02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL A R A 'Füruzan yaztn yaşamına öyküyle başlamış ve ilk öykü kitabıyla da 1972 Sait Faik Hikâye Armaganı'nı kazanmıştı. İlk yapıtlannda kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalntzlıkla boğuşan kadın ve çocuklann, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçrnenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı. Kişileri derinlemesine inceledi ve anlatımını ayrıntılarla besledi. 12 Mart dönemini anlattıg't ilk romant '47'liler'ilel975Türk Dil Kurumu Roman Odülü'nü aldı. Yapttları birçok yabancı dile çevrilen Füruzan'm yapıtlan Yapı Kredi Yayınlan'nca yayımlanıyor. Dizide' çtkan son kitap Füruzan 'ın üç öyküsünden oluşuyor ve "Sevda Dolu Bir Yaz" adını taşıyor. Yazın yaşamına öyküyle baslamış bir yazarımızın yıllar sonra, unutulmayacak tatlar taşıyan yeni öykülcrle okur karsısına gelmesi oldukça sevindirici. Okurların da bu ilgiden bir hayli memnun o/duğu anlasılıyor, zıra kitap şu anda hesincı baskısına ulaşmıs bulunuyor. Füruzan'la son kitabı üzerine Ayfer Tunç konuştu. Feridun Andaç da öyküleri değerlendiren bir yazı kaleme aldı, Kasım ayı yaklastıkça fuara hazırlanan yaytnevlerinin, yayımladıklan yapıtlan okura duyurma konusunda büyük bir çaba içine girdikleri bilinir. Bunun bir örneği dergimizin bu saytsı; bir hayli ilan var göreceğiniz gibi. Bu da dergimizdeki yazıları azaltıyor. Bizi hos görün. Bol kitaplı günler!... FETHİ NACİ Ccnnetin Arka Bahcesi abib Bektaş'n 1997 înkılâp Kitabe"Bü iş öyle değil! Konduları içinde Kürtler vi Roman Armağanı'nı kazanan oturuyor diye yıkmıyorlar. Bak, öteki kon(îölge Kokusu aclTı romanını çok dularda oturanlar Kürt mü?" (s. 29) sevmiştim. Bektaş, 430 sayfalık romanının Bu nesnelliği gösteren Habib Bcktaş, bir 234 sayfasını bir çocuğun gözünden ve ağKürt türküsünü de aynı özgürlükle dile gezından vermişti. Bir çocuk ne anlatır, nasıl tirebiliyor;Çakıranlatıyor: "Dilan sııstu. (...) anlatırr" Gördüklerini, duyduklarını, tattıkSonra o türküyü söyledi. (...) Türkü Kürtçe larını, kokladıklarını, dokunduklanm anlagüzel oluyor. Ama Türkçe olmuyor. Türkütır, yani bir çocuk ancak "beş duyu"suyla tade bir adam gidiyor. Dağlara gidiyor. Gclnıdıklannı anlatır. Bcktaş, bu anlatım biçinıiyor. Neden gelmiyor? Ben Dİlmiyorum. mini, sayfalar boyunca, büyük bir ustalıkla Onu bekleyenler, türküyü söyleyenler diyorsürdürmüştü; beş duyu gerçekçiliğindcn aylar ki, seni bekleriz, hep bekleriz, sen gelerılmamıştı. Bektaş, bir de çocuğun "deyimmezsin, biliriz, ama bekleriz, gülüşün var ler" karijisındaki şaşkınlığını ustaca belirtibunda, sıcak bir şey var burda, bir de mavyordu. zerin, onlan saklanz, emanete hayınlık etmeyiz, seni bekleriz... Böyle bir türkü. Benim Ne var ki Habib Bcktaş, pck scvdiğim bu boğazım yanıyor hep, içimdcn aölamak geanlatım biçimini yeni yayımlanan Ccnnetin liyor, koşmak geliyor..." (s. 58) Habib BekArka liahçesi (Can Yayınları, 1999) adlı rotaş, 19. bölümde de ilginç sorunlara değinimanına da taşımış; gerçi Gölge Kokusunda yor. olduğıı gibi iki yüz küsur sayfayı bir çocuğun gözünden vc ağzından vermiyor, ama o I Iabib Bektaş, Çakır'ın yaşını tam olarak beğenilen yeniliği bu romanındu da kullanıbelirtmiyor. Bir yerde Çakır'a "Bu nar ağayor... Romanda Deni ilk yadırgatan, Habib cı da çocukmuş. Daha bes yaşındaymış. BenBektaş'ın bu tutumu oldu. Bektaş, bir romaden küçük." (s. 8) dedirtiyor; bir yerde nında (Gölge Kokusu) kullandığı yeni bir "Hüsnü'yle biz aynı yıl doğmuşuz. Aynı yıl anlatım biçimini bir başka romanında tekdogmuşuz ama, benim doğumumu devlete rarladıgı zaman, bunun artık "yaratmak" haber vermemişler. Vermişlerse de, geç ha değil, "tckrarlamak" olduğunu bilmiyor ber vermişler. Devlet beni büyıimemiş sanırmu? mış. Onun için bana 'okula gel' deınezmiş..." (s. 37) I lüsnü'nün kaçıncı sınıfta ol(Yıllarönce, 1973'te, Alımet 1 Iamdi Tan duğurıu bilmiyoruz. Diş macunu kullanmapınar'ın Huztır'u için yazdı^ım eleştiride yı öğrendiğine göre herhalde sekizdokuz şöyle dcmistinı: "Böyle bir ya/.arlık zaafı var yaşındadır. Yaş soruntı, cinsellik bakımınTanpınar'da; kimi sriz "buluş"larına pek dan ilgimi çekiyor. Çakır'ın bir açıklaması hayran, t)iıları tekrarlamaktan alamıyorken var: "F.skiden perde yoktu. Şimdi evimizin dini. Sö/gelimi Yaz Yağjnuru adlı nikâyesi içinde perde var. Ben kazık kadar adam olsöyle biter: 'Hayatına bütün müdalıalesi mıışum, ondan. (...) Dün gecc bekledim, Icendi kendisini göz hapsine almaktan ileri uyumayayım dedim. Uyumusum. Babam gidemiyordu.' Bir başka romanında da, Saanamın üstüne çıktı mı, çıkmaaı mı bilmem. atleri Ayarlama Ensti/üsü'nâe, şu cümleyi okuyoruz: 'Bunları hatırlar hatırlamaz, oraya, kahveye, az çok benden başka türlü yaşayanların, kendilerini hiç olmazsa benim gibi göz hapsinde tutmayan insanların arasına gidiyordum.' Bir karikatüristin daha önce çizdiği bir karikatürdeki çizgilcri tekrarladığını düşünün; Tanpınar'ın bu tutumu onu lıatırlatmıyor mu. üysa sanatçı, yalnız başkaların dan degil, kendinden de 'intihal' yapmaz.") I Iabib Bektaş, gerçekleri anlatirken ncsncl olmaya özcn göbteriyor. Anlatım gene bir çocugıın ağzından ve göziinden. (îerçek adı Mehmet, ama ()ykü Abla "Çakır" diyor. Çakır, uecekondularının yıkılışını söyle anlatı yor: "Bizim ev iki cıefa yapıldı. Çünkü evimizi yıkmışlardı. On ce belediyeciler gelmişler. PolisIer de yanlanndavmış. (...) Sonra geldiklerinde çok korktum. Babam evde yoktu..." (s. 24) Çakır'ın babası ile amcası yıkılmış gecekondularının yıkıklarının önünde konuşurlar. Amaçları, "gavura gitmek"tir. "Alti bin iki yüz mark" biriktirmişlerdir, ama yetmez bu para. Osman Amca (ailenin en deneyimli üyesi) "Acele etmeyelim,' der. "Hem gittigimiz yerde n'olacak ki?" Çakır'ın babası, "Olsun, bıından kötü olmaz! Kürt olacağına öl!" der. Osman Amca'nın cevabı: Habib Bektaş, gerçekleri anlatırken nesnel olmaya Ozen göstertyor. H Anam istemez ama, babam gene de anamın üstüne çıkar. Üstlerine yorganı çekerler. Anam kızar 'Yavaş,' der, 'çocuğu uyandıracaksın!'" (s.35) Ardından: "BendeDilan'ın üstüne çıkacağım. Dilan, 'Hadi ordan, köpek!' diyor ama çıkacağım. 'Anam öldürür beni!' diyor. Halam kimseyiöldürmez. Hem ncden öldürsün ki! Kötü bir şey olsa, babam yapar mı?" (s. 35) Tek göz odayı perde ile ayırsalar da Çakır cinselliği çok erken öğreniyor. Sonra Oykii Ablası ile Murat'ın sevişmelerini gözetliyor. Onların anasıbabası gibi sevişmediğini gö rüyor. (Bkz. 20. Bölüm.) Sonra bir "pipi" faslı başlıyor, sayfalarca sürüyor... Flabib Bektaş, Çakır'ın cinsellik "sorun"unu biraz fazla abartmış gibi geldi bana. Habib Bektaş, Gölge Kokusu'nda yapmadığı hataları Cennetin Arka Bahçesi'nae yapıyor:.. "...Öykü Abla beni görünce hemen konuşmadı. Yarın gittim, gene uzaktan baktım (...) Yarın gittim gene baktım. O zamanlar bir gün sonra demesini bilmiyordum. Hep yarın diyordum. Yarın yarın yarın gene gittim. (...) Yarın gene gittim..." (s. 11) Çakır, "O zamanlar bir gün sonra demesini bilmiyordum. 1 lep yarın diyordum." dedikten sonra Habib Bektaş Çakır'ı hâlâ "Yarın gene gittim." diye konuşturuyor! Ayrıca, Habib Bektaş Çakır'ı zaman zaman öyle konuşturuyor ki hayret etmemek elde değil: "(Öykü'nün) Gülüşü su gibidir, deryayı düşünürsün o gülünce." (s. 8) "Sesi her zamanki gibi değil. Sesi bulut gibi. Bulutlara benziyor." (s. 10) "Osman Amcamın yürüyüşü bile ağlargibi." (s. 266) "Hava çok üzüntülüydü, canım ağlamak istiyordu, belki hava da, bulutlar, deryanın üstüne yatmış güneş de ağlıyordu." (s. 276) Elöyküsel anlatımlı 7. ve 8. bölümlerde Öykü'nün geçmişini, kocasını, Taner'i okuyoruz. Taner, Öykü'nün üniversite yıllarından arkadaşi. Kantindeki ilk karşılaşmalarında, masanın altına girince, "Ne yapıyorsunuz orada, ne arıyorsunuz?" diye soran Öykü'ye, "devleti kaybettim, onu arıyorum!" diyen Taner... Habib Bektaş, "Gülmüştü Öykü. Nasıl da uyuyordu bu tanım 12 Eylül sonrası Türkiye ye!" (s. 68) diyor. Aynı 1 Iabib Bektaş, Taner'i ihbar eden ve öl dürülmesine neden olan Cevdet'e (Öykü'nün kocası) deşunları şöyletiyor: "... bak ma yüzüme öyle, bakma Oykü, ben sana ne yaptım, hiç, ben kimseye bir şey yapmadım, ama devlctimizi de duşünmemiz gerekir, devletimiz olmazsa biz ne işe yararız, devlctin bekası, bizim duygularımızdan üstündiir..." (s. 78) Habib Bektaş, "devlet" anlayışı bakımından Taner'i de, Cevdet'i de aynı kefeye koyuyor; biri devrimci, öbürü ih barcı... (Habib Bektaş'ın "devlet vc devrimci" konıısunda biraz ders çalışması ge rekiyor!) Roman, Çakır'ın ailesinin "Cavur'a kaçış" çabasının başansızlığıyla sona eriyor. Ha bib Bektaş, pck çok roman kiisisi çizmiş, değişik insan ilişki leri betimlemiş. Ne var ki bu Lişilerin çoğu karton kişiler. (Eşcinsçl hariciyeci lsmet Bey f.ıbi! "Öykü biliyordu ismet Bey'in eşcınsel olduğunu. Çok uzun yıllar erkek arkadaşıyla birlikte yaşadığını." Ama iç dünyası yok lsmet Bey'in. 1 la bib Bektaş'ın bu romana niçin bireşcinsel yerleştirdiğini anlamak zor. Belki lsmet Bey'in iyi bir insan olduğunu göstermek istemiştir, ama bunun için de lsmet Bey'in romanda da ha geniş payı olması gerekir di.) llişkilerin çoğu inandırıcı olmayan iliskiler (Öykü ile Murat'ın ilişkisi!)... Cennetin Arka Bahçesı, aceleye getirilmiş bir roman gibi geldi b ana. SAYFA 3 TURHAN GÜNAY Imtlyaz sahibl: Berln Nadl • Basan ve Yayan Yeni Cün ' • Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.S. <• Cenel Yayın : Yönetmeni: Ortıan Erinç o Cenel Yayın Koordinatöru: Hikmet çetinkaya o Yazıişleri Mudürü: Ibrahim Yıldız sorumiu Müdür: Flkret llklz Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay crafik Yönetmen: Dilek llkorur Reklam: Medya C KlTAP CUMHURİYET K İ T A P SAYI 501
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle