Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nermi Uygur'un 'Tüm Eserlerine Doğru'da yeni bir adım ç", "dış" izlcği, gencl olarak felsefe tarihinde, özel olarak Nermi Uygur'un söyleminde büyiik yer tutar. Bu deyişler larklı bağlamlaı da olsa dn bize varlık felsefesinin, bilgi felsefesinin ve özellikle yaşama felsefesinin ustalarını anımsatır. "Iç", "dış" sözcükleri ve türevleri, Nermi Uygur'un kitaplarına başlık olur ve bu bağlamlarda konu edinilenler; felsefi ya da yazmsal kaygıya yanıt olan dü şünce doğrultııları, sürekli olarak birbirine eklemlenir, örgülenir; her biri bir digeıinın neredeyse ayrılmaz bir parçası rıaline gelir. Bu kez de öyle: yaşam "iç"le "dış"m kesişti^i, hatta ayrılmaz birliktdik oluşturduğu ve hiçbir dizgcyle sınırları çızı lemeyen bir ortam. Olsa olsa elimizde tek olanağımız var: dilimiz, söylemimiz. Nermi Uygur'a göre yaşam, dille ancak belirginles,tirilebilir; bir başka deyişle var kılınabilir. Dil her zaman olduğu gibi, Nermi Uy gur'un vazgeçılmez izleklerinden biri. Içimin Sesi'nde(*A) dil izlekli birçok de neme bırbirıne eklemleniyor ve ner sunuş biçimi, biz okurların dil duyarlığını yeğinleştiriyor. Içimin Sesi'nde "iç' ile "dış'm topiamı olan yaşamla dil buluşuor; yaşam "ben" diliyle/dilinde somutaşıvor, var oluyor. Aynı zamanda çağdaş psikolojik bir tutuma da tanıklık eden bu söylem eşliğinde dilyaşam/dışdüna, dildüşünme ilişkilerinin yaşantılara bezenmiş sunuluşuyla yüz yüze geliyoruz. Nermi Uygur kendinden dışa açılıyor; yaşamın/yaşamının örgüsünü kendine veren kavramlarını kuruyor. Kavramlar; insan yaşamının vazgeçilmez öğeleri olan sözciiklere dökülüyor; sınırlar olsa olsa dilsel sınırlar çiziliyor. Çünkü onun yaşamı "Dilde kıvam bulan, dilbilinçli bir yaşam(...)" (s. 30) Dil burada hem tüm somutluğuyla (söyleyen/dile getiren, söylenilen/dile getirilen bağla mında farklı söylem biçimlerinde) ortaya çıkıyor. Dil aynı zamanda Heideggercebirdeyimle "çatı"yı "çerçeve"yioYuşturuyor. Çünkü dil; tarini, eğitimi, karmaşık ve ne olursa olsun zengin dokusuyla kültürü, kısacası insanı taşıyor. Nermi Uygur'un Içimin Sesi'nde belirgin kıldığı aslında "içi dışıyla" dildir; başka deyişle insandır. Her tek insan da diğer insana toplumsal ve kamusal açıdan dille bağlanır. Bu nedenledir ki insanların açık bir biçimde göımeleri gereken, dili kullanmanın getirdiği karşılik.li sorumluluktur. insan kendine ve dünyaya yönelen bir varlık olarak konuşur. Nesneözne ayı rımının yönelme edıminde temellendiği yapıtta nominalist nitelikli varlık anlayişı ortak tabanı oluşturur. Sık sık yinefenen "dz" sözcüğü, aslında, herhangi bir özcü tutumu imlemez. "Öz" düşünsel ve dilsel olanda kendine yer açar. Bu da en bağiayıcı yansımasını bir dil varlığı olarak insanda bulur. "Dil/söz artık ner şeyin başlangıcıdır" örüntüsüne, temel izleğine daha da temel bir yaklaşımla Nermi Uygur da eklemlenir ("Başlangıca Başlangıçlar": ss. 215230). Her bir insan diğer insanı, türdeşini dil dolayımında bir süreklilik içinde gereksinir. "Ister tek kişi, ister toplum, ister devlct açısından bakılsın: artışlar, azalışlar, gerilimler, gelişimler sarmıştır insan davranışlannda her yanı" (s. 38). Dilin ayrımlayıcı gücü sayesinde belir;inleştirilen buinsani durumları "bunaım" deyişi altında toplayabiliriz. "Birbirinden karışık ve karmaşık ilişkilerin merkezinde" olan her bir insanın yaşa "I: BETÜL ÇOTUKSÖKEN * Içimin Sesi Dil her zaman olduğu gibi, Nermi Uygur'un vazgeçilmez izleklerinden biri. Içimin Sesi'nde(**) dil izlekli birçok deneme birbirine eklemleniyor ve her sunuş biçimi, biz okurların dil duyarlığını yeğinleştiriyor. îçimin Sesi'nde "iç" ile "dış"ın topiamı olan yaşamla dil buluşuyor; yaşam "ben" diliyle/üİlinde somutlaşıyor, var oluyor. Aynı zamanda çağdaş psikolojik bir tutuma da tanıklık eden bu söylem eşliğinde dilyaşam/dışdünya, dildüşünme ilişkilerinin yaşantılarla bezenmiş sunuluşuyla yüz yüze geliyoruz. mı da diğer "(...) insanlarla iç içe örülmüş bir varoluştur." (ss. 3839) Tam bu noktada karşımıza, Nermi Uygur'un vazgeçilmez izleklerinden biri olan eğitim çıkar. Çünkü insanla insan arasındaki ilişkinin her türlü somut ilişkinin ortak paydası eğitim ilişkisidir. lnsaninsan ilişkisi yatay ve dikey biçimde siirekli olarak eğitim ortamıııda gerçekleşir ve eğitimin en zor olanı da kendi kendine yönelik eğitimdir Nermi Uygur'a göre. KuramEylem Bağlamında (1975, 1996) ağırlıklı olarak ve öteki yapıtlarında da temel bir izlek olarak eğitimden söz eden Nermi Uygur, bu kez "özegitim" üzerinde durur: "(...) ister kendimiz ister başkaları olsun, insanlar arası eylemlerimizde, her birimiz önce kendımizi, gücümüz yettiğince de başkalarını eğitme göreviyle karşı karşıyayız. Yineleme pahasına olsa da altını çizelim: kaçınılmaz bir başgörevdir bu." (s. 42) Ona göre"(...) kendi kendimizeyönelik eğitim, kuşkusuz, eğitimlerin en zorudur. En yüce eğitim, dolayısıyla en vazgeçilmez eğitim budur." (s. 43) Kendine yönelik bilinci "saygı" görünümünde beliren insanın her türlü düşünüş ve eyleyiş biçimine eşlik etmesi beklenen temel de insana duyulan saygıdır (s. 43); bu, tıpkı "ben düşünüyorum" temel ediminin, her türlü bilme edimine eşlik etmesi gibi bir şeydir. insanın başkalarıyla birlikte varokışu, her şeyin her şeyle ilişkili olusu, yasamın belirsizliklerle.bulanıklıklarla örülü dokusunun insana yüklediği sorumluluklar, zorluklar bol benzetmeli anlatımlarla bizi yazınsal olanın da içine götürür; bizi yaşam üzerinde aslında kendimiz üzerinde düşünmek konusunda kışkırtır. Yaşam artık tüm kıyıbucağıyla, zenginliğiyle önümüzde anlaşılmak üzere yerini alır. Içimin Sesi, insanın sanki "Ben neyim, kimim?" sorularına olduğu kadar, "Ben ne yaptım?", "Ben ne yapıyorum?" sorularına da yanıt vernıesini amaçlamaktadır. "Yönelme"den başlayarak, "çalışma"ya, "biriktirme"ye, "sürdürme"ye, "isteme"ye (s. 82) kadar her türlü insani eylem üzerine titizlikle düşünmenin ne denli önemli olduğunu bize gösteren bir metin olarak karşımıza çıkmaktadır Içimin Sesi. "Eyleyen varlıklarolduğumuza göre: "Ne yaptın?" "Ne yaptım?" demeden yaşayamayız. Sormaksa, konuşma yetimizden edindiğimiz en ağırlıklı özniteliğimiz." (s. 126) Edimsel olanı, kuramsal arka planını da bir yana bırakmaksızın öne çıkaran Nermi Uygur, nasıl ki eylemi kuramla ya da kuramı eylemle, başka bir deyişle kendisi olmayanla bütünlemeye, anlamlı kılmaya çalışıyorsa, bu tutumunu varolma düzleminde olduğu kadar, bilme düzleminde de etkin kılar. ü n a göre kendini kendisinin dışındakiyle beslemeyen gelışme gösteremez. Bu, ayrıca "bensen" ilişkisinde olduğu gibi, uğraştığımız alanlar arasındaki ilişkilerde de böyledir. Bilim, felsete, sanat süreldi olarak birbirlerini zenginleştiren etkinliklerdir. Nermi Uygur Içimin Sesi'nde kendini bir felseresever olarak tanımlamaktadır: "Neysem, ne değilsem felsefeseven biri olarak oyum. Baska türlü dendikte: tek bir eylemin ve edimin, tek bir etkenliğin önemli bir damgası gözüyle bakamam felsefeseverliğime; tüm varoluşu mu dokur bu severlik. Olanca doluluğu boşluğuyla yaşamımın içidışıdır bu sev gi.' (s. 233) Nlermi Uygur ayrıca bir felsefesever olarak öğrenmenin kesintisiz bir süreç olduğunıın ayırdındadır. Bu nedenle de felsefe uğraşısmı aceleci bir noktayla sona erdirmediğıni dile getirir. Ayrıca Felsefenin Çağrısı'nın (1962, 1971,1984,1995,2001) temel izleği olan sorguculuğa yeniden döner: soran, sorgulayan biridir çünkü o. "Çok öğeli bir örgütlenmedir felsefe çalışması. (...) Kaygı, zevk, eleştiri, sabır, titizlik olmadaıı olmaz felsefe yetişimi." (s. 235) Nermi Uygur'a göre bir telsefeseverin "ben" di lini kullanarak saptadığı felsefeseverli;in özgül ayrıınlannın diğerleıı de şun ardır: bir relsefeseverin her alana, her konuya el atması ve en dingin, en dinç zaman dilimlerını felsefeye ayırması gerekir: "Kafası yorgun kişilerin işi değildir felsefe. Hepdinginayık bir düşünüş gerektirir." (s. 236) Böyle bir düşünüş de asıl edimselliğine ustalara yönelmeyle, onlardan beslenmeyle ulaşabilir: "Bu bağlamda, ustaları okumaya, onlardan özüme besinler sağlamaya çalışırım. Çömezce değil, özsaygısıyla yaparım bunu." (s. 236) Belki de bu belirlemeleri en etkileyici biçimde ortaya koyan şıı deyiştir: "(...) felsefe sevmeyi, felsefece çalışmaktırdiyeyorumlayabiliriz." (s. 236) Î THMIM8VBPİ6P8 "Felsefeseverlere" baslıklı deneme bizi birdenbire Yaşama Felsefesi'ne (1981, 1984, 1989, 1993, 1998) götürüverir: felsefe bağlamında akılduygu birlikteliği. Çünkü ona göre "Duygusuz akıl küt, akılsız duygu çelimsizdir." (s. 238) Her felsefesever başka felsefeseverlerden yararlanmayı, katkılar devşirmeyi ya şamboyu sürdürmelidir (s. 242). Nermi Uygur'un tüm felsefi söyleminde hiç vazgeçmediği düsünsel edimlerden biri, okurlarının çok yakından bildiği gibi, kavramsal temellendirmelerdir. Felsefe için vazgeçilmez olan temellendirme edimlerini de ne tam bir bağlanma ne de yok saymayla birlikte sürdürmek mümkündür gerçek bir felsefesever için. Içimin Sesi bize, kuramsal ve eylemsel açıdan bağnazlıktan uzak duruşun yollarını da açıyor. Yapıtta yer alan "Bağnazlıktan Uzak DilBakımı" denemesı (ss. 272278) bu ileri sürüşün üstelik en belirgin kanıtı durumundadır. Içimin Sesi'ni en iyi özetleyen paragraf şu olsa gerek: "Kimi sezer gibi oldu ğumuz, kimi daha yakından ayırdına vardığımızı sandığımız öyle bir serüven ki şimdi burada dile getirmeye çalıştığım şeyler, zorlanırsak, yanlış yorumlanmak pahasına da olsa, belki şöyle derlenip toparlanabilir: Bölükpörçük, yepyeni bir yaşama anlayısı; bir varoluşduygıısu; bambaska bir bilgelik; felsete ötesi bir felsefe; kişinin hem kendisineçevresineevrene bireysel ama nesnel, nesnel ama bireysel sarılış; dille akılla tüketesiye kavranamayan, salt sözcük seksekleriyle içine inilemeyen anlatılmazlara bir yakla şımdenemesi bunlar." (s. 250). Ulaşılmak istenene, yerine getirilmesi ya da yapılması gerekene ilişkin belirlemeler, denemenin tekilde tümeli yakalama olanağını sağlayan eşsiz söyleminde bizim ue içimize yöneliyor işliyor;yolgöstericimiz oluyor. Uomo universale (: evrensel insan) tekkişide bize kendini açıyor. • (*) Prof. Dr. Betül Çotuhbken, Maltcpe Üniversitesi t'en Edebiyal ¥aküllesı C'j Nermi Uygur, Içimin Sesi, Yapı Krcdi Yayınlan, tstanbul, 2001. 278 s: KİTAP SAYI 601 Î SAYFA 10 CUMHURİYET