04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhumyetin ilk vılları Gracc Ellison 'ın 1923 yılında yayımlamış olduğu 'An English Women in Angora' adlı yapıtı Osman Olcay'ın tam ve kusursuz çevirisiyle, "Ankara'da Bir Ingiliz Kadını" adıyla dilimize kazandırıldı. Osman Olcay'ın mükemmel çevirisiyle yayımlanan kitap Cumhuriyetin ilk yıllarını ve dönemin Ankarası'nı anlatıyor. BİLALN. SİMŞİR tap yazmış, Türklcrden konukseverlik ve yakın dostluk görınüş. ü zamanlardan beri TürkIngiliz dosduğunu savunagelmiş. Ama tngiltere'nin 1914 yılında Türk dostluğunu değerlendiremediğiııi, Türlderi Almanya'nın kucağına ittiğini, Birinci Dünya Savaşı'nda ve özellikle Lloyd George hükümctinin Yunanistan'ı îzmir'e çıkartmasıyla TürkIngiliz dostluğunun fıeba edildığini savunııyor. Mudanya Mütarekesi'nden sonra ve Lozan barışından önceki o nazik günlerde yeniden savaş acılarının yaşanabileceği kaygılarına parmak basıyor. "Büyük Yıınanistan diişii uğrunasavaşın acılarını yeni baştan yaşayacak mıyız" diye soruyor. Kitabın ikinci bölümü: "Türkiye ve Hoşgörü Boş Yere Yitirilmiş Bir Dosduk" başlığını taşıyor. Türklngiliz dostluğunu yeniden canlandınnak için kendi çapında uğraş veriyor. Anlaşılan, Bayan Ellison, zamanın Türk yoneticilerince tanınan bir dost yazardır. Tavsiye üzerine Anadolu'ya geliyor. Büyük taarruzdan az önce, Içişleri Bakanı Fethi Bcy (Okyar) Fransa ve Ingiltcre'yc gönderilmişti. Amaç, özellikle lngiltere'nin nabzını yoklamak, kan dökmeden barış yapılıp yapılamayacağmı anlamaktı. Fethi Bey, Paris'te, "Zaferi kazanabiliriz, takat kan dökmekten çekiniyoruz" diye basına demeç verdi. Oradan, 1922 yılı ağustos başında Londra'ya gcçti. Aşırı Yunan dostluğu ile körlcşmiş olan Lloyd George I lükümeti, Fethi Bey ile ciddi bir görüşmeye girismek şöyle dursıın, onu clip lomatik nczaket gcrcği olarak dahi kabule yanaşmadı. Ingiliz Dışişleri Müsteşarı, sogukbireda ile 'îngiltere şimdi müzakere istemiyor" dedi. Fethi Bey'i kabul etmeyen Başbakan Lloyd George aynı gün Avam Kamarası'nda bir konuşma yaptı ve "Yunanlılar her savaşta askerı üstünlük gösterdiler" dedi. O günlerde Londra'da l'ethi Bey'in yanında olan Bayan Grace Ellison, Ingiliz hükümetinin soğuk davranışını "terbiyesizlik" diye nitelendiriyor ve tepkiyle karşılıyor. "Terbiyesizliğin varan olmaz. En büyük devleüer için bile bu, fazla pahalı bir lükstür" diye yazıyor ve eklivor: "Türklerden büyük iyilik ve kibarlık görmiiş bir kadın olarak, Fethi Bey adına kızgınlıfiını, ölçüsüz bir hıddetle ifade edilmiştir. Cîörevi ciddiye alınmamış ve hükümet onu soğuk karşılama cüretini gösterebilmiştir" diyor. Işte o sırada l'ethi Bey, Ellison'a, Ankara'ya gelmeyi ve Mustafa Kemal Paşa'yı görmeyi telkin cdiyor. Ama "Ankara'da Savoy otelinin lüksünü ararııa" diyor. C) sırada Londra'da Ankara hükümetinin yarıresmi temsilcisi olan Dr. Nihat Reşat da (Belger) "(Ankara'da) Hiçbir gece giysisine gereksinme duymayacağı nız kesindir" diye ekliyor. Bu telkinler üzerine Bayan Ellison Ankara yolculuğuna çıkıyor. îlk durağı Malta oluyor. "Anadolu'nun her yerinde dııyacağı ad"dır. Çünkü, 1919 1920 yıllannda Ingilizler taralından haksız yere Malta adası na sürülmiış ve orada çile doldurmuş olan birçok beçkiıı kişi şimdi Ankara lıü kumetin belli yerlcrindc, görev başındadırlar: Fethi Bey (Ükyar) Içişleri Bakanı, I lüseyin Raııf Bey (Orbay) Başbakan, Abdülhalik Bey (Rcnda) Izmir Valisidir... Ya Grace Ellison'dan "Ankara'da Bir Ingiliz Kadını" r, zar diyor ki: "Mustala Kemal Paşa nişanlara inanan birisiolsaydı, Malta'yı 'ziyaret' etmiş olanlara verilmek üzere bir madalva çıkartılırdı mutlaka... Belki bir gün gelecek, Türkler Malta'yı kutsal sayacaklardır, çünkü ulusun en değerli evlatlan orada toplanmış idi." Ve tngiliz bavan, Malta istihkâmlarına son bir kez bakarken "Aklım hapsedilmiş Türklere takıldı ve yüreğim utançla dofdu" diyor. T ürk Kurtuluş Savaşı sırasında ya da cumhuriyetin ilk yıllannda Türkiye'ye gclmiş ve sonra gezi izlc nimlerini ve araştırmalarını kitaplaştırmış olan az sayıda Batı'lı yazar ve araştırmacigazeteciler vardır: Claude Farreere, Paul Erio, Jean Melia, Philippe Zara, Paul Gentizon, Berthe GeorgeGaulis. Grace Ellison gibi. Bu yazarların Atatürk ve Türk devrimi üzerine zamanında sıcağı sıcağına yayımlamış oldukları ve her biri tarihi bircr değer taşıyan ki taplarından bazıları geçten geç de olsa dilimize kazandınlmıştır. Orneğin, Paul Gentizon'un 1929 yılında yayımlamış olduğu Mustapha Kemal ou L'Orient en Marche adlı değerli yapıtı, elli küsur yıl sonra Fethi Ülkü tarafından Mustafa Kemal ve Uyanan Doğıı (*) adıyla Türkçeleştirilip Kültiir ve Turizm Bakanlığı'nca yayımlanmıştır. Kurtuluş Savaşı içinde Ankara'ya gelmiş ve Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından da kabul edilmiş olan Fransız kadın yazar Bcrthc George Gaulis'in Le Nationalism Turc adlı kitabını da Cenap Yazansoy, Atatürk'ündoğumunun 100. yılında, Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği adıyla çevirip yayımlamış idi. Dost br yazar Ülkemizde yayımlanmış bunlar gibi çevirilerin yanı sıra, bugüne kadar hâlâ Türkçe'ye çevrilememiş olan ilginç kitanlar da vardır. Bunlardan biri Grace Ellison adlı Ingiliz kadın yazarının 1923 yılında yayımlamış olduğu An English wbmen in Angora adlı yapıtı idi. Birkaç yıl önce yurtdışında antikacı bir kitapçıdan satın aJıp okıımuş olduğunı bu nadir kitabın hâlâ Türkçe'ye çevrilmemcsini bizkn bir eksikliğimiz olduğunu düşünmüştüm. Bu eksikliğimiz şimdi giderilmiştir. Ellison'un yapıtı Osman Oİcay'ın tam ve kusursuz çevirisiyle, Ankara'da Bir Ingiliz Kadını adıyla dilimize kazandınlmıştır. Kitaba "Kurtuluş Savaşında Ankara'da Bir tngiliz Kadını" başlığını koymak belki daha çarpıcı olabilirdi; ama çeviren, sanıyorıım haldı olarak, kitabın aslına harli lıarline bağlı kalnııştır. Grace Ellison, ünlıi Turk dostu Pierre Loti'yi okuyarak ve Batı'daki Türk düşmanlığına tepkiyle Türkiye'ye merak sarmış, Türklere duyduğu çok büyük ilginin, "Gİadstone'un haksızlığına tcpkisinden, Kuran'a 'lanetli kitap' diyenlerc kızgınlığından" kaynaklandığını söylüyor. Ab tlülhamid doneminde TürkJerin I Iıristiyanlardan bin kat daha lazla acı çektiklerini, buna karşın Ermenilerin de biraz kanlan aktığı için Türklerin "tası tarağı toplayarak Avrupa'dan atılmak istendiğini" belirtiyor. Yazar, Ikinci Meşrutiyet doneminde birkaç deta Türkiye'ye gel miş, o zaman da Türkiye hakkında bir kiSAYFA 10 GttrtaıoksMk Yazar, Malta'dan sonra Atina ve Pire'ye uğruyor. Düş kınkbğına uğruyor. Gördüğü Yunanlıların, klasik Yunanlılarla pek bir ilgisi olmadığını görüyor. Ama klasik Yunana duyulan hayranhk yüzünden Batı'da Türklere karşı olumsuz tutumun sürüp gittiğini söylüyor: "Ellas'a duyulan bir saygıdır kı, Yunan yanlısı uğursuz coşkumuza neden olmuştur. Çağdaş Türkün üs tünlüğünü kabul edecek olursak, Eflatun, Aristotelis ve Sokrates'e bağlılığımız konıışmamızı yasaklar ve F.llas şiirine duyduğumuz gönül borcu diümizi bağlar" diyor. Yüzyıllara uzanan bu köklü bağlılık yüzünden, Türkiye'ye karşı inatla vc en acıklı biçimde yanlış bir politika izlenmiş olduğunu belirtivor. Ellison, Büyük Zafer'den kısa bir zaman sonra Îzmir'e çıkıyor ve orada gördüklerini "Acınacak bir görüntü" başlığı alunda anlatmaya koyuluyor. Rumların ve Ermenilerin lzmir'i nasıl yakıp yıkmış olduklannı görüyor. Valiye "Ne olursa olsun sizin ulusunuza karşı bu mantıksız düşmanlık durmalıdır. Ben Ankara'va bunun için gidiyorum... Türkler göreceklerdir ki, tek başına bir tngiliz kadını haksızlığa karşı çıkabiliyor" diyor. Kaldığı otelde birçok Batılı işadamı vardır; homurdanmaktadırlar. Gelişmelerden hiç memnun değillerdir ve özellikle Türklerin kapitülasyonları kaldırmak istemelerini "canice" bir istek olarak görmektedirler. Yazar, ce vap veriyor: "Yabancıların Türkiye'de vcrgi vermeden yaşadığı, tüm ticareti elinde tuttuğu a mutlu günler bir daha geri gelıneyecek. Türkiye şimdi artık Türklerindir ve kapıtalistler ya bunu kabul edecekIer ya da çekip gideceklerdir" diyor. Otel deki kapitalisder, Levantenler Bayan Ellison'un Ankara'ya gitmekten vazgeçirmeye çalışıyorlar. Ama o yoluna devam ediyor. Anadolu içlerinde iç karartta manzara devam etmektedir: "Ortalıkta hiçbir hayvan sürüsü kalmamış. Yunanlılar hepsini toplavıp tzmir'e götürmüşler". Götüre mediklerini de yakıp yıkmışlar. Manisa'da, "cami kalıntılan, fena halde yalazlanmış ya da yan yanya yanmış minareler dışında görülebilecek bir şey yoktur. Şehrin on dört bin evinden sadece bini ayakta kalmıştır. Istatistikler korkunç sayıda can kayıplarını açıklıyor... Salihli'de iki bin beş yüz nüfustan iki yüzü hayatta kalmış." Yazar, bunları anlatırken, "On iki yıldır sa vaşan Anadolu'da, akacak kan bile kalmamıştr diyor ve şunları ekliyor: "Görüntüfer ise ner kat ettiğimiz milde daha da perişan bir hal alıyor. Korkunç sisteınli vıkım, hiçbir şeyi gözden kaçırmamış, tek tek her köy harabeye dönüştürülmüş. O kadar dikkatle kııyulara saldanan tahıl yakılmış; sular kirletilmiş... Ağaçların bile nerecieyse tümü toprak hizasında kesilmiştir... Kadınların boğazlanması Yunanlıyı her türlü uygarlık sınırlan dışına çı kartmıştır." Uşak'ta Bayan Ellison, evvelce Yunan Kralı Konstantin'in karargâh olarak kullandığı evde kalıyor. Gençlik Kulübü'nde bir toplantıya katılıyor. tngiltere'yi savunmaya, Türk düşmanlığının suçunu Lloyd George'a yıkmaya çalışıyor. Lloyd George'un siyasetinin Ingiliz ulusunun siyaseti olmadığını, Lloyd George'un Gladstone'u izlemiş olduğu ve Bay Venizelos tarafından baştan çıkarıldığını, Ingiltere'nin, Misakı Milli'yc karşı çıkması gerekmediğini savunuyor. Kendi kendine "Bütün bu işler hiçbir zaman olmamış olmalıydı" diyot. Yepyertblr Türkiye tngiliz yazar tam Ankara'ya vardığı sı rada TBMM Osmanlı saltanatını kaldırıyor. Arkasından Lloyd George'un iktidar dan düştüğü haberi geliyor. Yazar biraz rahatlıyor, artık tngiltere'nin Türkiye poli tikasının değişeceğini söylüyor. Ama "lm paratorluklar, tıpkı balinalar gibidir, yön lerini sürade dcğiştiremezler" diye ekliyor. Yazar, Ankara'daki Meclis binasını Ingilizlerin Kırlık Kulübü'ne (Country Club) benzetiyor. "Tarih öncesi uygarlıklann temelleri üzerindeyükselen bu kent te, arılargibi hareketli insanlar, parlamentoya geceli gündüzlü girip çıkarken, tek bir vızıltı duyuluyor sankı: özgür vc bağımsız Türkiye!" diyor. Artık ycpyeni bir Türkive'nin doğmuş olduğunu, nal böyle iken, büyük devletlerin hâlâ eski Türkiye ile tartışmaya yeltcndiklerini belirtiyor. Yazar, Gazi Mustafa Kemal Paşa ta rafından da kabul edilmiş, O'nun sof rasında bulunmus. Kitapta Ata türk'ün kalnaklı bir resmi de var "Matmazel Grace Ellison'a. 22/11/922. M. Kemal." diye imza lanmış. Ona bir de demeç vcrmiş. Kitabın üç bölümü Gazi Paşa'ya ayrılmış. "Kemal Paşa: Bugünkü Türkiye'nin en büyük adamı" dcniyor. Yazarın Atatürk hakkındaki düşüncelerine birkaç örnek vermck için zikredi yorum. Kitapta şöyle cümleler görülüyor: "Mustafa Kemal'in dchası, bulunmaz bir dehadır." "Bu çok yönlü kişiliğe, tarih te en yakın koşut durumunda olanjulius Caesar'ın (Sezar) kişi liğidir." "Hiçbir insan kendisine karşı bu derece korkusuz ve acı masız ve cmrindeki erlere karşı bu kadar scvccen olanıaz." "îstediği anda kendisini diktatör ilan edebıle cek halde iken, ulusun temsilcilerinin sorumluluğunu onlardan çalmamıştır. 'Meclis bir tek kişi dcğildir; ben sadece onun başkanıytm' demiştir." "Giiçlii kişiliği tüm tslam dünyasına damgasmı vurmuştur." "Ben Avrupa'nın pek çok J C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 49 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle