Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kıılübelerinin tam karşısında bulunan ve uzaktan bakıldığında bir insan yüzünü andıran dev kayalıktaki, vadiye bereket verdiğine inanılan sevecen yüze benzeyen adamın bir gün vadiye geleceği inancıyla büyüyen Ernest'in yüzünün sonunda büyük taş yüze benzemesi konu edilir. "Ateşe Verilen Dünya", bu uçsuz bucaksız dünyada, eskimiş ve değerini yitirmiş şeylerin yükü altında ezilen sakinleri tarafından büyük bir şenlik ateşi yakılarak bunlardan kurtulmaya karar vermeleri ve büyük bir yıkımla bunlardan kurtulduklarını sanmalarına rağmen, yürekteki, dışunızdaki dünyanın suçları ve yanlışlarının kaynağı olan ilk günahın yattığı küçücük ama sınır tanımaz köşe arınaırılmadıkça dünyanın çok geçmeden eski haline geleceği düşüncesiyle biten bir öyküdür. Öykü gerçek olanın gerçek ve görünür dünya değil insan aklı olduğunuvurgular. "BaylĞgginbotham'ın Başına Gelenler"de, cledikoducu ve meraklı, gczgin bir tütün satıcısı olan Dominicus Pike'nin, yolda karşılaştığı bir adamdan aldığı ve gerçekten düşünülmüş ama uygulanamamış bir planla ilgili; "Kimbaiton'dan bir ihtiyar, Bay Higginbotham dün gece saat sekizde meyve bahçesinde, bir lrlandalılıyla bir zenci tarafından öldürüldü. Onu armut ağaçlarından birine asmışlar, adamcağızı da ancak sabahleyin bulmuşlar" haberinin peşinden gidip Bay Higginbotham'ı bahçesindeki armut ağacına asıhrken kurtarması anlatılır. Polisiye öykü habercisi olan bu öyküde komik olan vurgulanmıştır. Ironik bir öykü olan "Rahibin Kara Peçesi"nde,otuz yaşlarında.nişanlı ve çok erendi biri olan vaiz Bay Hooper'in bir pazar ayinine alnından başlayan ve bütün yüzünü örten, soluğuyla yavaş yavaş kalkıp inen kara peçesini ne pahasına olursa olsun ölüm döşeğinde bile açmaması anlatılır. Örttüğü giz dışında korkunç bir yanı olmayan bu kara peçe, aslında tüm insanların yüzünde vardır ve Yaradan'ın gözünden asla kaçıp gizlenilemez, fikrinin sembolüdür. "Akbaba" KAFKA'dan seçilen ve on bir kısa öyküden oluşan "AKBABA" dizinin on sekizinci kitabı ola rak sunulmuştur. Öyküler Kamuran Şipal , önsözü Ali Karabayram tarafından dilimize çevrilmiş bulunmaktadır. "Akbaba", ayakları bir akbaba tarafından didiklenmekte olan kahramanın önünden geçmekte olan bir Bay'dan yardım istemesi üzerine, bir kurşunun akbabanın işini göreceğini söyleyerek tüfeğini almaya giden adamın niyetini anlayan akbabanın o dönmeden havalanıp bir ok gibi kaykılarak usta bir mızrak atıcısı gibi gagasını kahramanın ağzından içeri daldırarak, kahramanın kanı içinde boğulup gittiğini görerek rahatlamasını anlatır. "Bir Açlık Şampiyonu"nda, gece gündüz halkın ziyaretine açık tutulan demir parmaklıklar ardında sadece arada bir dudakların suyla ıslatılıp kırk gün aç kalınarak elde edilen bir şampiyonfuktan söz edilir, son zamanlarda açlık şampiyonlanna ilginin azalması sonucu girdiği sirkte de ilgi görmeyerek, hoşuna giden yiyecek bulamadığı için bu meslekte ısrar ettiğini söyleyip can veren ve sirkteki bir pantere yem olan bir açlık şampiyonu anlatılır. "İlk Acı", mesleğinin doruğunda bir trapez sanatçısının bir turne sırasında, ağlayarak menajerinden bir yerine karşılıklı iki trapez istemesi üzerine kendini suçlayan menajerin trapez sanatçısının çocuk alnında şimdiden ilk kırışıklıklann belirdiğini görerek üzülüşünü anlatır. "Melezleme' de, anlatıcının babasından miras kalan yarı kedi yaCUMHURİYET KİTAP SAYI 601 rı kuzu acayip bir hayvandan söz edilir. "Kent Arması "nda, bütün işlerin son derece büyük bir düzen içinde yürütüldüğii Babil Kulcsi'nin yapımı anlatılır. Onemli olan gökyüzüne doğru ıızanan bir kuleyi yapma düşüncesinin varlığıdır. "Prometheus", bu nıitoloji kahramanıyla ilgili dört söylenceyi anlatır. Kafka'ya göre söylence: "Bir gerçeklik temelinden çıkıp geldiği için yine ister istemez açıkfanamazda sonlanacaktır." "Gündelik Bir Şakınhk"ta, A, H'deki B ile onemli bir iş anlaşması yapmak üzere H'ye yollanır. A bu yolu nem gidiş hem gelişte on dakikada alır. Anlaşmayı kesinleştirmesi için yine H'ye yollanan A'nm bu kez oraya ulaşması on saat alır. Öykü rastlantılar sonucu A ile B'nin birbirlerini kıl payı kaçırmalan ile son bulur. "Çakallar ve Araplar", Avrupalı bir gezginin sahada otların arasında uyumaya çalışırken etrafını saran ve kcndisine sanip diye seslenen çakalların, Araplar var oldu olalı çölde dolaştığına inanılan eski ve pasla kaplı bir makasla Arapların gırtlaklannı kesmesi isteğini dinlerken ltılavuz tarafından kurtarılışı ve çakalların meslekleri olan işi yapmak üzere bir devenin leşi üzerine çullanmaları anlatılır. "On Bir Oğul" bir babanın on bir oğlunun tanıtıldığı bir öyküdür. Farklı özelliklerdeki oğullarına yakınlığı ve beğenisi de farklı olan baba.oğulları arasında en narin ve güçsüz olana en çok güvenmektedir; çiinkü onun bu hali aldatıcıdır. " Akademi İçin Bir Rapor", zamanla insanlaşan bir maymunun, yakalanmasından menajeri eşliğinde yaşadığı rahat döneme kadar geçirdiği tüm evreleri anlatan ve Akademi üyelerine sunduğu raporu konu edinir. "Çin Seddi'nin Inşasında", Çin'in güneydoğusıında, hiçbir kuzeyli kavmin rehlike oluşturmadığı bir eyaletteyaşayan bir dııvarcı ustası, yapımında çalıştığı ve parça narça inşa yöntemiyle yapılan ve o Babil Kulesi için bir temel oluşturacak olan Çin Seddınin inşasından hareketle kendı yurdunun dinsel, tarihsel ve toplumsal gerçeklerinden söz eder. Borges'in: ".. Doğruvıı söylemek gerekirse Kafka yalnızca kâbuslar düşleyebiliyor ve gcrçckliğin hiç durmamacasına kâbus ürettiğini düşünmeden edemiyordu. Aynı şekilde hemen hemen tüm yapıtlarında var olan ertelemenin de ayırdındaydı. Bu iki şey, hüzün veerteleme, Kafka'yı tüketti kuşkusuz. Mutlu sayfalar kaleme akmakla yetinmeyi tercih edebiliıdi, ama gııruru buna izin vermedi" sözleriyletanımladığı Kafka'nın, en tartışmasız becerisi tahammül edilemez durumlar yaratmıs olmasıdır. nına aldıgı zehir şişesiyle birlikte girdiği su sarnıcında, gittikçe yaklaşan ateş yansımalannı görüp şişeyi dudaklarına götürüşü anlatılır. Tuzdan I leykel"de, Ermeni kesiş Sosistrato'nun azizlik mertebesine ula^tıktan sonra yaşadığı manastıra gelen yaslı bir gezginden Lut'un cezalandırılan karısının yaşadığı ve inleyip durduğunu öğrenip onun tuzdan heykelini bularak çözüşü ve kendi ısrarı üzerine kadının geriye baktığında ne gördüğüne ilişkin sırn kulağına fısıldaması üzerine ölüşü anlatılır. "Abdera'nın Atlan"nda, herkesin at terbiye etmek için can attığı ve atların dizginsiz dolaştığı Abderra kentinin insanlardan daha çok değer verilen atlar tarafından istila edilip yağmalanması ile birdenbire ortaya çıkan ve sonradan Herkül olduğu anlaşılan bir aslan başının kenti kurtarışı anfatılmaktadır. "Açıldanamayan Bir Olay"da, bir tarım bölgesinden geçerken bir sulh yargıcının verdiği bir mektupla birlikte konaklamaya gittiği evin sahibi ile hemoapati konusunda tartışmalar yapan anlatıcının adamın gölgesinin hareket etmeyişine tanık oluşu anlatılır. "Franceska", Paolo ve Franceska arasındaki zina söylentisini ve onlann günah işlemedikleri nalde umutsuzluk içinde ölümlerini anlatan bir eski metnin çözülmesini konu edinir. "Jülyet Nine", Emillio'nun yaşlüıkta bile yanından ayrılmadığı kendisinden yirmi yaş büyük bekâr teyzesine duyduğu dostluk ötesi bağlılığı anlatır. "Yaşamın efendisi olan insan, ölümün deefendisidir" diyen Lugones'in intiharına ilişkin olarak Borges, vazgeçme ve yadsımalarla dolu olan yaşamının gecikmiş bir intihar olduğunu düşünmektedir.. Uç öykünün yer aldığı ve çevirisi Hasan Fehmi Nemli tarafından yapılan yirminci kitap, HINTON'dan seçilen "BİLİMSEL ÖYKÜLER"dir. "Düz Bir Dünya" öykiisü bir "Giriş" ile başlamakta ve ek bölümüyle sona ermektedir. Girişte, varlıkların yalnızca iki yönde hareket edebildikleri, duz uzaylı bir dünyadan söz edilmeden önce, iki boyutlu bir dünyada maddenin nasıl bir şey olabileceği konusunda net bir fikir olıışturmaya yönelik bir deneyden söz edilerek, öyküye bir ön hazırlık yapılmaktadır. Şemalarla, okuyucuyu yönjendirerek yapması is "BHimsBl OykülM*" tenilen uygulamalarla düz uzaylı dünya varsayımından doğan düşüncelerkavratılmaya çalışılmaktadır. ()yküde, canıa benzeyen ama çok daha sert ve ışığı hiç geçirmeyen bir maddeden üflenmiş çok büyük bir kabarcık olan ve içindeki birçofc katmanda oluşan geçit ve mağaralarda insanların yaşadığı tuhaf bir dünyadan söz edilir.Insanların hareketleri, düşünceleri ve düş KÜçlerinin hep üzerinde bulundukları bu yüzeyle sınırlı bulunan böyle bir dünyada yaşamın nasıl olabileceğine ilişkin sayısız ilginç saptamayla sürüp giden öykü, Hinton'un imgelemimizde dört boyutlu bir dünyayı algılamamıza yardım etmek için, alabildiğine kunnaca ancak içine daha kolay girilebilen iki kişilik bir dünyadan oluşan yereyini konu edinir "Ek"te ise, her yönde ışınlar yayan ışıklı bir nokta deneyi yer alır. "Dördüncü Boyut Nedir?" başlıklı kurmaca, "Daha önceki uygarlıklann basit ve içgüdülcre dayanan yaşam tarzını terk ederek onun yerine bilgilerimize dayanan, varsayımlarla düzenlenen ve zininsel araçlarla desteklenen bir uygarlık koymuş bulunuyoruz" düşüncesinden hareketle, bu durunida bilgi ve uygulamadaki ustalık eksikliğiyle birlikte, bazı dallarda bilgi ve ustalık varken belirli bir dalda bulunmamasından ya da eksikliğinden kaynaklanabilecek tehlikeleri konu edinmektedir.Eski bir iranKralı'nın, avlanırken girdiği, geri dönüşü olmayan bir vadide karşılaştığı ve kenaisini, sadece bir adam bildiği şeylerin ötesine ebediyen geçtiğinde gözüken ve insanların yaratıcısı Demiourgos olarak tanıtan yaslı adamın kurduğu ve hareketlerin ancak verdikleri acı kadar haz verdiği bir ülkede, haz ve acı dengesiyle oynayarak varlıklan istediği şeyi yapmaya yöneltebilmesini anlatan "Pers Kralı" on bir bölümden oluşan ve Binbir Gece Masalları'na benzer bir oyun halinde düzenlenen bir öyküdür. Borges'e göre, Hinton bir öykü yazarı değildir, yaratıcısı ve kaynağı olduğu için onu asla inkâr etmeyen spekülatif bir evrene içgüdüsel olarak sığınan yalnız bir uslamlamacı, sorgulayıcıdır; Bilimsel Öyküler'de (1888) anlatı biçimi aramıştır ve bu yapıt yaşadığımız yüzyılı istila etmiş olan görünüşe bakılırsa da sonu gelmeyen bilimkıırgu yapıtlarını tartışmasız biçimde öııcelemektedir. Okuyup bitirdiğimde, içinde her türlü fantastik lezzetin bulunduğu olağanüstü bir öykü şöleninden gözü gönlü doymuş ama yine de devamı yok mu diye bakınan konuk gibi olduğum bu seti tanıtmanın benim açımdan en büyük zorluğu belki de en büyük kolaylığı fantastik edebiyatın büyük ustası Borges'in her bir kitap için yazdığı önsözlerde yaptığı saptamaların üzerine söyleyecek söz bulamamaktı. Dizinin sabırsızlıkla beklediğim basılacak diğer on kitabının Dost Kitabevi Yayınları yetkilisi Sayın Ali Karabayram'ın nihai olmadığını belirttiği sıralaması şöyledir: "Rus ÖyküleriDerleme"; "Binbir Gece MasallanGalland"; "Binbir Gece MasallanBurton"; "Olümün DostuAlarcon"; "Ateşten PiramitMachen"; " MicromegasVol taire";" Dostların DostlarıJames";"Yann'ın ÜlkesiDunsany"; "Arjantin ÖyküleriDerleme"; "Yirmi Beş Ağustos 1983 ve Öteki ÖykülerBorges".Yaşamın katı gerçeklerinin git gide bizi daha çok umutsuzluğa ittiği şu günlerde, biraz olsun kaçıp düşlere sığınmak, olmazların olal)ilirliği üzerine inancımızı artırabilir belki. Gerçek olanın gerçek değilmiş gibi, gerçekleşemeyecek olanı da gerçekmiş gibi sunan ve bizi "Neden Olmasm? a götürebilecek olan bu öyküleri okumanızı, bir tür ıımuda yolculuk olacağı ve Shakespeare'in , "Yaşam bir gölgedir" savını hiç unutmadığım için de öneriyorum. • SAYFA 9 TüzdanHeyker' On dokuzuncu kitap, LEOPOLDE LUGONES'den "TUZDAN HEYKEL"dir. Çevirisini Banu Temef'in yaptığı ve Borges'in: "Tüm Arjantin edebiyatını tek bir yazara indirgemek zorunda kalsaydık bu yazar tartışmasız Lugones olurdu. Dünümüzü, bugünümüzü ve belki de yarınımızı onun yapıtlarında bulmak mümkündür" sözleriyle sunduğu kitapta yedi öykü yer almaktadır. "Yzur", kahramanın, iflas etmiş bir sirkin açık artırmasından satın aldığı maymun Yzur ile kurduğu iletişim ve özellikle konuşmayı öğretmek için verdiği mücadele sonunda maymunun su isteyerek ölmesini anlatır."Ateş Yağmuru"nda, terasında oturmuş kentin karmaşasını izlerken gökten yağmaya başlayan ve bütün kenti harabeye çeviren ateşten bakır yağmıırundan kurtulmak için evinin mahzenine sığınan ve evin de çökmesi üzerine ya Franz Kafka