23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

klip çekimleri eşlifiinde söylenişinin yapaylığını anımsadım. Üsküp'ün savaşı bekleyen bu insancıl korosu tüm bu yapaylığı hızla temizliyordu. Bir büyük şairin kentinden, öteki büyük şairin kenti olan îstanbul'a yol alıyordu sesler. Nâzım Hikmet "Ada sahillcrınde hekliyorum" şarkısından bir dizeyi bir şiirine koyuyordu. Istanbul'un sesleri sahiciliğini güzelliğini yitireli acaba ne kadar zaman gcçmişti? Müziğe bu denli saygılı olmayı bilen Üsküpler'den sonra Balkanlar'ın birçok noktasında da aynı anlayışa tanık olacaktım. Hem de nasıl yıkıcı, acıtıcı koşullarda sürüyordu bütün bıınlar. Ayda nirkaç kez tedavülden kalkanların yerine yeniden basılan paralar, dehşetlı bir pahalılık, geldi gelecek bir savaşın sürdüöü yerde kentlerinin talanına gozyaşı dölceninsanlar... Yincdekonukseverlik, yine de güleryüz... O içli türkülerle mi direnç sağlanıyordu acaba? Bu duygu sağlamlığınuı kaynaklarında neler olduğu beni çok düşündürdü... İşte sorunuzun değişik yollardan ulaşıp gelen yanıtı bu. tmparatorluğun önemli bir kentinin güzcl Üsküp'ün şairi ilc, imparatorluğun binlerce yıllık payitaht kentinin şairinin kentlerc özgü oluşumlara nasıl egildikleri dikkat çekiciydi. Şarkılar kitabının Sevda Dolu Bir Yazm ilk sözcükleri Üsküp'le yalın, nerdeyse eşyasız ve korunaksız bir evcikte söylenen şarkıların, türkülerin açıverdi ği kapıdan çıkıp geldi... Son kitabıınla ilgılı bugünleıde nerdeyse ilk sırada yer alan soru şu oldu. "Nostalji miydi bana bu kitabı yazdıran". Bu soru beni şaşırtrı. Bir otoniyografi değil ki yazdıklanm. "Nostalgia" sözcüğü sanırım özellikle Andrey Tar kovski'nin filminden sonra birdcn yayıldı söylenir oldu, hatta moda oldu. Oysa Tarkovski filmine koyduğu bu adla bize çok başka şcylcr anımsatmaya, düşündürmeye çalışıyordu. Türkçe karştlığı sözcüğün yurtsama olarak geçiyor... Yurtsama dersek eğer konıı yol deöiştiriyor. Içi dışı adamalıllı boşaltılmış Nostalji lafını bir yana bırakıp gelelim kitaba. Bir zamanı, o zamanın kentindeki nedense sıradan demeyi huy haline ge tirdiöimiz kışileri anlatmayı amaçladım. Sırauanlık toplumda sanırım alâyişten uzak yaşamak anlamında da kullanılıyor. Oysa Sevda Dolu Bir Yaz çok önemli bir kentin ruh deg'iştirmesine tanıklık ediyorsayılabilir. Bu nızlı ruh değiştirme dinamizm diye nitelenip duruyor. Oyle mi acaba?... Bana nedense pek öylc görünmüyor. Tüm dünyanın arkada bıraktığı ikincı bin yıla bir dönersck, yani bir bölümiine çogumuzun da tanık oldugumuz şu biten Dİn yılımızda gönül ferahlatıeı ohışumlar ne denli az. Türkiye'de yaşananlar neden daha larklı olsun ki. Hatta zaman zaman daha da beter insan durumlarıyla yüz yüzeyiz. Son öykülerim için açıklamalarım bundan öteye gıdebilir mi sanmam. Her kitap okuruyla arasında nerdeyse mahrem bir süreç yaşar. Yazarın ulaştığı, ulaşmayı amaçfadığı derin yerin ötesine de geçen okurlar vardır. Kitap yazılma sürecini tamamladı. Yerii hayatına başladı okuruyla bulu şarak. Bu durum gerçekleştiğinde ise her şey şaşırtıcı bir dönüşüme uğrar. Kitaplar canlıdır çünkü. Sevda Dolu Bir Yaz üç öyküden oluiuyor, bunların ikisi birbirlcrini izltycn öyküler. Bu ıkı uzun öykü okurda bir roman duygusu uyandırıyor. Btrlikte tasarlandı da iki ayrı öykü mü çıktı ortaya, yoksa bırtncı i'rykü ikincimn de yazdmastnı gerektirdi? Ya da baska türlü sormak gerekirse, bir roman malzemesınden nıye mrbirini izleyen ikiciykü çıktı? Birinci vc Ikinci Yaz Şarkıları ayrı kurgulandı. Ayrı ayrı okunabilir bütünlüklere de sahiptirıer. Roman olarak geliştirmeyi daha ilk tasarlanma sürecinin başından beri düşünmcdim. Beni burda " CUMHURİYET KİTAP SAYI 501 Içi boşattıtmif nostaV Kapak konusunun devamı. sııdur. Ne mi var?... Yazmaya karar verdiğinızdc bu, size ait bir özcl takvim anlayışıyla bağdaşan bir zamandır. Sözcüklerinizle, mekân resimlerinizle, ortaya çıkacak olan kahramanlannızla tck başınalıg'rnıza çe kilirsiniz. Bu benim için her zaman böyle olmuştur. Hücrenizekapanmaktırbu. Orda hem tüm dünya vardır hcm de o gündelik dünya yoktur. Tanımlanması güç nerdeysc mahrem bir siircç başlamıştır... Bentm yazarlık takvimim gündemini kcndi belirleyen bir takvimdır. Daha açık söylemek gcrckirse. Bendeki bu takvinıin 'moda' sövlcmlcre şaşırtıcı, hatta aşırı bir duymazlıg'ı vardır. Iştc bir yazarın yapısını, yani kendimi diderek, anlamaya çalışarak ortaya çıkarmaya uğraştığım durum bu. Şu anda yeniden kavrıyorum ki bir kıtabımla ötekinin arasindan gcçerken, bir öncesiyle bir sonrasına yönelirken dıycbilinm ki yazdığım nc olıırsa olsıın ben edebiyat dünyasında dolaşmaktayımdır. Başka biryöne çekilmişsem eğer o seçtigim konuyla kafamda kcsin bir vazgeçumezliğin oluşmasındandır. Birsanatçıyı çeken dumıa insanlardır. () yaşadıklanna bir sanat ola rak bakar. Vazgeçılmez bir gorüş koşuludur bu, çünkü nir varoluş biçimidir. ••* Istanbul'un yazgdısı olmak Scvda Dolu Btr Yaz Istanbul'la durdurak bilmeden aramda sürcn çarpışmanın, tartışmanın sesleriyle çıktı geldı. Bu kcntteyaşamayı içselleştirmişseniz durumunuz karmaşıktır. Bu gcnel değerlendırmeye biraz daha ışık tutmahyım. Doğumlusu olduğunuz coörafya böyle derin yoğun bir istcm dışı olsa bile onun kcsin yazgılısı olursunuz. Bu sizin ondan uzaklaşamayacağınız anlamına da asla gelmez. Asıl çözülemez zorluk da işte burda vatar. Bcnim gibi sanatla bağlı üst düzcy bir çağrmın nimctleri içinde Batı'da birkac yıl yaşamış biri bunu sınar. Batının gelişmiş bir cski başkentinde (şimdi ycnidcn başkcnt olmakta) rahat, temız pak, düzcnli caddelcrindc insanların çarpışarak yürümediği o noktada SAYFA 4 5 yaşasanız da durum değibmcz. 1 latta ha yatınızı o tarihten sonra böyle bir ycrdc sürdürmc kararı da alabilirsiniz. Oteki kentse bilincinizin en derin noktasında sınsice bekler sizi. Küçük bir çag'rışımla başta sızarak, sonra o anda yaşadığınız kenti tınutturup anılarınız da bastırdıöınız kent, baraj kapaklarını yıkarak saldı rır üstünüze. Birden çcvrenizdeki o güzclim, bakırnlı, uyumlu yürüyüşü, sesi, adım atışı adaplı uygar kenti beynimizden siler sünürür. Bundan hoşlanmasanız da engellenemez saldırısı dchşettir doğduğunuz kentin. Iki bin altı yüz yıl lık tariniyle, değişik dillerin kesıntisız anlatışlarıyla üstiinüze üstüniize abanır. Kiınso istanbul'un eünliik kaosunda yaşamak istcmcz. Fakat O Istanbul'sa ne eder eder sizi kendine çeker. Alfabesi alabildiğine geniştir. Çadşkanlıkla, öğrenme şevkiyle bu organizmanın dinmez uzun solufiunu anlamayı başarırsınız. Sonuç büyülenmedir. Bu öğrcnimse bir noktada biter sizi azad eder diye beklenmemeli. Topragın altında sessizce gömülü bekleyen kentleri, nefti sarnıçları, çağları asan su terazileri, gömülü Iahitleri, hipouromları, padişah fermanları, yeşil kavuklu yatırları ve sesleriyle... Evet, o sesler, ışıklar konulan en kunt engeli bile yerle bir eder. Bir dünya insanı olma yetisi her sanatçının nerdeyse genlerinde taşıdığı bir olgudur. Eğer bu kcntte doğmadıysa ya da bu kentin sonradan caymaz bir öğrencisi olmadıysa bu izli isteğini gerçekleştirmesi bir anlama daha kolaydır. tstanbul'un alfabesi çok geniştir. Tükenmez, düşlerle, olayfarla, şaşırtıcı insan yüzleriyle, defiişik dinleri, inanışlarıyla doludur. Sıraıayıp durduklarım, söz olarak bir mırıltı gibi tepemizde asdıdır. Toplam olarak tarinin derin belleğindedir bu kent... Işte bir kent ki üstüne titreyerek düşülecek, gö Füruzan ü Değişimin öykücüsü zümuzden sakınacagımız bir toprak. G ünümüzde ki başat sorıısunu, sorumlulugunu ise kentin vicdanını oluşturması gerekenler taşır. Onlarsa orda yasayan kalabalıklardır. Yani bizle t ız mmmm Kentin vicdanı yitirse yargıinsanlıgın tarih kürsüsünde çok ağır olarak gelecektir. Scvda Dolu Bir Yaz'ın ilk pınltılan olası saymadığım bir yerde beni buldu. Saraybosrıa'yı öldürmeye programlanmış savaş dolu o vılların Mostar kentine uygulanan barbarlığında yakaladı. Kışın son günlerinde Balkan yolculuğum başlamıştı, Yahya Kemal Beyatlı'nın doğum yeri Usküp'teydim. Batı'yayaptığım tüm gczilcrimde ustünden uçup gevtiğim Balkan topraklarına sonunda işte ayak basmıştım. Agır acımasız bir zamanın içinde Makedonya dağlarından geçiyordum. Bu dik, ele geçmez coftrafyadaki hâlâ silinmemis Türk Osmanlı izlerinin en yetkinlerinuen biri olan Mostar arasız deşilip parçalanıyordu. ' Bir akşam Üskup'tc kentin nerdeyse kapılarına değin gelmiş savaşın karanlığında bambajka şaşırtıcı seslerin içine duşmüşrüm. TJ.sküplü gençlerin oluşturduğu bir koronun konserini dinliyordum. Alçakgönüllü bir mekânda, hatta barakamsı bir yerdeydim. llkten Yunus ilahilerini okumuşlardı. Sonra Rumeli türkülerine ceçmişlerdi. Yanan küçük sobayı çevreleyen kalabalıktan yükselcn hataşız söyleyişler çevremi saran her şeyi, Üsküp kentinin güzel köprülerini, kervansaraylarını, türbelerini, geçmişin yapılannı yumuşak ipeksi bir güzellik örtüsüyle kaphyordu. Işte o gece bir ay kadar öncc ayrıldığını lstanbul'u ve oradaki 1990'ların ortasında giderek egemen olan scsleri düşündüm. Gırtlak oyunlanyla perdelenen süslenen şarkıları, ses dalgalanmalarıyla zedelencn söyleyişleri, yapmacıkla, çok bilmişlikle her yani kolaçan edip duran (sanatçı) bolluğunun boguculuğunu duyumbadını. Türkülerin bile elektronik aygıtların ekolu vınlarnalarıyla yansıyan o garip hatta gülünç Sanatçı boHuğu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle