28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Islamcılmın kendi kendisini yok edlgl ABDULLAH TEKİN slamcilığın çeyrek yüzyılını masaya yatıran bu çalışma, XX. yüzyılın son dönemlerinin önde gelen poutikdinsel olgularından birinin anlaşılması için gerekli anahtarları sunuyor. Iran'da muhafazakârlar, reforrnculann kazandığı seçimlerin sonuçlannı iptal ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Cezayir isc, sivil halkın katledilaiği olaylara adeta periyodik olarak yas ortamına giriyor. Böyle bir durumda, insan kendine, Islamcılık sonrası döneme girdiğimizi iddia eden Gilles Kepel'in fazla iyimser olup olmadığını sormazlık edemiyor. Ama öte yandan kabul etmek gerekir ki, birkaç göstergenin öznel yorumundan çok, îslamcı hareketin otuz yılhk tarihinin analizi üzerine oturan bu tezi dikkate almamak gerçektcn çok zor. Bugün geriye bakıldığında, îslamcılığın üç perdeİİK bir trajedi olduğu söylenebilir. Ûk perde, 1970'ten 1980'e kadar süren, politik îslamcıliğın oluşma süreciydi. Bunu bir on yıllık yükseliş dönemi izledi. Bir tepe noktasına varacak olan bu yükseliş, "Islam tchdidi" hipotezine ağırlık kazandıracaktı. Ancak daha önce de görünür durumda olan çelişkiler, 9O'lı yıllar boyunca, öyle birkaç gözalıeı eylemin pek gizleyemeyeceği bir parçalanma ve gerileraw yol açtı. Gilles Kepel bu üç perdenin nasıl yaşandığmı, Islamcılığın çeşitli ülkelerdeki tarihini üç kısa bölümde ele alarak gösteriyor. Yazar, sadece Iran ve Cezayir'e odaklanmamış, gerçekte nercdeyse bir dünya hareketi olan Islamcılığın mantığını Mısır, Malezya, İJrdün, Sudan, Türkiye ve Arganistan üzerinde durarak, hatra Avrupa'ya da dokunarak ortaya koymayı basarmış. Bu dev freskin bir diğer önemli yanı da, çeşitli bilimsel disiplinler arasındaki sınırları ortudan kaldırabilmesi. Bir lslambilimci olan yazar, yeni bir Islamcı doktrin oluştunnak isteyen teorisyen ve liderleri sıkı sıkıya izlemek durumıında. Ama bu işi yaparken, dinsel söylemleri, bizzat onların yankılarını dile getiren ortamlara yeniden yerleştiriyor. I şah tarafından horlanmış orta sınıfları ve ekonomik modernleşmenin kurbanı olan milyonlarca yoksulu ardından sürükleyebildi. Ama öte yandan bu iki sosyal kategori, çıkarları arasındaki çelişkinin bilincine vardığında yenilgi kaçınılmaz hale geldi. Bu durumda taraffarın her biri için, farklı sosyal motivasyonlarla harekete geçen kardeşlerine, kendisine uygun bir Islamcılık anlayişı nı dayatmak zorunlu oldu. Artık sadece bir anlaki koda indirgenmiş bulunan dinsel söylemlerin ise, farklılıkları giderme konusundaki iktidarsızlıkları net bir şekilde gözler önüne serildi. Elimizde bu anahtar olunca, dinsel tutkuları aynı ölçüde güçlü iki klanın, îslam dünyası üzerinde hegemonya oluşturmak amacıyla nasıl kıyıcı bir mücadele verdiklerini anlayabiliyoruz. Bunlardan biri, Suudi Arabistan'ın dümen sııyıında, mevcut rejimleri kargaşadan korumak amacıyla bizzat dini kullandı. Diğeri ise, dini tüm inançsızlara karşı kutsaf savaşım, yani cihadın silahı haline getirmek istedi. Bu mücadeleden çıkış artık görünüyor. 1990'ların başında, devrimci Islamcılığın zaferine pekâlâ inanılabilirdi. Oysa bugün gorülmekte ki, devrimci tslamcıhğın başarısı, onun sadece kendi kendisini yok edisjni basjatacaktır. Bir bakın: Cezayir'de GÎA, Filistin'de Hamas ya da Mısırlı ya da Türk aşırılar ne dııruma düştüler. Şıırası açık ki hemen her yerde, Islamcılığın radikalleşmesi bir intihat girişimden başka bir şey olmadı. "(lihatçıtar", resmi otoriteler tarafından kovuştıırulan, şiddet eylemlerinden bıkmıs orta sınıflar tarafından lanetleııen ve Iblam devrimi vaatlerine artık inanmayan yoksul tabakalar tarafından terk edilmiş küçük azınlıklar haline gelmekteler. Mevcudiyetlerini ispatlamak için yaptıkları atüımlar, soyutlanışlannı hızlandırmak ve kendilerini her türfü politik perspektiften yoksun bırakmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ama bunları söylemek, Gilles Kepel'in "Îslam demokrasisi" olarak nitelediği şeyin zamanının geldiğini söylemek anlamına gelebilir mii' Elbette kabul etmek gerek ki, 511 anda îslamcı entelijansiyanın bir kesimi, etrafını çevreleyen laik toplumla yeni bir ittifak aravışı içinde. Yine îslamcı entelijansiya, artiK, Tann egemenliğinin halk egemenliğiyle bağdasmaz olduğunu ileri sürmüyor ve demokrasi ile Islam'ın bir arada yaşayabüeceğini göstermeye çalışıyor. Ama sorunlan hâlâ son derece ağır olan kitlelerbu entelijansiyayı izleyecekler mi? Bilindiği üzere îslamcı ütopya, yoksulluğun verimli toprağında yeşerdi. O yüzden belki de Müslüman ülke yöneticilerinin, yeni patlamalann ortaya çıkışını önlemek için, "Islamcılığın gerilemesinden bencil bir yarar sağlamakla yetinmemeleri" ve ülkelerinde gerçek demokrasinin kurulması için otoriter eğilimlerinden vazgeçmeleri gerekiyor. • Cihat: tslamcıhğın Yükseüşi ve Gerilemesi/ Gilles Kepel/Çcviren: llaldun Bayrt/Doğan Kitapçtlık/ 543 s. "islaın demokraslsr Ordu Satranç Oynarken DR. ALEV COŞKUN edri Baykam, bir sanatkâr, bir kültür adamı. Türk Aydınlanma devrinıinin ve Atatürk ilkelerinin yılnıaz savaşçısı. Bu konuda konuşmalar yapıyor, makaleler yazıyor, kitaplar yayımiıyor. Bu kez değişik bir kitabı yayımlandı Baykam'ın. Ordu Satranç Oynarken, Piramit Yaymcılık, 2001, nem yazılı, hem de görsel malzeme ile yüklü olarak üretilmiş. Kitap, yazılar ve makaleler yanında gazete kupürlerinden de oluşuyor. 557 sayfa ve 8 bölümden oluşan kıtabın her bölümünün içinde ayrıca kupür bölümü de var. Kitabın altbaşlığı "Kemalizme karşı ıskalanan komplo ve 28 Şubat'a giden uzun yol" adını taşıyor. Kitabın bölümleri şöyle sıralanıyor. I. Bölüm: Ordu satranç oynarken, giriş bölümü. II. Bölüm: 28 Şubat karanlığı yırtarken suya düşen sinsi komplolar. III. Bölüm: Kaybettiğimiz canlann düşünceleri ve anıları ölümsüzdür. IV. Bölüm: Medyokrasi gerçeklere hangi saptırmalarla bakıyor? V. Bölüm Güneydoğu: Sevr'in tahrikçi aynmcılarına karşı aklın yolu. VI. Bölüm: Karaoğlan'dan Egocevit'e: Ortanın bayrakçılığından tarikat şeyhlerinin hamiliğine VII. Yirmi yıldır iki yakasını bir araya getiremeyen Türk solu Son söz: Ve durum değerlendirmesi. Kitabın giriş bölümünde yazann uzun bir değerlendinne yazısı yer alıyor. 33 sayfalık. Bu giriş kısmı, kitabın kuramsal temellerini de oluşturuyor. Yazar bu bölümde "siyasal Islamcılann" çıkış noktalarını ele almakta ve kimi önemliyargılannı açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin: "kimseye ve demokrasiye müdahale etmeden MGK'ye ağırlığını koyan Genelkurmay, şeriatçılann durumdan en mutlu oldukları anda, kimilerine göre 1946, kimilerine göre 1980'den beri süregelen yükselişlerini birden durdurmayı bildi." (s. 32) "Türkiye'de ordunun yaptığı rejim bekçiliğini, bir başka ülke vatandaşının hatta tarihçisinin anlaması mümkün değil" (s. 32) "Bunun birçok nedeni var: B Ortada, bağımsi/lıktan gelen milliyetçiliklerin, Marksizmden ilham alan sosyalist rejimlerin ve çeşitli ülke yöneticilerinin stratejilerinin yenilgisiylebelirlenen bir politik bağiam var. Bunun yanı sıra, yani kuşakların ortaya çıkışından, ekonomik sorunların ağırlaşmasından ve yeni imtiyazlı sınıflar iîe yoksullar arasındaki uçurumdan kaynaklanan bir ekonomik ve demografik bağiam da söz konusu. lşte bütün bu veriler, îslamcılığın son derece farkh biçimler kazanmasını sağlamıştır. Bunların kimileri başan kazanırken kimileri yenilmiş, kimileri terörizme yönelirken kimileri yürürlükteki rejimlerle bütünleşmistir. Gilles Kepel, tüm bu farklılıkları dikkate alarak ve mevcut durumlann karmaşıklığmı bir kenara itmeden, bize oldukça basit bir pusula sunuyor. ü n a göre Islamcılığın yönelişleri, dinsel söylemlerin, dindar orta sınıfların özlemleri ile genç ve yoksul kitlelerin özlemlerini bütünleştirebilme kapasitesi tarafından belirlenmekte. Tek başarılı deney olan lran, bunun bir örneği. Burada öne çıkan, Humeyni'nin görece belirsiz söyleminin çekiciliği. Bu söylenı, dinsel ideal ile sosyal adalet çağrısını birleştirerek, SAYFA 16 Çojjul dupumlar Dünyada Batılı olmayan ve bu kadar düşük GSMH'si olan bir Müslüman çoğunluğa sahip Türkiye hariç başka hiçbir ülkede bu kadar açık bir parlamenter demokrasi yoktur." (s. 32) "!jayet Silahlı Kuvvetler bu gidisata dur demeseydi, yobazların kendi aralarında en geç 2000 yılında T.C.'yi alaşağı edip, Islami ("umhuriyeti kurma projeleri belki gercekleşmiş olacak, ya da ülke Lübnanvari dev bir iç savaşın ortasına düşecekti." (s. 35) "Kendi satranç hamlelerindebasını2. Cumhuriyetcilerle, solu da Ecevit le tıkamayı başaran köktendiriciler..." (s. 35) Yazaragöre, "sabırla ve yıllarca yapılan çahşmalarla, milyonlarca taraftarlarına pompalı tüfekler de aldırarak, bir hazırlık yapıyorlardı şeriatçılar." Baykam, bu sabırlı ç a11ş m a1a r 1 n C.K.'nun 141., 142., 163. rnaddelerinin kaldınlışıyla başladığını savunuyor. Bu planın şeriatçı, lkinci Cumhuriyetçi ve bölücü yazarların birbirlerini sıkı sıkıya desteklemesiyle sürdürüldüğünü belirtiyor. Bu cephenin "2001" yılında hâlâ kadınların özgürlüğünü çarşaf ve türbanlarda arayan "depase' anlayışlar.." içinde olduğunu belirtiyor. (s. 47) Bütün bu anlatımlar ve koalisyon cephesi giriş bölümünde de belirtildiği gibi, "... çeşitli anlatımcı başlıklarda okuyucuya" gazete kupürleriyle aktarılıyor." (s. 54) Bu kitap, ileride bu dönemi yazacak olan siyaset bilimcisi, tarihçi ve sosyal biliciler için paha biçilmez bir kaynakça olacaktır. Yazar bu noktayı şöyle açıklıyor. "... Bu yayının ana hedefi araştırmacılar ve genç aydınlar için bir dönemin nasıl yaşandığının düşünsel ve fiili serüveninin temel taşlarını, izlerini bir araya getirmek"tir. (s. 52) Kupürler, kitaba görsel bir güç vermektedir. Bu kitapta 250 adet gazete kupürünün kopyası ayrıca 50 kadar makale kupürü kullanılmıştır. Kitapta, Ahmet Bağnaçık, Abdurrahman Kurban, Hikmet Yıldınm, Yaşar Kaplan, Abdurrahman Dilipak, NazL Ilıcak, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Etyen Mapçupyan, Uğur Onur, Ahmet Kekeç, Hikmet Seyyat, Hadi Uluengin, Oğur Türker, Mustafa Topaloğlu'nun makalelerinin kupür kopyafarı yer alıyor. Ayrıca Akit başta olmak üzere îslamcı basından ve diğer bütün gazetelerden kupürler veriliyor. Aynca Baykam'ın Cumhuriyet, Aydınlık ve Akşam'da çıkan makaleleri ve günlük yazıları yukarıda belirtilen bölümler içinde verilmektedir. Kitabı tetkik eden bir okuyucu açıkça görecektir ki, 2. Cumhuriyetçiler şeriatçılar ve bölücüler birçok noktada oirbirini destekliyor ve basında ciddi bir koalisyon oluşturuyor. Bu kitap ses getirecektir. Bir kaynak kitap olarak değeri ek silmeyecek, artacaktır. Ordu Satranç Oynarken/ Bedrı Baykam /Piramıd Yayınaltk /55# s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 601
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle