi yapan unsur bu gizli değişimde yatıyor. Kahraman, kitap aşkını bıle parayla edebiyat bilgisi almaya kadar götiirüyor, edebiyat zevkJerine hayran olduğu insanlardan para karşılığı en iyi yazarlar listesi istemesi bunun basit bir göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Bu da yine kendi "insan ge lişimini" tamamlayamadığı, hep başkalarının güdümünde gitmekten, tutkuyla sevdi ği bir şeyde bile onay istemesini vurguluyor. Roman içinde de dile getirildiği gibi, oku mak tek başına yaptığımız üç işten biri (Roland Barthes'a göre uiğer iki şey mastürbasyon ve dua etmek) fakat roman kahramanımız okuma eylemine hep başkalarını dahil ederek bunu bozuyor, çünkü tek bildiği şey olan edebiyat ancak insanlarla iletişim kurmasına neden oluyor. Kusursuzluk arayışı ve edebiyat tutkusu bir araya geldiğinde de doğal olarak en iyi yazarı arama macerasına sürüklüyor kahramanı. Sonunda bunca yazarın adı arasından hangisinin sıyrılacağı merak uyandırıyor. Selçuk Altun, uzun listeler vermeyi seven bir yazar. Sadece yazar adları değil, müzeler, büyük oteller, restoranlar, ünlü marka lar da listeler halinde yer alıyor. Bazen romandaki akışı böldüğünü düşünsem de ro man kahramanlarının aşırı varlıklı yaşam tarzını ve ne denli tüketici olduklarını ver mek açısından işlev görduğü söylenebilir. Genelde bu tür listeleri farklı bir tür sayılan "Bridget Jones" ya da Lorrie Moore'un "SelfHelp" tipi romanlarında görmeye alışık olsak da, edebiyatta Fitzgerald gibi yazarlar da ("Tender is the night") tüketim çtlgınlığını anlatmak için alışveriş listeleri vererek romanda kurguyu böldükleri olmuştur. "Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir" romanında zayıf bulduğum bir nokta, bunca yazar adlarının ve kitapların kahramanları gerçekte nasıl etkilediğinin ortaya çıkmaması. Roman boyıınca önceleri "yaşayan en büyük şair" sıfatıyla daha sonra da "gelmiş geçmiş en iyi şair" olarak bahsedilen öktay Rıfat dışında diğer yazarların, ne roman kahramanının ne de diğer karakterlerin yaşamında nasıl bir iz bıraktıklarının hissedilmemesi, bahsedilen bunca yazar adını sadece listelenmiş olarak görmemize neden oluyor. Özellikle en iyi yazar arayışının sonunda sadece bir isim ve bir düzine kitap dışında neden bu yazarın diğerlerinden daha çok se vildiği açıklamasım boşuna bekliyor okur. Bir tek Öktay Rifat'ı neden bu denli sevdi ğini ve şiirinden etkilendiğini anlıyoruz, di|er sevdiği yazarların geride bıraktıkları izeri tam olarak hiç yansıtmıyor. Halbuki bir edebiyata övgü şeklinde yazümış romandan, romanın içeriğine de göndermelerde bulunmasını bekliyoruz. Son olarak bir de Selçuk Altun'un ince alaycılığından bahsetmek gerekir, ki bu romana ayrı bir tat vermiş. Arnerika'daki arabasrna özel plaka olarak "Fenasi" alan arkadaşından sonra Sina'nın da, baskısından kurtulmaya çahstığı dayısına gönderme yaparak "Halsi" plakasını alması hoş bir esp ri yaratıyor. Kanramanın kusursuzluk arayışı, gezegenin en iyi ressamı kim sorusuyla bir sonraki kitaba doğru uzanıyor ve bıraktığı yerden sonrasını büyük bir merak uyandırıyor. • "Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir"/ Selçuk Altun/YKY/2001/255 s. Î KtTAP Inrtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama Gaztt* Dcrai Kitap B«f ım vc Yayın A.$'yi tamılkn Cumhuriyct Vakfı adına llhan Selçuk 0 Yayın Danifmanı: Turtıan Günay v Sorumhı Müdür Mchmct Sucu 0 Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı 0 Baskı: Merfcez Gazete Dergi Basım Yayıncılık San. v« Tk. A.Ş Matbaası Eunboğa Yolu 13. Km. Punaklar/ANKARA 0 Idare M«rfctıi: Türfcoeağaı Caddesi No: 3941 Cajjaloğlu. 34334 Istanbul 0 Ttl: (212) 512 05 05 0 Rcklam: Publi Mcdia L Selçuk Altun'un İnce alaycılıOı bu romana ayn bir tat vermls www.yazinsanati.com asu@yazinsanati.coni SAYFA 3 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 686
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle